AKP, PETROLÜMÜZÜ DE YABANCI TEKELLERE PEŞKEŞ ÇEKİYOR… Mutahhar Aksarı “En büyük düşman ne şu devlet, ne bu millettir. En büyük düşman kapitalizm ve onun çocuğu olan emperyalizmdir.” Mustafa Kemal Atatürk – 1920 Kısa Bir Tarihçe Petrol, yani “kara altın” yüzyıllardır en stratejik ve en değerli maden. Önemi günümüzde tartışılmaz. Özellikle 1. Paylaşım Savaşı sonrasında bu […]
AKP, PETROLÜMÜZÜ DE YABANCI TEKELLERE PEŞKEŞ ÇEKİYOR…
Mutahhar Aksarı
“En büyük düşman ne şu devlet, ne bu millettir.
En büyük düşman kapitalizm ve onun çocuğu olan emperyalizmdir.”
Mustafa Kemal Atatürk – 1920
Kısa Bir Tarihçe
Petrol, yani “kara altın” yüzyıllardır en stratejik ve en değerli maden. Önemi günümüzde tartışılmaz. Özellikle 1. Paylaşım Savaşı sonrasında bu önem daha artmıştır. Sahip olduğu toprakların altındaki dünya petrol rezervinin önemli bir bölümünü barındıran Osmanlı’nın parçalanmasında da petrol hesaplarının önemli bir yeri olduğu ileri sürülmektedir. İngiliz Başbakanı Churchill‘in “Bir damla petrol bir damla kandan değerlidir.” sözü de petrolün, dönemin siyasi ve ekonomik dengelerini biçimlendiren en önemli maden olduğunu kanıtlar. İran’da işbaşına gelen Musaddık 15 Mart 1951’de İran petrollerini millileştirme kararı alır. Ama bu uygulamasının faturasını Ağustos-1953’te ABD-İngiliz ortaklığının yürüttüğü darbe ile koltuğundan edilerek öder. Yahudi asıllı bir Amerikalı Max Ball tarafından hazırlanan “PETROL YASASI” ile yabancılar “Madde13.1:Petrol hakkı sahipleri, 1 Ocak 1980 tarihinden sonra keşfettikleri petrol sahalarında ürettikleri ham petrol ve tabii gazın tamamı üzerinden, kara sahalarında % 35 ini ve deniz sahalarında %45 ini ham veya mahsul olarak ihraç etmek hakkına sahip”(1) kılınmışlardır. Petrol kaynaklarımız taa o yıllardan uluslararası petrol şirketlerine -En önemlileri (Seven Sisters) 7 Kız Kardeş diye bilinen British Petroleum (BP), Shell, Mobil, Exxon, Gulf, Texaco ve Chevron- peşkeş çekilmiştir. 1960 yılında OPEC kurulur. Dünyanın en önemli petrol ihraç eden ülkeler organizasyonu olan 11 üyeli OPEC, rezervlerin % 77’sine sahip olup, dünya üretiminin de % 40’ını gerçekleştirmektedir. Bu petrol tekelinin izni olmadan da dünyanın herhangi bir yerinde petrol aramak ve çıkarmak mümkün değildir.
“Adı Türk Kendisi Yabancı Olan Petrol Kanunu” Yasalaşıyor…
Günümüze geliyoruz…
“Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca hazırlanan ve Başkanlığınıza arzı Bakanlar Kurulunca 31.5.2004 tarihinde kararlaştırılan “Petrol Kanunu Tasarısı” 23 Haziran 2004 tarihinde “Adalet; Plan ve Bütçe ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji komisyonlarına” gönderiliyor. 46 sayfalık raporun “Genel Gerekçesi”nde AKP; “Bugün gelinen noktada, ülkemizde enerji sektörünün yeniden yapılandırılması sürecinde, Elektrik Piyasası Kanunu ve Doğal Gaz Piyasası Kanunu çıkarılmıştır. Ayrıca petrolün arama ve üretimi dışındaki, depolama, rafineri, taşıma, iletim, dağıtım ve pazarlama faaliyetlerini düzenleyen Petrol Piyasası Kanunu ise 20.12.2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir.Bu Kanunun 6326 sayılı Petrol Kanunu içerisinde yer alan bazı faaliyetleri kendi bünyesine almış olması nedeniyle, Petrol Kanununun yeniden düzenlenmesi zarureti ortaya çıkmıştır. Diğer yandan, Avrupa Birliğine aday ülke olduğumuz ve mevzuatımızda uyum çalışmalarının sürdürüldüğü bugünlerde petrol arama ve üretim sektörü ile ilgili yasal düzenlemelerin uyumlaştırılması”(2) gerektiğini ve yasayla da
