Artık, karşımızda eli kanlı bir diktatör değil, sömürgecilerin elinde, linç edilmiş bir ulusalcı Arap lideri var! Ve, işbirlikçi Arap liderlerinin yüz kızartıcı suskunlukları… Artık bir simge olarak Saddam önemli. “Gerçek Saddam” değil! Irak’tan Hindistan’a… Karthika Thampan , Hindistan’ın Kerela eyaletinden bildiriyor (özetliyorum): Yerel saatle sabah 08.30’da haber, bir yangın gibi hızla yayıldı. İnsanlar kendiliklerinden sokaklara […]
Artık, karşımızda eli kanlı bir diktatör değil, sömürgecilerin elinde, linç edilmiş bir ulusalcı Arap lideri var! Ve, işbirlikçi Arap liderlerinin yüz kızartıcı suskunlukları… Artık bir simge olarak Saddam önemli. “Gerçek Saddam” değil!
Irak’tan Hindistan’a…
Karthika Thampan , Hindistan’ın Kerela eyaletinden bildiriyor (özetliyorum): Yerel saatle sabah 08.30’da haber, bir yangın gibi hızla yayıldı. İnsanlar kendiliklerinden sokaklara dökülmeye, köşe başlarında birikmeye, konuşmaya başladılar. Sonra küçük siyah bayraklarla ortaya çıktı, protesto gösterileri başladı: “Yaşasın Saddam, kahrolsun Bush!” Halkın ruh halini kavrayan siyasi partiler genel yas ilan ettiler. Öğleden sonra tüm dükkânlar kapandı. Komünist Partisi , Hindistan Ulusal Kongresi ve Müslüman Ligası üyeleri Kerela tarihinde ilk kez birlikte yürüdüler. Saddam’ın infazı binlerce kilometre uzakta Kerela’da halkı birleştirdi.
Neden? Saddam Müslüman olduğu için mi, büyük bir lider olduğu için mi? Hayır, değil! Kerela halkının yalnızca yüzde 20’si Müslüman. Saddam dönemindeki soykırımları, işkenceleri burada herkes biliyor. Irak’tan binlerce kilometre uzaktaki bu insanlar Amerikan Emperyalizmini lanetlemek için sokaklara döküldüler. Bütün TV kanalları Saddam için “şehit” kavramını kullandılar
(www.countercurrent.org)
. Karthika Thampan’ın aktardıklarının da gösterdiği gibi “gerçek Saddam” artık hiç önemli değil. Birçok insan için, Kurban Bayramı’na girerken infaz edilen Saddam, artık bir simge!
Nereden nereye?
Saddam gaddar bir diktatördü, ama Irak halkının yüzde 90’ı, Saddam’ın infazından bir gün önce yayımlanan bir Irak Stratejik Araştırmalar Merkezi araştırmasına göre, bugün yaşamın Saddam dönemindekinden daha kötü olduğunu söylüyor (UPI , 30/12). Tüm dünya, emperyalizmin süngüsüyle özgürlük, demokrasi gelmeyeceğini bir kez daha gördü.
Irak’a saldırı için gerekçe gösterilen kitle imha silahları asla bulunamadı. İşgalciler, bir işgalciden beklenen asgari sorumluluğu bile yerine getiremediler. Önce yağma, sonra altyapının imha edilmesi, bir türlü restore edilemeyen elektrik, su, sağlık ve eğitim hizmetleri, karikatür bir anayasa, kukla hükümetler… Ebu Garib’ de işkenceler, Felluce, Hadita ‘da jenosit boyutlarına ulaşan katliamlar. Demokrasi getirme gerekçesi ise artık müstehcen bir şaka. Ama direniş bastırılamadı. O zaman, Şiilerin ve Sünnilerin kutsal, kültürel simgesel değeri yüksek yerlerine yönelik saldırılar başladı, sonra etnik temizlik, hükümet eliyle idam mangaları…
Üç yılda yaklaşık 3 bin ABD askeri öldü, on binlercesi yaralandı, sakat aldı. Kaç Iraklı sivil öldü? İşgalci öldürdüklerinin kaydını tutuyor mu? Tarafsız kurumların araştırmaları sayının çoktan 500 bini geçtiğini gösteriyor. Aralık ayında toplam 110’dan fazla Amerikan askeri, günde de yaklaşık 76 Iraklı öldü. Yaklaşık diyoruz, çünkü ölümlerin bir kısmı artık yetkililere bildirilmiyor bile. Bildirmenin ne anlamı var? Yetkililer kim?
Her ay yaklaşık on binlerce Iraklı ülkeyi terk ediyor. Birleşmiş Milletler’e göre gidenlerin sayısı 1.6 milyonu geçti. Gidenler de ülkenin Saddam döneminde yetişmiş değerleri: Doktorlar, avukatlar, mühendisler, üniversite öğretim görevlileri. Gitmeyip kalanlarını da birileri, teker teker öldürüyor.
Saddam bir despottu, ama onun zamanında Irak’ta bir düzen vardı, yaşam vardı. Evet, Saddam emperyalizmin işbirlikçisi bir diktatördü, ama her şeye karşın yavaş, ağrılı, baskıcı da olsa modern bir devlet, ulus şekilleniyordu. Saddam iktidardayken hiç olmazsa Saddam’sız, demokratik bir Irak özlemek, onun için savaşmak vardı. Şimdi en fazla, ne zaman biteceği belirsiz bir ABD işgalinden sonra, biri etnik temellere dayalı, feodal özellikleri güçlü ve komşularının tehdidi altında bir ABD/İsrail mandası devletçik… O da tarih Kürtlerin umduğu yolda giderse (ABD’nin Türkiye ve İran’la anlaşıp Kürtleri bir kez daha kurtlara atma olasılığı da yok değil). Diğer iki devletin de, teokratik ilkeler temelinde şekilleneceği, demokrasiyle yakından uzaktan ilgisi olmayan rejimlerle yönetileceği kesin. Bunlar da iyimser senaryolar. Daha gerçekçi olanı, daha yıllarca sürecek, devlet dışı örgütlerin, giderek bölgede etrafa sıçratacağı bir kaos…
Bugün Irak, bir ulus olarak şekillenmesine olanak sağlayan tüm ekonomik, sosyal, kültürel örüntüleri kırılmış, çökertilmiş bir toplumdur artık. Bu yüzden Saddam’ın, ABD’nin en büyük insan hakları örgütü Human Rights Watch tarafından bile şiddetle eleştirilen bir yargılama sonunda idama mahkûm edilerek aceleyle, üstelik de adeta linç edilir gibi infaz edilmesi, Irak’taki uluslaşma sürecinin infaz edilmesi olarak da görülebilir.
Globalpolitikültür – Ergin Yıldızoğlu – Cumhuriyet