Bir dergideki sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyleyen Gündeş, “mafya lideri” olmakla suçlanan Çakıcı’ya öpücük gönderdi. Gündeş, Marsilya’daki “eylemleri” de savundu MİT’in eski Yurtdışı İstihbarat Başkanı Nuri Gündeş, salı gecesi “derin devlet”i tartıştığımız NTV’deki “Neden” programında konuğumdu. İlk kez bir tartışma programına katıldı ve çok önemli açıklamalar yaptı. Açıklamaların önemini daha iyi kavramak için Gündeş’in, 23 yılını […]
Bir dergideki sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyleyen Gündeş, “mafya lideri” olmakla suçlanan Çakıcı’ya öpücük gönderdi. Gündeş, Marsilya’daki “eylemleri” de savundu
MİT’in eski Yurtdışı İstihbarat Başkanı Nuri Gündeş, salı gecesi “derin devlet”i tartıştığımız NTV’deki “Neden” programında konuğumdu.
İlk kez bir tartışma programına katıldı ve çok önemli açıklamalar yaptı.
Açıklamaların önemini daha iyi kavramak için Gündeş’in, 23 yılını verdiği MİT’te, 12 Eylül döneminde, ASALA operasyonunu yönettiğini, Mehmet Eymür imzalı 1. MİT raporunda Dündar Kılıç ve Şükrü Balcı ile bazı illegal işlere katılmakla suçlandığını, Çiller döneminde Başbakanlık İstihbarat Müşavirliği’ne getirildiğini hatırlatalım.
Gündeş lafa ASALA operasyonuyla başladı.
Biliyorsunuz, ASALA’nın Türk diplomatlarını hedef aldığı dönemde MİT, yurtdışında ASALA liderlerine karşı suikastlar planlamış, aynı dönemde Marsilya’daki Ermeni anıtı bombalanmış, bu operasyona Abdullah Çatlı ekibinin de katıldığı öne sürülmüştü.
Gündeş, dönemin parasıyla toplam 17 milyon liraya mal olan operasyonu şöyle anlattı:
Kin ya da para için
“Marsilya’da bir Ermeni abidesi yapıldı. Oranın devlet başkanı açtı orayı… Devletin ne polisinin, ne de askerinin ulaşamayacağı menzillerde savaş veren insanlar olarak bizler oralara gittik. Ben gitmedim, ama ekibim gitti. Bunu derin devlet olarak izah etmek mümkün mü? Benim oradaki vatandaşlarım milli hislerle orada bir eylem yaptılarsa bu derin devlet işi midir?
“Milli hislerle” bu operasyona katılanlarda hangi “motifler” arandı?
“Ya milliyetçidir, ya kin-nefret motifidir, ya maddidir. Kin- nefret motifi de izafidir, geçebilir zamanla… Onun yanında oraya gittiğin zaman faaliyet maskesi müsait olacak. Değilse kabak gibi ortaya çıkar. Türk devletinin terörist devlet sınıfına girmemesi için de itina gösterilecek.”
4 kova su
Gündeş’e buradaki asıl eleştirinin, devletin operasyonunda, katliam sanığı olarak Interpol’ce aranan insanların, ceplerine pasaport ve silah konularak kullanılması olduğunu hatırlattık. Onların “kendi elemanı olmadıklarını, Türklük şuuruyla kendiliğinden bu işe katıldıklarını” söyledi ve durumu şöyle izah etti:
“Orada yangın var, adam 4 kova su getirmiş. ‘4 kova su da ben atayım’ derse buna ‘Atma’ mı diyeceğiz? ‘Sen Türkiye’de bunu yaptın, su dökme, yanarsa yansın’ mı denecek? Bunun mantıkla hiçbir alakası yok. Kimi göndereceksiniz? Seni mi göndereceğim oraya kardeşim? Devlet karar vermiş hiyerarşik olarak bu yapılacak diye… Başta Cumhurbaşkanı… 6 Kasım’da referandum yapacak. O zamana kadar hep böyle nutuklarla geçiyor günler. Eğer bu mücadeleyi derin devlet mücadelesi sayarsanız biz de sayalım, ama ben saymıyorum.”
“Abdullah meselesi”
Gündeş, daha önce MHP’den, Ülkü Ocakları’ndan bazı kişilerin devlete yardımcı olduğunu, ama bunların zamanla devletten aldığı güçleri kendi emelleri için kullandıklarını, çek, senet mafyasına dönüştüklerini anlattı. Güneydoğu’daki korucu sistemine de bu nedenle karşı çıktığını söyledi:
“Ya bu adamlar ellerindeki silahları satacaklardır, ya onu kendi emellerine alet edeceklerdir” dedi.
Dink’in katillerinin kendilerine Çatlı’yı örnek aldıklarının hatırlatılması üzerine de “Gelelim Abdullah meselesine…” diye girdiği lafı Çakıcı örneğine getirdi.