“- Arama ve üretim faaliyetlerinde, karasuları içinde yapılan aramalara karadaki hükümlerin uygulanması, petrol faaliyetlerini olumsuz yönde etkilediğinden ülkemizin kara ve deniz olmak üzere iki petrol bölgesine ayrılması, petrol aramaları için sondaj öncesi veri alımı ve bu verilerin yatırımcılara pazarlanması imkânının sağlanması, her ruhsat için verilen programla ilgili olarak yerine getirilmeyen kısım için parasal yaptırım uygulamasının getirilmesi, işletme sahalarında üretim yapılan seviyenin altı ve üstü, eğer işletmeci tarafından aranmak istenmiyorsa, belli bir süre sonra bu seviyelerin aramaya açılması, arama ruhsatlarından Devlet hakkı alınmaması ve işletme sahalarından alınacak Devlet hakkından indirimler yapılması, devlet hissesinin üretim miktarlarına, üretimin cinsine, kara ve deniz sahalarına ve su derinliğine, gravitesine ve üretim metoduna göre kademeli ve indirimli olarak düzenlenmesi, petrolün aranması ve üretiminde elde edilen verilerin daha etkili kullanımını sağlamak için, işletme ruhsatındaki gizli bilgilerin belirli bir süre sonunda sektörün ve talep edecek diğer kamu kurum ve kuruluşlarının ve kişilerin istifadesine sunulmak üzere açık bilgi haline getirilmesi, sermaye ve kâr transferlerinde kolaylıklar sağlanması, enflasyon muhasebesi sisteminin getirilmesi, bazı vergi muafiyetlerinin getirilmesi, idari para cezalarının günün koşullarına göre yeniden belirlenmesi, petrol işlemi için gerekli personel, ekipman ve malzemelerin yurt içi ve yurt dışından temini ile ilgili kolaylıklar getirilmesi”(3) gibi konuların düzenleneceğini belirtiyor. Rapora üyelerden Atilla Başoğlu (AKP-Adana), Tacidar Seyhan (CHP-Adana), Nejat Gencan (CHP-Edirne), Mehmet Vedat Yücesan (CHP-Eskişehir) ve Hasan Ören (CHP-Manisa) “Görüşülmekte Olan 6326 Sayılı Petrol Kanununu Yeniden Düzenleyen Kanunla İlgili Olarak Eski Tasarıdan Çıkarılan ‘Milli Menfaatlerin Korunması’ Başlıklı 12 nci Maddeye İlişkin” olarak “6326 sayılı Petrol Kanununun 12. maddesi 1. fıkrasında yabancı devletlerin doğrudan doğruya veya idaresine hakim olacak şekilde mali ilgileri veya menfaatleri bulunan hükmü şahıslar ile yabancı devletler adına hareket eden şahısların, petrol hakkına sahip olmalarını, petrol ameliyesi yapmalarını, buna istinaden menkul ve gayri menkul satın almalarını yasaklayarak bu yasağa istisna tanıma hakkını bakanlar kuruluna veren madde tasarıdan çıkarılarak petrol arama ve üretim faaliyetinde bulunmak isteyen yabancı devletlerin taleplerinin milli menfaatlere uygun olarak değerlendirilmesi imkânı ortadan kaldırılmıştır. Bu anlayışla ülkemizde piyasa denetimi yapmak isteyen ve mevcut rezervlerin, stratejik olarak kendi siyasal anlayışına göre kontrol altında tutulmasını sağlamayı arzu eden yabancı devletlerin müracaatının değerlendirilmesi ortadan kaldırılmış, ülke yararını gözetme anlayışı terk edilmiştir. Yabancı ülkeler adına faaliyet gösteren şirketlerin ve şahısların diğer şirketler üzerinde siyasal ve ekonomik olarak etkin bir politika izlemesinin önü açılmıştır. Bu durumda kamu ve ülke menfaatlerini gözetmek anlayışından vazgeçildiği açıkça ortadadır. Stratejik öneme sahip bir konuda yabancı devletlerin belirleyici olmasının önündeki engeller ortadan kaldırılmış, ülke çıkarları ikinci plana atılmıştır.
Serbest rekabet ortamı hazırlama adı altında tüm kısıtlamaları ortadan kaldırarak milli menfaatlerimizin kendi ulusal sınırlarımız içerisinde yabancı devletlerin menfaatleri ile eşdeğer hatta vazgeçilir olarak değerlendirilmesi kabul edilemez bir anlayıştır. Stratejik önemi yakın coğrafyamızda yaşanan savaşlarla da bir kez daha kanıtlanmış olan petrol gibi önemli bir enerji hammaddesi üzerinde yabancı bir devletin veya onun adına hareket eden şirketlerin söz ve karar sahibi olmasının önüne geçmek, olağanüstü durumlarda yerli kaynaklarımızı kullanma hakkına sahip olabilmek amacıyla 6326 sayılı yasaya konulmuş bu maddelerin mevcut tasarıda da korunması gerekmektedir.
