Ertuğrul Özkök çarşamba günkü yazısında Ermeni diasporasının ırkçılığından söz ediyor. Ve Hrant Dink cinayetinin bütün bir topluma mal edilemeyeceğini söylüyor. Ben de ister istemez kime mal edilebileceğini düşünmeye başladım. 23 Nisan törenlerinde 10 yaşında kız çocuklarına ağzına kadar şehit kanı dolu şiirler okutanların, hiç suçu yok. Devlet okullarındaki Türkiye’nin ‘gerçek’lerine uygun müfredat, zorunlu din hatta […]
Ertuğrul Özkök çarşamba günkü yazısında Ermeni diasporasının ırkçılığından söz ediyor.
Ve Hrant Dink cinayetinin bütün bir topluma mal edilemeyeceğini söylüyor.
Ben de ister istemez kime mal edilebileceğini düşünmeye başladım.
23 Nisan törenlerinde 10 yaşında kız çocuklarına ağzına kadar şehit kanı dolu şiirler okutanların, hiç suçu yok.
Devlet okullarındaki Türkiye’nin ‘gerçek’lerine uygun müfredat, zorunlu din hatta ‘mezhep dersi’ meselesini başka bir halkın meselesi olarak görenlerin, kendi çocuklarının okullarında bu derslerin çok da ciddiye alınmadığını düşünerek derin bir oh çekenlerin, hiç suçu yok. (Ki ben bu suçsuzlara dahilim)
Kendi seçkin semtlerinde her istediklerini yapabildikleri ve söyleyebildikleri için, ‘Türkiye’de demokrasi var’ vehmine kapılan, buna inanan ve başkalarını buna inandırmaya çalışanların, hiç suçu yok. (Çevremde bu suçsuzlardan çok var)
Her konuşmanın ortasına Türkiye’nin özel jeopolitik durumunu sıkıştırıp, ‘olağanüstü olmayan’ bir tek günü bile bu memlekete çok görenlerin, hiç suçu yok. (Yani, babam da suçsuz)
12 Eylül’ü korku ya da hicap duygusu içinde, bırakın soruşturmayı, tartışmayı bile istemeyenlerin, hiç suçu yok.
12 Eylül’de kimden kime ‘kan nakli’ yapıldığını bilse bile, bir türlü hatırlamak istemeyenlerin, hiç suçu yok.
12 Eylül’de yapılan işkenceleri bir üniversite anfisinde ‘esprili bir dille’ teyit eden ‘liberal darbeci’ Kenan Evren Paşa’nın, hiç suçu yok.
Paşa’nın esprili itirafını gülüşmeler içinde alkışa boğan üniveriste öğrencilerinin, onların velilerinin, hiç suçu yok.
Generallerin bile ‘büyük macera’ dediği durumlarda ‘girin, çıkın’ diye orduların başına geçmek isteyen yazar çizerlerin, hiç suçu yok.
Amerika’nın bile ‘Irak’a demokrasi götürüyoruz’ diyerek ‘hazmı kolay’ kelimelerle ifade ettiği saldırganlığını, ‘Türkiye’nin çıkarları’ gibi ‘müstehcen bir siyasi jargonla’ desteklemeyi vatanseverlik olarak görenlerin, hiç suçu yok.
Hrant Dink’in katledildiği günün Sabah’ında, ‘Asala Rambo’yla geri dönüyor’ istihbaratını bütün Türkiye’nin bilgisine sunan gazetecilerin, hiç suçu yok.
Bu milleti zekice seçilmiş sözcüklerle istediği yere çekeceğini iddia eden ve bir günde yeni bir siyasi parti yaratarak iddiasını kazanan reklamcıların, hiç suçu yok.
Söz konusu reklamcının ‘söylem’ine hayran kalıp, önümüzdeki seçimler için onun önünde kuyruk olan ‘farklı’ siyasi görüş temsilcilerinin, hiç suçu yok.
‘Vahşi Batı’dan beri görülmemiş bir linç merkezine dönen mahkemeleri ayaklarını uzatıp evlerinden seyreden ‘demokrat’ bakanların, hiç suçu yok.
‘301’e toptan muhalefet etmeyi, ‘çocuk pornosunu’ desteklemek kadar marjinal bir görüşmüş gibi lanse eden iktidar ve muhalefetteki ‘demokrat’ların, hiç suçu yok.
‘301’in bütün Avrupa ülkeleri kanunlarında bulunduğu yalanını milletin gözünün içine baka baka söyleyen eski kurtların, hiç suçu yok.
Devletin savcısının ve bilirkişisinin engellemelerine rağmen, Hrant Dink’e karşı ‘Türklüğe hakaret’ maçını son dakika golüyle 4-3 kazanan bağımsız Yargıtay yargıçlarının, hiç suçu yok.
3-4 bin vuruşluk bir yazıya sığmayacak, isimlerini ve cisimlerini saymaya yerim olmayan daha nice suçsuzları da burada anmak isterim..
Geriye kalan üç-beş suçlu da zaten Türk Bayrağı’nın önünde bir fotoğraf karesine ebediyen hapsedildi. Onları tahrik eden üç-beş ‘malum aydın’ da zaten 301’den yargılandı. İçimden bir his, ‘numarası yeni’ bir kanun yazılana kadar sürekli ‘bu numarayla’ yargılanacaklarını söylüyor.
Demek ki, bizim kapının önü tertemiz, o halde şimdi Ermeni diasporasının ırkçılığıyla ilgilenebiliriz.
Evet sayın Özkök, dediğiniz tamamen doğrudur. Ermeni diasporasında Türklere karşı ciddi bir ırkçılık sorunu vardır. Hatta bu ırkçılığa 80’li yıllarda Fransa’da bizzat ben de şahit oldum. Hrant Dink ‘diaspora’ya hitaben: “Siz intikam mı istiyorsunuz, yoksa Türkiye’de demokrasi mi istiyorsunuz?” derken, sizinle aynı görüşü paylaşıyordu. Onu ölüme götüren meşhur ‘benzetme’yle bile soydaşlarına bu ırkçılığı ima ediyordu.
Yalnız, Hrant Dink sizden ince bir çizgiyle ayrılıyordu. O, Ermeniler kadar Türklerin de ırkçı olabileceğini düşünüyordu.
İnce bir çizgi. Hayatla ölüm arasındaki çizgi gibi.