“Hepimiz Ermeniyiz” diyen yüz binlerin şokunu bir türlü atlatamayan Hürriyet, “Nayır, nola-maz, biz (ulusalcı, anti demokrat vb) daha çoğuz, bana ne, bana ne” tavrıyla, anket üstüne anket yapıyor, ama sırtı yerden kalkmıyor. Hrant Dink’in cenazesi, bu ülkenin insanlarının çoğunluğunun, on yıllardır yapılan yoğun baskı ve propagandaya rağmen, hiç de sanıldığı gibi “milli” çıkarlarımızla kendinden geçerek […]
“Hepimiz Ermeniyiz” diyen yüz binlerin şokunu bir türlü atlatamayan Hürriyet, “Nayır, nola-maz, biz (ulusalcı, anti demokrat vb) daha çoğuz, bana ne, bana ne” tavrıyla, anket üstüne anket yapıyor, ama sırtı yerden kalkmıyor.
Hrant Dink’in cenazesi, bu ülkenin insanlarının çoğunluğunun, on yıllardır yapılan yoğun baskı ve propagandaya rağmen, hiç de sanıldığı gibi “milli” çıkarlarımızla kendinden geçerek ırkçılığa teslim olmadığını gösterdi. Bu, yeni farkedilen gerçeğin kimlerin yüzüne okkalı bir şamar olarak indiği, her gün biraz daha netleşiyor: ABD’nin Ortadoğu’daki planlarının propaganda makinelerinden “Türkiye Türklerindir” gazetesi önce, “cenazedeki ‘Hepimiz Ermeniyiz’ sloganı doğru muydu?” diye bir anket düzenledi. Çoğunluğun sloganı yanlış bulacağından emindiler çünkü, böyle demokrat bir kitle, daha önce kimsenin hesaplarında yoktu. Üstelik, internette anketlere, forumlara girenlerin, yorum yazanların çoğu, eğitimli, orta sınıf insanlardı ve genel eğilimleri de, milli propagandaların beklentileri doğrultusundaydı. Sonuç, hiç de beklendiği gibi olmadı: Ankete katılanların yarıdan çoğu sloganı doğru buluyordu. Sonucu değiştirmek umuduyla süre uzatıldı, ama nihayet yüzde 47’nin sloganı doğru bulması da, cenazedeki kitlenin geçici bir olgu olmadığını gösterdi. Bu, ikinci bir şok olmalıydı onlar için. Nereden çıkmıştı bu insanlar? Ne AKP ne CHP ne de diğer düzen partilerinde bir karşılığı vardı bunun. Ne güzel kendimizi kaptırmış, gidiyorduk “milliyetçiliğin yükselişi” masalına. Emperyalistlerin komşularımıza saldırmasına yataklık etmemize veya onlara daha da iyi hizmet vermek üzere savaşa girmemize kimsenin sesi çıkmayacaktı…
IRAK’A GİRELİM Mİ?
Mağlup pehlivan güreşe doymazmış ya, aradan çok geçmeden yeni bir anketle sahneye çıktı Hürriyet: “Türkiye Cumhuriyeti Kuzey Irak’a girsin mi?” Kendisini basının amiral gemisi olarak tanımlayan bir gazeteden de, daha sivil zihniyetli bir anket beklenemezdi herhalde. Yalnız, bizim perişan pehlivan yerden doğrulup yeni hamle yapmaya her yeltendiğinde, çeşitli faul yöntemlerinden de medet umar olmuştu: “Girsin” cevabı vermeleri için elinden gelse, ankete katılanların parmaklarından tutup o şıkkı işaretletecekti. Buna rağmen, ankete katılan 300 bin kişiden 200 bini “girmesin” demez mi…
Tabii, böyle bir anketin seçilmesi tesadüfi değil. Hükümetle devletçi cephenin en uyumlu oldukları konu, ABD politikalarına bağımlılık. Kuzey Irak’a müdahale ve İran’a saldırıya destek pazarlıklarının alevlendiği şu sırada ortaya çıkıveren bu anket, “Türkiye Türklerindir” ırkçı düsturlu gazetenin yazı işlerindekilerin aklı sıra, kamuoyunun olası gelişmelerin arkasında olduğu havasını yaratacaktı ve savaş tezgâhlarını meşrulaştıracaktı ama evdeki hesap bir kez daha çarşıya uymamıştı.
1 Mart tezkeresi öncesinden beri, halkın savaş istemediği ve ABD politikalarına öfkeli olduğu biliniyor. Buna rağmen basın, hükümet ve devletçi cephe elele verip, “yükselen milliyetçilik” masalları pompalayarak halkı kandırmaya çabalıyor, ama nafile… Geçim sıkıntısından boğulmakta olan insanlar, televizyonu açtıklarında, gazetelere baktıklarında, sanal bir Türkiye ile karşılaşıyor: “Vatan elden gidiyor”, “müstakbel Cumhurbaşkanının eşinin başörtüsü”, “soydaşlarımızın petrol kentini başkalarına kaptırmamız” ve ille de komplolar, komplolar… Öyle bir yaygara koparılıyor ki, “tarihimizde görülmedik tehlike” filan diye, duyan da, biz Kerkük’e müdahale etmeyi düşünmüyoruz da birileri bizim topraklarımıza müdahaleye hazırlanıyor sanır ya da ABD bizimle değil de, bize saldırmak üzere İran ile pazarlık yapıyor sanır. Bu anketlerin amacı, işte bu göz boyamaya hizmet etmekti, ama geri tepti. Yakında Hürriyet MİT’ten filan “Kesin artık şu anketleri” diye uyarı alırsa, şaşırmam.
MAKUL ÇOĞUNLUK
Anketleri “dijital demokrasi” diye pazarlamaları da, ayrı bir garabet. Her seçim demokrasi anlamına gelmez. “Kerkük’ü mü alalım, yoksa İran’a mı dalalım” gibi sorularla yapılan anketleri demokrasi sanan zihniyetin, Kurtlar Vadisi gibi, milliyetçilik adına yapılan hukuk dişiliği savunan bir dizinin kaldırılmasına verilen tepkiyi demokrasi yanlısı addetmesi de olağandır elbet. Önemli olan ilkelerdir. Hürriyet’i davet ediyorum: düsturunun, “Türkiye Türklerindir” olarak kalmasıyla, “Yurtta sulh, cihanda sulh” olması arasında seçim yaptırsın okuyucularına. Petrol Ofisi gider Shell gelir, Ahmet Paşa gider Mehmet Paşa gelir; insanlıksa daima var olacak.
‘Makul çoğunluğun’ tepkisi, internetteki anketlerle sınırlı kalmayacak, zira politika anketlerle yapılmaz. O göz boyama araçlarını dürüp iade ettik, ama asıl işimiz şimdi başlıyor: Önümüzdeki dönemde sokaklar, savaş karşıtlarının olacak. Anket sonuçlarını değerlendiren bir dostumun dediği gibi, “Bu ülkenin vicdanlı insanları olarak, az değiliz. Yeter ki birleşelim..” Veya Bob Marley’nin ifadesiyle, “Bazılarımızı bir süre kandırabilirsiniz, ama hepimizi sürekli kandıramazsınız”.