2007’ye birkaç gün kala gazetelerde çıkan Nijerya’yla ilgili haberi hepimiz okumuşuzdur. Örneğin “petrol yağmalarken diri diri yandılar” diye. Haberin içeriği şöyle: “Nijerya’da önceki gece hırsızlar petrol boru hattını deldi. Ertesi sabah bunu gören halk akan petrolü kova ve leğenlere doldurmaya başladı. Ancak bu sırada petrol birden alev aldı ve 500 kişi yanarak can verdi… Dünyanın […]
2007’ye birkaç gün kala gazetelerde çıkan Nijerya’yla ilgili haberi hepimiz okumuşuzdur. Örneğin “petrol yağmalarken diri diri yandılar” diye. Haberin içeriği şöyle: “Nijerya’da önceki gece hırsızlar petrol boru hattını deldi. Ertesi sabah bunu gören halk akan petrolü kova ve leğenlere doldurmaya başladı. Ancak bu sırada petrol birden alev aldı ve 500 kişi yanarak can verdi… Dünyanın en büyük 8. petrol ihracatçısı olan Nijerya’da, yoksul halk sık sık petrol boru hatlarını yağmalıyor. Bu yıl da 12 Mayıs’ta yine Lagos’un bir başka bölgesinde, bir patlama sonucu sızdırmaya başlayan bir hattan petrol toplamaya giden yerlilerden 200’ü, tıpkı bu olayda olduğu gibi petrolün aniden alev alması sonucu yanarak can vermişti. Bölgeden gelen fotoğraflarda, yerde sürünerek yardım ister gibi ellerini uzatmış ve öylece kömürleşmiş cesetler dünyayı sarsmıştı… Kömürleşmiş insan tarlası: Facia sırasında ısı 2 bin dereceyi buldu. İtfaiyenin bile yaklaşamadığı olay yerinde yüzlerce kişi anında kömürleşti. Kimlik tespiti zorlukla yapılıyor”. (2)
Yaşananları böyle yağmacılığa indirgeyerek anlatmak onların ahlakı zaten. Nijerya makamları patlama sonucu 268 insanın hayatını kaybettiğini açıklasa da gerçekte bu rakam 850’yi buldu. Burada sorgulanması gereken emperyalist-kapitalist sistemin kendisi. Sömürgeleştirme, proleterleştirme, yoksullaştırma, etnik ve dinsel olarak iç savaş kışkırtması ve ABD ve çokuluslu tekeller var işin içinde…
1960 yılında İngiltere’den bağımsızlığını kazanan Nijerya, süreklileşen bir biçimde askeri darbelere ve – emperyalist müdahaleler çerçevesinde – petrol kaynaklarına (3) hakim olmaya yönelik bir iç savaş kargaşasına sahne olmuştur. 1970’li yıllardan itibaren Shell, Chevron vb. tekellerin denetiminde gelişen petrol üretimiyle dünyanın önde gelen; ABD’nin dünyada en çok 5. petrol ithal ettiği; bir ülke olmuştur. Nijerya’da, bu yıllardan itibaren neo-liberal politikalar uygulanmıştır. Tarım-sanayi makası açılmış ve halkın %70’i yoksulluk sınırlarının altında yaşamaya mahkum edilmiştir. 135 milyona varan nüfusuyla Afrika Kıtası’nın 1/5’ini oluşturan Nijerya halkının yarıdan fazlası 20 yaşının altındadır.
Nijerya’da çokuluslu tekellere ve yerli işbirlikçilerine karşı gelişen; petrol üretiminin denetim ve paylaşım hakkı “petrol hakkı” mücadelesini incelersek;
1- 1990’lı yılların başında Nijer Deltası’nda yaşayan Ogoni Halkı üyesi yüzbinlerce insan, cuntaya ve Shell şirketine karşı direnişe başlamıştır. Yazar Ken Saro Wiwa önderliğinde gelişen Ogoni Halkını Yaşatma Hareketi (MOSOP), petrol üretiminden pay alınması; zorla göç ettirilenlerin geri getirilmesi; oluşan çevre kirliliğinin önlenmesi için çalışmıştır (Açık boru hatları, petrol sızıntıları ve yangınlar sonucu oluşan kirlilik; halkın su, tarımsal ürün, balıkçılık gibi yaşamsal ihtiyaçlarını engellemektedir). Yapılan eylemler sonucu Shell, 1993 yılında bölgeden çekilmiştir. Ancak cuntanın baskıları devam etmiş; köyler basılmış, tutuklamalar ve işkenceler gerçekleştirilmiş; 100 bin Ogonili öldürülmüştür. Ken Saro Wiwa ve 8 arkadaşı da 10 Kasım 1995’te idam edilmiştir. Nijerya ordusu Rivers Eyaleti iş güvenlik gücü başkanından sızan bir not oldukça açıktır. “Pürüzsüz ekonomik faaliyetlerin devam etmesi için acımasız askerî operasyonlar gerçekleştirilmedikçe Shell faaliyetleri imkansız olmaya devam etmektedir… Öneriler: MOSOP ve diğer toplantılar sırasında sürekli askerî baskının gerekliliğini gösterme. Toplulukları dağıtma operasyonlarıyla ve özellikle çeşitli gruplarda sesleri çıkan bireyler olmak üzere lider kadrosunu kırarak hedefleri yok etme. (4)
Bugün Ogoniler ve diğer halklar bölgeden çıkarılan petrolden pay alamadığı gibi köylerinde elektrik, su ve yol bulunmamaktadır. Sık sık boru hatlarından sızan petrolü bidonlarına, leğenlerine doldurmaktadırlar. Ancak petrol hakkı mücadelesi, devlete ve sermayeye karşı genişleyerek – yol keserek, rafinerileri işgal ederek, boru hatlarına sabotaj yaparak – devam etmektedir.
