Sevgili arkadaşlar ve meslektaşlarımız, Odamız üyesi birçok arkadaşımıza olduğu gibi, platform üyesi arkadaşlarımızın e-posta adresine de ZORUNLU AÇIKLAMA adlı EMO Yönetim Kurulu imzalı yazı gönderildi. Hatta bazılarımıza yazılı olarak posta ile de gönderildi. Muhtemelen süreci bilen “bir kısmımıza” ise posta gönderisi yapılmadı. Açıklamanın objektiflikten uzak (sorunlu) olmasının ötesinde, tarz olarak tam da eleştirdiğimiz noktaların itirafı […]
Sevgili arkadaşlar ve meslektaşlarımız,
Odamız üyesi birçok arkadaşımıza olduğu gibi, platform üyesi arkadaşlarımızın e-posta adresine de ZORUNLU AÇIKLAMA adlı EMO Yönetim Kurulu imzalı yazı gönderildi. Hatta bazılarımıza yazılı olarak posta ile de gönderildi. Muhtemelen süreci bilen “bir kısmımıza” ise posta gönderisi yapılmadı.
Açıklamanın objektiflikten uzak (sorunlu) olmasının ötesinde, tarz olarak tam da eleştirdiğimiz noktaların itirafı niteliğindeydi.
EMO Yönetim Kurulu (suyun başında olmanın gereğidir herhalde) EMO Ankara Şubesi’nin adını kullanarak (sanki EMO Ankara Şubesi bir açıklama yapıyor gibi) EMO Ankara Şubesi üyelerine EMO Yönetim Kurulu imzalı açıklama gönderiyor.
Kurumsal işleyiş açısından, şubenin izni olmaksızın şube adının kullanılması yanlıştır. Nasıl ki bir kişinin elektronik posta adresi o kişiye özelse ve adresin o kişi dışındakiler tarafından kullanılması bir hukuksuzluk ve bilişim suçuysa, EMO Genel Merkezi’nin de EMO Ankara Şubesi’nin bilgisi ve izni olmadan onun adıyla açıklama göndermesi de aynı şekilde hukuk ihlalidir.
Dahası, Genel Merkezin herhangi bir şubenin üyelerine -hangi yolla olursa olsun- doğrudan yazı yazması doğru değildir (Kurumsal işleyiş, şubeden böyle bir açıklama talebi olmasını gerektirir).
Bu “ben yaptım oldu” tavrı ilk değildir. Şube’nin kendi üyeleriyle iletişim kurmada geliştirdiği yeni bir yöntem olan EMO Ankara Şubesi İnternet Radyosu’nun geçtiğimiz yaz Şube yönetimine haber verme gereği duyulmadan durdurulduğunu (hacklendiği) unutmamak gerekiyor.
Gelelim asıl s(z)orunlu açıklamaya neden olan konulara;
1.) İşten el çektirilen iki mühendis konusu:
EMO Genel Merkezi, yaptıkları açıklamada: ‘İş akitleri feshedilmiş iki mühendis personelin, EMO Denetleme Kurulu tarafından gerçekleştirilen Şube denetlemesi sonucunda Oda’da profesyonel olarak çalışmalarının yanında bir yapı-denetim şirketinde de yapı denetçisi olarak çalıştıkları anlaşılmıştır. Bu hem Yapı Denetim Yasası’na aykırı bir uygulamadır, hem de EMO Tüzük ve yönetmeliklerine göre açık bir suçtur. Bunun üzerine sözü geçen iki mühendis personelin savunmaları alınmış, ardından EMO Onur Kurulu’na sevk edilmiş ve Oda Onur Kurulu söz konusu iki personele ceza vermiştir.’ şeklinde bir gerekçelendirmeye gitmiştir.
Bu açıklama tamamen bir yanıltma açıklamasıdır. Sanki Onur Kurulu “Derhal bu arkadaşların işine son verin” demiş de, şube gereğini yapmamış gibi bir durum yaratılmaya çalışılmaktadır.
Öncelikle bilinmesi gereken arkadaşlarımızdan birisi EMO Onur Kurulu tarafından ‘hafif para cezası’ diğeri ise ‘ağır para cezası’na çarptırılmıştır. Her iki arkadaşımızda karara itiraz etmişler ve yargıya götürmüşlerdir.
Kaldı ki TMMOB Genel Sekreteri’nin görevlendirilmesini tanımlayan TMMOB Ana Yönetmeliği Madde 27 (b) bendi açıkça hafif para cezalarının TMMOB Genel sekreterliğine atanmaya engel olmadığını yazarken. Bir şube Müdürü’nün hafif para cezasından dolayı işine son verilmesini de takdirlerinize bırakıyorum.
Bilindiği gibi EMO Ana Yönetmeliği Madde 52’de ‘…ağır para cezalarının TMMOB Yüksek Onur Kurulu tarafından onaylanmadan geçerlilik kazanmayacağı’ açıkça belirtiliyor. Zaten bu süreç tamamlanmamış yani karar henüz uygulanabilir değildir.
Birincisi; bahse konu arkadaşlar EMO Onur Kurulu tarafından verilen cezaya itiraz etmişler ve konu yargıya intikal etmiştir. Dolayısıyla kesinleşmiş bir karar yoktur.
İkincisi; EMO Personel Yönetmeliği’nde ceza alan (kararın kesinleştiğini varsayalım) personele ilişkin ne türden bir uygulama yapılacağı tanımlı değildir. Bu durumda hukuk, benzer konulardaki içtihatlara bakar. Bakılabilecek en benzer konu EMO’nun yıllardır Tez-Koop İş Sendikası ile yaptığı Toplu İş Sözleşmesi’ndeki ceza ve yaptırım kurallarıdır. Diyelim ki buraya bakma gereği duymadık; en detaylı içtihatlar ise Devlet Personel Yasası’ndan kaynaklı olarak her hangi bir konuda ceza alan personelle ilgili yaptırımlardır.
Üçüncüsü; Verilen cezanın kesinleşip kesinleşmemesi bir yana, bahse konu cezalar, “para cezaları”dır. Yani kişiye “işten el çektirme cezası” değildir. Bilindiği gibi EMO Onur Kurulu’nun cezaları arasında ‘Meslekten Men’ vb cezalar da vardır. Basit bir yorumlamayla, “para cezası” ile “meslekten men cezası”nın farkı bile yapılan hatanın ne anlama geldiğini göstermektedir.
Dördüncüsü; diyelim ki verilen cezalar işten el çektirmeyi gerektiriyor. Bu durumda da EMO Genel Merkezi’nin yapması gereken: EMO Ankara Şubesi’ne bildirimde bulunarak durumu açıklaması ve gereğini yapmasını istemesidir. Oysa EMO Yönetim Kurulu, olması gereken hukuksal süreci işletmemiş ve yine EMO Ankara Şubesi’ni devre dışı bırakarak doğrudan personele tebligatta bulunmuştur. Bu da açık bir hukuk ihlalidir.
Beşincisi; bizim kendi aramızdaki sorunları çözmede yazılı olmayan ve karşılıklı görüşme esasına dayalı ve bizleri bir arada tutan bir başka hukuk vardır. Amacımız eğer (varsa) bir hatayı düzeltmekse, öncelik, ilgili kişi ile konuşulup bu hatasını düzeltmesini istemek olmalıdır. Dostluk ve yol arkadaşlığı bunu gerektirir. Aksine tavır ise bizim aramızda en son başvurulması gereken yöntemdir.
Ortaya çıkan durumun yönetmeliklerimizle tanımlanmış hukuki sonuçları da vardır: TMMOB Disiplin Yönetmeliği 3. maddesi ‘… Hiç kimse aynı suçtan ikinci kez cezalandırılamaz.’ şeklindedir. TMMOB Disiplin Yönetmeliği’nin Yazılı Uyarı Cezaları’nı tanımlayan
7. Maddesinin (b) bendi: ‘…Onur Kurulu’na sevkedilen bir üyeye ilişkin karar kesinleşmeden bu üyenin haklarını sınırlayıcı davranışlarda bulunmak’ şeklindedir.
