KESK eylemlere başlıyor – Hacay Yılmaz Yıl 1998. Günlerden 4 Mart. Başkent Ankara. Kış mevsiminin henüz bahara dönmemiş soğuk bir günü. Ülkenin dört bir yanından Ankara’ya gelmiştir Kamu Emekçileri. Kızılay meydanına toplanmışlardır, sabahın erken saatlerinde. 1989 yılında başlanılan meşru mücadele sürecinde, kaçıncı defadır bu Ankara’ya yapılan sefer? Sayısızdır. Toplanmışlar Kızılay meydanına, yabancı değildir, onlar Kızılay’a, […]
KESK eylemlere başlıyor – Hacay Yılmaz
Yıl 1998. Günlerden 4 Mart. Başkent Ankara. Kış mevsiminin henüz bahara dönmemiş soğuk bir günü. Ülkenin dört bir yanından Ankara’ya gelmiştir Kamu Emekçileri. Kızılay meydanına toplanmışlardır, sabahın erken saatlerinde. 1989 yılında başlanılan meşru mücadele sürecinde, kaçıncı defadır bu Ankara’ya yapılan sefer? Sayısızdır. Toplanmışlar Kızılay meydanına, yabancı değildir, onlar Kızılay’a, Kızılay onların sesine. Bir de, etraflarında ve önlerinde barikat kuran güvenlik güçlerinin coplarına, kalkanlarına, panzerlerine. Haykırıyorlar, grevli toplusözleşmeli sendikal haklarını. Haykırıyorlar hep bir ağızdan. Yönleri bakanlıklara doğrudur, yürüyecekler. Kararlıdırlar. Saatler ilerlemektedir. Saatler ilerledikçe ısınmaktadır, Kızılay meydanı. Isınmaktadır Ankara sokakları. Saldırıya hazırlanıyor devletin güçleri, coplar çekiliyor, panzerler çalıştırılıyor. Haykırıyor kamu emekçileri: “Yürüyeceğiz”. Saldırır devlet. Artık bir savaş alanına dönmüştür Kızılay Meydanı. Kendi memuruna savaş açmıştır devlet. Gaz bombaları atılmakta, tazyikli su kullanılmakta, coplar kafalara indirilmektedir. Kadınlar erkekler, kola, kola, yerlere yatarak direnir emekçiler. Ve dünyaya yayın yaparlar televizyon kanalları başkentin manzarasını. Emekçilere yapılan saldırıyı. O gün, saldırının ortasında, direnişin içinde bir slogan yükselir kamu emekçilerinden:
“Biz Çocuklarımıza Onurlu Bir Gelecek Bırakacağız. Ya Siz?”
Ertesi gün, daha ertesi gün, sendikalarının çağrısına yanıt veren Kamu emekçileri, Hizmet Üretiminden gelen güçlerini kullanarak, ülkenin dört bir yanında alanlara çıkarlar, o günler de ülkenin bütün alanlarında on binlerin coşkulu haykırışına dönüşür, Ankara Kızılay’da yükselen slogan:
“Biz Çocuklarımıza Onurlu Bir Gelecek Bırakacağız. Ya Siz?”
Bu sloganla neyi anlatıyordu emekçiler? Mesele daha iyi bir ücret alarak, kendi çocuklarını iyi okullar da okutarak, onlara güzel meslek kazandırmak, geleceklerini hazırlamak mı? Ya da ev bark, gayrimenkul bırakmak falan mı? Elbette ki, her anne baba
çocuklarının daha iyi okuyabilmesini, bu anlamda meslek sahibi olmasını ister ve bunun için çırpınır. Ancak bunun ötesindeydi sloganın anlattığı. Onlar çocuklarına onurlu bir gelecek, bir miras bırakmak istiyorlardı ki, bunu adı: Direnmeydi. O gün gaz bombalarının altında Ankara sokaklarında yükselen ses, haklı mücadelenin onurlu mirasını bırakmaktı geleceğe.
Çocuklarına bırakacakları da buydu. Direnmenin bir başka adıydı, “Biz Çocuklarımıza Onurlu Bir Gelecek Bırakacağız” şiarı.
Şimdi Kamu emekçileri, Konfederasyonları KESK’in aldığı kararla bir kez daha eylemliliklere başlıyor, 14 Aralık günü Üretimden gelen Hizmet gücünü kullanarak İş bırakacak, alanlara çıkacak. Bu sloganın coşkusu, kararlılığı, kitlesel katılımı yakalanacak mı? KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul’un Evrensel Gazetesine yaptığı söyleşi de ifade ettiği, “güçlü örgüt, kitlesel mücadele” yeniden gerçekleşecek mi? Umut ediyoruz, görmek istiyoruz. Gene umut ediyoruz ki, bu sloganın anlamını ve kamu emekçilerinin direniş tarihinin sorumluluğunu, şu anda her kademedeki sendika yöneticileri yukarıdan aşağıya doğru taşımaktadır. Bilincindedir. Elbette ki, bu sorumluluk kamu emekçilerinin dostları, işçi ve emekçilerin öteki örgütlerinde omuzlarındadır. Birinci derecede KESK ve bağlı sendikaların yöneticileri sorumlu olsalar da. Herkes hissetmeli ve dayanışma da bulunmalıdır.
14 Aralık 2006 günü, coşkuyu, kararlılığı, kitleselliği yakalayacak, bu sloganı ilk günkü gibi heyecanıyla haykıracak mı kamu emekçileri? Yoksa hayal kırıklığı yaşanacak “biz nerede koptuk” sorusun çıplak gerçeği ile mi yüzleşecekler?
Ümit ediyoruz, 14 Aralıkta yaşam duracak, alanlar coşkuyla çınlayacak. Çünkü “Direne, Direne Kazanmaktır”. ONURLU GELECEK BIRAKMANIN DİĞER ADI.
HACAY YILMAZ.