ÇHD bir açıklama yayınlayarak, Avukat Behiç Aşçı’ya dair Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Kenan İpek, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve Emin Çölaşan’ın açıklamalarına tepki gösterdi. Behiç Aşçı’yı “terör örgütü avukatı” olarak anan bu kişilerin açıklama ve yazılarında basit bir hata yapmadığını vurgulayan Çağdaş Hukukçular, aldığı “Avukatın müvekkilleri ile özdeşleştirilmesi yasağı”nın ve “masumiyet karinesi”nin açıkça ayaklar […]
ÇHD bir açıklama yayınlayarak, Avukat Behiç Aşçı’ya dair Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Kenan İpek, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve Emin Çölaşan’ın açıklamalarına tepki gösterdi.
Behiç Aşçı’yı “terör örgütü avukatı” olarak anan bu kişilerin açıklama ve yazılarında basit bir hata yapmadığını vurgulayan Çağdaş Hukukçular, aldığı “Avukatın müvekkilleri ile özdeşleştirilmesi yasağı”nın ve “masumiyet karinesi”nin açıkça ayaklar altına alındığını vurguladılar.
Açıklamanın tam metni şöyle:
BASINA VE KAMUOYUNA
“Bazı hukukçu ve gazetecilere açık mektup”
30.12.2006 Ankara
Sayın K. İPEK (Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü)
Sayın C. ÇİÇEK (Adalet Bakanı)
Sayın E. ÇÖLAŞAN (Gazeteci)
Derneğimiz Genel Yönetim Kurulu Üyesi ve İstanbul Barosu Avukatlarından Behiç AŞCI’ya ilişkin 25, 28, 29 Aralık 2006 tarihli açıklamalarınızı; hukuk devleti ile temel hak ve özgürlüklerin korunması rejimi açısından endişeyle ve avukatlık mesleğinin hak ve itibarı açısından dehşetle takip ettik.
İlk olarak genel müdür İPEK’in adalet bakanlığı adına kaleme alarak imzaladığı anlaşılan ve sizlerin de aynen tekrar ederek yaygınlaştırdığınız bu beyanda meslektaşımız hakkında şu tespit öne sürülmüştür;
“Terör suçlarından hükümlü ve tutuklulardan bir kısmının avukatı olan kişinin, terör örgütü mensubu olmak ve terör örgütüne yardım ve yataklık etmek suçları olmak üzere iki ayrı davadan yargılandığı bilinmektedir.”
Hakkında kesinleşmiş bir mahkeme hükmü bulunmayan kimseleri “suçlu” ilan etme yasağı olarak özetlenebilecek “Masumiyet Karinesi” nin açık ihlali olan ve Havana Kuralları başta olmak üzere avukatlık mesleğinin gereği gibi yürütülebilmesi amacıyla benimsenmiş ulusal ve ulusalüstü tüm mevzuatın güvence altına aldığı “Avukatın müvekkilleri ile özdeşleştirilmesi yasağı”nın yok kabul edildiği yaklaşımınız ilkel ve utanç vericidir.
Sadece cehaletle karşı karşıya olduğumuzu düşünmek yanıltıcı olacaktır. Zira sizler hukukla “bir biçimde” ilgilisiniz. Devletin adalet hizmetlerinin başında ita amiri olarak bulunanınızın “avukat” ruhsatına, İnfaz idaresinin başında genel müdür olarak bulunanınızın “hakim” sıfatına ve gazetecilik yapanınızın ise en azından yüksek hakim bir hayat arkadaşına sahip olduğu bilinmektedir.
Bu imkanlarınızı kötüye kullanmanızı, gerçekte çoktan özümsemiş olmanız gereken veya hiç değilse basitçe birkaç soru ile yakınlarınızdan öğrenebileceğiniz “temel hak ve özgürlükleri”, siyasal iktidarın gündelik küçük çıkarları için yok kabul etmenizi anlayışla karşılamak mümkün değildir.