Yine TMMOB Disiplin Yönetmeliği’nin Para Cezaları’nı tanımlayan 8. Maddesinin (g) bendi: ‘Onur Kurulu’na sevkedilen bir üye ile ilgili karar kesinleşmeden bu üyenin haklarını sınırlayarak ilgili üyenin ekonomik zararına neden olmak ya da mesleki itibarını zedelemek,’ şeklindedir. EMO Yönetim Kurulu bu maddeyi de ihlal etmektedir.
EMO Yönetim Kurulu son yazılı açıklamasıyla bu davranışıyla TMMOB hukuku dışına düşmektedir.
EMO Yönetim Kurulu, para cezasıyla (itirazlı olduğu için kesinleşmedi) cezalandırılan birini ikinci kez (iş akdini fesih ederek) cezalandırmak istemektedir. Bu hukuksuzluktur. Yani suçtur. Ayrıca hem itirazlı hem de TMMOB Yüksek Onur Kurulu tarafından onaylanmadığı (yani kesinleşmediği) halde üye hakkını kısıtlayarak (işten el çektirerek) yine hukuksuzluk yapmaktadır.
EMO Yönetim Kurulu ile ilgili EMO Onur Kurulu gerekli işlemi yapmalıdır.
2.) Olursuz olarak çalışan iki personel konusu ve EMO Ankara Şubesi’ne verilen Uyarı Cezası,
Bir kere daha hatırlatmakta yarar vardır: EMO’da personel istihdam süreci aşağıdaki şekilde işler.
• Şube Yönetim Kurulu’nun karar alması,
• Şube Yönetim Kurulu Kararı’na istinaden EMO Yönetim Kurulu’ndan olur istenmesi,
EMO Personel Yönetmeliği çerçevesinde personel istihdamı konusundaki prosedür ise aşağıdaki gibidir:
• Talepte bulunan şubenin böyle bir ihtiyacının olup olmadığının yani Şube Yönetim Kurulu Kararı’na esas olan gerekçenin değerlendirilmesi,
• Talepte bulunan şubenin gelir gider dengesinin yeni istihdama olanak verip vermediğinin incelenmesi,
• Talepte bulunan şubenin EMO’ya karşı yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği,
İstihdam edilmesi düşünülen personelle ilgili kriterler ise yine aşağıdaki gibidir:
• İlgili kadro için EMO
Personel Yönetmeliği’nde belirtilen formasyona sahip olması,
• Yüz kızartıcı bir suçtan ceza almamış olması,
• İstihdam edilecek personel odamız üyesi ise EMO Onur Kurulu’ndan EMO ve bağlı birimlerinde çalışmaya engel bir cezasının olmaması,
EMO Ankara Şubesi, bahse konu personelle ilgili olarak olması gereken tüm süreci işletmiştir. Yani; ihtiyacı vardır, anılan kişilerin EMO’da istihdamı önünde engel yoktur, anılan kişiler EMO Personel Yönetmeliği’ndeki kriterlere uygundur, şubenin gelir/gider durumu yeni personel istihdamına uygundur, şube EMO’ya karşı yükümlülüklerini yerine getirmektedir.
Ancak EMO yönetim Kurulu, bu personellerin neden istihdam edilmemeleri gerektiği konusunda bir gerekçe bildirmemiştir. (sadece ‘uygun bulunmamıştır’ ifadesi vardır.) Oysa hukukun en temel kuralı, karşı çıkılan konuda “objektif ve haklı bir gerekçeye” dayanmış olmaktır. Eğer objektif bir gerekçe belirtilmiyorsa ortada sübjektif bir durum vardır. Kurum yöneticiliğinde sübjektifliğin yeri olamaz. Kurumları yönetenler kişisel egolarıyla davranamazlar. (Cumhurbaşkanı bile kararları veto ederken ‘uygun bulunmamıştır’ demiyor, ‘…..gerekçelerle uygun bulunmamıştır’ diyor.)
Bu konularda EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu’na objektif, bırakın objektifliğini herhangi bir gerekçe bile (bir EMO yöneticisinin ‘…personeli ben istemiyorum. Ben olduğum sürece de çalışamaz.’ Şeklindeki ifadesini bir gerekçe saymazsak) sunulmamıştır. Bu açık bir hukuksuzluktur.