2- Temmuz 2002’de 100 Nijeryalı kadın, Nijer Deltası’ndaki Escravos’ta Chevron Texaco (5) şirketinin en büyük rafinerisini basmış ve işletmedeki 700 çalışanı rehin almıştır. Yoksulluklarına ve yaşam koşullarına dikkat çeken kadınlar, 25 kişiye işverilmesini; köylerine elektrik, su ve eğitim hizmetlerinin getirilmesini; ayrıca şirketin kantinine satmak için tavuk ve balık çiftliği kurmada maddi yardım verilmesini; talep etmişlerdir. Kadınlar 10 gün süren işgal sonrası yaptıkları açıklamada Chevron’un asker-polis işbirliği içinde çalıştığını ve halka baskı yaptığını; çevreye zarar vererek suyu, havayı, toprağı zehirlediğini; fuhuş ve AIDS’in arttığını; şirketin köylerini terketmesini istediklerini söylemiştir. (6)
3- Özellikle 2000’li yıllarda Nijeryalı işçiler petrol fiyatlarının artması, sübvansiyonların kaldırılması ve petrol zamlarının bir uzantısı olarak gıda, ulaşım, yakıt vb. artması sonucu oluşan yoksullaşmaya karşı mücadele içinde olmuştur. Örneğin 2004 Ekimi’nde yapılan “evde otur (sit-at-home)” eylemlerinde üretim, ulaşım, iletişim, eğitim durmuştur. Nijerya İşçi Kongresi (NLC) önderliğinde yapılan bu eylemlerde Shell hedef alınmış ve hükümetin zamları geri çekmesi talep edilmiştir. Ancak gerek NLC önderliğinin hükümetin verdiği tavizler karşısındaki uzlaşmacı tutumu gerekse Shell’in işçileri bölme politikası sonucu sıkıntılar yaşanmıştır. (7) Buna rağmen işçiler sokaklara çıkmakta, yollara barikatlar kurmakta ve yaşanan çatışmalar sonucu işçiler hayatlarını kaybetmektedirler.
“… Hikayemiz uzun ve çok hüzünlü. Chevron’a söyleyin, biz artık daha fazla onun kölesi olmak istemiyoruz. Köleler bile bir gün kendi durumlarının farkına varırlar ve özgürlükleri için mücadele ederler.” [Mrs. Felicia Itsero (8)]
9 Ocak 2007
Dipnotlar:
1- Ayşe Tekin/DW/28.12.2006.
2- Vatan Gazetesi, 27 Aralık 2006.
3- Nijerya petrolünün hafif ve az kükürtlü olması önemli bir özelliğidir.
4- Naomi Klein, No Logo, Bilgi Yayınevi, Ankara, 2002, s. 405. (Royal Dutch Shell şirketi, saatte 2.8 milyon dolar kar ettiğini açıklamaktadır.-y.n.)
5- Hepimizin yakından tanıdığı uzmanlığını SSCB üzerine yapan Condaleeza Rice, bu şirketin 10 yıl yönetim kurulu üyeliğini yapmıştır. ABD’nin Nijerya’ya müdahalesinin önemli aktörlerinden olan Chevron’da büyük tankerlerinden birine “Condaleeza” adını vermiştir.
6- Nijerya’da Neler Oluyor, http://www.ydicagri.com/Sayilar/063/63ykd-nijerya.html 14 Aralık 2002.)
7- Petrol işçileri; mavi yakalı olanlar NUPENG; beyaz yakalı olanlar PENGASSAN sendikalarında örgütlenmektedirler. Shell, özellikle PENGASSAN üyeleri içinde zaman zaman etkili olabilmektedir.
8- YDİ.Çağrı, age.