Ankaralı Halkevciler bugün yaptıkları bir eylemle Hrant Dink’in katledilmesini protesto ettiler. Halkevciler cinayetin kontrgerilla dağıtılmadan çözülemeyeceğine işaret ederek, emperyalizmin bölgedeki çıkarlarına hizmet eden faşist örgütlenmelerden biri olan BBP’ye Amerikan bayrağı yolladılar. Ankaralı Halkevciler bugün 13.00’da Konur Sokak’tan Kızılay Postanesi’ne bir yürüyüş düzenleyerek postanenin bulunduğu Ziya Gökalp Caddesi üzerinde bir basın açıklaması yaptılar. 170’e yakın Halkevi […]
Ankaralı Halkevciler bugün yaptıkları bir eylemle Hrant Dink’in katledilmesini protesto ettiler. Halkevciler cinayetin kontrgerilla dağıtılmadan çözülemeyeceğine işaret ederek, emperyalizmin bölgedeki çıkarlarına hizmet eden faşist örgütlenmelerden biri olan BBP’ye Amerikan bayrağı yolladılar.
Ankaralı Halkevciler bugün 13.00’da Konur Sokak’tan Kızılay Postanesi’ne bir yürüyüş düzenleyerek postanenin bulunduğu Ziya Gökalp Caddesi üzerinde bir basın açıklaması yaptılar. 170’e yakın Halkevi üyesinin katıldığı açıklamaya kontrgerillaya karşı öfke ve halkların kardeşliği talebi damgasını vurdu.
Konur Sokak’tan “Faşizme Karşı Omuz Omuza, Kontrgerillayı Dağıtacağız, Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi, Yaşasın Halkların Kardeşliği” sloganlarıyla yürüyüşe başlayan Halkevcilere çok sayıda kişi alkışlar ve ıslıklarla destek verdi. Yürüyüş kortejinin Kızılay Postanesi’ne gelmesinin ardından Halkevleri 8. Bölge Temsilciliği görevini de yürüten Serhad Savaş eylemciler adına basın açıklamasını okudu.
Açıklamada, Hrant Dink’in katledilmesinin ardından yüzbinlerin tepkisi karşısında yıllardır pervasızca saldırılar yapmaya alışık olan faşist çevrelerin rahatsız olduğu ve içine düştükleri durumun onları hırçınlaştırdığına değinildi.
BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Tercüman gazetesinin olayın ardından gösterdiği tepkiler aktarılarak, bu faşist örgütlenmelere karşı, Dink’in cenazesine sahip çıkan binlerce insanın cevabının halkların kardeşliği olduğu vurgulandı. Açıklama cinayetin aydınlatılmasının ancak Kontrgerilla’nın dağıtılması ile mümkün olduğu belirtilerek sona erdi.
Savaş, basın açıklamasının ardından, cinayetin arkasında olan karanlık güçlerden biri olarak nitelediği BBP’ye Amerikan bayrağı postalayacaklarını açıklayarak bunun nedenini “BBP’nin gerçek efendisini ve aidiyetini açıkça ilan edebilmesi” olarak ifade etti.
Yapılan basın açıklamasının tam metni:
“Hrant Dink cinayeti sonrasında tüm ülke çapında yükselen kitlesel öfkenin, birtakım karanlık güçlerde ciddi bir telaşa, paniğe ve öfkeye yol açtığı gözleniyor. Bunlar yıllardır inatla sürdürülen şoven atmosferin yarattığı rahatlıkla davranmaya alışmışlardı. Halka, ilericilere, işçilere, yoksullara, Kürtlere, Ermenilere pervasızca saldırmaya ve emperyalistlerin sırtlarını sıvazlamasına alışmış olan faşist çeteler, kontrgerillacılar ve onların basındaki şoven borazanları yaşadıkları suçluluğun etkisi ve düştükleri aciz halin yarattığı hırçınlıkla her tarafa saldırmaya başladılar.
Çeçenistan’da CIA tarafından eğitilen militanlarının bu olayla ilişkilerinin ortaya dökülmesi üzerine, suçüstü durumuna düşen BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu, çıkışı ilk günden itibaren şovenizmi tırmandıracak bir gerilim politikasına yönelmekte buldu.