Bu nedenlerle 6326 sayılı Petrol Kanununun 12. maddesinin tasarıdan çıkarılmasına muhalefet ediyoruz.”(4) diyerek imzalıyor. Tarih, 14 Aralık 2005. Sıra Meclis’tedir artık. Ama daha önce TMMOB 17 Şubat 2006 tarihinde Ankara’da gerçekleştirdiği “Petrol Yasa Tasarısı Paneli” ile yasanın hangi tehlikeli düzenlemeleri içerdiğini
şöyle ortaya koyar:
“Petrol Kanunu’nda yapılmak istenen değişikliklerle, AB mevzuatına uyum adı altında; kamu yararını ve sektördeki kamu kuruluşunu önceleyen korumacı yasa maddelerinin mevcut yasadan çıkarılması amaçlanarak, yabancı şirketlere bir dizi kolaylıklar sağlanmıştır. Tasarıda:
– 6326 sayılı mevcut yasada yer alan “Milli Menfaatin Korunması” başlıklı bölüm ve aşağıdaki maddelerinin tasarı ile tamamıyla çıkarılmış olması, düzenlemenin kamu menfaatleri yerine uluslar arası şirket menfaatinin gözetildiğinin açık göstergesidir.
1. Petrol arama ve üretim faaliyetinde bulunmak için yapılan başvurunun değerlendirilmesinde mevcut yasanın ilk kriteri olan “talebin milli menfaatlere uygun olması” ölçütü yasadan çıkarılarak; öncelikle ülke yararını gözetme anlayışı terk edilmiş, uluslar arası şirketlere avantaj sağlanmıştır.
2. Yabancı devletlerin doğrudan doğruya veya dolayısıyla idaresinde etkili olabilecekleri şirketler ile yabancı bir devlet için veya yabancı bir devlet namına hareket eden şahısların, petrol faaliyetinde bulunamayacakları, mülk edinemeyecekleri, tesis kuramayacakları hükmü tasarı ile çıkarılarak; stratejik öneme sahip bir konuda yabancı devletlerin belirleyici olması önündeki engeller kaldırılmıştır.
3. Ülke içinde üretilen ham petrol ve doğal gaz ile bunlardan elde edilen petrol ürünlerinin kara sahalarında % 65’i ve deniz sahlarında % 55’inin memleket ihtiyacına ayrılması zorunluluğu, tasarı ile kaldırılarak; yabancı şirketlere ürettikleri petrol üzerinde sınırsız tasarrufta bulunarak, tamamını ihraç etme hakkı getirilmiş, olağanüstü durumlarda bile ülkede üretilen petrolün ülke içinde kullanılması, memleket ihtiyacını gözetme durumu ortadan kaldırılmıştır.
– “Sınırlara 5 km mesafede, tarihi dini yer veya tesise, su tesisine bir yol veya umumi geçide 60 m. mesafede, şehir veya kasaba belediye imar sahası dahilinde petrol faaliyeti Bakan müsaadesi olmadan yapılamaz.” hükmü mevcut yasadan çıkarılarak, yabancı şirketlere sınır tanımaksızın her yerde faaliyette bulunma hakkı getirilmiştir.
Tasarı ile, Türkiye Petrolleri A.O.’nın sahip olduğu haklar geri alınarak, kamu kuruluşumuz, yabancı şirketlerle aynı statüde görülmüştür.
1- Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın mevcut yasada bulunan Devlet adına petrol arama ve üretim faaliyetlerinde bulunma hakkı kaldırılarak, özelleştirilmesinin önü açılmıştır.
2- Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın lüzum üzerine petrolle ilgili incelemelerde ve petrol faaliyetlerinin denetiminde Petrol Kanununu yürütmekle görevli Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne yardımcı olma yükümlülüğü, bir ayrıcalıkmış gibi görülerek kaldırılmış, konusunda uzman kamu kuruluşumuzun ülke kaynaklarının kamu yararına uygun kullanılması yönündeki katkısı kaldırılarak, TPAO yabancı şirketlerle aynı statüde değerlendirilmiştir.
3- Devlet adına arama ve üretim çalışmalarında bulunan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın faaliyete kapalı bölgelerde ve askeri yasak bölgelerde de Bakanlar Kurulu’nun izni ile petrol faaliyeti yapabilme hakkı elinden alınmış, bu konudaki ayırım kaldırılmıştır.
