Eğitim Sen “adı olan fakat altı doldurulamayan” bir program kurultayı gerçekleştirdi. Kurultayı bitti, ama nasıl? salonda dinleyecek delege bulamayıp sonradan şubelere gönderilmek üzere genel merkez yönetimine bırakılan bir sonuç bildirgesi ve kurultay kitapçığı yayınlama kararıyla….. Yani dağ fare bile doğuramadı. Gerek bu sonuç, gerek kurultayın kurgulanışı ve hazırlık sürecinde genel merkezden başlayarak şubelere kadar tüm […]
Eğitim Sen “adı olan fakat altı doldurulamayan” bir program kurultayı gerçekleştirdi. Kurultayı bitti, ama nasıl? salonda dinleyecek delege bulamayıp sonradan şubelere gönderilmek üzere genel merkez yönetimine bırakılan bir sonuç bildirgesi ve kurultay kitapçığı yayınlama kararıyla…..
Yani dağ fare bile doğuramadı. Gerek bu sonuç, gerek kurultayın kurgulanışı ve hazırlık sürecinde genel merkezden başlayarak şubelere kadar tüm kademelerdeki gidişat Devrimci Öğretmenler tarafından öngörülmüştü.
Program ve Tüzük Kurultayı’nın ertelenmesi ile başlayan, konularının yeniden düzenlenmesi ve sadece program kurultayına dönüşmesi seyrinde devam eden gerileme süreci Eğitim Sen Genel Merkezi’nin ben yaptım oldu tavrının da eklenmesiyle bu sonucu kaçınılmaz kıldı. Kurultayın önemi açısından sunulan bütün önerilere karşı vurdumduymaz bir tavır sergileyen Eğitim Sen Genel Merkezinin bu tavrı görünen köy kılavuz istemez dedirtecek bu sonucu ortaya çıkardı.
Kurultay, yüzyıllık demokratik öğretmen hareketinin önderliğinin faşist korparatist yapılara kaptırılmasına sebep olan yetki kaybının nedenleri ile çözüm önerilerinin gündeme getirildiği; ve özeleştiri tartışmalarının yapıldığı bir yer olmaktansa suya sabuna dokunulmayan, adeta bu sorunların geçiştirilerek sönümlendirildiği bir aklanma-paklanma yerine döndürülmüştür.
Eğitim Sen’in gerçekleştirdiği son başkanlar kurulunda ortaya çıkan tablo, kurultayın çalıştay, atölye çalışması, vb. biçimlerde gerçekleştirilmesi düşüncelerinin bile tartışılabilir olması vaziyetin pür-melalini açıklamaktadır. Eğitim Sen’in şubelerinden sadece 64’ünün rapor göndermesi( bunların büyük çoğunluğunun şube raporu olduğu tartışılır niteliktedir) örgütün üçte birini zaten sürecin dışına düşürdüğü gibi rapor gönderen şubelerin komisyonlarına katılanların büyük çoğunluğunu yönetim dışı kişi ya da grupların oluşturması ise başka bir soruna işaret etmektedir.
Bu durum Eğitim Sen yönetimlerinin oluşumundaki kıstasların neler olduğunun, bu yönetimleri destekleyen çoğunluk üyelerinin sendika ile bağının ve örgütlülüğünün ne ölçüde olduğunun açık göstergesi olduğu gibi sendika yönetimlerini oluşturanların üyelerle ile ilişkilerinin statükocu ve elitist bir yaklaşımın ötesine geçmediğini ortaya koymaktadır.
Program kurultayı, tam da bunların tartışılacağı, bunlara karşı çözüm önerilerinin geliştirileceği, önümüzdeki dönemin mücadele hattının ortaya çıkacağı bir yer olması gerekirken bilinenlerin tekrarlandığı, çözümlerin bir başka bahara bırakıldığı yer haline getirildi.
Kurultayda; gerek şubelerden gelen gerekse genel merkez yönetiminin kontenjanında gelen delegelerin örgütün sorunlarından çok kendi siyasal aidiyetlerinden doğru grupsal programlarını diğer gruplara propaganda yapmaya çalıştıkları; ancak salonda kendi arkadaşlarından başka kimseyi de görmedikleri traji-komik bir tablo oluştu.
Dört gün süren ve adeta genişletilmiş başkanlar kurulu görünümündeki kurultayda delegelerin vakitlerinin büyük bölümünü salon yerine kulislerde eş dost sohbetleri yaparak geçirmeyi tercih etmesi bir başka çarpıklığı göstermektedir. Kulislerdeki hareketlilik salona yansımadı.
Kurultay sonucunda örgütün kronikleşmiş yapısal ve yönetsel sorunlarına örgüt içi muhalefet sorunları da eklenmiş oldu. Şubelerine ve iş yerlerine dönen özellikle kendini muhalif zeminde tanımlayan delegeler karşılarına çıkacak olumsuz tablonun bir parçası olduklarını elbette ki görmezden gelecek muhalefetçilik oyunlarına devam edecekler. Bu durum bir başka sorun olan örgüt içi muhalefetin biçim ve içeriğinin tartışılmasını gerekli kılacaktır.
