Bugün ölüm orucu eyleminin 290. gününe giren Av. Behiç Aşçı’nın sağlık durumu hakkında bir raporun açıklandığı basın toplantısı İstanbul Tabip Odası’nda düzenlendi. İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan ölüm orucu eyleminde bulunan Aşçı’nın sağlık durumuyla bir süredir yakından ilgilendiklerini ve Aşçı’nın muayenesinin İstanbul Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu’nu tarafından periyodik olarak gerçekleştirildiğini, son […]
Bugün ölüm orucu eyleminin 290. gününe giren Av. Behiç Aşçı’nın sağlık durumu hakkında bir raporun açıklandığı basın toplantısı İstanbul Tabip Odası’nda düzenlendi. İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan ölüm orucu eyleminde bulunan Aşçı’nın sağlık durumuyla bir süredir yakından ilgilendiklerini ve Aşçı’nın muayenesinin İstanbul Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonu’nu tarafından periyodik olarak gerçekleştirildiğini, son muayenenin ise eylemin 284. gününde yapıldığını söyledi. Konuyla Türk Tabipleri Birliği’nin de yakından ilgilendiğini ve geçtiğimiz haftalarda Tekirdağ F Tipi cezaevine yapılan ziyaretin ardından TTB tarafından bir rapor hazırlandığını, bu rapor ve çeşitli girişimlerle birlikte hem F tipi cezaevlerindeki uygulamaların hem de Av. Behiç Aşçı’nın eyleminin ulusal ve uluslararası alanda ciddi biçimde yankı bulduğunu ancak bunca kamuoyu desteğine ve medya ilgisine rağmen Adalet Bakanlığından henüz ciddi bir adım atmadığını ifade etti. En son birçok sivil toplum örgütü, sendikalar ve TTB tarafından bir mektup hazırlanarak elden Adalet Bakanı’na iletildiğini söyleyen Aktan, mektuba yanıt beklediklerini ama halen bir yanıt alamadıklarını ve Av. Behiç Aşçı’nın ölüm orucu eylemini bırakmasını sağlayacak hiçbir adımın atılmadığını söyledi.
GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN SÜREÇ BAŞLADI
Prof. Dr. Aktan, maalesef 35 kiloya düşmüş olan Sn. Behiç Aşçı’nın Sağlık durumunda artık geriye dönüşü olmayacak bazı ciddi değişiklikler net olarak görülmeye başlandı. Dolayısıyla biz burada Adalet Bakanlığının gerekli adımları atıp bu ölüm orucunu bir şekilde sona erdirecek yolları açmasını diliyoruz dedi.
Aktan’ın konuşmasının ardından İTO İnsan Hakları Komisyonu Sekreteri Dr. Nazmi Tümerdem katılımcı kurumlar adına hazırlanan basın açıklamasını okuduğu, açıklamada; “Tecrit uygulamasının insan sağlığı üzerindeki tahrip edici etkilerine daha önce meslek örgütümüz tarafından hazırlanan raporlarla değinilmiş, ancak bu bilimsel yaklaşım dahi iletişim alanlarına yansımamıştı.
Yaşanabilecek sorunlara dikkat çekmek ve sessizliği kırmak amacıyla, Dünya Avukatlar Günü olan 5 Nisan’da ölüm orucuna başladığını ifade eden Av. Behiç Aşçı’nın, bu süreçte sağlık durumunu izleme sorumluluğunu üstlenen İstanbul Tabip Odası İnsan Hakları Komisyonumuz, 284. günde Kardiyoloji, Nöroloji, Psikiyatri ve Adli Tıp, Göğüs Hastalıkları uzmanlarından oluşturulan bir heyet ile görüşme ve muayeneleri gerçekleştirmiş, bu sürece dair kamuoyunun bilgilendirilmesi ve sorunun çözümü için yetkililerin adım atmasının sağlanması amacıyla Av. Behiç Aşçı’nın onayı ile sağlık durumunun kamuoyu ile paylaşılmasına karar vermiştir.
Yeni ölümler olmaması, insan sağlığının korunması ve sağlıklı yaşam hakkının savunusu için hızla çözüm üretilmesini talep ediyor, tüm insanları sesimizi çoğaltmaya davet ediyoruz.” görüşleri ifade edildikten sonra Aşçı’nın muayenesini gerçekleştiren heyetinde başkanlığını yapan İ.Ü Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim dalı üyesi Prof. Dr. Taner Gören Aşçı’nın sağlık durumuyla ilgili bilgi verdi.