4- Mevcut yasada, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığının diğer şirketlerden daha fazla arama ruhsatı alabilme hakkı, tasarı ile kaldırılmıştır. TPAO’nun ruhsat sayısındaki avantajlı konumu kaldırılırken, tasarı ile ruhsat adedinin ve dolayısıyla bir şirketin sahip olabileceği toplam ruhsat alanının sınırlandırılmaması sonucu, büyük sermayeli uluslar arası şirketler lehine ruhsat tekelleşmesi yaratılacaktır.
5- Üzerinde arama veya işletme hakkı bulunmayan bir sahanın, işletme ruhsatnamesi mevzu olarak, müzayedeye çıkmadan önce, T.P.A.O.’na teklif edilerek, TPAO’ya işletme ruhsatının verilmesine ilişkin mevcut yasa maddesi kaldırılarak, kamuyu gözetme anlayışı terk edilmiştir.
Tasarıda bir dizi teknik düzenlemeye de gidilmiştir.
– Mevcut uygulamada, sondajlı petrol aramacılığını hızlandırmak amacıyla ruhsatın alınmasından sonra petrol bölgelerinde üç yıl içinde arama sondajına başlamak ve buna devam etmek zorunluluğu varken, tasarı ile mevcut petrol bölgeleri ve arama kuyusu açma zorunluluğu da kaldırılmış, kuyu açılması şirketlerin vereceği programa bırakılmıştır. Son yıllarda azalan sondaj çalışmalarının daha da azalması riskini taşıyan uygulamaya geçilmiştir.
– Bir sahaya iş programı ve mali yatırım programı ile yapılan başvurular 90 gün süre ile bekletilip, bütün başvurular bundan sonra değerlendirilecek, 60 gün içinde de sonuçlandırılacaktır. Mevcut uygulamada 4 gün olan bu süre yerine, bu uygulamada açık arazinin aramaya açılması 5 ay geciktirilmiş olacaktır.
– Tasarıda Türkiye, sadece kara ve denizler olmak üzere iki bölgeye ayrılmış, ruhsat alanları karada 100.000 denizde 1.000 000 hektara , ruhsat süreleri de karada 5, denizde 8 yıla yükseltilmiştir. Ruhsat sayısına hiçbir sınırlandırma getirilmemiş, tek bir uluslar arası şirketin veya yabancı bir devlet şirketinin bütün ülkeyi kapsayacak alanda tek başına ruhsat sahibi olmasının önü açılmıştır.
– İşletme ruhsatnamesinin, belirli bir petrollü arazinin yanı sıra jeolojik olarak belirlenmiş üretim seviyeleri için de verileceği getirilmiştir. Önceki uygulamada belirli bir saha söz konusu iken, uygulaması hiçbir şekilde mümkün olmayacak, teknik ve hukuki sorunları kaçınılmaz olarak getirecek olan farklı derinliklerdeki seviyelere ayrı ruhsat uygulaması yapmak karmaşaya yol açacaktır.
– İşletme ruhsat alanının ne kadar olabileceği önceki kanunda belirtilmişken, tasarıda bir sınırlama kriteri getirilmemiştir. Şirketlere büyük alanlarda işletme ruhsatı alabilme hakkı ortaya çıkmış, işletme ruhsat süreleri 20 yıldan 30 yıla çıkarılmıştır.
Diğer taraftan,
– Petrol Kanununu yürütmekle görevli Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nün görevleri arasında tanıtım ve pazarlama faaliyetinde bulunmak da getirilmiştir. Devletin hüküm ve tasarrufunda olan tabii servetler ve kaynakların ülke yararına kullanılması ilkesi Genel Müdürlüğün asıl görevi olması gerekirken, pazarlama gibi bir kavram görev olarak tanımlanmıştır.
– Arama ruhsatlarından hektar başına alınan devlet hakkı geliri tamamen kaldırılarak gelir kaybı yaratılmıştır.
– Ülkemizde üretilen ham petrolden alınan %12.5’lik devlet hissesi oranı, günlük üretim miktarına göre kademeli olarak % 2’ye kadar indirilmesi sonucu, üretimden sağlanan ülke mevcut geliri şirketler lehine %50-85 azaltılmaktadır.
– Denizlerde bulunacak petrol üretiminden alınacak devlet hissesi oranlarının düşürülmesinden sonra, su derinliğine bağlı olarak % 30’a varan ilave indirimler getirilmiştir. Örneğin, denizlerde yapılacak günde 20.000 varil ham petrol üretiminden alınacak devlet hissesinin bu günkü uygulama ile günlük miktarı 2500 varil ve ortalama 50 $/varil üzerinden değeri 125.000 ABD $ iken; tasarıda getirilen şekli ile devlet hissesi miktarı 400 varile ve parasal değeri 20.000 ABD $ na ve 1500 m su derinliği indirimi sonrasında da 280 varile yani 14000 ABD $ na düşecek ve ülke mevcut durumla karşılaştırıldığında, sadece günlük 111.000 ABD$ gelir kaybına uğrayacaktır.
