Geçen hafta Tayland, yükselen piyasalarda ufak çaplı bir deprem yarattı. Yılın son basın toplantısında, Bush, “2007 yılında, ABD’nin Irak’ta ek fedakârlıklar yapmak zorunda kalacağını” açıkladı. Bu sırada Wall Street Journal ve Financial Times , yatırım bankalarının getirilerinin, mali piyasaların seçkinlerinin yıl sonu ikramiyelerinin yeni rekorlar kırdığını yazıyordu. Bu birbiriyle ilintisiz gibi duran üç olayın arkasında […]
Geçen hafta Tayland, yükselen piyasalarda ufak çaplı bir deprem yarattı. Yılın son basın toplantısında, Bush, “2007 yılında, ABD’nin Irak’ta ek fedakârlıklar yapmak zorunda kalacağını” açıkladı. Bu sırada Wall Street Journal ve Financial Times , yatırım bankalarının getirilerinin, mali piyasaların seçkinlerinin yıl sonu ikramiyelerinin yeni rekorlar kırdığını yazıyordu. Bu birbiriyle ilintisiz gibi duran üç olayın arkasında dünya ekonomisini etkilemeye devam eden bir yapısal kriz var. Bu krizin bir bileşeni aşırı birikim/fazla kapasite sorunuysa, öbürü de, ABD’nin, bir hegemonyacı ülke olarak, dünyayı şekillendirme kapasitesini giderek yitiriyor olmasıdır.
‘Zaferi seçmek’
Washington’daki havayı yakından izleyen Jime Lobe ‘un aktardığına göre, Irak Çalışma Grubu’nun raporuyla başlayan tartışmalarda, Başkan Bush ‘un eğilimi, Amerikan Enterprise Institut ‘ün hazırladığı Zaferi Seçmek başlıklı rapordan yana şekilleniyor. Başkan Bush’un, Irak’a 50.000’e yakın yeni asker göndererek işgali tırmandırmaya niyetlendiği bildiriliyor. AEI’nın önerilerine bakılırsa, bu 50.000 askerin yardımıyla önce Bağdat kontrol altına alınacak, direniş bastırılacak, sonra Bağdat merkezli bir güvenlik çemberi giderek genişletilecek; bu arada, artık Pentagon tarafından “El Kaide’den daha tehlikeli ” kabul edilen Sadr milisleri de tasfiye edilecek.
Eski Savunma Bakanı Colin Powell , “B u yöntem daha önce denendi, ben başarılı olacağını sanmıyorum” diyor. Irak’taki komutanlar, General Abizaid ve General Casey de Powell’in yaklaşımını paylaşıyorlar. Pentagon bünyesindeki Savunma İstihbarat Ajansı ‘nda eski Ortadoğu Masası şefi Pat Lang ‘a göre de “eğer bu taktik uygulanırsa, sonuç, Dicle ‘ kıyısında Stalingrad’ olur” ( The Asia Times , 22/12)
AEI raporundaki, “Zafer Irak’ta hâlâ bir olasılıktır” … “300 milyon nüfusu, 12 trilyon GSMH’si ve 1 milyondan fazla askeriyle ABD, Irak’ta kontrolü yeniden ele geçirebilir” saptamalarını yorumlayan Sydney Blumenthal , “Bu kaba hesapla Fransa, Cezayir ve Vietnam’ı asla kaybetmemeliydi” dedikten sonra, raporun ABD’nin Vietnam deneyine hiç değmediğine dikkat çekiyor ( Salon 20/12) Blumenthal , artık “Bush açısından zafer, iktidarda kaldığı müddetçe savaşa devam etmekten ve dolayısıyla yenilgiyi kendisinden sonra gelecek olana miras bırakmaktan başka bir anlama gelmiyor” diyor. Bunlar, ABD askerlerinin, Irak ve Ortadoğu halklarının, Bush’un ve neoconların megalomanyasına, her ikisini de kullanan sermaye gruplarının, açgözlülüğüne feda edilmeye devam edileceğini gösteriyor.
Açgözlülükten söz açmışken…
Kapitalist dünya ekonomisi “aşırı birikim” kriziyle boğuşurken, 2001’de gündeme gelen depresyon olasılığına karşı tetiklenen likidite genişlemesi, bugün dünyanın toplam hasılasının 7 katını aşan bir spekülatif kredi köpüğü ( GlobalPolitikültür, 13/12/06) ve mali sermayeye de görülmemiş düzeyde kâr olanakları yarattı. Şimdi dünya ekonomisinde (talancı ordulara benzetebilirsiniz) kâr peşinde sağa sola, özellikle, IMF eliyle tümüyle korunaksız hale getirilen, gelişmekte olan ülkelerin piyasalarına saldıran bir spekülatif sermaye (sıcak para) belası yarattı.