MHP lideri Bahçeli ise, Hrant Dink’in cenaze töreninde Türkiye halklarından yükselen kardeşlik duygusu karşısında zemin kaydırma yoluna başvurdu. Konuyu Kürt-Türk çatışmasına doğru yönlendirmeyi buradan yeni bir çatışma çizgisi üretmeye yöneldi. Bu tutumuyla da şovenizm karşısında bir barikat oluşturan kardeşlik temelindeki toplumsal tepkileri, yine ırkçı-faşizan temelde dağıtma hedefini açıkça ortaya koydu.
Parti liderlerinin bu çıkışlarına “Tercüman” gazetesi tam destek veriyor ve iki gün boyunca “Hepimiz Türküz” manşeti atarak köşeye sıkışan ırkçı-şoven tepkileri savunmaya çalışıyordu.
Buna karşılık Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ise, asıl fitili ateşleyen oluyor ve cenaze sonrası oluşan tepkileri “tehlikeli” olarak yorumluyordu. “Bu yüzden dikkatli davranılmalıydı zanlı yakalanmıştı ve azmettirici tetikçiler ortadaydı bu olayın üzerine daha fazla gitmenin bir anlamı yoktu. Türkiye önüne bakmalıydı….”
Bu olay bir kez daha şunları göstermiştir. Bu ülkede halka, ilericilere, işçilere, yoksullara, Kürtlere, Ermenilere azgınca saldırarak emperyalistlerin şemsiyesi altında varlığını sürdüren faşist odaklar ve bunları gerektiği zaman kullanan bir kontrgerilla düzeni vardır. Susurlukla gözler önüne serilen bu faaliyetler bir kez daha ifşa olmaktan kaçamamıştır. Eli kanlı katiller bir kez daha yakayı ele vermişlerdir. Ama bu kez onları yakalayan yanlışlıkla yola çıkan bir kamyon değil, İstanbul sokaklarını dolduran çeyrek milyon insandır. Irkçı-şoven temelde örgütlenen bu cinayet sonrasında, yüz binler “halkların kardeşliği” şiarının, Anadolu topraklarının derinlerinde karşılık bulan ve binlerce yıllık tarihi geçmişten süzülen bir gerçeği yansıttığını bir kez daha ispatladılar. Halkları etnik kimliğine göre kamplara ayırarak bir birine kırdırmaya çalışan bu zihniyet bir kez daha halk duvarına çarptı. Yüzbinlerce insan “Hepimiz Ermeniyiz” derken bir kandaşlığı değil aynı topraklarda binlerce yıldır birlikte yaşamış olmanın bize kazandırmış olduğu kardeşlik duygusundan bahsediyorlardı. Bizler Türkiye halkları bu topraklarda binlerce yıldır egemenlerin baskı yok etme ve yıldırma düzenine karşı birlikte mücadele ettik bundan sonrada bunu böyle olacağından kimsenin şüphesi yoktur. Bu yüzden çeyrek milyon insan ırkçılığa bir tepki olarak, kendisini kardeşleriyle özdeşleştirerek, “Hepimiz Ermeniyiz” dedi. Bu tepki bir halk tokadı olarak indi kontracıların suratına. Görüyoruz ki; halk kardeşliğine sahip çıkmıştır. Halk geleceğine sahip çıkmıştır.Halk katilleri tanımaktadır. Halk yolunu kardeşlikten yana seçmiştir.
Buna karşılık işbirlikçiler, faşist çeteler, kontrgerillacılar, katliam çağırıcıları ne yapmıştır? Cinayetin karanlık yüzünü örtmek için ellerinden geleni ardlarına koymamışlar, bilerek işledikleri bu cinayeti bir millet savunuculuğuna çevirmek için gereken ne varsa yapmışlardır. Halkları kanla sulanmış bir toprakta yaşamaya zorlayan bu işbirlikçiler asla amaçlarına ulaşamayacaklar. Bu cinayet üç katilin bir araya gelerek işlediği bir adam öldürme olayı değildir. Bu cinayet özellikle organize edilmiş bir kontrgerilla faaliyetidir.
Bu cinayet bize göstermiştir ki;
MİT, CİA, kontrgerilla ilişkileri açığa çıkartılmadan, bu ilişkiler üzerindeki koruma kalkanı kaldırılmadan, faşist odaklar dağıtılmadan bu cinayetin arka planı çözülemez.
“Bu ülkenin dürüst vatandaşları olarak hepimiz cinayeti gördük.” Artık tartışma bitmiştir. Şimdi dört elle bu odakları tasfiye etmek için kolları sıvama zamanıdır.”