Ya emperyalistsinizdir; müttefikimiz, stratejik ortağımız, koalisyonuna kurban olduğumuz gibi. Ya emperyalizm, sömürgecilik veya imparatorluk bakiyesisinizdir; eh uzaktan kendimiz gibi. Ya emperyalizm mukallidisinizdir; bölgesel tahakküm peşindekiler gibi. Ya emperyalizm kuklasısınızdır; başımıza bazen geldiği, yanı başımızdaki, dünyanın her yerindeki, içimizdeki örnekleri gibi. Yahut hakikaten anti emperyalist bir dokunuz vardır. Vallahi bize okulda esas olarak sonuncuyu öğrettiler! Dendi […]
Ya emperyalistsinizdir; müttefikimiz, stratejik ortağımız, koalisyonuna kurban olduğumuz gibi.
Ya emperyalizm, sömürgecilik veya imparatorluk bakiyesisinizdir; eh uzaktan kendimiz gibi.
Ya emperyalizm mukallidisinizdir; bölgesel tahakküm peşindekiler gibi.
Ya emperyalizm kuklasısınızdır; başımıza bazen geldiği, yanı başımızdaki, dünyanın her yerindeki, içimizdeki örnekleri gibi.
Yahut hakikaten anti emperyalist bir dokunuz vardır.
Vallahi bize okulda esas olarak sonuncuyu öğrettiler!
Dendi ki, işte biz buyuz.
İstiklal Harbi budur; milli bağımsızlık bakımından cihana, ezilen milletlere, can Pakistan’a örnekliğimiz budur; işte ordumuz budur; kanımız, canımız budur.
Tam öyle söylemediler ama, bir bakıma “Ulusların kaderlerini tayin hakkı” gibi bir şey demeye geliyordu.
Yani, bir imparatorluktan; milli bağımsızlık hareketleriyle özellikle Balkanlar’da yeni kurulan devletler ve bizatihi emperyalistlerin Ortadoğu’da kurdurduğu kukla devletlerden geriye kalan olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel şiarının bağımsızlıkçı, antiemperyalist öz olduğu söyleniyordu.
***
Hoş, sonradan misallerine tanık olmuşluğumuz pek yoktur:
“İsrail devletinin hemen tanınması” ile “KKTC’nin tek taraflı ilanı” dışında, üstüne balıklama atlayıp milletçe değil, esas olarak devletçe desteklediğimiz bir vaka pek yoktur.
Cezayir’deki mahcubiyetten, Filistin tereddütlerine, CENTO’ya, Kore’deki askere, Somali’ye, Afganistan’a kadar filan.
NATO içinde, kabul, zati anti-emperyalist olmak zordur; iddia ederseniz, komiktir.
İngilizce, Fransızca, İspanyolca, Almanca, İtalyanca hep bir ağızdan gülerler.
Amerikalılar bilhassa, adamım; kahkaha atar.
Aldığınız silahlarla, Soğuk Savaş konuşlanmanızla, toprağınızdaki üslerle, askeri yardımlarla, subaylarınızın gördüğü eğitimlerle, siyasetçilerinizin liberal, muhafazakar, sosyal demokrat ve milliyetçi lakin hep ABD’den icazetli dört eğilimleriyle, ABD menşeli darbelerinizle komik bir “anti-emperyalist” olursunuz.
***
Bazı tartışmaları belki bu cihetten yapmakta yarar olur.
Yani “kimliğiniz”e ilişkin bir ilkeniz var mıdır?
İş, soyadınıza göre bir toprakta esas hak sahibi olduğunuz iddia etmeye kalsaydı, hakikaten Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar, neslin baban, ceddin deden.
Öylesine “Oğuz” dediğinde, Kayı Boyu’ndan Orta Asya steplerine kadar uzanırsın.
Başkaları da bu cennet vatanda soyadlarının kökleri için kazıya çıkardı.
Ki biz bu topraklara geldiğimizde de herhalde birileri vardı.
O yüzden, neyiz biz, nesiniz siz?
***
Kuzey Irak, Kerkük, PKK… Bunlar giderek daha fazla, bölgede tüm halkları birbirine sokacak, boğazlatacak “emperyalist tuzaklar”a, sahne kanlı kukla tiyatrosuna dönüşüyor.
Memlekette, milliyetçi, ulusalcı birtakım niyetler, oraya buraya girmeye, kendi vatandaşlarımızın da üstünden geçmeye, etnik temizlik önlerken temizliğe yönelmeye hevesli; ama sonuçta yuvarlanıp emperyalizmin şeyine yapışılacağı senaryolara gömülüyor.
“Anti-emperyalizm dokusu” açısından kokusu tartışmalı siyasi veya askeri odaklar, çok daha yaygın ve yıkıcı savaşların kıyısına taşıyabilir ülkeyi.
Tırnağımızı etimize, kanatıncaya kadar batırmayı; etimiz vasıtasıyla tırnağımızı dolamayı, boğmayı isteyecek miyiz?
***
Neyiz biz?
Hep söylendiği gibi anti-emperyalist mi?
Yoksa emperyalizmin bir türevi mi?