Gerekçesiz ve kasıtlı olarak personel oluru verilmeyerek EMO Ankara Şubesi hukuk dışına düşürülmeye çalışılmakta ve bu durum üzerinden şube yönetim kurulu ‘suçlu’ ilan edilmeye çalışılmaktadır.
Ayrıca, olursuz personel çalıştırma konusu salt EMO Ankara Şubesi ile sınırlı değildir. Başka şubelerde de benzer durumda çok sayıda personel olduğu ve bunların bir kısmının da iki yıldır bu koşullarda çalışmaya devam ettiği bilinmektedir. EMO yönetim Kurulu bu konularda herhangi bir adım atmamaktadır. Yani ortada sadece EMO Ankara Şubesi’ne işletilmeye çalışılan bir hukuk(suzluk) vardır. Bu da bir üst yönetimin birimleri arasında eşitsiz (yani hukuksuz) davrandığının ve bir birimine karşı dostane olmayan bir tavır içinde olunduğunun açık bir göstergesidir.
3.) EMO’nun birçok konuda söz söyler duruma geldiği konusu:
EMO’nun yıllar itibari ile çalışmalarının ve etkinliğinin arttığı doğrudur. Ancak bütün bunlar durup dururken olmamıştır. Yılların birikiminin sonucudur. Bu durumun EMO Ankara Şubesi’ne karşı tavırla pek ilgisi olmamakla birlikte bu konunun da tıpkı egemenlerin politikaları gibi bir düşman yaratma ve onunla mücadele etme siyasetidir. (‘…falanca birim olmasa daha çok iş yaparız vb iç düşman yaratma anlayışı ve bir soğuk savaş dönemi siyasetidir.’)
Bu durum gerçeklere gözünü kapatmak, EMO Ankara Şubesi’nin mesleki konulardaki etkinlik ve başarı düzeyini görmemek ve demokrasi mücadelesindeki çabasını göz ardı etmektir.
Gelelim sendika yanlısı olunmasına. EMO Yönetim Kurulu’nun sendikaya bakış konusunda geldiği nokta olumludur. Ancak sanki bu durumun hep böyleymiş gibi anlatılması da üyenin yanıltılmasıdır. Nitekim 4 Ekim 2004 tarihinde sendikanın yetkisine (kanuna karşı hile yapılarak) itiraz edilmesi kararını alan imzalar ile bugünkü imzaların aynı olması düşündürücüdür. Yine 7 Ekim 2004’te de sendikanın yetkisine itiraz için mahkemeye başvuranların da aynı kişiler olduğunun unutulması da herhalde bir hafıza sorunudur.
Bugün EMO’da sendika varsa bunun tek nedeni 2004 yılındaki tartışmalarda EMO ANKARA ŞUBESİ DEVRİMCİ DEMOKRAT PLATFORM (DDP)’nun kararlı tutumudur.
2005 yılında Sendika EMO İşyeri Temsilcisi’ni ‘sendikal gerekçelerle’ (Mahkemenin kesinleşmiş kararıdır.) işten atan kararın imzalarının da bu ‘sendika yanlısı’ anlayış olduğu yine hafızalardadır.
(Eski defterleri karıştırmak için değil ama herkesinde durduğu yeri hatırlaması açısından 2004-2005 yıllarındaki sürecin kısa bir özetine de hala ihtiyaç olduğu ortadadır. Bilindiği gibi DEVRİMCİ DEMOKRAT PLATFORM (DDP) sendika yetkisine itiraz edilmesi konusunda gerekli hassasiyeti göstermiş ve 16 Ekim 2004 tarihindeki toplantısında aşağıdaki kararları alarak ve DDP desteğiyle EMO yönetime seçilen arkadaşlara açık çağrı yapmıştır. O dönemdeki tespitler aşağıdadır.
16 Ekim 2004 tarihinde toplanan DDP;
1. EMO, demokratik bir meslek örgütü olduğu kadar, çalışanları açısından bir işyeri ve yöneticileri de işveren konumundadır. EMO, bu sorunu, yöneticileri ve çalışanlarıyla EMO’nun demokratik bir mevzi olarak işlerliğinin ve bunun sürdürülebilirliğinin sorumluluk ve olgunluğuyla bu süreci aşmalıdır.
2. Sendikanın yetkisizliği yönündeki bir işlem EMO’nun sendikal örgütlenmeye karşı olduğu şeklinde haksız bir görüntüye yol açabilecektir. EMO yöneticilerinin, çalışanlarının sendikal seçimi konusunda bir inisiyatif kullanır olduğu görüntüsüne yol açılmamalıdır. Sendikal örgütlenme ve örgütlenecekleri sendika çalışanların özgür iradesiyle belirleyecekleri bir konudur.
3. Örgütün ekonomik olanaklarının kısıtlılığı, çalışmaların sürdürülebilmesi açısından farklı statülerde personel çalıştırılması durumunu doğurmuştur. Bu personel tablosundan hareketle yetkisizlik iddiasında yönelmek farklı statüdeki çalışanların birbirlerine ve yöneticilerine karşı ilişkilerini ve güvenini tahrip edici olacaktır.
4. TİS süreci ve sendikanın yetkisizliğinin yaratacağı iç tartışmalar ve huzursuzluklar örgütün asli işlevini yerine getirmesinde sıkıntı yaratacaktır. Hele bu sürecin uzaması önemli zaaflar ve tahribatlar ortaya çıkarabilecektir.
5. TİS süreci, yukarıda belirtilen sakıncalara yol açmaksızın EMO’nun maddi olanakları çerçevesinde, EMO’nun taşıyabileceği bir TİS’in bağıtlanması ve bu çerçevede farklı statülerdeki çalışanların konumlarının da açıklık kazandırıldığı çözümler oluşturulması yönünde yürütülmelidir.
Karar geri alınmazsa desteğin çekileceği açıkça belirtilmiştir. Sonrasında da EMO Yönetim Kurulu’nun yetki itirazını geri almasıyla ancak sendika ile toplu pazarlığa oturulabilmiştir. Ne yazık ki Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci sağlıklı işlememiş ve süreç altı ay gibi uzun bir döneme yayılmıştır. Süreç sonunda da Sendika İşyeri Temsilcisi’nin işine son verilmiştir.)
EMO-GENÇ konusu
Övünerek yazdıkları ve sanki kendileriyle başlamış gibi anlatılan EMO GENÇ uygulamasıyla ilgili de geçtiğimiz dönem ‘salt kendileri gibi düşünmediği için’ (Yetkin Mühendislik konusunu gündeme getirecekleri gibi yasakçı ve sansürcü bir anlayışla) TMMOB GENÇ Kurultayı’na EMO GENÇ üyelerinin katılımını da engelleyenlerin aynı anlayış olduğunu da unutuyorlar.
EMO Ankara Şubesi ve onu destekleyen üyelere mobing uygulanıyor.
Bir EMO Ankara Şubesi üyesi salt demokratik hakkını kullandığı ve EMO’yu eleştirdiği için soruşturmaya tabi tutuluyor. Yine bir EMO Ankara Şubesi Yönetim Kurulu üyesi, bir konuda ‘hoşlarına gitmeyen bir gerçeği açıkladığı için’ soruşturmaya tabi tutuluyor.
Meslek İçi Sürekli Eğitim Merkezi (MİSEM) Yönetmeliği EMO Yönetim Kurulu tarafından açıkça ihlal ediliyor.
MİSEM Yönetmeliği açıkça eğitimlerin EMO’ya ait Eğitim Merkezleri’nde yapılacağını belirtildiği halde; EMO Yönetim Kurulu (sadece Ankara’ya özel) Ankara’daki eğitimleri (uygun olmasına karşın) -kendi hazırladığı yönetmeliği de çiğneyerek- başka odalarda veya başka mek
ânlarda düzenlemektedir. Bu konuda da EMO Ankara Şubesi’ne sorma, danışma gereği bile duyulmamaktadır.
