Bianet’ten Tolga Korkut’un haberi Emniyet partilere, Meclis’e rapor gönderdi; arama, yakalama, kelepçe, kişisel bilgi saklamada yargıdan bağımsızlık istedi. Avukat Terzi: Keyfilik istiyorlar. Delilden sanığa gidilse gözaltına bile gerek yok. İstekler kabul edilirse AİHM’de mahkum oluruz. İzmir Barosu avukatlarından Mehmet Nur Terzi, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “Polis Mevzuatından Kaynaklanan Sorunlar” raporunda yine kelepçe takma, arama, yakalama, kişisel […]
Bianet’ten Tolga Korkut’un haberi
Emniyet partilere, Meclis’e rapor gönderdi; arama, yakalama, kelepçe, kişisel bilgi saklamada yargıdan bağımsızlık istedi. Avukat Terzi: Keyfilik istiyorlar. Delilden sanığa gidilse gözaltına bile gerek yok. İstekler kabul edilirse AİHM’de mahkum oluruz.
İzmir Barosu avukatlarından Mehmet Nur Terzi, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “Polis Mevzuatından Kaynaklanan Sorunlar” raporunda yine kelepçe takma, arama, yakalama, kişisel bilgilerin saklanmasıyla ilgili yargı makamlarından izin almaksızın “takdir kullanma” yetkisi istemesini, “Emniyet Genel Müdürlüğü ‘hukuk devleti istemiyorum’ diyor” diye yorumladı.
Hürriyet gazetesinde bugün Nuray Babacan imzasıyla yayınlanan habere göre, Emniyet Genel Müdürlüğü, “suç ve suçlularla mücadele için” yapılması gerekenleri önerdiği raporunu siyasi parti liderlerine ve Meclis’teki komisyonlara iletti.
Habere göre, Emniyet arama, yakalama, kelepçe kullanma, kişisel bilgilerin saklanılması gibi konularda yargı denetiminin dışına çıkmak anlamına gelen “takdir hakkı” talep ediyor.
Terzi, Emniyet’in istediklerinin gerekleşmesi halinde “Bu nedenlerle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden her davada mahkum oluruz” dedi.
“Emniyet keyfilik istiyor”
Terzi, Emniyet’in taleplerinin başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslararası hukuka aykırı olduğunu vurguladı ve şöyle açıkladı:
“Bunlar hukuk devletinin temel ilkelerine aykırı. Çünkü hukuk devletinde, temel uygulamaların yargı denetimine tabidir. Bunun amacı da keyfiliği önlemektir. Oysa Emniyet ‘takdir hakkı’ derken, aslında keyfilik istediğini söylemiş oluyor; çünkü takdir hakkı keyfilik demektir.”
Terzi: “Elimiz kolumuz bağlı” demek, “Hukukla bağlıyız” demek
Terzi, kolluk kuvvetleri yöneticilerinin sık sık gündeme getirdiği, Ceza Yasası (TCK) ve Ceza Muhakemesi Yasası’ndaki (CMK) değişikliklerin “ellerini, kollarını bağladığı” savını da şöyle değerlendirdi:
“Polis keyfilik yapmak istiyor. ‘Elimiz kolumuz bağlı’ derken, aslında ‘hukukla bağlı’ olmaktan yakınıyorlar. Oysa, uluslararası hukuk takdir hakkının sınırlarını da hukuk kurallarıyla, demokratik toplum ilkelerini dikkate alarak belirler. Uygulayacak kişiye sınırsızlık verilemez.”
“Doğru çalışılırsa gözaltına bile gerek kalmaz”
Terzi’ye göre, kolluk kuvvetlerinin bu talepleri sürekli olarak gündeme getirmesinin altında şu nedenler var.
* Teknik donanımsızlık.
* Hukuka inanmama.
* Sanıktan delile gitme usulünün terk edilememesi.
Terzi bunları şöyle açıkladı:
“Polisin görevi şüpheliyi, zanlıyı yargıya teslim etmektir. Kişinin özgürlüğünden mahrum edilip edilmeyeceğine, bunun koşullarının oluşup oluşmayacağına, her türlü önleme yargı karar verir. Ama bizde polis yakaladığının tutuklanmasını istiyor; kendine adalet dağıtıcılığı görevini biçiyor.
“Emniyet, bu talepleriyle ‘hukuk bize yardımcı olmuyor’ demeye getiriyor. Ama alıştıkları yöntem yerine delilden sanığa gitmeye çalışsalar, kanıtları toplarlar, sorguya gözaltına gerek kalmadan iki saatte kişiyi yargı önüne çıkarırlar. Ama kanıt yoksa, bu sorgulamayla elde edilmeye çalışılıyor. Sorgulamada da keyfilik var ve talep ediliyor. Temel mantık değişmeli.”
“AB sürecinde de önümüze çıkacak”
Bu taleplerin ve mevcut uygulamanın Avrupa Birliği müzakerelerinde de görüşüleceğini anımsatan Terzi, “Bu talepler kabul edilirse AB sürecinde de sorun yaşanacak demektir. Çünkü ‘yargı’ başlığında, Türkiye’de uluslararası standartların uygulanıp uygulanmadığına bakılacak. Dolayısıyla bu konu zaten önümüze gelecek. Ama maalesef Kıbrıs meselesini aşıp bu başlığa gelemedik daha.”
