Kamu emekçileri uzun bir aradan sonra alanlardaydı. Kocaeli, Van, Antalya, Kırklareli gibi polis baskısının olduğu yerlerde emekçiler eyleme sahip çıktı… Eyleme katılım oranı İzmir dışında oldukça azdı. Emekçilerin yoğun olduğu illerde katılım daha yüksek olmalıydı. Hizmet üretiminden gelen gücün kullanımının bu anlamda gerçekleşmediği açıktır… Ama bir eylemin birden fazla sonuçları ve yansımaları vardır. Bu sonuçları […]
Kamu emekçileri uzun bir aradan sonra alanlardaydı. Kocaeli, Van, Antalya, Kırklareli gibi polis baskısının olduğu yerlerde emekçiler eyleme sahip çıktı… Eyleme katılım oranı İzmir dışında oldukça azdı. Emekçilerin yoğun olduğu illerde katılım daha yüksek olmalıydı. Hizmet üretiminden gelen gücün kullanımının bu anlamda gerçekleşmediği açıktır… Ama bir eylemin birden fazla sonuçları ve yansımaları vardır. Bu sonuçları eksikleri ve kazanımları ile objektif olarak ele almak gerekmektedir.
Eyleme özellikle İzmir’de emekçiler ilgi göstermiştir. Bu olumlu bir durumdur. Ama yöneticilerin bu katılımı kendi başarıları olarak görmesi doğru bir değerlendirme olmayacaktır. Çünkü eylem yeterince örgütlenememiştir. Örgütlenme adına KESK MYK’sından gelen arkadaşlar toplantılar yapmış, eyleme yakın bir zaman diliminde ise hiç gidilmemiş yada çok az gidilmiş olan (doğal olarak kendi haline bırakılmış olan ) iş yerlerinde gereken çalışma yapılmamıştır. Bu olgu ise sendikaların uzunca bir dönemdir üyeleri ile yaşadığı kopukluğu göstermektedir.
Sendikaların üyeleri, yani tabanı ile bağlarının gitgide zayıfladığı, örgütün en dinamik olması gereken iş yerlerinin kendi hallerine bırakıldığı ortadadır. Üyeler ile yönetim arasındaki uçurum derinleştikçe sendikalar marjinalleşmekte daralmakta ve yıllardır harcanan emek sendika içindeki popülist yaklaşımlara, bürokratizme hizmet eder hale gelmektedir.
Sendikal çalışma-mücadeleyi yaşam biçimi haline getirmiş olan pek çok emekçi elini sendikalardan çekmiştir. “Neden” diye sorulduğunda ise üyelerin dikkate alınmadığı, eylemlerin sorunu çözmediği, üstelik emekçileri direnmeye ve bilinç değişimine yöneltmediği, yaşamın dışında kaldığı, sendikanın bileşenleri olan grupların politik duruşlarının ön açıcı olmadığı ve grup egemenliğini aşarak kapsayıcı olmadıkları ortaya çıkmaktadır.
En zor dönemlerde tabiri caiz ise kelle koltukta sendikal çalışma yürüten emekçiler bu gün sendikal çalışma yapacak takati ne yazık ki bulamıyorlar. Bu inanç kırılmasının mevcut sendikal anlayışla direk ilişkilidir. Yasallığın içine sıkışmış kalmış bir duruş, sendikanın en doğal işlevinin(söz gelişi anadilde eğitim hakkı meselesi) AİHM’e havale edildiği, hukuksal meselelere dönüştürüldüğü bir duruş, yıllardır değişmeyen genel merkez yöneticileri, yöneticilerin de içselleştirdiği 4688 gerçekliği…
Her ne kadar ‘KESK’in fiili meşru hatta ısrar ettiği sendikal bir duruşu olduğu’ dile getirilse de yaşamın gerçekliği bunu doğrulamıyor. KESK yönetimi 14 Aralık eylemi ile ilgili yaptığı toplantılarda KESK in artık makas değiştirdiğini ve bu eylemin stratejik bir eylem olduğunu söyledi. Şüphesiz ki KESK in makas değişikliğine tepeden tırnağa ihtiyacı var. Ama üyelerin anladığı makas değişikliği ile yöneticilerin anladığı makas değişikliği aynı durumu ifade etmiyor…
Kamu Personel yasası adım adım çıkarılıyor, iş güvencesi olanların dahi işini kaybetme korkusu ile iş güvencesiz olmanın psikolojik ve politik duruşunu yaşaması, yoksullaşma, alınan ücretlerin erimesi, özlük haklarında kayıplar, sağlık ve eğitimdeki özelleştirmeler kısacası neoliberal politikaların tüm sonuçlarını yaşıyoruz. Küreselleşme ve çok uluslu şirketlerin sermayenin emekçilere yönelimi ortada..Ancak bu konuda caydırıcı hiçbir eylem hayat bulmuyor… Günü kurtaran eylemlilikler… Ve “karşıyız” şeklinde yapılan basın açıklamaları, açılan hukuksal davalar, arada yapılan mitingler… Bunlar elbette kıymetli ama akıp giden yaşama müdahale etmek için -ne yazık ki- yeterli değil. Oysa ki KESK in içinde bu gidişe dur diyecek, hayır diyecek bir potansiyelin, direnişçi bir damarın olduğuna inanıyorum. Ancak önderlik sorunu da bir başka yakıcı bir sorun… Yine de KESK’in en dinamik yapısı olan Eğitim-Sen’in yapacağı program kurultayı emekçiler açısından bir şans olabilir:
Örgütlenme tarzından tutalım yeniden fiili meşru hattı örmeye kadar… Dünü bugünü masaya yatırabiliriz.. Unutmayalım ki yaşamı yeniden yaratmak elimizde…
Mürüvvet Yılmaz
İstanbul Eğitim _Sen 8 Nolu Şube
[email protected]