Adana’daki Ulusal Tarım Kurultayı’na 600’ün üzerinde bilim insanı ve uzman katıldı; tarım politikalarında ABD/AB yönetimindeki IMF ve Dünya Bankası’nın direktiflerine dikkat edilmesi, AB uyum paketi kapsamındaki dayatmalara karşı çıkılması istendi. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Cumhuriyet gazetesinin işbirliğiyle 15-17 Kasım 2006 tarihleri arasında Adana’da I. Ulusal Tarım Kurultayı düzenlendi. Kurultayda, “Tarımın Dünü ve Bugünü”, “Ulusal […]
Adana’daki Ulusal Tarım Kurultayı’na 600’ün üzerinde bilim insanı ve uzman katıldı; tarım politikalarında ABD/AB yönetimindeki IMF ve Dünya Bankası’nın direktiflerine dikkat edilmesi, AB uyum paketi kapsamındaki dayatmalara karşı çıkılması istendi.
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Cumhuriyet gazetesinin işbirliğiyle 15-17 Kasım 2006 tarihleri arasında Adana’da I. Ulusal Tarım Kurultayı düzenlendi. Kurultayda, “Tarımın Dünü ve Bugünü”, “Ulusal Tarım ve Küresel İlişkiler”, “Ulusal Tarımda Politika Arayışları” ve “Türk Tarımının Geleceği” başlıklı dört panel ve “Tarımda Yapısal Sorunlar”, “Bitkisel Üretimdeki Sorunlar”, “Hayvansal Üretimde Sorunlar”, “Tarımda Teknoloji Kullanımı”, “Gıda Kalitesi ve Güvenliği”, “Doğal Kaynaklar ve Çevre Sorunları” konulu altı çalıştay gerçekleştirildi.
Kurultaya 600 bilim insanı ve uzman katıldı
Türkiye tarımının hemen hemen tüm sorunlarının geçmişten günümüze ele alınarak tartışıldığı ve somut çözüm önerilerinin getirildiği kurultaya üniversiteler, bakanlıklar, oda ve borsalar, birlikler, dernekler, kooperatifler, sendikalar, vakıflar, çiftçi ve üreticilerden 600’ün üzerinde bilim insanı ve uzman katıldı.
Türkiye kendini besleyememe tehlikesiyle karşı karşıya kaldı
Kurultayın ardından yayımlanan sonuç bildirgesinde, cumhuriyetin kuruluşundan itibaren tarımın ülke kalkınmasında lokomotif işlevi gördüğü, buna karşılık son yarım yüzyılda özellikle Dünya Bankası, IMF ve AB’nin dayatmalarıyla uygulanan politikalar sonucu Türkiye’nin, tarım ürünü ithal eden ve kendini besleyememe tehlikesiyle karşı karşıya gelen ülke durumuna düşürüldüğü vurgulandı.
Tarımsal üretim yapısı yabancılaşma sürecine girdi
Bildirgede; küresel ilişkiler ve buna bağlı uygulamalar sonucu ülkenin tarımsal üretim yapısının yabancılaşma sürecine girdiği; tarımsal ticaretin yabancılaştırılmasının, tarım topraklarının, tarımsal girdi sağlayan ve tarım ürünlerini işleyen kamuya ait kuruluşların özelleştirme politikalarıyla yabancılara satılmasının, ulusal bağımsızlığı tehdit eder noktaya geldiği belirtildi.
Kurultayda dile getirilerek saptanan bazı noktalar ve çözüm önerileri özetle şöyle sıralandı:
* Küçük köylü üreticiliğinin/çiftçiliğinin tasfiyesi Türkiye’nin sosyo-ekonomik gerçekliği ile örtüşmemektedir. Köylülüğün tasfiyesi yerine verimliliği artırıcı tedbirler üzerinde durulmalıdır. Kırsaldaki yoğun nüfusun tarım dışı sektörlerin yeterince istihdam yaratmamasından kaynaklandığı bilinmelidir.
* Kırsal kalkınma sanayi ve hizmetleri kooperatifler aracılığıyla yaratılmalıdır. Küçük köylü üreticiliğinin tarıma katkısı ve ekonomikliği için demokratik kooperatifçilik ekseninde örgütlenmesi zaman geçirilmeden gerçekleştirilmelidir. Bu uygulamanın yoğun göçü önleyeceğine inanılmaktadır.
* Kooperatifleşmenin desteklenmesi yoluyla öncelikle orta ölçekli bir tarımsal ekonomiye ulaşılması hedeflenmelidir. Kooperatifleşme üretim sürecinde olduğu kadar ürün işlemede de devreye girmelidir. Üretici aynı zamanda sanayici olmalıdır.
* Rekabet edebilme hedefinden önce, kendi kendine yeterliliği esas alan plan, politika ve programlar hazırlanmalıdır. Bu bağlamda AB’nin tarımı 40 yıl boyunca bu yaklaşımla desteklediği anımsanmalıdır.
* Tarım işletmelerinin üretimden pazarlamaya kadar olan her aşamasında bilgi ve iletişim teknolojilerinden yararlanılmasını sağlayacak eğitim ve donanım gibi önlemlerin alınması da gerekli görülmektedir.
* Tarımda özelleştirmelerin özellikle gelişmiş bölge ve yörelerde yıkıcı sonuçlar yarattığı açıktır. Bu nedenle yeniden kamulaştırmalar gündeme getirilmelidir. TEKEL ve benzeri kamusal kuruluşlarla Ziraat Bankası gibi kurumların özelleştirilmesinden vazgeçilmelidir.
* Verimlilik sorununda çözümün öncelikle üreticiyi bilgi ve teknoloji ile buluşturmak olduğu unutulmamalıdır.
* Tarım kesiminde sorunların aşılabilmesi için üretim planlaması en önemli unsuru oluşturmaktadır.
* Türkiye’nin sahip olduğu bitki ve hayvan varlığına ilişkin genetik yapının korunması için gen bankaları kurulmalı, genetik ve biyoteknolojik çalışmalarla tarımımızda verimlilik artırılmalı, organik, sürdürülebilir tarım ve iyi tarım uygulamaları çerçevesinde bilimsel alt yapı desteklenmelidir.
* Türkiye, tarım bilimi eğitimi ve politikalarında, araştırma geliştirmeye öncelik verilerek tarıma dayalı gelişme için inovasyon merkezlerinin de gerçekleşeceği güçlü yapılanmalara geçmelidir.
* Araştırma enstitülerinin ve uygulama çiftliklerinin kapatılması büyük bir hata olarak değerlendirilmeli, kalkınmanın en önemli ayaklarından birini, Ar-Ge ve teknoloji gelişiminin oluşturacağı unutulmamalıdır.
* Özellikle tohum, mücadele, ekim ve hasat gibi alanlarda dış girdi kullanımını düşürecek köklü araştırmalara ve teknoloji yatırımlarına ihtiyaç bulunmaktadır. Bunun için Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Enstitüler ve birimler kapatılmamalı, tersine daha işlevsel hale getirilmeli ve yeni kurulacaklarla birlikte üniversitelerle işbirliği yapmaları sağlanmalıdır.
* Kırsal ve tarımsal yaşamla ilgili en temel veriler bile eksik veya hatalı bulunmaktadır. Sağlıklı veri olmadan sağlıklı planlama yapılamaz. Bu nedenle bir an önce tarım bilgi bankaları kurulmalıdır.
* Geleneksel örgütlenme tarzları bazı bölge ve yörelerde hâlâ etkinliğini sürdürmektedir. Bu örgütlenmelere alternatif modeller, kırsal kesimde aydınlanma ve demokrasinin yerleşmesine yönelik stratejiler geliştirilmelidir.
* Tarım mutlaka ilkeleri belirlenmiş yapılarla ve sübvansiyonlarla desteklenmelidir.
* Planlı tarımsal üretim ve organizasyonların sağlanması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yeniden biçimlendirilmeli ve tarım kuruluşları işlevsel hale getirilmelidir.
* Tarım teknolojileri dışa bağımlılıktan korunmak için bilimsel açıdan desteklenmelidir.
* Ülkenin sulama projeleri bir an önce bitirilmelidir.
* Besin egemenliğine dikkat edilmelidir. Kendi tür ve çeşitlerimiz dış müdahalelerden özenle korunmalı, tarafımızdan seçilebilmeli ve geliştirilebilmelidir.
* Biyogüvenlik yasası çıkartılarak bitki ve hayvanların geçmiş bilgisine bağlı olarak genetiği geliştirilmiş ürünlerin ülkemize girmesi sınırlandırılmalıdır.
* Ülkedeki hayvancılık destekleme yanında kendi içinde genetik kaynağı zenginleştirilerek verimliliği artırılmalıdır.
* Daha çok katma değer yaratması dolayısıyla tarım içerisindeki hayvancılığın payı artırılmalıdır.
* Ucuz ve kaliteli üretim için çayır ve meralara ağırlık verilmeli, yem bitkilerinin üretimi teşvik edilmelidir.
* Tarım politikalarında ABD/AB yönetimindeki IMF ve Dünya Bankasının direktiflerine dikkat edilmeli, AB uyum paketi kapsamında dayatmalara karşı çıkılmalıdır.