ODTÜ Mezunları Derneği 5 Mart 1971 Yurtlar Baskını’nı o günün tanıklarının katkıları ile belgesel haline getirdi. Yurtlar Baskını’nın yıl dönümü olan 5 Mart 2007 Pazartesi günü saat 19.00 da bu belgesel izleyicilere sunulacak. Peki 5 Mart 1971 de neler olmuştu? O günün tanıkları olayı şöyle anlatıyor: 5 Mart sabahı Saat 04:00 Ankara İl Jandarma Alayı, […]
ODTÜ Mezunları Derneği 5 Mart 1971 Yurtlar Baskını’nı o günün tanıklarının katkıları ile belgesel haline getirdi. Yurtlar Baskını’nın yıl dönümü olan 5 Mart 2007 Pazartesi günü saat 19.00 da bu belgesel izleyicilere sunulacak.
Peki 5 Mart 1971 de neler olmuştu? O günün tanıkları olayı şöyle anlatıyor:
5 Mart sabahı
Saat 04:00
Ankara İl Jandarma Alayı, Nevşehir Jandarma Komando Taburu ve Ankara Toplum Polisi ODTÜ’yü sardı.
Saat 04:30
Ankara İl Jandarma Komutanı Albay Mehmet Öztoprak ve yanındakiler 2. Yurt Müdür odasına geldiler.
ODTÜ Rektörü Prof. Erdal İnönü de şehirdeki evinden çağrılmıştı.
Rektör, Öğrenci Birliği temsilcilerinin de toplantıda bulunmasını istedi.
Albay Öztoprak bu isteği olumlu karşıladı.
Öğrenci temsilcileri, ODTÜ’nün jandarma bölgesinde olduğunu, aramanın jandarma tarafından yapılmasında sakınca olmadığını belirttiler.
Hacettepe, SBF ve İTÜ yurt baskınları sırasında polisin olumsuz ve güvenilmez tavrını bilen öğrenciler, polisin yurtlara sokulmamasını istediler.
Ancak telefonla aradığı İçişleri Bakanı, “öğrencilerin hiçbir talebinin karşılanmamasını” söyledi.
Polisin SBF ve Hacettepe yurtlarına baskın yöntemini bilen öğrenciler, yurtların girişlerine barikatlar yığmış, çatılara yiyecek taşımışlardı. Öğrencilerin çoğu çatılara çıkmıştı.
Albay Öztoprak askerlerinin yanına, Öğrenci Birliği temsilcileri de 2. yurdun çatısına döndüler. Tedirgin bir bekleyiş başlamıştı.
Saat 06:30
O saatlerin tanığı öğrenciler, yaşadıklarını anlatıyor…
Bir el silah sesi duyuldu. Arkasından binlerce makinalı tüfeğin takırtısı başladı.
“Sağ baldırımın arkasında hafif bir darbe hissettim. Bir çakıl taşı atılmış gibi. Elimi uzattım ve bacağımın kanadığını gördüm. Sürünerek güvenli bir yere doğru gitmeye çalıştım…”
“Aynı anda ardarda üç ses duyduk: İnce bir tık, güçlü bir tok ve tiz, madeni bir ses. Bir mermi pencereden camı dağıtmadan girmiş, koridorla odaları ayıran duvarı delip odadaki ranzanın köşebentini yarmıştı. Saçlarımız diken diken kendimizi yere attık…”
“Pencereden askerlere bakıyordum. Oda arkadaşım, ‘ateş ediyorlar’ dedi. Ben, ‘manevra mermisi kullanıyorlardır’ diye bilgiçlik yaptım.
Derken koridordan bağrışmalar geldi. Bir mermi beton kolona isabet etmiş, derin bir oyuk açmıştı. O zaman durumun ciddiyetini anladık. Pencereyi kapattık. Yatakları pencere kenarına ittik.
Korkmaya başlamıştık…”
“Çatışma başladığında o dönemin tek kız yurdu olan 5. Yurdun çatısındaydık. Askerlerin cam ağaçları altında mevzilenmelerini yukarıdan ilgi ve merakla izlemiştik.
Gerçek mermi kullanılacağını pek de aklımızdan geçirmiyorduk. Ta ki, 6. Yurdun çatısında Erdal Şener’in vurulduğunu ve yukarıda dolaşan helikopterin kendisini alması için gösterilen yoğun çabaları görünceye kadar.
Çatışmanın sonraki kısmında çatıdaki küçük kapalı alana sığındık …”
“Nevşehir Komando Birliğinden geldik. Elimize bir torba mermi verip ilerideki ışıklı binalara ateş etmemizi söylediler. İçeride öğrenci olduğunu bilsek ateş eder miydik, aramızda kardeşi üniversite öğrencisi olanlar da vardı.”
Bir er, olayı gazetecilere şöyle anlatıyordu:
Bu arada Albay Mehmet Öztoprak kalp krizi geçirmiş, kumanda bir başkasına devredilmişti. Yeni komutan, öğrenciler teslim olmazsa havan topu ateşine başlayacağını söylüyordu.
Saat 11:00
ODTÜ-SFK temsilcisi Tayfun Mater, elinde beyaz bir bez sallayarak yurttan çıktı. Ateş durdu.
Ateşin durması üzerine öğrenciler yurtlardan çıkmaya başlamıştı.