Yüce Divan’da yargılanan bakan meslektaşlarınızı, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından meslekten atılan hakim ve savcı meslektaşlarınızı ve onlarca gazeteci meslektaşınızı da avukatlar savundu. Onlara nasıl “hortumcuların, vatan hainlerinin, rüşvetçilerin, müfterilerin, mürtecilerin avukatları” denmesine izin vermediysek, siyasal davalarda avukatlık yapan meslektaşlarımızın da “terör örgütü avukatı” gibi çiğ ve temelsiz bir sıfatla müvekkilleri ile özdeşleştirilmelerine izin vermeyiz.
Haklarındaki fezlekeler bizzat kendileri tarafından bekletildiği için henüz bu gibi sıfatlara kavuşamamış yüzlerce milletvekilinin, hükmü kesinleşip infaz edilmiş başbakanların, hakkında soruşturmalar ve davalar süren genel müdürlerin ve gazetecilerin masumiyet karinesi hakkında nasıl özen gösteriyorsak, avukatların masumiyet karinesi hakkında da özen göstermekle yükümlüyüz.
Yaptığınız yakışıksız olmanın ötesinde suçtur ve bundan vakitlice geri dönerek özür dilemelisiniz.
Hukukçuluk; idari veya siyasal kariyerinizin size sağlayamayacağı bir sıfattır. İyi bir evlilik yoluyla da elde edilemez. Memurlar ve politikacıların adli hizmetlerde elde ettikleri “başarıların” onlara emekli maaşlarından daha fazla itibar getirebileceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bugün sizlerin oturduğunuz yerlerde oturan onlarca sabık bakan ve genel müdürün hukuk tarihinde ve hukukçular arasında adı anılmamaktadır.
Ancak bu tutumunuzu değiştirmediğiniz takdirde, kendinizi emekli hissedince avukatlık yapmak üzere başvurduğunuz baroların, mesleğimize ilişkin yakışıksız tutumunuzu size hatırlatarak 1136 sayılı yasanın 5/c maddesi gereğince sizleri bu büyük ve onurlu aileye kabul etmeyebileceği tehlikesi üzerinde düşünmelisiniz. Başına bu talihsizlik gelmiş birçok meslek ve mevkidaşınız sizi düşündürmelidir.
Sayın bakan, sayın genel müdür; eğitiminizin size vermiş olması beklenen kimliğinizi, siyasal iktidarın gündelik çıkarları için gözden çıkarmayın. Sayın gazeteci, insanları suçlamadan ve hukukçulara hakaret etmeden önce hiç değilse eşinize danışın. Böylece sizleri bulunduğunuzdan ve umduğunuzdan çok daha saygın bir noktaya getirebilecek olan evrensel hukuk ilkelerinin şemsiyesi altında kalabilirsiniz.
Avukat Behiç AŞCI, F Tipi Kapalı Cezaevlerinde sürdürülmekte olan “tecrit” modeline ve bu modelin insanlarda yol açtığı fiziksel ve ruhsal zararların büyüklüğüne dikkat çekmek için 270 gündür ölüm orucunda.
Birbiriniz arasındaki çekişmelerde onun adını kullanmaktan vazgeçmelisiniz.
Gerçekten sorunla ilgilenebilir, onu basitçe çözebilir, kötü muamele ve ölümleri durdurabilirsiniz. Hiç değilse bu amaçla yazıp çizebilirsiniz. Ancak insanların inanmasını beklediğiniz gibi “bir avuç teröristin” değil, hekimler, mimarlar, avukatlar, aydınlar ve sanatçıların bu mücadelesinde onun yanında olduğunu bilmelisiniz.
“Aynı cümle içerisinde üç kere ‘terör’ lafı edersem karşımdakinin mantığı ve aklı durur, söylediğim sözün üstüne konuşamaz” şeklinde özetlenebilecek kavrayışınızdaki hayal gücü eksikliği ve ilkel sıradanlık; bu toplumun yaratıcılığını, cesaretini ve onurunu küçümsemektedir. Lütfen bu tutumunuzu terk ediniz.
Anayasal hak ve özgürlükler rejiminin gereklerine, mesleğimizin itibarına ve hukukçuluğun gerektirdiği ve hak ettiği formasyona bir an önce ve terk etmemek üzere geri dönülebileceği umudu ve saygılarımızla.
Selçuk KOZAĞAÇLI
Avukat
Genel Sekreter