Serge Goulart Brezilya’da işgal fabrikaları (işgal edilmiş işletmeler) hareketinin lideri. Aynı zamanda İşçi Partisi (Partido dos Trabalhadores – PT) Ulusal Konseyinin üyesi. Serge Goulart bu konuşmada Brezilya’da işçilerin durumunu ve karşılaştıkları zorlukları açıklıyor ve PT içinde yoldaşlarının ve kendisinin başlattığı Marksist Muhalefeti anlatıyor. Lula’nın ilk başkanlık devresi hakkında düşünceleriniz nedir? Lula politikasını, bütün işçi kurumlarını […]
Serge Goulart Brezilya’da işgal fabrikaları (işgal edilmiş işletmeler) hareketinin lideri. Aynı zamanda İşçi Partisi (Partido dos Trabalhadores – PT) Ulusal Konseyinin üyesi.
Serge Goulart bu konuşmada Brezilya’da işçilerin durumunu ve karşılaştıkları zorlukları açıklıyor ve PT içinde yoldaşlarının ve kendisinin başlattığı Marksist Muhalefeti anlatıyor.
Lula’nın ilk başkanlık devresi hakkında düşünceleriniz nedir?
Lula politikasını, bütün işçi kurumlarını üç bölümlü (devlet, işveren ve sendikalar) bir komisyon aparatına (daha doğrusu kafesine) zincirleyen sınıflar arası işbirlikçi bir politikaya dayandırdı. Amacı Sosyal Sigortalar, iş yasası ve sendikalar yasasında büyük değişiklikler getiren üç büyük karşı-reformu uygulamaya sokmaktı. Bu politika en başından beri bütün işçi kuruluşları arasında çekişmelere neden oldu. Topraksız Köylüler Hareketi (Movimento Sem Terra -MST) kendi mücadelesini sürdürdü. Ayrıca, işgal edilmiş fabrikalar da gittikçe hareketleniyor ve memurlar arasında da eylemler artıyor.
Sosyal Sigortalar “reform”u büyük direnişle karşılandı. İlk başta Brezilya Sendikalar Federasyonu-CUT’un tutumu bazı değişiklikler önererek, reformu desteklemekti ama reform yasasının mecliste oylanmasından 48 saat önce yasaya karşı çıktı. “Utanç Gecesi” bu şekilde oluştu. Seksen bin memur Başkent’e doğru yürürken, meclis sabahın 5’inde “reform” yasasını onayladı. “Reform”a karşı grevler dört ay kadar devam etti.
“Reform”un mecliste onaylandığı andan itibaren hükümet durgunluk devresine girdi. Lula daha ileri gidemeyeceğini anladı. Nasıl yürütüleceği hakkında gerekli kararnameler olmadan “reform” kabul edildi. Öteki iki büyük karşı-reform çıkmaza girdi. O zamandan beri Lula işçi sınıfına tüm gücüyle saldırmamakla beraber, egemen sınıfı memnun edecek ve seçmen tabanını sağlamlaştıracak bir politika izlemeye başladı.
Böylece, bir yandan Brezilya’yı ziyaret etmekte olan Bush’a “yoldaş Bush” dediğine tanık olduk. Aynı şekilde, Brezilya askerleri Haiti’nin işgaline (BM Barış Gücü) katıldı ve Lula ABD’nin desteklediği FTAA’ya (Serbest Ticaret Anlaşması) dört elle sarıldı ve iki yıl boyunca başkanı olarak görev yaptı. Ama sonuçta Chavez’in Mar del Plata Zirvesindeki müdahalesi sayesinde plan bozguna uğradı.
Boston Bank’ın eski başkanını Merkez Bankası’nın başına getirdi ve bütün politikasını dengeli bir bütçe yapmaya dayandırdı ve IMF sadece GSMH’nin %3.5’u karşılığında bir fazlalık isterken, bütçe fazlalığı %4.75 oldu. Şirketler ve bankalar rekor düzeyde kâr yaptı. Bazı bankalar üç yıl işinde cirolarını ikiye katladı.
