Çevre Mühendisleri Odası Dünya Ormancılık günü ile ilgili bir basın açıklaması yayınladı. “Orman alanlarına, su havzalarına, tarım alanlarına inşa edilen fabrikalar, konutlar, villalar, oteller, golf sahaları bir Türkiye gerçeği olarak önümüzde dururken Ormancılık Günü’nü kutlamak ne kadar anlamlıdır?” diye soruldu. Açıklamanın tam metni şöyle: DÜNYA ISINIYOR, ORMANLARIMIZ YAĞMALANIYOR, SİYASİ İKTİDAR İZLEMEYİ “TERCİH” EDİYOR ! (21 […]
Çevre Mühendisleri Odası Dünya Ormancılık günü ile ilgili bir basın açıklaması yayınladı. “Orman alanlarına, su havzalarına, tarım alanlarına inşa edilen fabrikalar, konutlar, villalar, oteller, golf sahaları bir Türkiye gerçeği olarak önümüzde dururken Ormancılık Günü’nü kutlamak ne kadar anlamlıdır?” diye soruldu.
Açıklamanın tam metni şöyle:
DÜNYA ISINIYOR, ORMANLARIMIZ YAĞMALANIYOR, SİYASİ İKTİDAR İZLEMEYİ “TERCİH” EDİYOR !
(21 Mart Dünya Ormancılık Günü)
1971 yılından bu yana dünyanın kuzeyindeki tüm ülkelerde, “21 Mart”, “Dünya Ormancılık Günü” olarak değerlendirilmektedir. Dünyanın en önemli doğal varlıklarından biri olan ormanlar ile ilgili, Avrupa Tarım Federasyonu (CEA); 21 Mart gününü Kuzey yarım küresinde ilkbaharın, Güney yarım küresinde de sonbaharın başlangıç günü olarak kabul etmiş ve Federasyon’un önerisi ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından benimsenerek üye ülkelere tavsiye edilmiştir. O günden bu yana 21 Mart, ” Dünya Ormancılık Günü”, 21 Mart’ı içerisine alan hafta da “Orman Haftası” olarak kutlanmaktadır. Ülkemizin de 1975 yılında dahil olduğu uygulamada çeşitli eylem ve etkinliklerle ormanların ve ormancılık çalışmalarının önemine dikkat çekilmesi amaçlanmaktadır.
Gezegenimiz Ormansızlaşıyor !
Ekolojik dengenin korunmasında üstlendiği işlev ile yaşamsal öneme sahip olan ormanlar, dünyamızın en önemli varlıklarıdır. Bilinçsiz kullanım, yanlış uygulamalar, çevresel değerleri dikkate almayan kalkınma politikaları dünya ormanlarını gün geçtikçe yok olma tehlikesiyle yüz yüze bırakmaktadır. Dünya giderek ormansızlaşmakta, ormanlarla birlikte biyolojik çeşitlilik ve ekolojik yaşam doğrudan zarar görmektedir. Yanlış politika ve uygulamalar, sonu gelmeyen orman yangınları gezegenimizin en değerli varlıklarını tehdit etmektedir.
Ülkemizde Durum Nedir?
Bugün, ülkemiz ormanları da ciddi bir şekilde bozulma ve yok olma tehlikesiyle yüz yüze bırakılmaktadır. Orman ekosisteminin yasalar eliyle yok edilmesinin yanı sıra, sanayi tesislerinin, konut alanlarının, turizm yatırımlarının kıskacı altında her gün parça parça orman alanı talan edilmektedir. Aslında durum çok açıktır; Türkiye’nin doğal yaşam ortamları, “çevre” nasıl yönetiliyorsa ya da yönetilemiyorsa, ormanlarımız da aynı “sorun” ile karşı karşıyadır.
