Üniversite öğrencileri soruşturma ve faşist saldırıların kıskacı altında. İÜ’de geçen yıl ikinci dönemde yaklaşık 50 öğrenciye 800’den fazla soruşturma açıldı. Hakkında soruşturma açılan öğrencilerden ıı’ine eğitim kurumlarından çıkarılma, 28’i hakkında bir ile dört dönem arası okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde hemen hepsi öğrenci derneği üyesi 560 öğrenciye yüzlerce soruşturma açıldı, 95 öğrenci […]
Üniversite öğrencileri soruşturma ve faşist saldırıların kıskacı altında.
İÜ’de geçen yıl ikinci dönemde yaklaşık 50 öğrenciye 800’den fazla soruşturma açıldı. Hakkında soruşturma açılan öğrencilerden ıı’ine eğitim kurumlarından çıkarılma, 28’i hakkında bir ile dört dönem arası okuldan uzaklaştırma cezası verildi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde hemen hepsi öğrenci derneği üyesi 560 öğrenciye yüzlerce soruşturma açıldı, 95 öğrenci okuldan atıldı.
Bu köşenin hacmi Türkiye’nin dört bir yanında açılan soruşturma ve okuldan atılma olaylarını yazmaya maalesef yetmez.
Soruşturmaların neredeyse hepsi sol görüşlü öğrencilere yönelik. Soruşturmalar öyle gerekçelere dayandırılıyor ki, bugün üniversitelerde hâkim olan zihniyet karşısında dehşete düşmemek elde değil: Kendi okuluna zorla girmek, aynı anda iki ayrı yerde olmak, ideolojik sinevizyon izlemek, ideolojik halay çekmek, üniversiteye ayran sokmak, bölücü nitelikte ıslık çalmak, küpe tak-mek, saç uzatmak vs.
Son bir senenin içinde üniversitelerde bir gelişme daha dikkat çeker hale geldi. Türkiye’nin her yerinden Ülkücülerin satırla, bıçakla öğrencilere saldırdığını yeniden duyar olduk. Ege Üniversitesi’nde, Kocaeli Üniversitesi’nde, İstanbul Üniversitesi’nde, Ankara’da, faşist güruhlar üniversite yönetimlerinin soruşturma açtıkları eylemlere saldırdı, öğrencileri yaraladı. Taşra üniversitelerinde uzun saç, küpe nedeniyle öğrenciler dayak yedi.
Ülkücülerin ve üniversite yönetimlerinin saldırı gerekçelerinin birleşmesi ve aynılaşması tesadüf değil. Aynı otoriter ve militarist kafa yapısı üniversiteleri kışlaya çevirmenin araçları olarak birlikte çalışıyor. Bu kafa için, kendi kalıpları dışına çıkan fikirden tutun da saç biçimine kadar her farklılık saldırı nedeni olabiliyor ***
Ülkemiz tarihinde gençlik hareketi özgürlük mücadelesinin her zaman ana damarı oldu. O yüzden de her dönem iktidarın ve faşist hareketin boy hedefiydi. Ama yine de son zamanlarda artan saldırı ve baskıların rutin uygulamalar olduğu kanısına varmak ciddi bir yanlış, artan tehlikeyi gözardı etmek olur.
Türkiye büyük bir dönüşüm yaşıyor. Cumhuriyet’in yerleşik resmi paradigması dağılıyor.
Üniversitelerin ideolojilerin yeniden üretimindeki yeri, medyanın güçlenen etkisine rağmen halâ çok önemli. Yeniden üretimin kırılma ve dönüşüm dönemlerinde yerinden çıkmalara uğraması çok olası. Yerinden çıkmaların Türkçesini ise, ‘biz kimiz ve nereye gidiyoruz’ sorusuna dair oluşmuş yerleşik kalıpların kırılma riskinin yükselmesi olarak tarif edebiliriz (bakınız 6o’ların Türkiye’si).
Solun hâlâ üniversitelerde etkin olması bu süreçte iktidarın tüm sahipleri için her zamankinden fazla tehdit oluşturuyor. Bu yüzden iktidarın farklı fraksiyonları hem birbirlerini oyunun dışına itmeye hem de bunalım sürecinde yükselmesi olası güçlü muhalefet hareketlerini sönümlendirmeye çalışıyor.
Yoğun saldırı ve baskı politikalarına rağmen üniversitelilerin militan ve direngen geleneğini sürdürebildiğine geçtiğimiz hafta Türkiye’nin birçok yerinde tanık olduk. ***
Fakat yine de bu kuşatmayı yarmak bu sefer o kadar kolay olmayabilir. Üniversite yönetimlerinin uyguladığı, eğitim tarihinde görülmemiş soruşturma ve öğrencilik hakkını elinde alma cezalarının öğrenci muhalefetine verdiği zarar büyük.
Şimdi her zamankinden fazla öğrencilerin demokratik kamuoyunun desteğine ihtiyacı var.
11 Ekim’de gazeteci, akademisyen, yazar, avukat, doktor, müzisyen, sendikacı gibi meslek gruplarından 97 kişi ve dört demokratik kitle örgütü, imzaladıkları “aydın deklarasyonumla son dönemde üniversite yönetimlerinin öğrencilere açtığı soruşturma ve verilen cezalara karşı çıktıklarını açıklayarak, öğrencilere destek vermişti.
Üniversitelerde soruşturmalara karşı kampanyalar İstanbul’dan Ege’ye, Van’a her yerde devam ediyor (egitimhakkimiz.org sitesinden son gelişmeleri izleyebilirsiniz).
Geçtiğimiz gün Ankara’da da faşist saldırılara karşı demokratik güçler önemli bir işbirliği yaptı. DİSK, KESK, TMMOB, TTB, Ankara 78’li-ler Derneği, ÖDP, EMEP, SDP, Pir Sultan Abdal Kültür Demeği, Halkevleri, Yurtsever Cephe gibi birçok örgüt Ankara teşkilatlarının çağrısıyla bir araya gelerek “Yaşama, barışa ve bilime sahip çıkıyoruz,” dedi. Açıklamada provokasyonlara seyirci kalınmayacağı vurgulanarak, “Üniversitelerde tırmanan bu gerici ve faşist saldırılara karşı var gücümüzle özgür, demokratik, laik, bilimsel ve parasız eğitimden yana olan bunu savunan bütün üniversite toplumuyla iç içe olacağız,”denildi.
Bu destek Ankara ile sınırlı kalmamalı. Direniş de ancak saldırılar kadar sürekli olduğunda başarı kazanabiliyor. Demokrasi ve özgürlükten yana olanların dikkatine! Bu sefer belki de “üniversiteler sizinle özgürleşecek”.