(MİSEM Yönetmeliği, Eğitim Yeri Madde 10: Eğitim esas itibariyle, EMO şubelerine yapılacak başvurular dikkate alınarak, EMO’ya ait eğitim merkezlerinde yapılacaktır. Eğitim merkezi uygun olmaz ise veya istenilmesi durumunda bölgesel planlama yapılarak, söz konusu eğitimin EMO şubelerinin uygun gördüğü yerlerde de yapılabilecektir.)
Bir diğer yanıltma da aidatlar konusundadır. 2002-2004 yılları arasında bir kısım üyeyi aidat borcu nedeniyle icraya veren ve hala bunların dökümünü ve hesabını verememiş bir anlayış (EMO Ankara Şubesi’ne üye 192 kişinin icra işlemleri sonucunun ne olduğu hala belirsizdir) yayınladığı bildiri de -kimsenin süreci bilmeyeceğini varsayarak- ‘Üye aidatlarının yaygın tahsili çalışması sonucu elde edilen ve tüm birimlerde çalışmaların daha rahat ve verimli olabilmesini sağlayan üye ilişkileri ağının ve maddi kaynakların yaratılabilmiş olması’ gibi bir açıklamayı yapabilmektedir.
Diğer EMO birimleri kendilerine bağlı temsilcilikler konusunda her türlü tasarrufta bulunurken -Denetleme Kurulu tespitleri ortada olmasına karşın- EMO Ankara Şubesi’nin temsilcilikler konusundaki en doğal icraatları bile EMO Yönetim Kurulu’na takılmaktadır.
EMO’da bir kabuk değişimi yaşandığı doğrudur. Bu değişim yasakçılıktan, tahammülsüzlükten, keyfi yönetimden, baskıcılıktan yana bir değişimdir. EMO Yönetim Kurulu içindeki ‘küçük bir azınlık’ EMO Ankara Şubesi’ndeki seçimi kaybetmiş olmayı bir demokrasi gereği olarak algılamıyor ve yaptığı icraatlarla onu yok saymayı yeğliyor.
4.) Gelelim ittifaklar ve muhalefet konusuna;
EMO Genel Merkezi’nce yayınlanan yazıda “Ancak diğer yandan Oda’nın geride bırakmakta olduğu bir takım ilişkiler, alışkanlıklar vs. özellikle personel politikaları üzerinden bir direnç geliştirmeye çalışmaktadırlar. Dar grupçu, popülist, Oda çalışanlarının kendine yakın gördüklerini seçim süreçlerinde kendi dar grup çıkarları için kullanan ve dolayısıyla personelin Oda yönetimleri ve daha da önemlisi biribirleriyle ilişkilerinde belirsizliğe-şekilsizliğe neden olan davranışları alışkanlık haline getiren kimi unsurlar, üyelerimizi yanlış ve eksik bilgilendirerek buradan \”siyasal\” bir muhalefet çıkarmaya çalışmakta ve Oda’nın temel politikaları üzerinde birbirinden çok farklı düşünen kesimlerle şekilsiz ve faydacı bir ittifak çabası içerisinde bulunmaktadırlar.
Kanımızca son dönemde tekrar gündeme getirilmeye çalışılan bu \”muhalefetin\” gerekçesini tam da yukarıda ifade edilen niyetler oluşturmaktadır.
Bu noktada demokrat mühendislerin kendi iç hukukunu hiçe sayacak şekilde, kimi gazeteler ve web sitelerinde taraflı ve yanlış bir şekilde tartışılmasına neden olacak yaklaşımlardan kaçınılması gerekmektedir.” ifadeleri yer almaktadır. Bu ifadelerle hem geçen dönemdeki seçim birlikteliklerine atıfta bulunuluyor hem de kendi duruşlarına buradan meşruiyet kazandırmaya çalışılmaktadır.