– Petrol kaynaklarımızdan alacağımız hissenin önemli oranda düşürülmesi ile yetinilmeyerek, üretilen petrolün yurt içinde değerlendirilmesi ve memleket ihtiyacına ayrılması zorunluluğu kaldırılmış, üretimin tamamının yurt dışına ihraç edilmesi hakkı da getirilmiştir.
– Petrol şirketl
erine; bilançolarında enflasyon muhasebesi sistemini uygulayabilecekleri, petrol faaliyeti için yapmış olduğu yatırımların transfer tarihindeki cari kur üzerinden, harice transferi tamamlanıncaya kadar, Devlet Hissesi hariç, Kurumlar ve Gelir vergisinden muaf olacakları, safi kazançları üzerinden ödemekle mükellef bulundukları vergiler toplamının % 40 oranını geçemeyeceği ve geniş KDV istisnaları gibi bir dizi vergi muafiyetleri de getirilmiştir.
– Üretilen petrolden alacağımız hissenin %2’lere kadar düşürülmesi ve getirilen bir dizi vergi muafiyetleri sonrasında; petrol kaynaklarımızın çıkarılmasından ülkemizin sağlayacağı faydanın ne olacağının sorgulanması ve bilinmesi gerekiyor.
Sonuç olarak; AB mevzuatına uyum adı altında Petrol Kanunu’nda yapılmak istenen değişikliklerle; kamu yararından vazgeçilip, sektördeki kamu kuruluşumuzu gözden çıkaran, petrol kaynaklarımızı yabancı şirketlere bırakacak olan, yer altı kaynaklarımızı ulus ötesi tekellerin kar zarar hesabına terk eden bu yasa tasarısı derhal geri çekilmelidir.”(5)
Ama dinleyen nerdeeee? Tasarı, 11-17 Ocak 2007 tarihleri arasında tartışılır. Bu tartışmalardan birini özellikle buraya aktarmam gerekiyor yapılanı belgelemesi açısından: “Mehmet Vedat Yücesan (CHP): Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarı, bu şekilde yasalaşırsa, hiçbir konuya çözüm getirmeyeceği gibi bir sürü sorunu da beraberinde getirecektir. Tasarı, 6326 sayılı Kanun’un ruhundan yoksundur. Ülkemiz, petrol potansiyeli olan bir ülkedir. Tasarıyla, petrol kaynaklarımız “teşvik” adı altında uluslararası tekelle sunulmaktadır. Özellikle, British Petrol şirketinin Doğu Karadeniz’de açmaya başlayacağı sondaj öncesinde bu düzenlemenin getiriliyor olması da oldukça dikkat çekicidir. BP’nin bulup, üretim ihtimali yüksek olan petrol kaynaklarımız ve buna bağlı elde edeceğimiz gelir açısından yeni düzenlemeye bakıldığında, petrol kaynaklarımız teşvik adı altında açıkça yabancılara devredilmektedir. Bu yönüyle tasarı, bir BP yasasıdır.
Bu tasarı, bana göre ve bizim görüşümüze göre derhal geri çekilerek, yer altı kaynaklarımızın halkımızın olduğu ilkesiyle hareket ederek, kaynaklarımızı sermayeye değil, kamu çıkarlarına uygun olarak kamu kuruluşlarımız eliyle değerlendirilmesini esas alan düzenlemeler gerçekleştirilmelidir.
Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)”(6)
Sonuç mu? AKP çoğunluğu ile yasa onaylanır ve 22 Ocak 2007’de Cumhurbaşkanı’na gönderilir.
Tepkiler…
Tepkiler gelmekte gecikmez. Petrol-İş Sendikası “Adı Türk Kendisi Yabancı olan Petrol Kanunu Yasalaştı” başlığı altında görüşlerini kamuoyuyla paylaşır: “Petrol sektörünü yeniden yapılandırma adı altında yapılan bir dizi yasal düzenlemelerle, sektörde birbirini tamamlayan bir bütünlükte olan faaliyetler; petrol faaliyetleri ve piyasa faaliyetleri olarak parçalanmış ve ayrı ayrı yasalarla yeniden düzenlenmiştir.
IMF ve Dünya Bankası’nın, özellikle uluslararası petrol şirketlerinin isteği yönünde dayatmasıyla, 4.12.2003 tarihinde 5015 Sayılı Petrol Piyasası Yasası ve 2.5.2001 tarihinde 4646 Sayılı Doğal Gaz Piyasası çıkarılarak, 1954 tarihli 6326 Sayılı Petrol Kanunu’ndaki bazı bölümler bu yasalara dâhil edilmiştir.
Petrol sektörünün en önemli zinciri olan arama ve üretim faaliyetlerini içeren Petrol Kanunu Tasarısı da, 17 Ocak 2007 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülerek kabul edilmiştir.
1954 yılında Amerikalı Jeolog/Hukukçu Max Bell’in hazırladığı, zaten son derece liberal olan 6326 Sayılı Yasa’da yapılan değişikliklerle; sektörde tek kamu kuruluşumuz olan TPAO gözden çıkarılmış ve kamu yararından vazgeçilmiştir. Petrol kaynaklarımız ise yabancı petrol şirketlerinin kâr/zarar hesaplarına terkedilmiştir.
TBMM’de yapılan değişiklikle, adı Türk Petrol Kanunu (!) olarak değiştirilen bu yasayla;
-6326 Sayılı Yasada yer alan “Milli Menfaatin Korunması” başlıklı bölüm kaldırılmıştır. Kamu menfaatinin yerini, yerli/yabancı özel şirket menfaatleri almıştır.
-Petrol arama ve üretim faaliyetlerinde bulunmak için yapılan başvuruların değerlendirilmesinde, 6326 Sayılı Yasanın temel kriteri olan “talebin milli menfaatlere uygun olması” ölçütü, yasadan çıkarılmıştır. Yani ülke yararını gözetme terk edilerek, uluslararası şirketlere sayısız imtiyaz ve avantajlar sağlanmıştır.
-Yabancı devletlerin doğrudan ve dolaylı bir biçimde idaresinde etkili olabilecekleri şirketler ile yabancı bir devlet için, veya yabancı bir devlet namına hareket eden şahısların, petrol faaliyetlerinde bulunamayacakları, mülk edinemeyecekleri, tesis kuramayacakları hükmü, bu yasadan çıkarılmıştır. Böylece stratejik öneme sahip bir konuda, yabancı devletlerin belirleyici olmasının önündeki engeller de kaldırılmıştır.
Irak’ta savaş/silahla yaptırılanlar, Türkiye’de AKP hükümeti marifetiyle yaptırılmıştır. Bugün, Latin Amerika’da Venezuela, Bolivya ve Ekvador’da petrol sektörünün kamulaştırılması yönünde önemli adımlar atılırken, ülkemiz ve işgal altındaki Irak’ta petrol sektörünün özelleştirilerek serbestleştirilmesi dikkat çekicidir.
-Ülke içinde üretilen ham petrol ve doğal gaz ile bunlardan elde edilen petrol ürünlerinin, kara sahalarında %65’i ve deniz sahalarında %55’inin “memleket ihtiyacına” ayrılması zorunluluğu kaldırılmış, yabancı şirketlere, ürettikleri ham petrol üzerinde sınırsız tasarrufta bulunma hakkı verilmiştir. Ürettikleri ham petrol/doğal gazın tamamını ihraç etme hakkı getirilerek, olağanüstü durumlarda bile ülkemizde üretilen ham petrolün ülkemizde kullanılması, “memleket ihtiyacını gözetme” anlayışını ortadan kaldırmıştır.
-Arama ruhsatlarından hektar başına alınan “devlet hakkı” geliri tamamen kaldırılarak, gelir kaybına yol açılmaktadır.
-Türkiye’de üretilen ham petrolden alınan %12,5’lik devlet hissesi oranı, günlük üretim miktarına göre kademeli olarak %2’ye kadar indirilmektedir. Üretimden sağlanan gelirimiz, %50-85 arasında azaltılarak, şirketlerin gelirleri korunmuştur.
Dünyada uygulanan üretim paylaşım anlaşmaları incelendiğinde, durumun vahameti görülecektir. Örneğin, Azerbaycan üretim paylaşım anlaşmalarından 1998 yılında yapılan Kurdashy Anlaşmasında; petrol paylaşım oranları Azerbaycan devlet şirketi SOCAR %50, Agip %25, Mitsui %15, Repsol %5, TPAO %5 olarak belirlenmiştir. Benzer biçimde pek çok anlaşma bulunmaktadır.
-Denizlerde bulunacak ham petrolün üretiminden alınacak devlet hissesi oranlarının düşürülmesinden sonra, su derinliğine bağlı olarak %30’a ulaşan ilave indirimler getirilmiştir.
Denizlerimizde ciddi ölçüde arama faaliyeti yapılmamıştır. Bu bakımdan denizlerimizdeki hidrokarbon potansiyeli hakkında görüş üretmek zordur. Ancak Karadeniz’de petrol bulunması durumunda yeni yasada belirtilen yüksek oranlardaki indirimlerle, devletin gelir kaybı yüzlerce milyon dolara ulaşacaktır.
