Küreselleşme fırtınası, Türkiye’deki sendikaların gücünü bir hayli azalttı. Sendikaların ve işçi konfederasyonlarının, çalışanların kıdem tazminatını kaldırmayı hedef edinen yasa değişikliği girişimine karşı daha fazla sessiz kalacağını sanmak gerçekten saflık olur Sanayi ve hizmetlerde bir iş sözleşmesine dayalı olarak çalışan işçileri çok yakından ilgilendiren kıdem tazminatı önemli ölçüde değiştirilmek isteniyor. 1936 yılında 3008 sayılı İş Yasası […]
Küreselleşme fırtınası, Türkiye’deki sendikaların gücünü bir hayli azalttı. Sendikaların ve işçi konfederasyonlarının, çalışanların kıdem tazminatını kaldırmayı hedef edinen yasa değişikliği girişimine karşı daha fazla sessiz kalacağını sanmak gerçekten saflık olur
Sanayi ve hizmetlerde bir iş sözleşmesine dayalı olarak çalışan işçileri çok yakından ilgilendiren kıdem tazminatı önemli ölçüde değiştirilmek isteniyor. 1936 yılında 3008 sayılı İş Yasası ile uygulanmaya başlamış olan kıdem tazminatı işverenlerden gelen yoğun istek üzerine Bakanlığın hazırladığı bir tasarı ile nitelik değiştirecektir.
Kıdem tazminatı başlangıçta işten çıkarılan işçinin işsiz kalacağı sürede belli bir parasal güvence ve o işyerindeki bedensel yıpranmasının karşılığı olarak düşünülmüştü. 1975 yılında bu tazminatın çalışılan her yıl için otuz günlük ücret tutarında ödenmesi biçiminde değiştirilmesi ile işverenler bu tazminatın kendileri için taşınamayacak bir yük olduğundan yakınmaya başlamışlar ve özellikle kriz dönemlerinde bu tazminatı ödememek için değişik yollar denemişlerdir.
İşsizlik Sigortası
2000’de 4447 sayılı yasa ile İşsizlik Sigortasının kurulması ve 2003 yılında 4857 sayılı yeni İş Yasası’nın 18-21. maddeleri ile otuzdan fazla işçi çalıştıran ve o işyerinde altı aydan fazla kıdemi olan işçiler için iş güvencesi hükümlerinin yaşama geçirilmesi ile işverenler artık kıdem tazminatına gerek kalmadığı görüşünü ileri sürmüşlerdir .Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu görüşe itibar ederek bir bilim kuruluna hazırlattığı Kıdem Tazminatı Fonu Yasa Tasarısı Taslağı’nı yakında TBMM’ye sevk etmeye hazırlanmaktadır.Bu Taslak tasarı olarak TBMM’ye geldiğinde çalışma yaşamında büyük fırtınalar kopacaktır.
Yeni İş Yasası içinde saklı tutulan eski İş Yasası’nın 14. maddesi bir yıllık kıdemi olan bir işçinin aşağıda sıraladığımız koşullarda kıdem tazminatından yararlanmasını öngörmüştür.İş Sözleşmesi’nin; işveren tarafından İş Yasası’nın 25. maddesinin 2. bendinde gösterilen süresiz fesih bildirimi hakkı doğuran sebepler dışında kalan sebeplerle feshedilmesi, işçi tarafından İş Yasası’nın 24. maddesinde gösterilen ve işçiye süresiz fesih bildirimi hakkı veren sebeplerle feshedilmesi, işçinin muvazzaf askerlik hizmeti nedeni ile işini terk etmesi, işçinin bağlı bulunduğu kanunla kurulu kurum ve sandıklardan emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacı ile işçi tarafından feshedilmesi, kadın işçilerin evlendiği tarihten bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirilmesi, işçinin ölümü ile sona ermesi ve İş Yasası’nın 17. maddesinde belirtilen süreli fesih yolu işveren tarafından sona erdirilmesi.
30 günlük ücret
Bu durumların gerçekleşmesi halinde işveren tarafından işyerinde bir yıllık kıdemi olan işçiye çalıştığı her yıl için 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenecektir. Bakanlıkça hazırlanan Kıdem Tazminatı Fonu yasa taslağının 7. maddesine göre bundan böyle işçiler sadece bağlı oldukları kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik, malullük aylığı bağlanması yahut toptan ödeme almak amacı ile iş sözleşmelerini feshetmeleri, işverence iş sözleşmesinin feshedilmesi durumunda işçinin hak kazandığı yaşlılık, emeklilik, malullük aylığı veya toptan ödeme almak amacı ile ilgili kuruma veya sandığa başvurmaları halinde, adına 10 yıl Fon’a prim ödenen işçinin isteği halinde veya işçinin ölümü halinde yasal mirasçıları kıdem tazminatına hak kazanacak ve kıdem tazminatı kurulacak bir Fon’dan ödenecek, bunun dışında işverenler hiçbir koşulda işçilere kıdem tazminatı adı altında bir ödeme yapmayacaklardır.