Doların kambiyo değerinin kaydırılmasıyla ve hükümetin çok yüksek faizi garanti etmesiyle mali sermayenin yatırımları yön değiştirdi ve dış borç iç borca dönüştü.
Ama aynı zamanda hükümet işçilerin ve yoksulların alım gücünü arttırmaya çalıştı. Devletin harcamalarıyla desteklediği krediyle tüketim hızla arttı ve 7’den 29 milyar real’e fırladı. Devlet [tarafından dağıtılan] aile yardımı Bolsa familia çok düşük (ayda 30 dolar) ama eskiden 2 milyon yerine şimdi 12 milyon aile bu yardımdan yararlanıyor. Ülkenin en yoksul bölgelerinde, bu yardım aileleri oylarını da kontrol eden yerel kodamanların eline mahkum olmaktan kurtardı ve devlet/hükümet ile dolaysız ilişkilerini sağladı.
İşçilerin bu politikalara tepkisi ne oldu?
Bir milyon memur “reform”a karşı ciddi bir mücadele için örgütlendi. Posta işçileri (120,000 işçi) ve petrol işçileri (140,000 işçi) genel grev yaptı. Şirketin kapanmasına aylarca direnen 9,000 işçiye rağmen Lula Ulusal Hava Yolları Varig’in batmasına izin verdi. “Lulaism”in doğuş yeri olan San Bernado Volkswagen Fabrikasında ( Lula şehirdeki Metal İşleri Sendikasının başkanıydı) 12,000 işçi, 2000 işçinin işten çıkarılması üzerine grev yaptı. Sendika liderlerinin imzaladığı anlaşmayı işçiler reddetti ama sendika bürokrasisi sonucu değiştirdi. Fabrikayı koruma altında terk etmek zorunda kaldılar.
MST eylemlerini sürdürdü ve hareket yayılmaya devam etti. Kırsal alanlarda mücadele acı oldu. Toprak sahipleri kiralık katil tutarak tarlaları işgal eden onlarca köylü ve eylemciyi öldürttü. Hükümet şaşırma pozunda ama korumacılar silahsızlandırılamaz diyerek toprak sahiplerinin malını koruma hakkı olduğunu ileri sürüyor. Ve bütün bunlar, Troçkist olduğunu ve Dördüncü Enternasyonal’in Birleşik Sekreteryası’na bağlantısı bulunduğunu söyleyen Rossetto gibi bir tarım bakanı eliyle gerçekleşiyor (Bu tarihi enternasyonal eğilimin liderleri Ernest Mandel ve Fransa’dan LCR ve İtalya’dan Sinistra Critica -Editör’ün notu).
İşgal edilen fabrika sayısı 4’ten 12 fabrikaya yükseldi. Üç tane ulusal, iki tane uluslararası konferans, çeşitli protesto konvoyları ve 2005 Nisan’ında MST ile birlikte Brasilia için bir yürüyüş düzenledik. MST ile şimdi sıkı bir bağlantı içindeyiz
Neticede patronlar için en büyük sorun bu. Yaptıkları aşırı karlara rağmen patronlar Lula’dan memnun değil. Temel sorunları işçi hareketinin sapasağlam ayakta durması, hareketli olması ve eninde sonunda bu sorun ile başa çıkmak zorunda kalacakları.
Bu Lula’ya ve partisine (PT) niye şiddetle saldırdıklarını açıklıyor. Hükümet’in mecliste çoğunluğu sağlayabilmek için birkaç milletvekilinin desteğini satın aldığını, işlerine gelince “keşfettiler”. Lula konudan haberi olmadığını söyleyerek ve PT başkanı Jose Dirceu’yu suçlayarak işin içinden sıyrıldı. Sonuçta Dirceu parti başkanlığından istifa etmek zorunda kaldı. Sıradan insanlar bu olaydan pek etkilenmedi ama sol kanat aydınları “ahlaki” bir politikanın gerekliliği hakkında çok laf etti. Bizim görüşümüz ise, her politikanın kendine has metodu var: eğer patronlarla birlikte yönetmek istiyorsan, metodun böyle olur.