DDP, kurulduğu 992 yılında şube ve EMO’ya nasıl bakıyorsa bugün de aynı bakış açısına sahiptir. Bu bakış açısı içerisinde program bazında ortaklık sağlandığı sürece -geçmişte olduğu gibi- bugün de EMO’daki değişik yapı ve anlayışlarla birlikte davranmayı sürdürmektedir. Kaldı ki DDP’nin, değişik yapı ve anlayışlarla zaman zaman odaya ve şubeye bakışında farklılıklar olmuş ve olacaktır. Ancak bu farklılıkları hiçbir zaman düşmanlık eksenli algılamadık ve algılamıyoruz. Yani DDP, şubedeki değişik yapılanmaları TMMOB ve EMO düşmanı olarak görmemektedir.
EMO Yönetim Kurulu baklayı ağzından ancak dördüncü madde de çıkarmıştır. Hala EMO Ankara Şubesi ÖNSEÇİM’ini kaybetmiş olmayı içine sindiremediği ve Genel Kurul süreçlerinden geçen ve son yılların en yüksek oyunu alarak seçilen bir şube yönetimiyle hesaplaşma derdindedir. Bunun biçimi EMO Yönetim Kurulu kimliğini kullanmak olamaz.
Burada da iç hukuk açısından bir sorun vardır. Şöyle ki;
• EMO Yönetim Kurulu, bir resmi yazısında bir şubenin Ön Seçim süreçlerine ve bu süreçlerdeki muhalefet yapma biçimlerine, DEMOKRAT MÜHENDİSLER kimliğine atıfta bulunamaz.
• DEMOKRAT MÜHENDİSLER anlayışı bizim de içinde bulunduğumuz ve 1990 yılından beri tüm ilerici, devrimci, demokrat, sosyal demokrat üyelerin oluşturduğu üst kimliktir ve ortak isimdir ve EMO’nun resmi hukukunda yeri yoktur.
Ayrıca DDP’nin muhalefet etmesine gerek yoktur. Çünkü savunduğu anlayış şubenin yönetimindedir. Ancak ona karşı olanların muhalefet etmek için epey zorlanacakları ortadadır. Çünkü yaptıklarıyla kendini kanıtlamış bir EMO Ankara Şubesi yönetimine muhalefet etmek oldukça zordur.
Ancak varlığını EMO Ankara Şubesi’ni kısıtlamaya adamış ve bunu her platforma söylemekten de çekinmeyen, dar grupçu, kendi gibi düşünmeyeni yok etmeye çalışan EMO içindeki ‘küçük bir azınlık’a karşı muhalefet etmek için ise malzeme aramaya gerek yoktur. Bu husustaki performansları yeterince malzeme yaratmaktadır.
Unutmayın ki DDP’nin ittifak anlayışı; her dönem, emekten, demokrasiden, örgüt içi barıştan, mesleği geliştirmekten, personelle kavga etmemekten, üyeyle kavga etmemekten, (üyesiyle ve personeliyle barışık) sendikadan yanadır. Bu durum doğal olarak EMO’daki ‘küçük bir azınlığın’ hoşuna gitmeyecektir.
Bizler, EMO Ankara Şubesi DDP üyeleri olarak,
EMO Yönetim Kurulu’nu
• Seçilmiş meşru bir şube yönetimine karşı eşitsiz güç kullanma ve kamuoyunu yanlış yönlendirme çabalarından vazgeçmeye,
• Şube etkinlik alanına müdahale etmemeye,
• Yeniden soğuk savaş dönemi düşmanlıkları üzerinden bir EMO yaratma çabasından sıyrılmaya,
• Tüm EMO birimlerine eşit mesafede durmaya,
• EMO bütünselliğini parçalama çabalarından uzak durmaya,
• EMO’nun ancak şubeleriyle var olduğu ve EMO’nun elli yıllık yazılı ve yazılı olmayan hukukunun şubeleriyle beraber oluşturulduğunu ve bu hukukun herkese lazım olduğunu unutmamaya,
• EMO’nun elli yılı aşkın birikimlerinin son dört yılda başarılmadığını, bunda başta geçmiş dönem yöneticileri olmak üzere herkesin emeği olduğu gerçeğini görmeye,
• Tarihi kendileriyle başlatmamaya, EMO tarihine saygılı olmaya,
Davet ediyoruz.
EMO ve demokratik kamuoyuna saygılarımızla,
EMO ANKARA ŞUBESİ DEVRİMCİ DEMOKRAT PLATFORM