Bunlar, ülkelerin piyasalarına dalıyor, borsalarını, gayrimenkul piyasalarını şişiriyor, dövizlerinin değerlerini yükseltiyor. İhracatçılar bu dövizin değerlenmesinden büyük zarar görüyorlar. Ama, mali sermayenin “sırrını” , dolayısıyla IMF reformlarının “sırrını” , dolayısıyla da sistemin özünü , bu tehlikeli konuyu kimse konuşmak istemediğinden, çoğu en büyük tahribat son ana kadar gizli kalabiliyor: Aslında olan şu: Bu sıcak para, ülkede oluşan tasarrufları, daha genel ve doğru bir ifadeyle üretilen artı-değeri, adeta devasa bir hortum gibi emiyor ve bir gün emecek kaynak tükenince, ya da başka bir pazar daha cazip hale gelince, geride tam anlamıyla bir “çorak ülke” bırakarak, çıkıp gidiyor.
Geçen hafta Tayland’da, askeri yönetimin, korkakça, başarısız bir biçimde getirmeyi denediği sermaye kontrollerinin arkasında işte bu dinamiği engelleme arzusu var. Bu uygulama hemen vermesi gereken sonuçları verdi: Borsadaki köpük sönmeye, daha mantıklı bir düzeye dönmeye başladı. Ancak, cunta, gereken toplumsal desteğe sahip olmadığından, mali sermayenin blöfünü göremedi, geri bastı. Ya geri basmasaydı, ya Tayland’ı başka ülkeler de izleseydi?
Bu sırada talancıların dünyasında…
Bu sırada talancı orduların komutanları ganimetlerini paylaşıyorlardı. Finansal haberler sitesi, Bloomberg ‘in aktardığına göre, ABD’de ikinci büyük yatırım bankası Morgan Stanley , genel müdürü John Mack ‘a 40 milyon dolarlık bir yıllık ikramiye vermiş. Bu, Goldamn Sachs ‘in eski genel müdürü, şimdi ABD Maliye Bakanı Henry Paulson ‘un geçe yılkı 38.3 milyonluk rekorunu kırıyormuş (14/12). Bloomberg erken konuşmuş; bir gün sonra Goldman Sachs , yeni müdürü Blankfein ‘e 58 milyon dolar ikramiye vereceğini açıkladı. Bear Sterns, Merryll Lynch, Lehman Brorther müdürlerinin ikramiyelerinin de 40-50 milyon dolar arasında gelmesi bekleniyor ( Wall Street Journal 15/12). Associated Press ‘in bildirdiğine göre bu yıl, Goldman Sachs ‘ın kazancı 16 milyar doları, kârı da 9 milyar doları geçmiş. Kazancı bu yıl yüzde 23 artan Bear Sterns’in kârı da 2.1 milyar dolar olarak gerçekleşmiş. Haftaya yeni ikramiyeler açıklanacak…
Bu kazançların ve kârların yapılmasında önemli payı olan şirket birleşmeleri ve alımlarına (Mergers & Acquisitions) bakınca, Financial Times ‘ın deyimiyle, “ucuz borç olanaklarının, müdürlerinin ihtirasıyla körüklenen işlemlerin” hacmi bu yıl 3.9 trilyon dolara ulaşmış. M&A işlemlerini küresel değeri bu yıl yüzde 16 artarak, en son borsa krizinin yaşandığı 2000 yılını geçmiş.
Tam Başkan’ın halktan kendilerini sermayeye feda etmelerini istediği sırada, bu kârların ve ikramiyelerin ortaya dökülmesi, dünyanın en büyük özel menkul kıymetler (private equity) şirketi ( The Economist ‘in değimiyle “kapitalizmin yeni kralları” ndan, 25/11/04 ) Blacksone ‘un genel müdürünü Stephen Scwartzman ‘ı çok rahatsız etmiş. Serveti 2.5 milyar doları geçen Schwartzman, Wall Street Journal ve Financial Times gibi gazetelerde aktarılan demecinde, ABD’de ulusal gelirin gittikçe daha eşitsiz dağılıyor olmasından yakınmış. Bu beye göre, “Amerikan orta sınıfının durumu geçen 20 yılda o kadar da iyi olmadı. Halbuki ABD’deki toplumsal anlaşmanın bir parçası da herkesin durumunun bir biçimde iyileşiyor olmasını gerektiriyor” ( Financial Times , 21/12). Adam haklı olarak toplumsal tepkiden korkuyor. Nasıl korkmasın, Fred Bergsten ‘in işaret ettiği gibi ortalama genel müdür maaşı, ortama işçi ücretinin 400 katını geçti. ABD’de, bu zenginlere hizmet etmek üzere oluşmaya başlayan yeni bir ev kâhyaları (kibar hizmetçi) sınıfının içinde maaşları yılda 100.000 dolara ulaşanlar var. Kimi özel öğretmeler, Amerika’daki ve dünyadaki küreselleşme zenginlerinin çocuklarına 500 doların üstünde saat ücretleriyle ders veriyorlar.