Türkiye, kimi neo-con çevrelerde “kan ve inanç çağı” olarak betimlenmeye başlanan “en yeni” dünya düzenindeki fırtınanın merkezine doğru hızla kayıyor. USA Today ve Petroleumworld sitelerinde dün yayımlanan iki yazı bu yöndeki olası gelişmelere işaret ediyor. Türkiye ve Ortadoğu’yu küçük parçalara bölen o meşhur haritadan tanıdığımız Albay Ralph Peters, USA Today’da yayımlanan yorumunda, ideolojiler (komünizm-kapitalizm) çatışması […]
Türkiye, kimi neo-con çevrelerde “kan ve inanç çağı” olarak betimlenmeye başlanan “en yeni” dünya düzenindeki fırtınanın merkezine doğru hızla kayıyor. USA Today ve Petroleumworld sitelerinde dün yayımlanan iki yazı bu yöndeki olası gelişmelere işaret ediyor.
Türkiye ve Ortadoğu’yu küçük parçalara bölen o meşhur haritadan tanıdığımız Albay Ralph Peters, USA Today’da yayımlanan yorumunda, ideolojiler (komünizm-kapitalizm) çatışması çağının yerini, dinler ve etnik aidiyetler arası savaşlar çağının aldığını ileri sürdü. “Bugünkü savaşların kökleri” başlıklı yazıda Türkiye’ye doğrudan değinilmiyor ama, yazıya eşlik eden resimde, ABD ve Avrupa arasındaki denize saplanmış bir kasaturaya takılı bir Türk bayrağı var.
Hatalı sınırların merkezinde
Peters’e göre, Bush ‘un “Irak’ta ideallerimiz savaşıyor” tezi zamanın ruhuna uygun değil. İsyancıların kazanmaya devam etmesinin arkasında da Bush yönetiminin bu hatalı perspektifi var. Peters, tarihe bakıldığında, asimetrik savaşları, ideolojiler çatışması dönemi dışında isyancıların hiçbir zaman kazanamadığını savunuyor. Artık ideolojiler çatışması dönemi sona erdiğine göre, tarihte isyancılara karşı uygulanan taktiklere geri dönmek gerekiyor. Peters’e göre, tarih, uzlaşmanın ve pazarlığın değil, taviz vermeden acımasızca kan dökme ve çekinmeden saldırmanın sonuç verdiğini gösteriyor.
Peters, “Kötümser bir çağa girdik. Şimdi, hem eski tarz kanlı savaşlarla, hem de Avrupa emperyalizminin arkada bıraktığı hatalı sınırlarla uğraşmamız gerekiyor” diyor ve ekliyor: “Irak’ta birçok şeyi anlayamadık, ama en kapsamlı hatamız, tarihteki kendi yerimizi anlamamış olmakla ilgiliydi”.
Yazıya konan resim ise bu “kötümser ve kanlı çağın”, “hatalı sınırlardan” oluşan coğrafyanın, dahası Avrupa’nın ABD’ye bıraktığı mirasın merkezinde Türkiye’nin olduğunu ima ediyor.
Scott Sullivan’ ın, Petroleumworld sitesindeki “Türkiye, Kerkük ve Basra’yı almak için hemen vurmalı” başlıklı yazısıysa bu yeni dönemde Türkiye’yi nelerin beklediğini gösteren çok korkutucu bir örnek. Sitenin eski bir Washington devlet görevlisi olarak sunduğu Sullivan, Türkiye’nin en kısa sürede, mümkün olan en şiddetli güçle Kerkük ve Basra’yı alması gerektiğini savunan yazısında, 10 gerekçe sunuyor:
1. ABD, yeni Irak petrol yasasıyla, bağımsız Kürdistan’dan ve Kerkük’ün Kürtlere verilmesinden yana olduğunu gösterdi. 2. ABD, PKK ve Kürt sorunu konusunda Türkiye’ye yalan söylüyor. 3. Türkiye, Kürtlerin ve İran etkisi altındaki Irak’ın, Kerkük konusunu kendisiyle görüşeceğini sanıyorsa aldanıyor. 4. ABD ve İran destekli Kürtlerin Türkiye ile anlaşmak için nedenleri yok. 5. Zaman geçtikçe Kerkük’te durum Kürtlerden yana şekilleniyor. 6. PKK, Kerkük’te savaşma kapasitesini güçlendiriyor. 7. Türkiye Kerkük’ü şimdi alırsa Suudi Arabistan ve Suriye’nin desteğini garanti edebilir.
‘PKK savaşı kazanacak’
8. Petrol yasası devreye girince Kerkük’e yağacak para, Kürtlerin askeri olarak daha da güçlenmesini sağlayacak. 9. Zaman geçtikçe Kürt devletinin meşruiyeti ve AB desteği güçleniyor. 10. “En önemlisi” diyor Sullivan, “gün geçtikçe PKK’nin Türkiye içinde, Kerkük’ün savunması bağlamında bir ayaklanmayı örgütleme becerisi artıyor. Yakında Türkiye Kerkük’e müdahale olasılığının kaybolduğunu, PKK’nin Kerkük ve Türkiye’de savaşı kazandığını görecek.”
Sullivan’ın yazısında, başlıktan sonra bir daha Basra’ya değinilmiyor. Ama, sanırım, İngiltere’nin çekilmesiyle oluşmaya başlayan boşluğu Türkiye’nin doldurmayı kabul etmesi durumunda, Kerkük’te harekât serbestliği elde edebileceği ima edilmek isteniyor. Her iki yazı da Türkiye’nin yeni dönemde önünün nasıl tehlikelerle ve tuzaklarla dolu olduğunu gösteriyor.
Kaynak: Cumhuriyet