-Petrol işlemi için yurt dışından getirilen gemi ve personel Kabotaj Kanunu’ndan istisna tutulmaktadır. (Lozan kazanımı olan 1926 tarihli Kabotaj Kanunu işlevsiz kılınmaktadır.)
-Türkiye’de çalıştırılacak yabancı personel, ilgili yasalara tabi olmadan serbestçe istihdam edilecektir.
-Doğal afet, savaş, grev ve toplumsal olaylardan dolayı etkilenmelerde üretime ara verilmesi, durdurulması gibi şirketlere geniş inisiyatifler tanınmaktadır.
-Emekç
ilerin grev ve halkın, insan sağlığı ve çevre gibi konularda duyarlılığını belirtmeye yönelik demokratik hak arama yolları bile sınırlandırılmaktadır.
-“Sınırlara 5 km mesafede, tarihi, dini yer veya tesise, su tesisine, bir yol veya umumi geçide 60 metre mesafede, şehir veya kasaba belediye İmar Yasası dahilinde petrol faaliyeti Bakan müsaadesi olmadan yapılamaz” hükmü yeni yasadan çıkarılmıştır. Yabancı şirketlere ülkemizin her yerinde sınırsız bir biçimde faaliyette bulunma hakkı tanınmıştır.
TPAO’nun özelleştirilmesinin önü açılmaktadır
-TPAO’nun, devlet adına petrol arama ve üretim faaliyetlerinde bulunma hakkı kaldırılarak, özelleştirilmesinin önü açılmaktadır.
-TPAO’nun, petrolle ilgili incelemelerde ve petrol faaliyetlerinin denetiminde Petrol Kanunu’nu yürütmekle görevli PİGM’e yardımcı olma yükümlülüğü bile kaldırılmıştır. Petrol sektöründe uzman olan tek kamu kuruluşumuzun, ülke kaynaklarımızın kamu yararına uygun kullanılmasındaki katkısı göz ardı edilerek, TPAO, yabancı şirketlerle aynı statüde değerlendirilmektedir.
-Devlet adına arama ve üretim faaliyeti yürüten TPAO’nun faaliyete kapalı bölgelerde ve askeri yasak bölgelerde de Bakanlar Kurulu’nun izni ile petrol faaliyeti yapabilme hakkı elinden alınmıştır.
-TPAO’nun, diğer şirketlerden daha fazla arama ruhsatı alabilme hakkı elinden alınmıştır. Ayrıca bir şirketin sahip olabileceği ruhsat adedi ve ruhsat alanı sınırlandırılmamaktadır. Böylece büyük sermayeli uluslararası şirketler lehine ruhsat tekelleşmesi yaratılacaktır.
-Üzerinde arama ve işletme hakkı bulunmayan bir sahanın, işletme ruhsatnamesi için, müzayedeye çıkmadan önce TPAO’ya teklif edilerek, TPAO’ya işletme ruhsatı verilmesi hakkı kaldırılmıştır. Kamuyu gözetme ilkesi terkedilmiştir.
Özetle; bu yasa ile, ruhsat tekelleşmesi, ülke ihtiyacına yönelik ham petrolün de ihraç edilebilmesi, yabancı devlet/özel petrol şirketlerinin ürettiği etmesi ve neredeyse %0-1 oranlarına ulaşan devlet hissesiyle ülkemiz, hem doğal kaynağından hem de yüz milyonlarca gelir kaybına uğrayacaktır.
Halkımız, bu yasanın Türk Petrol Kanunu mu yoksa Çokuluslu Petrol Tekellerini Koruma Kanunu mu olduğunun hesabını elbette soracaktır.
Mustafa Öztaşkın / Merkez Yönetim Kurulu adına Genel Başkanı”(7)
Petrol Mühendisleri Odası da sesini yükseltir:
“1-TBMM’den geçen Kanun ile yabancı devletlerin doğrudan doğruya veya idaresine hakim olacak şekilde mali ilgileri veya menfaatleri bulunan hükmü şahıslar ile yabancı devletler adına hareket eden şahısların, petrol hakkına sahip olmalarını, petrol ameliyesi yapmalarını, buna dayanarak menkul ve gayri menkul satın almalarını yasaklayarak bu yasağa istisna tanıma hakkını Bakanlar Kuruluna veren eski Kanun’un ilgili maddesi yeni Kanun’dan çıkarılarak petrol arama ve üretim faaliyetinde bulunmak isteyen yabancı devletlerin taleplerinin milli menfaatlere uygun olarak değerlendirilmesi imkânı ortadan kaldırılmıştır. Bu anlayışla ülkemizdeki rezervlerin, stratejik olarak kendi siyasal anlayışına göre kontrol altında tutulmasını sağlamayı arzu eden yabancı devletlerin müracaatının Bakanlar Kurulu tarafından değerlendirilmesi koşulu ortadan kaldırılmış, ülke yararını gözetme anlayışı terk edilmiştir. Yabancı ülkeler adına faaliyet gösteren şirketlerin ve şahısların diğer şirketler üzerinde siyasal ve ekonomik olarak etkin bir politika izlemesinin önü açılmıştır. Bu durumda kamu ve ülke menfaatlerini gözetmek anlayışından vazgeçilip ülke çıkarlarının ikinci plana atıldığı açıkça ortadadır.