“Bir mecmuada bana Alaattin Çakıcı’yı sordular, ‘Ben devlete böyle sonradan sıkıntı olacak kişilerle pek iş yapmadım’ dedim. Bana mektup yazdı hapishaneden… Şimdi dinliyorsa beni yanaklarından öperim, devlete eğer hizmeti varsa… Ben onu kasıtla söylemedim. Ben de eğer böyle işlerin içinde olsam, devlete zarar verecek olsam veya benim yüzümden devlet dedikoduya uğrayacaksa benim için de aynı şey söylense sesimi çıkarmam.”
Çakıcı’nın mektubunda Gündeş’e “Artık sana ağabey demeyeceğim” dediğini sonradan öğrendik.
Cantürk zehirledi
Programda eski TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu üyesi Fikri Sağlar, Kutlu Savaş’ın “Susurluk Raporu”ndan şu cümleyi okudu:
“Devlet Cantürk ile baş edememiştir. Cantürk’ün devlete biat etmesi beklenirken adı geçenin yeni bir tesis kurmak üzere hareket geçmesi üzerine Türk emniyet teşkilatı tarafından öldürülmesi kararlaştırılmış ve karar infaz edilmiştir.”
Gündeş bu konuda şunları söyledi:
“Behçet Cantürk’ü alan benim. Erzurum’da yakaladık, aldık getirdik. Sadettin Tantan’a verdik, sorgulaması yapıldı. İlişkileri vardı, evet. Acaba ne yaptı bu adam? Ne gibi eylemler yaptı? Ne gibi zehirli maddelerle, eroinlerle benim Türk evlatlarımı zehirledi; bunlar hiç düşünülmüyor. Ama ben iç faaliyetlerde hiçbir zaman can almayı kabul etmiyorum. Devletin kanunları vardır, devlet güçlüdür, bunları yakalar, hapse atar, o zaman idam cezası vardı, idam da eder.
“Ama diyelim ki Behçet Cantürk öldürülmüş. Baader-Meinhof çetesini hapishanede öldürdüler, Almanlardan bir kişi bir şey söylemedi. Bir tek yazı dahi yazmadı Alman basını… Demin söylediğim gibi, devlet bazen kendisini korur.”
Aptallar yapmaz
Nihayet Dink suikastını sordum Gündeş’e… Şöyle dedi:
“Biz de yurtdışında operasyonlar yaptık. Bir insanı oraya göndereceksiniz, cebinde 180 lira para olacak. Ondan sonra kör gözüne parmağım gidecek bir kahvede oturacak, kendisini belli edecek. Bunu aptallar yapmaz.
“Bu insanlar Alperenler diye bir gruptanmış galiba… Bazı insanlar bulundukları partiyi veya Türk-İslam sentezini değişik biçimde değerlendiriyorlar. Bu değerlendirmelerin sonucunda bir grup kafadar insan, bir tane de elebaşı ‘Şunu öldürelim’ diye karar veriyor. Bunun arkasında çok organize bir güç aramam; benim 50 senelik tecrübemle böyle bir şey aranması doğru değil.”
Yakalayacağına izlesene…
Gündeş, faillerin yakalanması konusundaki bazı acemiliklere de dikkat çekti:
“Acemice bir olay. İstihbarat Şube Müdürü üzerine almış her şeyi… Öbür taraf, tamamen beraat etti, kendilerine göre aklandılar, ama ortada bir şey var: Mademki Ogün Samast’ın otobüse bindiğini tespit ettiler; bizim istihbarat kurallarımıza göre (yolda inme ihtimaline karşı) yanına bir adam bindirilir.
“İkincisi, Samsun’a niye götürüyorsun? (Onunla) Trabzon’a git. 10-15 gün muhaberatını, konuşmalarını, irtibatlarını tespit et. Böylece ‘Arkasında şu vardı, bu vardı, derin devlet vardı’ gibi her şey ortadan kalkar. Ama bu istihbarat, kurallarına göre yapılmamış.”
Gündeş, Dink’in, bunca ihbara rağmen korunmamasını da garipsedi. Acaba yok edilsin diye mi korunmamıştı?
“Vallahi dilim varmıyor ona… ” dedi:
“O zaman bu ihanet olur ki, onu kimseye söyleyemem. Yani ‘Ölürse ölsün’ der gibi, ama zannetmiyorum. Onu söyleyecek bir Türk vatandaşının olmaması lazım…”
Nuri Gündeş kimdir?
Eski MİT İstanbul Bölge Müdürü. Harp Okulu Mezunu. 23 yıl boyunca çalıştığı MİT’ten 1986’da, Hiram Abas’ın teşkilata geri dönmesi üzerine prensip gerekçesiyle ayrıldı. Mehmet Eymür tarafından kaleme alınan 1. MİT Raporu’nda Gündeş’in Dündar Kılıç ve İstanbul Emniyet Müdürü Şükrü Balcı ile birlikte illegal bazı işlere karıştığı iddia edildi. Tansu Çiller’in başbakan olduğu dönemde Gündeş Başbakanlık İstihbarat Müsteşarlığı da yaptı.
Milliyet