Prof. Dr. Taner Gören, bu süreçte merak edilen konularda birisinin Aşçı ne kadar ne alıyor, ne ile beslendiği konusu olduğunu, Av. Aşçı’nın bir günde ortalama 10-12 litre sıvı, 3,5 gram tuz, 600 gram şeker ve 600 mgr B1 vitamini alarak beslendiğini söyledi. Aşçıyı eyleminin 284. gününde muayene ettiklerini bugün ise eylemin 290. gününde olduğunu, Aşçı’nın şikayet olarak aşırı derecede halsiz olduğunu, yürümede ileri derecede zorluk çektiğini, kalbinde zaman zaman atım düzensizlikleri olduğunu belirttiğini ve temel şikayetlerin bunlar olduğunu söyledi. Aşçının bu eyleme 88 kilo ile başladığını 284. günde 49 kiloya düştüğünü ve bu süreç içinde 39 kilo kaybettiğini belirten Prof. Dr. Gören, biz kendisini muayane ettiğimizde; yüzü belirgin biçimde soluk ve aşırı derecede zayıf (kaşektik) görünüyordu dedi. Diğer sistemlerini muayene edildiğinde şu an için solunum sisteminde herhangi bir sorunun görülmediğini söyleyen Gören, dolaşım sisteminde, kalp ve damarların muayenesinde tansiyonu yatarken 13 – 8,5 otururken bu 11’e düşüyor dedi. Bu düşmenin tür süreçlerde beklenen bir durum olduğunu fakat henüz bir kalp yetersizliği bulgusuna rastlanmadığını belirtti.
Nörolojik muayenesinde şu an için belirgin bir bozukluk görülmediği fakat kas kitlesinin ileri derecede azalmış durumda olduğu bu yüzden yürümesinde ileri derecede zorlukların bulunduğu belirtildi. Aşçı’nın psikolojik olarak bilincinin açık ve doktorlarla işbirliği yapabilecek durumda olduğu belirtildi. Bazı laboratuar bulgularında ise; EKG’sinde kalp kasının ileri derecede enerji açığının olduğunu gösteren ve ayrıca kanda birtakım tuzların (potasyum) aşırı düşmesi halinde ortaya çıkabilecek birtakım belirtilerin görüldüğü. Kan tetkiklerinde hemoglobinin en az 12 gr olması gerekirken 6gr olduğu ve bunun ileri derecede kansızlık anlamına geldiği, hematoklit denilen kanın şekilli elemanlarının sıvı kısmına oranının en az %40 olması gerekirken %19’5 olduğu bunun ise kanamayı durdurucu hücrelerde önemli ölçüde düşüşe işaret ettiği, potasyumun en az 3,5 olması gerekirken 1,91 olduğu ve bu durumun ciddi kalp ritim bozukluklarına yol açarak ani ölüme sebep olabileceği. Bu da bütün yaşamsal fonksiyonlarda çok önemli rolü olan Kalsiyumun en az 8,8 olması gerekirken 7 olduğu. Psikolojik muayenesinde ise herhangi bir ruh sağlığı bozukluğuna da rastlanmadığı ifade edildi.Böylece hem laboratuar bulgusu olarak hem de fiziki muayene olarak bu uzun süreli açlığa uyan çok ciddi muayene bulgulara rastlandığı söylendi.
Prof. Dr. Taner Gören, şu tabloya bakıldığı zaman artık geri dönülmez bulguların artık ortaya çıkmaya başladığı bir döneme girilmiş bulunuyor. Bu tür hastalarda şunu biliyoruz ki bu kadar uzun süre ölüm orucu yapıldıktan sonra nörolojik bulgular daha ileriki dönemlerde gittikçe daha kötüleşiyor, sonunda da Korsakoff hastalığı dediğimiz tamamen geri dönüşü olmayan bir hastalığa kadar gidiyor. Bu aşamadan sonra nörolojik bulgularının daha iyiye gitmesi beklenmiyor daha kötüye de gideceği kesindir. Aşçı bunu engellemek amacıyla B1 vitamini alıyor ama o ancak bir yere kadar etkiliyor. Daha öncesinde bu vitamini kullanmayanlarda bu tür nörolojik bulgular çok daha öncesinde ortaya çıkabiliyordu. Bu vitamin yalnızca bu durumu geciktiriyor dedi.
Görevlerinin tarafsız olarak hastanın durumunu tespit etmek, o anda içinde bulunduğu durumu aktarmak ve bunun getireceği sonuçları ona bildirmek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gören, muayene sırasında Av. Behiç Aşçı’ya o andaki durumunu izah ettiklerini kendisinin artık geriye dönüşümsüz bir takım değişikliklerin başladığı döneme girmiş olduğunu belirttiklerini söyledi. Gören, yapılan ortak muayene sonucunda Aşçı’nın bilincinin açık ve karar verme yeterliliği bulunduğu şeklinde bir yargıya vardıklarını, tıbbi durumu hakkında bilgilendirildiğinde bütün bunları bildiğini, özerk iradesiyle bu eylemi sürdürdüğünü ve hiçbir tıbbi müdahaleyi kabul etmediğini tüm sonuçlarına rağmen kendisinin eylemine devam edeceğini ifade ettiğini söyledi.
Bu esnada basın mensuplarından gelen “daha ne kadar devam edebilir?” sorusu üzerine bu şartlar altında bir süre belirlemenin zor olduğunu şu andaki tablo bu şekilde devam ederse çok fazla bir zamanın kalmad