Hrat Dink’in öldürülüşü kuskusuz çok acı ve talihsiz bir olay. Bu olayın ardından Ermeni sorununu tartışan bir yazı yazması zor, ama bir o kadar da önemli. Nitekim Naci Kutlay’ın 4 Şubat 2006 tarihli Radikal İki’de çıkan yazısının, sorunun genelde çok konuşulmayan bir yönüne, Kürtlerin rolü ile ilgili boyutuna ışık tutması bence çok anlamlıydı. Ben de […]
Hrat Dink’in öldürülüşü kuskusuz çok acı ve talihsiz bir olay. Bu olayın ardından Ermeni sorununu tartışan bir yazı yazması zor, ama bir o kadar da önemli. Nitekim Naci Kutlay’ın 4 Şubat 2006 tarihli Radikal İki’de çıkan yazısının, sorunun genelde çok konuşulmayan bir yönüne, Kürtlerin rolü ile ilgili boyutuna ışık tutması bence çok anlamlıydı. Ben de bu yazıda olayda çok fazla sorumlu taraf olduğunu, bu nedenle ancak bütünsel bir bakış açısının sorunu anlamaya yardımcı olacağını ileri süreceğim.
Kanımca Ermeni Sorunu 1) Tehcir Kanunu döneminde Doğu Anadolu bölgesine hakim olan emperyalistler arası çelişkilerden 2) Bölgedeki sosyal ve ekonomik yapıdan 3) Yeni bir modern ulus-devlet kurma ve kapitalist dünyayla bütünleşme projesinden bağımsız tartışılıyor. Bu hata, Ermeni Soykırımı iddiasında bulunanların da bu iddiayı reddedenlerin de ortaklaşa yaptığı bir hata. Bu kısa yazıda bu faktörlerin dikkate alınmasının Ermeni sorununa olan yaklaşımı nasıl değiştirebileceğini göstermeye çalışacağım.
İngilizler için Trabzon, Erzurum ve Doğu Beyazıt aracılığıyla Karadeniz’i İran’a ve Orta Asya’ya bağlayan ticaret yolu 19. yüzyıldan beri önemini korudu. Ticaret yolu üstündeki Ermeni tüccarlara sermaye ve kredi yardımı yoluyla ticaretini arttıran[1] ve kendi iktisadi bunalımlarını da bu şekilde çözmeye çalışan İngiltere’nin çıkarları, Abdülhamit döneminden itibaren Osmanlı dış politikasında Alman etkisinin artmasıyla bozulmaya başladı. İngilizlerle işbirliği içinde olan Ermeniler Almanlar için bir engel teşkil ediyordu.
Öte yandan Almanya ve İngiltere arasındaki çelişkiler İttihat ve Terakki kadroları içindeki iktidar mücadeleleriyle birlikte gidiyordu. Bir başka yazımda belirttiğim gibi İttihat Terakki’nin Alman yanlısı kanadı ile İngiliz yanlısı kanadı arasındaki mücadele sonucu Alman etkisinin üstün gelmesi, iktidarın aldığı kararlarda Almanya’yla yapılan işbirliğinin önemli rol oynamasına yol açtı.[2] Öyle ki Alman Genel Kurmayı’nın Ermenilerin zorla göçettirilmesi planında doğrudan rolü olacaktı.
Bölgedeki toplumsal yapı da çatışmalara çok müsaitti. Gaspıralı İsmail Bey’in de belirttiği gibi zengin Ermeni cemaati ile etrafında yaşayan Kürt aşiretleri arasındaki ekonomik eşitsizlikler Ermeni ve Kürtler arasında uzun zamandır süregiden kavgalara yol açıyordu.[3]
1915 Tehcir Kanunu Ermenilerle birlikte İngiliz gücünü kırmayı hedefleyen, bölgedeki devlet iktidarını perçinleyecek, bunu yaparken de bölgedeki tarihsel çatışmalardan faydalanan bir kanun olarak düşünülmelidir. Zorla göç ettirilen Ermenilerin geride kalan mallarının dağıtımında pek çok yolsuzluk olmuş; bölgeye yerleştirilen Rumeli göçmenler, yörede yaşayan Türk ve Kürt eşraf kısa sürede bu malları ele geçirmiştir. Anadolu’da hızlı bir sermaye birikimini sağlayan bu süreçte söz konusu gruplar zenginleşerek, iktidara da toplumsal taban olacak güçlü bir ticaret burjuvazisinin oluşmasını sağlamıştır.[4]
Kurtuluş Savaşı sırasında ise hayatta kalan ve mallarını geri almak isteyen Ermeniler, Fransız ordusuyla birlikte hareket ederek Suriye’den Doğu Anadolu bölgesine geri dönerken, Ermenilere karşı bölgede çıkarlarını korumak isteyen Kürtler ise Türklerle birlikte iktidarın yanında yer almaya devam etmişlerdir. Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli nokta, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı döneminde Doğu Anadolu’da süregelen iktidar mücadelelerin hem Türk hem de Ermeni halkından pek çok kişinin ölümüyle sonuçlanmasıdır.
Toplumsal mücadeleleri, sınıflar arası çelişkileri ve ittifakları temel alan bir bakış açısı, olayların basitçe bir Turk/Ermeni düşmanlığinaa indirgenemeyecek kadar çok boyutlu olduğunu gösteriyor: Doğu Anadolu Bölgesi’nde çıkarlarını korumaya çalışan emperyalistler arasındaki mücadeleler (Alman ve İngilizler); siyasal iktidar ve emperyalistler arası ittifaklar (İttihat Terakki ve Almanlar); iktidarını sağlamlaştırmaya ve merkezileştirmeye çalışan bir yönetimin kendisine tehdit olabilecek gruplara karşı izlediği stratejiler; radikal bir dönüşüm sürecinde toplumsal grupların iktidara ve birbirlerine göre aldıkları pozisyonlar (Kürtlerin Türklerle ve Alman yanlısı iktidarla birlikte Ermenilere karşı olması; daha sonra Ermenilerin ve Fransızların Türklere karşı ittifak kurması gibi) Ermeni sorununun belirlenmesinde birlikte rol oynadılar. Öyleyse sorun neden sadece Türklerin ya da Ermenilerin sorunu olsun?
Tarihsel süreçteki sorumlulukların kabullenilmesi ve yaşanan tüm acılara saygı gösterilmesi artık kaçınılmaz olmuştur.
———————————
[1] Bilgi için bkz. Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni, Cilt 3, Tekin Yayınları.
[2] Bkz. Ahmet Hamdi Dinler, “Osmanlı Siyasetinde Dış Etken ve 1908”, Sosyalizm Yolunda Yeni Açılımlar, Bilim Yayınları.
[3] Bilgi için bkz. Şerif Mardin, Türkiye’de İktisadi Düşüncenin Gelişmesi.
[4] Bilgi için bkz. Avcıoğlu.