Kıdem Tazminatı Fonu’nun kurulması ile kıdem tazminatı, alışılagelmiş ve 70 yıllık uygulanmış klasik anlamı ile kaldırılmış olacaktır. Taslaktaki gerekçeleri ve işverenlerin bu değişim için ileri sürdükleri görüşleri kabul etmek olanaksızdır. Bir kere iş güvencesi sanayi ve hizmetlerde çalışan çok az bir işçi kesimini kapsamakta ve ülkemizde işçilerin çok büyük bir bölümü 3o’dan az işçi çalıştıran küçük ölçekli işyerlerinde çalışmakta ve dolayısıyla iş güvencesi çalışanların büyük bir bölümü için söz konusu olamamaktadır.
Komik ödenekler
Öte yandan İşsizlik sigortası ödenekleri komik miktarlarda ödendiğinden işinden çıkarılan işçi için asla parasal bir güvence oluşturmamaktadır. İş güvencesi kapsamında olan işçiler için de çok ciddi sakıncalar vardır. Bir işçinin geçersiz bir nedenle veya haklı olmayan bir nedenle işten çıkarıldığını iddia etmesi durumunda işe iadesini sağlamak için yargı yoluna başvurması gerekir. Bugün hak aramak son derece pahalı olmuştur. Sendikasız işçilerin, sendikanın parasal ve hukuksal yardımları olmadan yargıya gitmeleri olanaksız.
Gittiği düşünülse bile İş Mahkemesi, işçinin iddialarını haklı bulup onu işine iade kararı verse bile işverenin o işçiyi işe başlatmama özgürlüğü yasada kabul edilmiştir. Bu durumda işe başlatmadığı işçisine , yargının hükmedebildiği en fazla 8 aylık ücreti tutarında tazminatı ödeyerek iş güvencesini boşa çıkarabilecektir. Ödemediği takdirde işçi için gene yargı yolu açılacaktır. İşten çıkarılan işçi işverenin 20 yıllık işçisi ise ve yargı en çok 8 aylık ücreti tutarında tazminata hükmedebiliyorsa işçinin bugün uygulanan yasaya göre 12 yıllık kıdemi yok olmaktadır. Bu işçiye karşı büyük haksızlıktır.
Küçük işyerlerinde çalışan, çok sık nitelik ve adres değiştiren, işyerindeki demirbaşları başkası üzerine faturalayan işverenlerden işçilerin çoğu kez kıdem tazminatlarını alamadıkları doğrudur ama Kıdem Tazminatı Fonu kurmak bunlar için bir çözüm değildir çünkü bu fonun halen çalışan ve işten çıkarılma tehlikesi altında yaşayan işçilere bir yararı yok ve olmayacak.
Olayın sendikaların geleceği için yaşamsal önemi olan diğer bir boyutu daha vardır. Ülkemizde işverenler yarım yüzyıllık bir uygulamaya karşın işçilerin sendikalaşmasını içlerine sindirememişlerdir. Kıdem Tazminatı Fonu Tasarısı yasalaşırsa, işten çıkarmalarda kıdem tazminatı ödeme yükünden kurtulacak olan işverenlerin işçilerin sendikalaşma özgürlüğünü geniş ölçüde engelleyeceğinden kimsenin kuşkusu olmasın. Sendika üyesi olan veya olma eğilimindeki işçiler artık daha kolay ve daha büyük bir rahatlıkla işten çıkarılabilecektir.
Bu gelişme Türk sendikacılığının sonu olabilir. Zaten tarihinin en zor günlerini yaşayan, büyük ölçüde üye kaybına uğrayan sendikalar yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir. Küreselleşmenin sonucu ülkenin tüm sektörlerini ele geçirmeye başlayan yabancı şirketler, özelleştirme fırtınası, tekelleşen yerli sermaye sendikaların gücünü iyice azaltmıştır.
Sendikaların ve işçi konfederasyonlarının işçinin kıdem tazminatını kaldıran bu yasa değişikliği girişimine karşı sessiz kalacağını sanmak saflık olur.
İşçi sendikaları var olma sınavı verecektir ve hiç kimse yüzeysel değerlendirmelerle, yaşanacak işçi direnişlerini kınamaya kalkmasın çünkü işçiler ve sendikalar özgürlüklerinin mücadelesini vermek zorunda bırakılmış olacaktır.
Yrd. Doç. Dr. Engin Ünsal: Maltepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi