Devletin temel stratejik kurumlarından biri olan Diyanet İşler Başkanlığı (DİB), Türkiye’de politik İslam gerçeğinin anlaşılması bakımından özellikle inceleme konusu yapılması gereken en önemli kurumlardan biridir. Çünkü politik İslamın toplumsal ilişkilerinde, örgütlenme alanında, ideolojik ve politik propaganda yapmada ve daha önemlisi hedef kitleyi yakalamada, “laik” olarak bilinen devletin bu stratejik kurumunun son derece önemli bir etkisi […]
Devletin temel stratejik kurumlarından biri olan Diyanet İşler Başkanlığı (DİB), Türkiye’de politik İslam gerçeğinin anlaşılması bakımından özellikle inceleme konusu yapılması gereken en önemli kurumlardan biridir. Çünkü politik İslamın toplumsal ilişkilerinde, örgütlenme alanında, ideolojik ve politik propaganda yapmada ve daha önemlisi hedef kitleyi yakalamada, “laik” olarak bilinen devletin bu stratejik kurumunun son derece önemli bir etkisi var.
Din faaliyetini, devlet adına yöneten kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı, sadece sıradan dinsel işlevi olan bir kurum değildir. Ekonomik, politik ve sosyal olarak bir imparatorluktur. Devlet üzerinde özel bir etkinliği olan ve uluslararası ilişkiler bakımından yoğun bir faaliyet içinde bulunan DİB, dinsel faaliyetlerini enternasyonal bir tarzda sürdürmektedir. Devlet bütçesinden almış olduğu pay ile mevcut bakanlıklar içerisinde en ön sıralarda bulunmaktadır. Ama aynı zamanda, kurmuş olduğu ticari şirketlerle büyük ekonomik güce sahiptir. İslamı yaymak amacıyla sadece Türkiye’de değil, değişik ülkelerde de okullar, enstitüler ve kuran kursları açarak misyonerlik faaliyetini yürütmektedir. Türkiye’de toplumun İslamlaştırılmasının en somut örneği olarak DİB’nin yürütmüş olduğu faaliyetler gösterilebilinir. Örneğin, İslami propagandayı yapan 45 bin adet kitap, 1300 çeşit dergi ve 1300 belgesel dosya Türkiyedeki her liseye ve kütüphaneye gönderilmiştir.
Çok yönlü faaliyet yürüten DİB, politik İslami hareketin gelişme merkezi olduğu gibi bünyesinde önemli oranda radikal İslamcı grupları barındırmaktadır. Başbakanlık Takip Kurulu 1999 yılında hazırlamış olduğu raporla; Diyanet İşleri Başkanlığında çalışanlar arasında Müslüman Kardeşler Örgütü üyelerinin bulunduğuna dair bir saptama yapıyor. Devlet adına denetleme yapan bir kurumun, devletin en önemli bir başka kurumu olan Diyanet’e ilişkin değerlendirmeleri dikkat çecicidir. “Diyanet’in üst düzey görevlileri arasında Müslüman Kardeşler Örgütü üyelerinin bulunduğu; bazı imamların da ordu ve cumhuriyete karşı vaazlar verdikleri”(1) belirtiliyor. Devlet ilişkilerine egemen olmaya çalışan ve bünyesinde radikal İslamcı güçleri barındıran, uluslararası İslami faaliyetlere aktif olarak katılan bu kurum, gücünü nereden almaktadır? Bu sorunun yanıtı aynı zamanda DİB’nin stratejik hedefinin kavranmasına da yardımcı olacaktır.
1- Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ekonomik gücü
Toplumun dini ihtiyaçlarını karşılamakla görevli olduğunu söylenen DİB’in asli işlevinin, politik İslam faaliyetini daha etkin bir tarzda sürdürmek olduğu, bu nedenle de ekonomik bir güç olmaya çalıştığını görüyoruz. Çünkü DİB kuruluşundan beri, ekonomik bir güç olmayı stratejik olarak merkezine koymuş ve bu alanda ciddi bir yönelim içerisine girmiştir.
DİB’in ekonomik faaliyetlerini örgütlemek için 1976 yılında, Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) kuruldu. Bugün yaklaşık olarak, 820 şubeye sahip dev bir kuruluş. Mevcut vakıflar içerisinde ekonomik olarak en güçlü olan TDV’dir Türkiye’nin ekonomik yapısı içerisinde önemli bir etkinliğe sahip olan şirketlerin birçoğuyla ortaklık yapmaktadır. “Vakfın; sermayesi milyarlarca lira ile ifade edilen GİNTAŞ, KOMAŞ (Ankara), TEMSAŞ (Istanbul), DİVANTAŞ ve Kuveyt-Türk EVKAF Finans Kurumu gibi ticari ve mali şirketleri bulunuyor. GİNTAŞ, Diyanet’in tüm inşaatlarını yapıyor; gıda, neşriyat ve turizm alanında faaliyet gösteriyor. GİNTAŞ, 1993’te IATA’ya (Uluslararası Havacılık Şirketi) üye oldu. Azerbaycan’da tam teşekküllü bir matbaa ve yayınevi kurdu; Göktürk adlı Azerbaycan firmasıyla ülkede ansiklopedi ve benzerini yayınlıyor…”(2) TDV, Basın ve yayıncılık, turizm, inşaat, finans işleri, gıda maddesi, konfeksiyon, tekstil, eğitim, madencilik, kimya endüstrisi, sigortacılık gibi alanlarda ticari faaliyetler yürütmektedir. Din işleriyle ilgilenen Türkiye Diyanet Başkanlığı, ticari ilişkiler alanında holdingleşmiş şirketler topluluğu haline gelmiş bulunuyor. DİB’nin ticarete olan ilgisinin anlaşılması bakımından uzun bir aktarma yapmaktan yarar var: “1989’da 60 milyar lira sermayeyle kurulan TEMSAŞ’ın yüzde 98.2’sine Diyanet bünyesindeki TDV sahip. KOMAŞ ve DIVANTAŞ ile dört ayrı şahıs da geri kalanı paylaşıyorlar. Pürsoft, P-100, GePür, P-500, Eta-Pür, PürYeşil, OtoPür ve KöPür isimleri altında temizlik malzemeleri üretimi ve satışına, esans imalat ve pazarlamasına, otomobil yıkayıcılığına kadar ilgisi dahilindeki her alanda faaliyet gösteriyor.
DİVANTAŞ, 1993’te 50 milyar lira sermayeyle neşriyat ve pazarlama alanında faaliyete geçmiş olup; TDV, yüzde 96.8’lik bir oranla aslan payına sahip. Geri kalanı ise GINTAŞ, KOMAŞ ve TEMSAŞ gibi Diyanet bünyesindeki diğer şirketler paylaşıyor.
GİNTAŞ, 1983’te 20 milyar sermayeyle inşaat piyasasında faaliyet için kurulmuş. İnşaata ek olarak soğuk hava deposu, seyahat acentası ve konaklama tesisleri işletmeciliğini de faaliyet tüzüğüne almış. TDV, burada da yüzde 99.76 hisse payı ile aslan payını kapmış.
KOMAŞ her çeşit gıda maddesi, giyim, dokuma, turizm, inşaat, sağlık, eğitim, petrol-madencilik, kimyevi maddeler, basın yayın, reklamcılık, taşımacılık,sigorta sahasında uğraşmak üzere 1990 yılında 300 milyar sermayeyle kurulmuş. TDV, yüzde 93.83’lük hisseyle esas patron rolünde; geri kalanına ise Vakıfbank Memur ve Hizmet Sandığı, TEMSAŞ, Ülker Gıda Sanayi, EBK Mensupları Vakfı belli yüzdelerle ortaklık ediyorlar.
VENTAŞ, 150 milyarlık sermayeyle 1996’da kuruldu. Her derecede okul, çeşitli kurslar, dersaneler vs. dahil özel öğretim faaliyetleriyle eğitim-öğretim amaçlı bilimsel araştırma ve incelemeler yapmak; ders araç ve gereçlerinin ithalat-ihracat işleriyle uğraşmak, okul taşımacılığına ek olarak yurtiçi ve yurtdışında eğitim amaçlı geziler düzenlemek gayesini güdüyor. TDV, yüzde 96’lık oranda başı çekerken, geri kalanı KOMAŞ, GIMAŞ, DİVANTAŞ ve TEMSAŞ paylaşıyor.
Ayrıca KOMAŞ bünyesinde Sigorta Aracılık Hizmetleri, 1995’te 2 milyar sermayeyle kuruldu; TDV 29 Mayıs Tıp Merkezi ise, 1997’de 100 milyar lira sermayeye laboratuvar hizmeti sunmak, İstanbul’daki hastanede ise ameliyat ve yataklı tedavi hizmeti vermek gayesiyle kuruldu.
TDV’nin, Kuveyt-Türk Evkaf Finans Kurumu’ndaki hissesi yüzde 1 (20 milyarlık katılım payı) olmakla beraber, mali alandaki sıkıntılarını bu yolla aşmayı başarabiliyor. Keza, TDV; 1998 yılı itibariyle 50 milyar liraya denk düşen yüzde 10 karşılığında Ihlas Sigorta’ya; 19 milyar lirayla SEKA’nın binde 387’sine; 160 milyar lira bedeli olan yüzde 8’lik payla İhlas Finans’a; 25 milyar lira bedelindeki yüzde 25’lik pay oranıyla da Saf Süt Sanayi ve Ticaret AŞ’ye ortak durumundadır…”(3) Diyanet İşler Başkanlığı bu ticari ilişkilerini özellikle İslamcı olarak bilinen şirketlerle birlikte yürütmektedir. Aynı zamanda kurmuş olduğu şirketlerin bir çoğuna, Ülker holding, İhlas Holding, Kombasan gibi bugün Türkiye’nin en büyük sermaye grupları arasında bulunan İslamcı şirketleri ortak yapmaktadır. Böylece, devletin ekonomik olanaklarını İslamcı şirketler için kullanmaktadır. Hem uluslararası hem de Türkiye’deki İslamcı şirketlerle ortaklık yapması çok bilinçli bir tercihdir.
Bir devlet vakfı olarak kurulan TDV’nin amacı, “İslamı topluma doğru kavratmanın olanaklarını yaratmak” olarak belirtilmektedir. Ancak faaliyetlerini daha çok ekonomik kaynakların oluşturulmasına yoğunlaştırmış durumdadır. Yaratmış olduğu ekonomik gücü de, sosyal ve politik ilişkilerde bir baskı aracına dönüştü
rmektedir.
Vakfın yukarda sıraladığımız ticari ilişikileri dışında sadece kendisine ait olarak bilinen mülkiyetleri de çok ciddi boyutlardadır. “…TDV’nin 1992-94 arasında aldığı arsaların büyüklüğü 1 milyon 672 bin 102 metrekare… 1990 yılında 1270 olan gayrimenkul adedi ise 1992’de 5 bin 257’ye yükseldi. Bunlar arasında; 1313 cami, 695 Kur’an Kursu, 21 İmam-Hatip Lisesi, 227 müftülük, 513 lojman, 181 dükkan, 132 büro, 14 yurt, 6 işyeri, 24 depo, 32 sosyal tesis, 1454 arsa, 343 çıplak mülkiyet (bina, arsa), 291 arazi, 4 yayınevi ve eğitim merkezi bulunuyor…”(4) Türkiye’de 4500 vakıf bulunmaktadır. Hiçbir vakıf, bu düzeydeki bir ekonomik güce sahip değildir. Mevcut verilerin ortaya koyduğu gibi, Diyanet İşleri Başkanlığı hem uluslararası hem de Türikiye’de yarattığı ve geliştirdiği ticari ilişkilerle ekonomik bakımdan tam bir tekeldir. Ayrıca ele alacağımız gibi, devlet bütçesinden almış olduğu pay hesaplandığında bu kurum hem ekonomik hem de politik olarak ciddi bir güç haline gelmiş durumdadır.
Kurumun ekonomik alanda ciddi bir güç olarak ortaya çıkmış olması ve bunu politik İslami faaliyetlerinin bir parçası haline getirmesi, hem devlet ilişkilerinde hem de politik çevrelerde ciddi kaygılara yol açmıştır.
Bu nedenle, soruşturma kapsamına alınan TDV hakkında, Devlet Denetleme Kurulu (DDK) müfettişlerinin hazırlamış oldukları raporda şunlar ifade edilmektedir: “Asıl amacı cami yaptırmayı ve dini yayınlar çıkarmayı kapsayan TDV’nin, ticari faaliyeti ıslah edilmelidir; yurtiçi ve yurtdışındaki ticari ve eğitim faaliyetlerinde daha özenli olmalıdır.”(5) DDK’nın bu raporundan anlaşılacağı gibi asıl amacı cami yaptırmak ya da dini yayınlar çıkartmak olan vakıf, öncelikli görevlerini bir yana bırakarak ekonomik ve siyasal bir güç olmayı hedeflemiştir. Devlet adına denetleme yapan Diyanet İşleri Başmüfettişi Abdülkadir Sezgin’in buna ilişkin saptamaları TDV’nin stratejik hedefini ortaya koymaktadır. Türkiye Diyanet Vakfı, “Hem Diyanet’i hem de devleti yönetmek istiyor” diyor. 1997 yılında “Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığı Sorunu” adında bir çalışma yapan Muğla Üniversitesi eski öğretim görevlisi Nazan Kuloğlu, TDV’nin, “amacından saparak parasal çıkar sağlamayı hedefleyen bir kartele dönüştüğünü”(6) değerlendirmesini yapıyor. Kartelleşen bu kurumun amacı, elde ettiği ekonomik olanaklarla İslamı kavratma adı altında, şeriat propagandasını yapmaktır. Bu konuda ne derece başarılı olduğunu sonraki bölümlerde incelenecektir.
2- Devlet bütçesinde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeri
Ekonomik ve sosyal olarak ciddi sorunlar yaşayan ve sık sık ekonomik krizlerle karşı karşıya kalan Türkiye’de; birçok bakanlığın bütçesinde ciddi kısıtlamalara gidilirken, DİB’nin bütçesi sürekli olarak artırılmıştır. Her yıl yüzde yüzlere varan bir artışla birçok bakanlığın toplam bütcesinden çok daha fazla bir pay almaktadır.
Verilerden anlaşıyacağı gibi tek başına büyük bir ekonomik güç olan devletin bu kurumuna, bütçeden verilen pay tahiminlerin çok üzerindedir.
Tablo-1: Devlet Bütçesinden DİB’e Ayrılan Pay/Yıllara göre (7)
Yıl Miktar Oran(%)
1990 783 milyar 96.3
1991 1.3 trilyon 95.4
1992 2.4 trilyon 93.2
1994 3 trilyon 711 milyar 24.1
1995 8 trilyon 368 milyar 160.3
1996 20 trilyon 693 milyar 269.8
1997 46 trilyon 595 milyar 125,2
1998 95 trilyon 489 milyar 105.8
1999 171 trilyon 750 milyar 79.1
2000 301 trilyon 238 milyar 48.8
2001 352 trilyon 196 milyar 17.2
2002 548 trilyon 189 milyar 83.0
2003 765 trilyon 278 milyar 28,4
2004 972 trilyon 748 milyar 21,3
2005 1 katrilyon 116 trilyon 664 milyar 14,8
2004 yılında kişi başına düşen Gayri Safi Milli Hasıla 4000 dolar olarak belirlenmiş. Diyanet İşler Başkanlığına rekor düzeyde pay ayrılması, devletin politik hedefleriyle doğrudan ilişkilidir. 1996-2003 yılları arasında Türkiye’nin ciddi bir ekonomik krizle karşı karşı olduğu dönem içerisinde bütün yatırım sektörlerinde, eğitim ve sağlıkta çok ciddi kısıtlamalara gidilirken DİB’nin bütçesinde %78 ile %14,5 arasında artışlar yaşanmıştır.
İşsizlik oranının yüzde 25-30’larda olduğu Türkiye’de, devletin yatırımlara ayırmış olduğu pay, DİB’na ayırdığı paydan çok daha düşüktür. Özellikle Yatırım bakanlıkları olarak bilinen Bayındırlık Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Sanayi Ticaret Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı gibi yaklaşık olarak 14 bakanlığın bütçesinden daha fazla bir pay almaktadır. Örneğin Diyanet İşler Başkanlığı’nın ile bazı önemli bakanlıkların bütçelerinin karşılaştırılması bize daha somut bazı fikirler verebilir.