Akço: Sistemdeki aksaklık yeni ihlal teklifi doğuruyor
Emniyet’in taleplerinden biri de, “Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde mağdur çocuğun ifadesinin alınmasında, vekilinin gelmesi şartı aranmamalı.”
İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nden Avukat Seda Akço bunun sistemdeki aksaklıktan doğan bir çocuk hakları ihlali teklifi olduğuna dikkat çekiyor, ama “Sakıncalı, ama bu sakıncalı teklifin altındaki ihtiyacı görmek gerekiyor” diye ekliyor.
“Bu talep, polisin çocukla ilgili görevini iyi yapmak isterken karşılaştığı güçlüklere ihtiyaca uygun çözüm üretilmemesinden kaynaklanıyor. Diyelim çocuk mağdur, Çocuk Polisi’ne gelmiş ve acil müdahale için ifadesinin alınması gerekiyor. Ama avukat fiziksel koşullar nedeniyle bir saat sonra gelebiliyor.
“Avukat bulunmaksızın ifade alınması çocuğun zararına, ama avukatın gecikmesi de zararına olabilir. Üstelik bu, avukatın ihmali de değil. Kartal’dayken Üsküdar’a çağrılan bir avukat ne kadar zaman sonra orada olabilir?”
Akço, Britanya’daki adli yardım sisteminden örnek veriyor ve avukatın çağrıyı aldıktan sonra en geç 20 dakika içinde müvekkiliyle bağlantıya geçmesi gerektiğini öngören standarttan söz ediyor.
“Bu bağlantı telefonla da olabilir, orada fiziksel olarak bulunarak da. Ama bizde standart yok. Bu ihtiyaçları, ilgili kurumların birlikte değerlendirip kolaylaştırıcı çözümleri planlanması gerek.”
Çocuğa kelepçe suça itilmeyi önlemiyor
Emniyet 15 yaşına girmiş çocuklara ” çocukların kaçmasını engellemek, kendisinin veya başkalarının hayat veya beden bütünlüklerini bakımından doğabilecek tehlikeleri önleyebilmek” gerekçeleriyle kelepçe takabilmek istiyor.
Ancak çocuk hakları savunucuları bunun çocuk haklarını ihlal ettiğini, fiziksel yaralanmanın yanı sıra, çocukların damgalanmasına ve psikolojik olarak incinmesine de yol açtığını söylüyor. Üstelik kolluk kuvvetlerinin Çocuk Koruma Kanunu’nun boşluğunu gerekçe yaptıklarını, çocuklara kelepçe uygulamasının sürdüğüne dikkat çekiyor.
Daha önce bianet’in görüşünü aldığı Antalya Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nden Yasemin Onat, Emniyet’in kelepçe takma talebi yerine, polisin çocuk konusunda meslek içi eğitimle uzmanlaşmış personelin katkısıyla, çocuğun yararını gözeten başka önlemler geliştirmesi gerektiğini ifade etmişti.
Çocuk Koruma Kanunu’nun, “Çocuğun Nakli” başlıklı 18. maddesi şöyle:
“Çocuklara zincir, kelepçe ve benzeri aletler takılamaz. Ancak zorunlu hallerde çocuğun kaçmasını, kendisin veya başkalarının hayat veya beden bütünlükleri bakımından doğabilecek tehlikeleri önlemek için kolluk tarafından gerekli önlemler alınabilir.”
Çocuk hakları savunucuları, bu maddenin zorunlu hallerde bile bu tip aletlerin takılmamasını söylememesinin bir eksiklik olduğunu, değişmesi gerektiğini savunuyor.
Emniyet neler istedi?
Hürriyet’in haberine göre, Emniyet’in raporundaki istekleri şöyle:
Kişisel bilgilerin saklanması: Hakkında soruşturma yürütülerek yakalanan şüpheli veya sanıkların kimliklerinin tespiti için gerekli olan fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve avuç içi izi gibi tanıtıcı fiziksel özellikler kayda alınabilmeli ve saklanabilmeli.
Kelepçe: Kelepçe kullanımı, polisin takdir yetkisi içerisinde bırakılmalı ve sınırlamaya yer verilmemeli.
* Yakalanan ve tutuklanarak bir yerden bir yere nakledilecek kişilere kelepçe takılabilmeli.
* 15 yaşına girmiş çocukların kaçmasını engellemek, kendisinin veya başkalarının hayat veya beden bütünlüklerini bakımından doğabilecek tehlikeleri önleyebilmek için kolluk tarafından kelepçe takılabilmeli.
Yakala
ma: Suçüstü hali dışındaki yakalama yetkisi sınırlandırılmıştır. Kolluk görevlilerine, hapis cezasını gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yakalama yetkisi verilmeli.
Arama: Arama emri için cumhuriyet savcılığının yazılı emri gerekiyor. Hakim kararı üzerine, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilmeli.
Üst arama: Kolluk amirinin yazılı izniyle üst ve eşya araması yapılabilmeli.
Kaynak:bianet.org