Örneğin; ormancılığımız da Anayasa’ya ve yasalara rağmen özelleştirilmekte, Anayasamızın 169. maddesine göre mülkiyeti devredilmemesi gereken “devlet ormanı” sayılan araziler, başta turizm ve madencilik olmak üzere uzun süreli ya da süresiz olarak ormancılık dışı kullanımlara tahsis edilmektedir. Orman ürünü hasadı, planlama, orman yetiştirme gibi temel ormancılık çalışmaları ihalelerle özel girişimcilere yaptırılmakta, arazi rantları yüksek orman fidanlıkları ile her türlü tesis satılmaya çalışılmaktadır.
Diğer taraftan; son günlerde sıkça konuşulan küresel ısınmanın gündeme getireceği kuraklıklara, kuraklıkların yol açabileceği orman yangınlarına, zararlılara karşı dirençli orman yapılarının oluşturulmasına yönelik önlemler alınmamaktadır.
Bu arada, yoksul orman köylülerinin çevrelerindeki ormanların işletilmesine yabancılaşmalarına yol açan uygulamalara yeni boyutlar kazandırılmakta; Orman Köy İlişkileri Genel Müdürlüğü (ORKÖY), Çevre ve Orman Bakanlığı’nın işlevinin gereklerini yerine getiremeyecek biçimde yönetilmektedir. Tüm bu olumsuzluklara rağman, siyasal iktidar, göz boyayıcı çabalarıyla kamuoyunu kolaylıkla aldatabilmektedir. Bu nedenledir ki, tüm bu olumsuzluklar yaşanmaya, kontrolsüz ve denetimsiz tehlikeli atık varillerine ülkenin dört bir yanında rastlanmaya, orman yangınlarının yol açtığı yıkımların dikkatsizlik ve rastlantılara bırakılmasına devam edilmekte, Böyle bir ortamda tüm bunların sorumlusu Çevre ve Orman Bakanı’na “Yılın Çevrecisi” ödülü bile verilebilmektedir. Oysa, ormanlarımızın başına gelenler ormancılığımızın içinde bulunduğu durumun bir bakıma kaçınılmaz sonuçlarıdır. Örneğin, ilgili kamuoyunun gündemindeki Acarİstanbul olayı, Sorgun ve Belek ormanlarındaki golf alanı yatırımlarının yol açtığı orman yıkımları yalnızca birer sonuçtur ve ormanlarımızın her yanında öteden beri bu türden yıkımlar yaşanmaktadır.
“Ormancılık Günü”nü Kutlamak Mümkün müdür?
Ormanlar yalnızca ekolojik yararları olan kaynaklar değil, doğal ortak varlıklarımızdır. Yapısal özelliklerinin ve sahip olduğu tüm değerlerin ayırdına varılmalı, ormancılık çalışmalarının gerektiğince yapılamamasının ormanlarımızın azalmasına ve ayırtedici yapısal özelliklerini yitirmesine yol açtığı bilinmelidir. Ormanların azalmasına ve verimsizleşmesine yol açan nedenlerin yalnızca yangınlar ve köylülerin yasa dışı yararlanması olmadığı gerçeği gözden kaçırılmamalı, ancak çok yönlü çabalarla gerektiği gibi korunabileceği gerçeği kavranmalıdır. Ormancılık çalışmaları bilimsel ve teknik gereklere uygun olarak yapılmalı, ormanlarımızda daha etkin yönetsel yapılar oluşturulmalı, daha yeni bilgilerden, gelişkin teknik ve teknolojilerden yararlanılmalıdır. Ormanların korunması, yönetilmesi, orman alanlarının genişletilmesinde, doğru ormancılık politikalarına ve bu alanda yasal ve yönetsel düzenlemelere ihtiyaç olduğu açıktır.
İstanbul’da “Acarkent” vakası tartışılırken ve bu konuda yargı olumlu bir karar alırken, İstanbul’un kuzey ve doğu ormanlarını yok eden, talan eden onlarca Acarkent unutulmaktadır! Orman alanlarına, su havzalarına, tarım alanlarına inşa edilen fabrikalar, konutlar, villalar, oteller, golf sahaları bir Türkiye gerçeği olarak önümüzde durmaktadır. Bu durumda soru ya da sorun ortadadır: böyle bir ortamda “Ormancılık Günü”nü kutlamak ne kadar anlamlıdır?
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu