Evrensel gazetesinden Onur Bakır’ın KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul ile yapmış olduğu söyleşi: Evimize, emekçilerin yanına dönüyoruz” diyerek toplu görüşme masasından çekilen KESK, bir ay süren, 36 ili kapsayan il gezilerini tamamladı. Şube ve temsilcilik yöneticileri, işyeri temsilcileri, KESK üyeleri, örgütlü, örgütsüz onbinlerce emekçiyle işyerlerinde bir araya gelen KESK, “çalışanların ortak örgütlenmesi” konusunu da […]
Evrensel gazetesinden Onur Bakır’ın KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul ile yapmış olduğu söyleşi:
Evimize, emekçilerin yanına dönüyoruz” diyerek toplu görüşme masasından çekilen KESK, bir ay süren, 36 ili kapsayan il gezilerini tamamladı. Şube ve temsilcilik yöneticileri, işyeri temsilcileri, KESK üyeleri, örgütlü, örgütsüz onbinlerce emekçiyle işyerlerinde bir araya gelen KESK, “çalışanların ortak örgütlenmesi” konusunu da tartışmaya açtı.
“Güçlü örgüt ve kitlesel mücadele” ile “çalışanların ortak örgütlenmesi” konusunda ilk adımı attıklarını dile getiren KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, “Emek hareketini işyerlerinden yeniden örgütleyeceğiz” dedi.
Toplu görüşmelerden bu yana sıkça vurgulanan ‘Güçlü örgüt, kitlesel mücadele’den ne anlamak gerekiyor?
“Bu orta oyununun figüranı olmayacağız” diyerek masadan çekildik ve hükümeti toplusözleşme masasına getirmeyi zorlayacak bir mücadeleyi öngördük. Bu noktada da “güçlü örgüt, kitlesel mücadele”ye ihtiyaç var. Güçlü örgütten kastımız, söylediklerini kendi içinde demokratik kanallarda tartışan, tartıştıklarının arkasında hep birlikte duran, ürettiği fikirleri bütün kamu emekçilerine ulaştıran ve onların taleplerini örgütleyen, işyerleriyle güçlü bağları olan, söylediğini de yapan bir örgüttür. Böyle bir örgütsel yapıyı, emekçilerin kendi talepleri için sürece müdahale etme isteğini yaygın bir biçimde ortaya çıkardığınızda da kitlesel mücadeleden söz edilebilir. KESK zaten kuruluşundan beri bunu amaçlamıştır, kitlesel ve kararlı eylemleri yaşama geçirmiştir. Ancak son dönemlerde KESK’in eylem ve etkinliklerine katılımda bir azalmadan, aşınmadan söz edilebilir. İşyerleriyle bağlar da istediğimiz düzeyde değil.
Söylediklerimizde ve kararlılığımızda sorun yok. Ancak örgütümüzü yeniden örgütlememiz ve kitle bağlarını güçlendirmemiz gerekiyor. Bunun için de işyerlerindeki taleplerin KESK’in gündemi haline gelmesi ve bu taleplerin bir mücadeleye dönüşmesi gerekiyor. Süreci kamu emekçileriyle paylaşmaya, onlarla birlikte süreci örgütlemeye, işyeri temsilciliklerini geliştirmeye ihtiyacımız var. Kitlesel katılımlı eylemleri de ancak böyle başarabiliriz. Öncelikle KESK, sendika genel merkezleri, şube ve temsilcilik yöneticileri ve işyeri temsilcilerinde bir fikri berraklığı oluşturmak durumundayız. Bütün bunların ışığında güçlü örgüt, kitlesel mücadeleyi yaşama geçirmek için 1 ay boyunca 36 ili kapsayan bir çalışma içinde bulunduk, onbinlerce emekçiyle bir araya geldik.
İl gezilerinden ne gibi sonuçlar çıktı?
İl gezilerinde toplu görüşmelerdeki tutumuzu bir kez daha paylaştık. Gördük ki, “toplu görüşmenin ortaoyununa dönüştüğü, buradan bir sonuç çıkmayacağı” konusunda kamu emekçileri hemfikir. KESK’in toplu görüşmelerde izlediği tutumu KESK üyesi olsun olmasın emekçiler benimsiyor, “KESK doğru yaptı” diyor. Toplusözleşme yapma mücadelesi de olumlanan bir yönelim. İşyerlerinde KESK’e yönelik olumlu bir hava var. Bizim de bunu KESK örgütlülüğüne çevirmek ve toplusözleşmeyi yaşama geçirmek gibi bir sorumluluğumuz var. Ama bu sözle olmaz. Gelecek yıla kadar bir çalışmayı önümüze koyduk. Bunun için bir yandan merkezi faaliyetlerimizi sürdüreceğiz, bir yandan da işyeri çalışmalarına ağırlık vereceğiz. İşyerlerinden yaratılan talebi de fiilen örgütleyeceğiz. Böylece hem örgütümüz güçlenecek hem de kitlesel katılım sağlamak mümkün olacak. Bu ihtiyaç KESK’in her düzeyinde daha güçlü hissedilir hale geldi. İl gezilerinin en önemli kazanımı bu.
KESK’in önüne hedef olarak koyduğu ‘ortak örgütlenme’ konusunda ne gibi adımlar atıldı?
KESK hep ‘haklar yasalardan önce gelir’ demiştir. Çalışanların ortak örgütlenmesi bizim için işyerlerinden fiilen atılacak adımların sonucudur. Bu süreci başlatabilecek potansiyel de KESK’te var. Aynı kuruluşumuzdaki gibi aşağıdan yukarı bir talebi ortaya çıkarmamız gerekiyor. Önce örgütümüzde fikri berraklığı sağlamak, ardından işyerlerinde ortak örgütlenme talebini açığa çıkarmak ve bu talebi aşağıdan yukarıya örgütlemek gerekiyor. Bugün örgütümüz, “ortak örgütlenmenin somut adımlarını atmak gerekir” fikrinde buluştu. Bu il gezilerinde görüldü, en zor aşamayı tamamladık.
Ortak örgütlenmeyi yukarıdan çatı birleştirmesi olarak algılamıyoruz. Yukarıda, iki konfederasyonu, sendikayı birleştirmek ortak örgütlenme değildir, mevcut yapıları bir araya getirmektir. Ortak örgütlenme dediğimizde, aynı işyerinde farklı statülerde çalışan, genel sorunları birlikte yaşayan, özel sorunları da olan emekçilerin işyerlerinden başlayarak, aşağıdan yukarıya örgütlenmesini anlıyoruz. Türkiye’de 16 milyonu aşkın sendikalı olması gereken emekçi var ama aidat ödeyen sendika üyesi sayısı 1 milyon 600 bin. Mevcutları yan yana getirmek sorunu çözmez. Bu 15-16 milyona gözümüzü dikmek zorundayız. İşe çatı birliğinden başlamak kulağı tersten göstermektir. İşyerlerinden başlayan sürece ortak müdahale, ortak mücadele ortak örgütlenmeyi de doğuracaktır. Mücadele birliği duygusunu aşağıda oluşturursak bu yukarıya da etki eder.
Bu kapsamda işyerlerinde ne gibi çalışmalar yapılacak?
İşçi, kamu emekçisi, sözleşmeli, taşeron firma çalışanı, sendika-konfederasyon ayrımı gözetmeksizin emekçilerde “Sorunlarımızı ancak birlikte mücadele edersek çözeriz” duygusunu, güven ve dayanışmayı geliştirmek için somut adımlar atacağız. Her ilde en güçlü olduğumuz birkaç işyerini belirleyerek, pilot çalışmalar yapabiliriz. Bugünden bir örgütsel biçimi tarif etmek doğru değil, ihtiyacımızı da karşılamaz. Örgütsel biçimler, ihtiyaçlara göre belirlenecek. Her işyerinde farklı ihtiyaçlar, deneyimler ortaya çıkabilir. Bunları göreceğiz ve bu deneyimler üzerinden örgütsel formları daha sonra oluşturacağız. Çatıyı bugünden tarif etmenin anlamı yok. Önümüzdeki ilk iş, işyeri komitelerini, konseylerini, meclislerini, adına takılmadan, oluşturmak, çalışanların bir araya gelmesini, kendi temsilcilerini seçerek, sürece birlikte müdahale etmelerini sağlamak. Bunu yaptığımız andan itibaren ortak örgütlenmenin adımlarının fiilen atılacağı, Türkiye emek hareketinin yeniden örgütleneceği bir süreci yaşayabiliriz. Zaten başka da bir şansımız yok. Bu tek başına KESK’in yapacağı bir iş değil ancak KESK başlatmazsa da başlamayacak bir iş.
Bütçe referanduma sunulacak
KESK, kasım-aralık aylarına yönelik hazırladığı eylem programı taslağına, emek ve meslek örgütleriyle görüşmeler yaparak son halini verdi. Program çerçevesinde KESK’e bağlı sendikalar, işkollarına ilişkin bütçeleri görüşülürken planladıkları çalışmaları yürütecek. 10-30 Kasım günleri arasında emek ve meslek örgütleri ile siyasi partilerde, merkezi ve yerel düzeyde görüşmeler yapılacak. 13 Kasım-1 Aralık döneminde işyerlerinde 2007 Bütçesi ve toplusözleşme talebi referanduma sunulacak. Referandum çalışmaları KESK, TTB ve TMMOB tarafından ortaklaşa yürütülecek. Referandum sonuçları 2-4 Aralık’ta illerde, 5 Aralık’ta ise Ankara’da merkezi düzeyde kamuoyuna açıklanacak. 14 Aralık’ta “İnsanca yaşam için hizmet üretmiyoruz” eylemi yapılacak, tüm illerde kitlesel eylemler gerçekleştirilecek. 14 Aralık eylemine TTB, TMMOB ve DİSK başta olmak üzere emek, meslek ve kitle örgütleri ile bazı siyasi partiler destek verecek. 25 Kasım’da da Kadına Yönelik Şiddete Hayır etkinlikleri düzenlenecek.