Tablo-2 : DİB İLE BAZI BAKANLIKLARIN BÜTÇEDEN ALDIKLARI PAY/1999 (8)
Kurum Bütçe
Diyanet İşleri Başkanlığı 173 trilyon
İçişleri Bakanlığı 133 ”
Dışileri Bakanlığı 115 ”
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı 89 ”
Ulaştırma Bakanlığı 49 ”
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 137 ”
Orman Bakanlığı 40 ”
Çalışma ve Sosyal Güv. Bakanlığı 18 ”
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı 23 ”
Kültür Bakanlığı 77 ”
Çevre Bakanlığı 13 ”
Denizcilik Bakanlığı 4 ”
Gümrük Bakanlığı 29 ”
Yukardaki veriler bize somut bir fikir vermektedir. Türkiye; ekonomide, eğitimde, sağlıkta gelişme bakımından, pekçok sektörde önemli sorunlar yaşarken, Bütçeden DİB’ye ayrılan miktar, en önemli bakanlıkların iki hatta üç katına eşit durumdadır. Ülkenin ihtiyaçları bakımından stratejik olan birçok bakanlığın bütçe toplamlarından daha fazla bir bütçeye sahiptir. Bunun tesadüfi bir durum olmadığı bir gerçek. Türkiye’nin uluslararası ve iç politik yönelimi ile doğrudan bağlantılıdır.
Hazırlanan 2007 yılı bütçesinde Diyanet İşleri Başkanlığının payı 1 milyar 638 milyon 383 bin YTL’dir. Bu rakam kamu idaresindeki genel bütçeli 50 idare içerisinde 13’ncü sıraya yerleşti. Diyanet bütçesi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı gibi icracı bakanlıkların bütçesinin dahi 2 ila 4 katına ulaşmış durumda. “Cumhurbaşkanlığı’nın 48.3 katı, TBMM’nin 4.5 katı, Anayasa Mahkemesi’nin 90.8 katı, Yargıtay’ın 35 katı, Danıştay’ın 44.9 katı, Sayıştay’ın 19.2 katı, Başbakanlık bütçesinin yüzde 6 fazlası, MİT’in 3.8 katı, MGK’nın 128.7 katı, BYEGM’nin 31 katı, Devlet Personel Başkanlığı’nın 156.4 katı, YDK’nın 158.2 katı, DPT’nin 4.3 katı, DTM’nin 16.1 katı, Gümrük Müsteşarlığının 7.9 katı, TÜİK’in 10.2 katı, Özürlüler İdaresi’nin 379 katı, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün 387.4 katı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünün 775.3 katı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğünün 462.1 katı, SHÇEK’nin 2 katı, AB Genel Sekreterliğinin 170.3 katı, İçişleri Bakanlığı bütçesinin yüzde 38 fazlası, Sahil Güvenlik komutanlığının 7.1 katı, Dışişleri Bakanlığının 2.3 katı, Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesinin yüzde 26 fazlası, Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 2.2
katı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün 4 katı, Ulaştırma Bakanlığının 2 katı, Denizcilik Müsteşarlığının 25.2 katı, Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün 38.4 katı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 5.1 katı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 4.3 katı, Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün 355.6 katı, Kültür ve Turizm Bakanlığının 2 katı, Çevre ve Orman Bakanlığı bütçesinin yüzde 69 fazlası, Devlet Meteoroloji işleri Genel Müdürlüğünün 16.3 katı.”(9) Bu veriler Türkiye’nin bizzat sistem güçleri tarafından İslamlaştırılması politikasının somut örnekleridir.
1. Aktaran Faik BULUT, Yeşil Sermaye Nereye. Syf:211, Su yay. 1999
2. Milliyet Gazetesi, 31 Ağustos 1998
3. Cumhuriyet Gazetesi, ‘Diyanet Holdinge Yükseliyor’ Ağustos 1998
4. Cumhuriyet Gazetesi, Diyanet’te Ürküten Büyüme, 22 Haziran 1998
5. Aktaran Faik BULUT, Yeşil Sermaye Nereye. Syf:207-208, Su yay. 1999
6. Age, Syf:208
7. www.diyanet gov.tr
8. Aktaran Faik Bulut/ Yeşil Sermaye Nereye-Tarikat Sermayesi-2, syf :214, Su yay. İstanbul, 1999
9. Hürriyet Gazetesi, 24/10/2006