Pazartesi yazımda, “Amerikan üstünlüğü köpüğünün” patlamaya başladığına değinmiştim. Bu kez, geçen yıllarda, mali piyasalarda oluşan “spekülatif köpüğe” değineceğim İki müdahale… Bugünkü mali konjonktür iki siyasi müdahalenin ürünü. Birincisi: Asya krizinin arkasından, gelişmekte olan piyasaları uluslararası sermayenin giriş çıkışına açık tutmak, doların uluslararası konumunu korumak amacıyla, 1999’da Köln Zirvesi’nde tasarlanan, Yeni Uluslararası Mali Mimari . Böylece, […]
Pazartesi yazımda, “Amerikan üstünlüğü köpüğünün” patlamaya başladığına değinmiştim. Bu kez, geçen yıllarda, mali piyasalarda oluşan “spekülatif köpüğe” değineceğim
İki müdahale…
Bugünkü mali konjonktür iki siyasi müdahalenin ürünü. Birincisi: Asya krizinin arkasından, gelişmekte olan piyasaları uluslararası sermayenin giriş çıkışına açık tutmak, doların uluslararası konumunu korumak amacıyla, 1999’da Köln Zirvesi’nde tasarlanan, Yeni Uluslararası Mali Mimari . Böylece, Bretton Woods-II olarak adlandırılan ilişki şekillendi: Başta Asya’da Çin olmak üzere gelişmekte olan ülkeler, tasarruflarını ABD’ye gönderiyorlar, ABD, günde 2-3 milyar dolara ulaşan bu kaynaklarla ekonomik büyümeyi sürdürüyor, ithalat yapıyor, dünya ekonomisini ayakta tutuyor. Ama cari açığı hızla artıyordu. Bu ilişki içinde Asya’da başta Çin olmak üzere, merkez bankaları, dolar karşısında paralarının değerlenmesini (ABD’ye yönelik ihracatlarını düşünerek) engellemek için, düzenli doları destekleyici döviz operasyonları yapmaya başladılar. Böylece, Asya ülkelerinin merkez bankalarında üç trilyon dolara ulaşan bir döviz rezervi oluştu. Doların geleceği de bu rezervin kaderine bağlandı.
İkincisi: 2001 resesyonu sırasında yeniden gündeme gelen kapasite fazlası -talep yetersizliği sorununu aşmak, tüketim harcamalarını, kredi kullanımını canlandırmak için büyük merkez bankalarının yaptığı müdahale. Bu müdahalenin sonucu, hem ABD’de ve dünyada gayrimenkul piyasalarında bir “köpük” oluştu, hem de her türlü spekülatif enstrümanın kullanımı yaygınlaştı. Örneğin, International Swaps and Derivatives Associations verilerine göre, kredi türevlerinin hacmi 1987’den bu yana yüzde 23 bin arttı.
Yolun sonunda
Şimdi, Bretton Woods-II sisteminin sonuna geldik. Amerika’da, yaklaşık 78 milyon insan (1950’lerde doğan kuşak) emekli olmaya başlıyor. Bunların, sosyal sigortalar ve sağlık hizmetleri üzerinden getirdikleri mali yükler devletin sorumluluklarını 60 trilyon dolara kadar yükseliyor. Bu sorumlukların, para basarak karşılanması kaçınılmaz. Tabii, bunun, enflasyonu körükleyerek, devletin borcunu aşındırmak gibi ek bir yararı da olacak. Ancak, bu enflasyonun elinde dolar rezervleri/varlıkları olanları mutu etmeyeceği açık. İkincisi, ABD cari açığı GSMH’nin yüzde 6’sını geçiyor; Asya’da ticaret fazlası veren ülkelerin dövizlerinin değerlenmesi gerekiyor. FED Başkanı Bernake ve Hazine Sekreteri Paulson bu konuyu konuşmak için bu hafta Çin’deler. Asya Kalkınma Bankası’ ndan ve Japonya’nın en etkili ekonomistlerinden, Masahiro Kawai , Asya ülkelerinin, bu revalüasyonu, dalgalanmalara yol açmamak için, blok halinde davranarak gerçekleştirmelerini öneriyor ( Forbes , 07/12). Üçüncüsü, Asya merkez bankalarında, ( The New York Times (10/12) OPEC ülkelerinin kasalarında biriken dolar rezervlerinde ( Financial Times 11/12) bir çeşitlendirme, dolardan uzaklaşma süreci başlamış durumda.
Böylece, yabancı yatırımcıların ABD piyasasına ilgileri azalırken, Asya’da merkez bankaları arasında doları destekleme operasyonlarına bir eşgüdüm için de son verme önerisi, Bretton Woods-II ‘den “toplu çıkış” anlamına geliyor. Öyleyse, doların, dalgalanarak da olsa, değer kaybetmeye devam etmesi, bir aşamada, yeni bir düzleme geçmesi beklenebilir. Kawai, doların yüzde 20’lik bir değer kaybının, ticari ağırlıklı etkisinin yüzde 4’ü geçmeyeceğine dikkat çekerek, ABD cari açığında belirgin bir düzelme için, gerilemenin yüzde 40’a ulaşması gerekebileceğini savunuyordu.
Absürd bir şey
Mali piyasalardaki köpüğe gelince, kredi türevlerinin hacminin 1990’da 3.5 trilyon dolarla, dünya hasılasının yüzde 27’sine eşit bir büyüklükten, bu yıl, 90 trilyon artarak, 380 trilyon dolarla dünya hasılasının yüzde778’ine ulaşmış olması “absürd”, bir “şeyle” karşı karşıya olduğumuzun kanıtı. Üstelik, bu piyasalarda işlemlerin yüzde 55’ini, sayıları 1990’da 300’den, 2000’de 3000’e, 2005’te de 10 bine ulaşan, piyasalar sıkıştıkça, daha riskli işlemlere girişen, “Hedge fonlar” tarafından gerçekleştiriliyor olması çok vahim. Piyasalar sıkışıyor çünkü, 2004’te başlayan faiz artırımları, artık likiditeyi daraltmaya başladı. Böylece heç fon iflasları artıyor. Örneğin, 2004’te bu fonların yüzde 4.7’ü batmıştı. Bu oran 2005’te yüzde 11.4’e yükseldi ( Global Economic Forum , 17/11).
ABD ekonomisinin büyümesinde belirleyici rol oynayan ev piyasalarındaki hızlı daralma, bize “2007’de resesyon var” diyor. Bretton Woods-II’den “toplu çıkış” tartışması, “Dolar desteklenmeyecek, ABD’ye dış kaynak girişi azalacak!” diyor. Avrupa’da istikrarlı büyüme beklentisi, “yatırımcı Avro’ya yönelecek” diyor. Doların değer kaybı, “Wall Mart etkisi” üzerinden hane halkı bütçesini zorlayacak. Prof Rubini ‘nin vurguladığı gibi, düşük kaliteli ipoteklerde hızla artmaya başlayan ödeme zorlukları, “ABD banka sisteminde, giderek küresel mali sistemde kriz riksi artacak” diyor. Dolardaki gerilemeyle, mali piyasalardaki köpüğün çakışma olasılığı çok yüksek. 2007 çok “ilginç” bir yıl olacak!
http://erginyildizoglu.blogspot.com