Bu olay başkanlık seçimlerine nasıl yansıdı?
%30’un bozarak veya boş kullanarak geçersiz oy kullandığı birinci turda Lula oyların %48’ini aldı. Oy kullanma zorunluluğu olan Brezilya için bu çok yüksek bir oran. Emekçiler çok açık bir şekilde hükümeti uyarıyordu. Dikkat edilecek nokta, PT milletvekili adaylarının aldığı oy toplamı, sağ kanat adaylarının topladığı oylardan daha azdı, ama aynı zamanda PT listesine verilen oylar daha fazlaydı. Verilen mesaj açıktı: Sağ kanadın kazanmasını istemiyoruz ama bu yönetime de güvenmiyoruz.
Lula birinci ve ikinci tur arasında ağız değiştirdi. Yoksulların varsıllarla mücadelesinden
konuşmağa başladı ve 2002 seçimlerinde aldığı oyları aşarak 63 milyon oy topladı. Birinci turda sağ kanada giden 2.5 milyon oyu da geri aldı.
PT’ye karşı olan PSOL ve diğer sol güçlerin rolü ne oldu?
Ortaya net bir alternatif çıkaramayan PSOL’un başarısız olduğuna inanıyorum. Temel ekonomik istekleri faizlerin düşürülmesiydi. İnanılması güç ama PSOL’un adayı Heloise Helena Bolivya’da Morales Hükümeti hidrokarbonları kısmen kamulaştırınca, Lula’yı “Brezilya’nın çıkarlarını” korumakta zayıf kalmakla suçladı. Heloise ikinci turda destekçilerinden Lula’ya oy vermemelerini istedi ama sağ kanat adayına karşı hiç laf etmedi.
Burada parti çıkarlarını korumak için yapılan hata açıkça görülüyor ama daha bariz bir hata PSOL ve PSTU’nun bazı kesimlerinin CUT’u bölme çabalarıydı. CUT’a bağlı 2600 sendika vardı. Var güçleriyle yürüttükleri bir kampanya sonucu dördü endüstri, doksanı kamu hizmetleri olmak üzere toplam 9
4 sendikayı CUT’tan ayırmayı başardılar. Aynı süre içinde 900 yeni sendika CUT’la birleşti ve CUT’ta sendika sayısı 3500’e yükseldi.
Lula’nın ikinci devresi için görüşler nedir?
Lula seçimden sonra isteyen her partinin katılımıyla bir hükümet kurulmasını önerdi. Birinci devrede burjuvazinin küçük partilerinin -“burjuvazinin gölgeleri”- PT ile bağlantı kurduklarına tanık olduysak da, şimdi eski askeri diktatörlüğe karşı burjuvazinin büyük gücü PMDV ve diktatörlükten kaynaklanan ve Brezilya’nın, belki de dünyanın, en yolsuz politikacılarının yönettiği PP gibi büyük burjuva güçlerini görüyoruz. Sosyalist Parti (PSDB) ve Halk Partileri Enternasyoneli ile bağlantılı PFL hükümete katılmadı.
Şaşılacak şey, PT içinde, Sosyalist Demokrasi dahil, bütün eğilimler bu durumu destekledi. Ulusal Konsey’de oylama yapılınca sadece bizden iki kişi, ben ve evsizler hareketinden eylemci bir yoldaş, olumsuz oy kullandı.
Bu, PT’de bütün eğilimlerin, güya solda olanların bile durumu nasıl benimsediğini gösteriyor.
Bütün görünüşe rağmen, hükümet zayıf bir hükümet olacak. Önceden de söylediğim gibi, işçi hareketi yerli yerinde ve sabrı taşmak üzere. Yeni mücadeleler gündemde ve bu hareketlenmeden PT’in de etkilenmesi kaçınılmaz. Bu yılki PT kongresinde sesimizi, Marksist muhalefetin, enternasyonalizmin ve sınıf mücadelesinin sesini kesinlikle duyuracağız.
2 Şubat 2007
[In Defense of Marxism’den Emine Kunter tarafından Latinbilgi için çevrilmiştir.]