Askeri bir araç yurtların ortasına yanaştı. Öğrenci temsilcileriyle görüştüler. Öğrenciler, yurtların boşalmakta olduğunu belirterek, askerin çekilmesini istediler. Yanıt netti: “Bütün yurtlar boşalmadan buradan tek kişiyi çıkartmam.”
Dev-Genç Yürütme Komitesi üyelerinden Cemal Selmanpakoğlu elindeki megafonla yurtlara seslendi:
“Dev-Genç’in kararıdır: Askerin arama yapmasına izin verilecektir.”
Kimi yurtlarda öğrenciler teslim olunmasına karşı çıkarak çatılardan slogan atmaya başladılar.
Araç uzaklaştı…
Saat 13:00
Ateş ikinci kez başladı. Birincisinden şiddetliydi.
“Ateşe tekrar başladığında benim de içinde bulunduğum yaklaşık 70, 80 kişilik bir grup bahçedeydik. Can havli ile kendimi en yakındaki 2. yurda attım…”
“Oda arkadaşımla pencereden dışarıyı seyrederken yanımızdaki yurdun çalışma odasından hemen içeri girmemiz yönünde bir uyarı duyduk ve ateşin tekrar başlaması ile kendimizi ancak koridora atabildik. Koridor, bir belediye otobüsü gibi tıklım tıklımdı.
Burada hatırladığım, kapılardan geçen mermilerden korunmak icin sırtımızı duvara dayayarak beklediğimiz sırada duyduğumuz endişe ve korkudur.”
“Öğle saatlerinde inanılmaz şiddette bir ateş başladı. Mermiler sanki yağmur gibi yağıyordu. Bir dolabın arkasına boylu boyunca uzandım. Kıpırdamanın imkanı yoktu…”
6. Yurdun çatısından olayları izleyen Erdal Şener isimli öğrenci yaralanmıştı. Çatıların üzerinde dönüp duran polis helikopterlerinden yardım istendi, ancak “Deniz Gezmiş’ler kaçacak”diye yardım edilmedi ve Erdal Şener kan kaybından öldü.
Jandarma er Mevlut Meriç de miğferini delip başına saplanan kurşunla hayatını kaybetmişti. Sonraları, yurt çatısından atılan tabanca kurşununun yüzlerce metre ötedeki askerin miğferini nasıl olup da delebildiği tartışılacaktı.
Olayın üçüncü kurbanı, merakla ODTÜ arazisine yaklaşarak seken bir kurşunla ölen MTA aşçısı Aziz Yalta olmuştu.
İkinci ateş, yarım saat kadar sürdü. Yurtların duvarları delik deşik olmuştu.
Saat 14:00
2. Yurt perceresinden beyaz çarşaf sarkıtıldı. Ateş yeniden durdu.
Öğrenciler yurtları boşalttılar, stadyumda toplandılar.
Stadyuma polis kordonu arasında alınmakta olan öğrenciler, parkalarına, bıyıklarına veya yüz ifadelerine göre sıradan alınıyor, emniyete götürülmek üzere cemselere bindiriliyordu.
Balgat köprüsünün oraya geldiğimizde bir arkadaş, sanki servisteymiş gibi polislere seslendi: ‘Balgat’ta inecek var!’
Ortamı unutup gülmeye başladık.””Yurtlar boşaltılırken kimi arkadaşlar tanınmamak için, telaşla bıyıklarını kesiyorlardı. Polis kordonundan geçerken beni ve birkaç arkadaşımı ayırdılar. Cemseye bindirildik ve şehir merkezine doğru hareket ettik.
Saat 17:30
Tutuklanmasına gerek görülmeyenlerden erkek öğrenciler spor salonuna, kız öğrenciler ise yurtlara gönderildi.
“Yurda gidişimde hatırladığım, ortalığı sarmış olan barut kokusudur. Hiçbir eşyamızı almamıza izin vermeden yurdu terk etmemizi istemişlerdi. Alabildiğim tek eşyam, ikinci çatışma başlangıcında odadan çıkarken alt ranzada bıraktığım ve içinden kurşun geçmiş olan kabanımdı. Hala saklarım…”
“5 Mart günü akşama kadar stadyumda kaldıktan sonra kapalı spor salonuna alındık. Burada Rektörlükten gönderilen peynir, zeytin, sosisli sandviç gibi şeylerle akşamı idare ettik. Bu noktada bir itirafta bulunayım: Konya’dan gelen bir “garib
an” olarak hayatımda ilk kez burada sosis yedim!”
Yaralılar Jandarma ve ODTÜ sağlık araçlarıyla hastaneye taşınmıştı.
“O gün, bacağımda kurşun olduğu ve ameliyata alınacağım söylendi. Sonradan öğrendiğime göre, bacağımdaki bir kurşun çekirdeğinin tamamı değil, yalnızca bir parçası imiş.
Bu, şu anlama geliyor: Çentikli kurşun kullanmışlar. Yani, halk arasında domdom kurşunu denilenden. Kullanımı yasal değil.”
5 Mart da yaşanılanları bizzat yaşayanlar böyle anlatıyor. Olayların öncesi sonrası ve neden olduğu belgeselde ayrıntılı olarak izlenebilecek.
Yer: ODTÜ Mezunları Derneği, Vişnelik Tesisi 428. Sokak 100. Yıl Balgat Ankara (312) 286 79 79
Kaynak: gazeteodtulu.com/Muhammet Kızıl