2-Ülke petrol aramacılığına katkıda bulunmak amacıyla petrol sektörünün en riskli bölümü olan arama fazında yapılması gerekli teşvik ve destekler yerine üretim aşamasında Devlet hissesinden yapılan indirimlerle üreticilere teşvikler verilerek yanlış politika uygulanmasına yol açılmıştır.
3-Geçmiş dönemlerde yatırım yapılarak o günün şartlarına göre geliştirilen sahalardan üretilen petroller dahil olmak üzere Devlet hisselerinde yapılan önemli oranlardaki indirimler Devletin milyonlarca dolarlık ciddi kayıplarına neden olacaktır.
4-Şirketlerin alabilecekleri arama ruhsatı sayındaki tüm kısıtlamalar kaldırılarak istendiğinde tek bir şirketin tüm ruhsat alanlarını kapabilmesinin önü açılmıştır.
5-Üretim sahalarının kullanılmasında eski Kanuna göre şirketlere uygulanan 40 yıl üretim hakkı sınırlamasının kaldırılarak sahanın sınırsız süre ile şirketlere bırakılması Devlete geçebilecek bir hakkın önlenmesi sonucunu doğurarak kamu zararı oluşmasına neden olacaktır.
6-Petrol üretiminden alınan Devlet Hissesinin % 50 sinin üretimin yapıldığı ilin il özel idaresine bırakılması mali uygulamalarda olması gerekli eşitlik temel ilkelerine aykırıdır.
Kamu oyuna saygı ile duyurulur.
Emre ÖZGÜR / Genel Sekreter PMO Yönetim Kurulu Adına”(8)
Şimdi ne olacak? Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer’in bu peşkeş yasasına geçit vermeyeceğine inanıyorum. Çünkü; “Avrupa Birliği’ne aday ülke” ve “mevzuatımızda uyum çalışmaları” kisvesi altına sığınarak “IMF ve Dünya Bankası’nın, özellikle uluslararası petrol şirketlerinin isteği yönünde dayatmasıyla” petrolümüzün de tıpkı bankalarımız, vatan topraklarımız ve fabrikalarımız gibi AKP tarafından peşkeş çekilmesinin önüne geçilmesi gerekmektedir. Son soruyu Erinç Yeldan soruyor: “…neoliberal gündem Irak’ta açık askeri bir işgal ile yürütülürken, aynı programın ülkemizde İMF Niyet Mektupları ve Dünya Bankası yapısal uyum koşullandırmaları ile sürdürülmesi hangi büyük planın bir parçasıdır? Türkiye’nin başta TÜPRAŞ, ERDEMİR, PETKİM, SEYDİŞEHİR ALÜMİNYUM ve TELEKOM olmak üzere, en değerli kamusal varlıklarının yerli ve yabancı tekellere yok pahasına satışı ile koşullandırılması; ve ülkemizdeki her türlü bağımsız istikrar kalkınma arayışının “IMF programından sapmayın” şantajı ile başından sansürlenmesi ve bu arayış içersinde bulunanlara “vatan haini” ilan edilecek kadar açık saldırılarda bulunulması, bölgemize yönelik -Büyük Orta Doğu Projesi diye anılan- neoliberal kuşatma planının bir parçası değil midir?”(9)
30 Ocak 2007
Kaynaklar:
1- www.pigm.gov.tr / Petrol Yasası, Erişim tarihi:28.01.2007
2, 3, 4- www.tbmm.gov.tr / Petrol Kanunu Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/835), Dönem: 22, Yasama Yılı: 4, (S. Sayısı: 1041), Erişim tarihi:27.01.2007
5- www.tmmob.org.tr / Erişim tarihi:28.01.2007
6- www.tbmm.gov.tr / Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Tutanağı, 22. Dönem, 5. Yasama Yılı, 51. Birleşim, 17.01.2007 Çarşamba, Erişim tarihi:27.01.2007
7- www.petrol-is.org.tr / Erişim Tarihi:19.01.2007
8- www.pmo.org.tr / Erişim tarihi: 18.01.2007
9- www.bilkent,edu.tr/yeldane/Yeldan30-29Haz05.pdf /”Irak Ekonomisinin Neoliberal İşgali” başlıklı yazı/ Erişim tarihi:29.01.2007