Uygarlıkları önce çatıştırıyorlar, sonra da buluşturuyorlar. Hiç olmayandan, hiç olmayacak bir şey çıkartmaya niyetlenmişler besbelli. Öyle bir şeyin peşine düşmüşler ki, aynaya baktıklarında insan değil, başka bir şey görüyor olmalılar. O gördüklerinin kendi günahlarının bir yansıması olduğunu fark edip onunla uzlaşmaya çalışıyorlardır belki de. Uygarlıkların çatıştığı, büyük bir palavradır. Bu büyük laf, tıpkı tüm dünyanın […]
Uygarlıkları önce çatıştırıyorlar, sonra da buluşturuyorlar.
Hiç olmayandan, hiç olmayacak bir şey çıkartmaya niyetlenmişler besbelli. Öyle bir şeyin peşine düşmüşler ki, aynaya baktıklarında insan değil, başka bir şey görüyor olmalılar. O gördüklerinin kendi günahlarının bir yansıması olduğunu fark edip onunla uzlaşmaya çalışıyorlardır belki de.
Uygarlıkların çatıştığı, büyük bir palavradır. Bu büyük laf, tıpkı tüm dünyanın gözü önünde yalan söyleyerek bir ülkeye yüz binlik ordular, on binlerce ton bombayla saldıranın büyük yalanı gibidir.
Uygarlıklar, kültürler birbiriyle kavga etmez.
Kavga eden, onların arkasına sinmiş çıkarlardır.
***
Uygarlığın nimetlerinden yararlanarak yaşadığımız bir ömür boyunca, kavgaya niyetlendiğimiz her anda dönüp, kendi kültürel birikimimize ve bize sunulanlara bakarız. Oldukça değişken ve çoğunlukla bizi aldatan parlak kâğıtlara sarılı bir kültür ürünü gördüğümüzde, içimiz aşk gibi bir şeyle dolar. Terry Eagleton’ un dediği gibi pırıl pırıl bir kâğıda basılmış bir derginin kapağında gördüğümüz bir deri bir kemik Afrikalının imgeleri de kültürdür, hayatımıza sızmış bizi uçuran anlamsız popun köpüğü de. Kültür, yaşama nedenimizdir. Hayatı anlamlı kılma eylemimizin ta kendisi, soluduğumuz toplumsal havadır.
Ama nasıl bir havayı soluduğunuza iyi bakacaksınız.
Çıkarların gözü kapalı ve haris alışkanlıkları gözünüzü kör etmemişse, insanlığın kültürel birikimiyle pekâlâ barışık olabilirsiniz.
Yoksa işiniz zordur.
O zaman kültürler ya da uygarlıklar arasındaki bir kavgaya bel bağlayacak, uçaklarınıza “uygarlığınızın” son örneklerini oluşturan bombalarınızı yükleyecek, nerede insanların üstüne boşaltabileceğinizin hesabını yapacak, uygun yalanları hangi kuyudan çıkaracağınızı düşüneceksiniz.
***
Oyunun bir parçası da uygarlıkların yeniden bir araya getirilmesi, barıştırılması, ittifakı olacaktır kuşkusuz.
Hani onları birbiriyle çatıştırdınız ya, barıştırmak da kuşkusuz size düşer.
Bunun için size gerekli olan uygun bir teori, sağlam bir ideoloji ve bol miktarda figürandır . Hepsini de bulursunuz. Teorisini, ideolojisini başkalarına bırakmayacak, yakınlarınızda arayacaksınız. Eski filozoflara pek fazla bel bağlamayın, yenilerine ve özellikle az düşünenlerine bakın. Sık sık fikir değiştirenler en iyisidir. Bir iki makale yazmış, ya da bir iki kitabında afaki yorumlar yapmış, örneğin tarihi birdenbire bitirmiş olanlar en makbulleridir.
Hele eskilerde duyduğu ve pek de anlamadığı lafları yeniden ve büyük bir iddiayla ortaya atan, örneğin Toynbee ‘den apartma “uygarlıklar çatışmasını” kapı kapı dolanıp anlatan, beş sayfalık makaleden koca bir kaos çıkartan Huntington yeter size. Avrupalılar hayranlıkla dinlerler “fikrin” ağababasının kendilerinden olduğunu unutup. Unutkandır onlar zaten. Savaşın ne büyük bir bela olduğunu da sık sık unuturlar.
***
Ama sizin bu “uygarlıklar buluşması” fikriniz, doğrusu olağanüstüdür.
Düşünsenize; önce çatıştırıyor, sonra buluşturuyorsunuz. Ne müthiş, ne postmodern bir hikâyedir bu. Size bu konuda yardımcı olacak, canla başla çalışacak, o büyük ideolojinin küçük işlerini yapacak politikacılar sağdan da bulursunuz, soldan da.
Zaten hem sağdan, hem soldan bulmak gerekir.
Bir yanda Tayyip Erdoğan bir yanda Zapatero.
Her ikisi de postmodern dünyamızın çağına uygun liderleridir.
Birisi İspanya’da AB kaynaklarıyla yoksulluğu büyütür, ABD’ye kafa tutar ayaklarda BOP’a hizmet ederken, diğeri de BOP eşbaşkanı olarak, ülkesinin son kalesine postmodern bir darbeyle “gerçek laikliğin türbana sarılmış bayrağını” dikmek üzeredir. Proje büyük, çaba her şeyin üstündedir.
Uygarlıkları önce çatıştırmak, sonra buluşturmak, kanlı bir savaşın kansız gölgesini beyaz bir duvara yansıtmaktan başka bir şey değildir.
Duvarda yalnızca gölge görülür. Kansa akıp gider.
e-posta: [email protected]