“Plan, böyle yaşamak değildi tabii.” İstanbul’da, büyük bir et lokantasının tuvaletinde, başörtülü, orta yaşlı kadın, elinde yer bezi, Giresun’dan geldiğini söylüyordu. Kocasının emekli maaşı ve kendisinin tuvaletten aldığı bahşişlerle biri anadolu lisesinde, biri üniversitede iki çocuk okuttuğunu anlatıyordu. Konu, Akbil meselesinden açılmıştı. Şöyle ki… “Sabah çocuğun öğrenci Akbil’ini kullandım. Bir kere yaptım ama benim gibiler […]
“Plan, böyle yaşamak değildi tabii.”
İstanbul’da, büyük bir et lokantasının tuvaletinde, başörtülü, orta yaşlı kadın, elinde yer bezi, Giresun’dan geldiğini söylüyordu. Kocasının emekli maaşı ve kendisinin tuvaletten aldığı bahşişlerle biri anadolu lisesinde, biri üniversitede iki çocuk okuttuğunu anlatıyordu. Konu, Akbil meselesinden açılmıştı. Şöyle ki…
“Sabah çocuğun öğrenci Akbil’ini kullandım. Bir kere yaptım ama benim gibiler hep yakalanır. Yakalandım. Dedim ki ‘Çocuğun Akbil’i bitmiş onu doldurmaya gidiyorum’. Baktı, içinde hâlâ var ‘Tamam’ dedim. ‘Tamam! Çocuğun Akbil’ini kullanıyorum. Bitti benimkisi, alacak para da yok. Lise mezunuyum ben. Tuvaletçilik yapıyorum. İki çocuk okutuyorum. Nasıl yapılır söyle, bir daha bu Akbil’i kullanmayayım’ dedim. Adam bıraktı beni.”
Tuvalette yaptığım, ayaküstü mini-röportajda ben de sinirlendim:
“Zaten o otobüslerin bedava olması lazım. Zaten senin bu durumda olmaman lazım…”
Ben onun yerine isyan ederken o hâlâ aybaşı gelince kendi Akbil’ini doldurtacağını anlatıyordu. Ve devam ediyordu:
“Lise mezunuyum ben. Memur olacaktım. Şu hale bak. Sözlüde, hiç unutmuyorum tanjant-kotanjantı sordular…”
Sonrasını çok dinleyemedim. Tanjant-kontanjanta takıldı kafam, bunun bir lokantanın tuvaletinde konuşuluyor olmasına, konuşan kadının başörtülü bir teyze olmasına…
Kimiz biz? Görünen, söylenen, anlatılan onca hikâyenin, tuhaf ve çarpıcı hikâyenin arkasındaki biz kimiz?
Anlamak için veriler
Saçlarını değirmende değil, bu memleketin tuhaflıklarının ardındaki gerçekleri ortaya çıkaran araştırmalarda ağartmış Taha Erdem’in yönetiminde yapılmış, çok ama çok önemli bir araştırma yayımlanıyor Milliyet’te üç gündür. Bize, bu memlekette gördüğümüz nice acayipliği anlamlandırabilecek bir anlam ve veri zemini sağladığı için teşekkürler… Yukarı anlattığım ve benzeri hikâyeleri anlamlı kılabilecek, bu zeminin yaratacağı sonuçları şimdiden kestirmemize yarayacak toplumsal verileri sağladığı için…
Biz kimiz?
Şimdi yukarıda hikâyesini anlatan tuvaletçi kadın isyan ettiğinde niye isyan ettiğini bileceğiz. Çünkü biz…
Biz, yoksuluz…
Şimdi çocuklar, bugün Diyarbakır’ın ve İstanbul’un sokaklarında nevruz/newroz için taşlar atmaya başladığında niye o çocukların orada olduklarını olduğunu anlayacağız. Çünkü biz…
Biz, göçmeniz kendi memleketimizde…
O çocukları Allah yarattı demeden dövenleri gördüğümüzde niye öyle yaptıklarını anlayacağız. Çünkü bu kadar etnik çeşitliliğin olduğu bir memlekette hâlâ Türkiye’de yaşamak için en önemli şeyin Türk olmak gerektiğini söyleyen geniş bir kitle var. Çünkü biz…
Biz, birbirimize yabancıyız ve yabancı kalmak istiyoruz.
Aleviler beş milyon!
Herhangi bir toplumsal provokasyonda “Hadi!” deyince sokakların genç erkeklerle dolması ve herkesin birbirini kolayca öldürebilecek hale gelmiş olmasının nedenini bileceğiz. Çünkü biz…
Biz, eğitimsiz ve işsiziz.
Diyarbakır’da bugün olması beklenen olaylar çıktığında şimdi artık bileceğiz ki biz…
Biz, bunları biliyorduk. Kimlik mücadelesinden öte açlıktan dolayı bu kadar öfkeli insanlar, aç bırakılmaktan ötürü…
Araştırmanın bugün yayımlanacak bölümünde Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da yakılan, katledilen Alevilerin sayısının yaklaşık 5 milyon olduğunu öğreneceğiz. 5 milyon kişinin Gazi Mahallesi’nde yaşanan olayların acısını, öfkesini kalbinde taşıdığını bileceğiz mesela.
Böyle böyle biz, bizi bileceğiz.
Sonra sıra gelecek bizim bizi kabullenmemize.
Sonra da en son oturup meseleleri konuşacağız, bizim meselemizi. Derin meselemizi… Ama önce işte elimizde bilgiler olması gerekiyor. Bugünlerde Milliyet’te yayımlanan araştırma bize, bizimle ilgili bu bilgileri veriyor. Kullanmasını bilene…