Oysa Program Kurultayı bir örgütün kendisini örgütsel ve politik olarak yeniden yapılandırdığı bir süreçtir. Bu yüzden de çok ciddi bir yaklaşımı gerektirmektedir. Örgütün topyekûn olarak katıldığı bu süreç planlı, amaçların açık olarak ortaya konulduğu bir biçimde işletilmeli, programda ortaklaştırılan konular tüzüksel olarak garantiye alınmalı, dolayısıyla keyfiyete dayalı uygulamalar yerine kurumsal mekanizmaların işlediği bir süreç öngörülmeliydi. Bu nedenle program kurultayı yapılırken öncelikle bir durum tespiti yapılmalı ve gelinen noktanın büyük küçük her türlü sorumluları ortaya çıkarılmalıydı. Bu ise çok yönlü ve çok boyutlu bir tartışmayı gerekli kılmaktaydı.
Eğitim Sen’in taleplerinin ve mücadele hedeflerinin yeniden belirlenmesi; bu hedeflere ulaşmak için eğitim emekçileriyle, kamu çalışanları hareketinin diğer unsurları, işçi sınıfı ve halkla kurulacak ilişkilerin içeriğinin ve biçiminin yeniden kavramsallaştırılması, kurumsallaştırılması gerekmekteydi. Yeni program kurultayı ancak neo-liberal saldırıya karşı topyekün bir mücadele ve örgütlenmenin yolunu açtığı ölçüde etkili bir silah olabilecekti.
Bu yenilenmenin gerçek hayatın içinde somut önermeler ve bu önermelerin uygulanabilir çalışmalarıyla mümkün olduğu düşüncesinden hareketle program kurultayı, örgütün baştan aşağı bir yeniden yapılandırılması sürecinin önemli noktalarından biri olarak ele alındı. Bu doğrultuda bütün şubelerde kurultaya hazırlık komisyonlarında ve diğer çalışmalarda kurultayının içeriğinin zenginleştirilmesini içeren önermelerle yer alındı. Program kurultayının sendikal hareketi daha ileri noktaya taşınmasının yolunun bu tartışmayı örgütün tüm kademelerine yaymaktan ve bu sürece katılımdan geçtiği üzerinde duruldu. Bu bağlamda şube komisyonlarına katılan tüm üyelerin kurultaya katılımı savunuldu. Bu durum öncelikle örgütün demokratik katılım mekanizmalarını hayata geçirmek ve kaybolmaya yüz tutmuş örgütsel refleksi diriltme amacı taşımaktaydı. Buna karşın başta Genel Merkez yönetimi olmak üzere çeşitli sendikal öbekler kurultay salonunda salt temsil edilme üzerinden hareketle sığ yaklaşımları savundular.
Öyle ki Eğitim Sen MYK’sında yer alan grupların bir program üzerinden değil de siyasetten yaptıkları ittifaka nazire yaparcasına yönetimde temsil edilmeyen anlayışlara sadaka niteliğinde “rüşvet” vererek kendi uygulamalarına meşruiyet sağlama çabasına yönelmeleri; ve bu grupların tamamına yakının da buna teveccüh etmeleri gelinen noktanın dramatikliğini göstermektedir. Akıl izan sahibi insanların dahi anlayamadığı bu tutum, geleneksel sol merkezlerin bugünkü siyasal-politik durumlarının önemli göstergelerinden biri olarak karşımızda durmaktadır. Her türlü ilkenin geçerliliğini yitirmiş gözüktüğü bu ortam geleneksel sol merkezlerin aşırı pragmatist yaklaşımına da çok şey borçludur.
Bu program kurultayının bize gösterdiği önemli derslerden biri sendikal hareketin devrimci bir tarzda yenilenmesi, mevcut hali içinde bir takım noktalarının “iyileştirilmesi” ile sağlanamayacağıdır. İhtiyaç duyduğumuz yenilenme, neo-liberal yıkım politikalarının karşısında emekçi sınıfların fiili ve meşru temelde demokratik ve kitlesel biçimde örgütlenmiş toplumsal hareketini yükseltmeyi hedefleyen bir örgütlenme ve mücadele anlayışıyla gerçekleştirilebilir. Bir program kurultayına (hele de böylesi üretken olmayan verimsiz kurultaylara hiç değil) sığamayacak kadar büyük bu durum sendikal hareketin baştan aşağı devrimci bir tarzda yeniden yapılandığı bir süreci öngörmekten geçer.
Bu bağlamda düzenin bize dayattığı bütün ayrımları reddederek, bütün statülerden emekçileri içine alacak ve dalga dalga bütün halkın içerisine yayılacak bir
örgütlenme ve mücadele düzlemini yaratmayı hedeflemeli; bütün örgütsel mekanizmalarımızı bu amaca göre yeniden düzenlemeliyiz. Sendikal hareketin hapsedilmeyeçalışıldığı düzleme hapsolmayı reddetmeli, mücadelemizin sokulmak istendiği labirentleri parçalamalıyız. Bunun için sendikal mücadeleyi, sadece eğitim emekçilerinin veya kamu çalışanlarının gündelik çıkarlarının savunulduğu bir düzlem olmanın ötesine taşımalı, neo-liberalizme karşı emekçi alternatifinin yaratılacağı kanallardan birisi haline getirmeliyiz.
Biz Devrimci Öğretmenler, Eğitim Sen’i sınıf hareketinin tümüyle bütünleştirecek devrimci bir tarzda yeniden yapılandırmayı ana görevimiz olarak kabul ediyoruz. Eğitim Sen, bu yeniden inşaa sürecinde her türlü yasal-bürokratik engelleri fiilen kaldıracak, devrimci sorumluluk gösterecek tarihsel birikime ve güce sahiptir.
DEVRİMCİ ÖĞRETMEN