Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi, TÜRK-İŞ’e Asgari Tespit Komisyonundan çekilmesi yönünde çağrı yaptı. Açıklama şöyle: Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi olarak öncelikle işçi sınıfının mücadelesine yıllardır TÜRK-İŞ olarak sunduğunuz katkılarınızdan dolayı konfederasyonunuz aracılığı ile tüm üyelerinizin emeğine sağlık diyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Bilindiği üzere TÜRK-İŞ olarak Asgari ücret Tespit Komisyonunda yıllardır işçi temsilcileri sıfatıyla […]
Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi, TÜRK-İŞ’e Asgari Tespit Komisyonundan çekilmesi yönünde çağrı yaptı. Açıklama şöyle:
Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi olarak öncelikle işçi sınıfının mücadelesine yıllardır TÜRK-İŞ olarak sunduğunuz katkılarınızdan dolayı konfederasyonunuz aracılığı ile tüm üyelerinizin emeğine sağlık diyor ve çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
Bilindiği üzere TÜRK-İŞ olarak Asgari ücret Tespit Komisyonunda yıllardır işçi temsilcileri sıfatıyla bulunmakta ve maalesef ki haklı bulduğumuz karşı oy gerekçelerine rağmen komisyonun kararında hiçbir zaman bir değişikliği sağlayamamaktasınız. Bugün başlayan komisyon görüşmelerinden çekilmenizi istememizin temel sebeplerinden biride bu şartlarda bu yılda değişebilecek bir şeyin olmayışıdır. Elbette bu sadece TÜRK-İŞ ‘in sorunu değil işçi sınıfı ve işçi sınıfının öz örgütlüğünü ifade eden tüm sendikal hareketlerin ortak sorunudur. Fiili mücadele hattında oluşan kırılmaların sonuçları, masa başında yapılan çalışma yaşamındaki temel haklarımızın tartışıldığı toplantılarda, sözümüzün geçmemesine başka bir deyişle hükmümüzün olmamasına kadar gitmektedir. Özellikle de bu durum kendisini Asgari Ücret Tespit Komisyonunu oluşumunda, karar alış yönteminde hissettirmektedir.
Örneğin komisyonun içinde TÜRK-İŞ olarak verdiğiniz karşı oy gerekçelerinizde; asgari ücret tespitinde, işçilerin ailesiyle birlikte değerlendirilmesi gereğini dikkate almayan yaklaşımın hatalı olduğunu, ülkemizdeki işçi ailelerinin çoğunda, bakıma muhtaç yaşlılar ile küçük yaştaki çocukların bulunduğu ve çok sayıdaki işçinin ücreti, iktisaden faal olmayan bu nüfus tarafından paylaşıldığını, diğer bir ifadeyle, ülkemizde aile bağımlılığının, sosyolojik bir olgu olduğuna yer vermiştiniz. Bu bakımdan, asgari ücretin tespitinde, sadece işçinin göz önünde bulundurulması ülke gerçeklerine aykırı düşmektedir demektesiniz. Bu durum bizim açımızdan da böyledir ve kendisini işçi sınıfından tarafa mücadele eden olarak tanımlayan bizler de asgari ücretin aile, yani bakmakla yükümlü olunan kişilerin ihtiyaçlarının birlikte gözetilerek tespit edilmesi gerektiğini vurguluyoruz. Ve bunun önünde mevzuatta yer alan tüm engellerin kaldırılması gerektiğini savunuyoruz. Avrupa Sosyal Şartının ikinci bölümünün dördüncü maddesinde düzenlenen adil bir ücret hakkının birinci fıkrası yani “çalışanların kendilerine ve ailelerine iyi bir yaşam düzeyi sağlayacak ücret hakkına sahip olduklarını tanımayı taahhüt eder” ifadesi aslında çalışanlar için öngörülmüş asgari ücretin tespitinin hangi kriterlere göre belirleneceğini net bir biçimde saptar. Ancak Avrupa Sosyal Şartı onaylanırken söz konusu hükme çekince konuldu. Bu çekincelerinin kaldırılması ve birçok yasada amaç olarak öngörülen adil ücretin, yasanın ruhuna işlemeden söz düzeyinde bırakılmasına karşı adil ücret ile çalışma hakkı için mücadele etmek ve bunun için kampanyalar örgütlemek gerekmektedir. İşçi sınıfının kazanımlarının yoğun olarak gasp edildiği bu süreç, emekten yana olduğunu söyleyen herkesimin ortak ve samimi mücadelesini gerekli kılar. Bu mücadelenin de örgütlenebileceği asıl eksenin sendikalar olduğu ortadadır.
Aynı şekilde ücretlerin asgari sınırının belirlenmesinin temelinde, iş sözleşmesi ile çalışan ve iş yasasının kapsamında olan veya olmayan, her türlü işçinin ekonomik ve sosyal durumlarının düzenlenmesi gereği bulunmaktadır. Ücret geliri elde edenler toplumun büyük bir çoğunluğunu oluşturmaktadır. Ancak asgari ücret, üretim faktörü olarak emeğin karşılığı olmanın ötesinde, insanın yaşaması, varlığını sürdürmesi, insan onurunun gerektirdiği yaşama düzeyini sağlaması gereken gelirdir. Temel insan haklarının güvencesi altında bir “sosyal hak” niteliğinde kabul edilen asgari ücret, sosyal açıdan taşıdığı anlam ve önem göz önünde bulundurularak, belirlenmesi salt piyasa kurallarına bırakılmayacak değerdedir. Yaygın işsizlik ortamında, belirlenen asgari ücretin altında çalışmaya hazır insanların bulunması ve çalıştırılması, çaresiz durumda olanların durumundan yararlanarak tek taraflı çalışma koşullarının dayatılması kabul edilemez bir davranıştır. Asgari ücretin “sosyal ücret” kavramına yaraşır, insanca yaşama düzeyini sağlayacak, gelir dağılımındaki adaletsizliği ve yoksulluğu bir ölçüde azaltacak, işsizliğin sürekli etkilediği işgücü arz ve talebi arasındaki dengesizlik nedeniyle çalışanların istismarını önleyecek düzeyde belirlenebilmesi asgari ücret belirleme çalışmalarının temeli olmalıdır. İşsizlik, ülkemizin ekonomik ve sosyal gündeminde ağırlıklı olarak yer alan yakıcı bir sorundur. Ülkede yeni yatırım ve iş imkanlarının önündeki engel, ücretler ve işgücü maliyeti değildir. Asgari ücret ise hiç değildir. Merkez Bankası İktisadi Yönelim Anketi’nin sonucuna göre; yatırım harcamalarını kısıtlayan faktörler arasında işgücü maliyeti, neredeyse ihmal edilir orandadır. Asgari Ücret Yönetmeliği, asgari ücreti “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret” biçiminde tanımlamaktadır. Ancak bu tanımlama Avrupa Sosyal Şartın tanımladığı “adil ücret alma hakkının” ancak işçi ve ailesinin insanca ve onurlu bir yaşam için alması gerektiği ücret belirlenerek sağlanabileceği ilkesi karşısında çok yetersizdir. Aslında bu biçimiyle düzenlemenin özü yitirilmiştir. Bu aşamaya kadar aslında asgari ücretin tespitinin hangi anlayışla yapılması gerektiği hususunun TÜRK-İŞ ve DİSK açısından benzer olduğu görülür. Bu benzerliği tespit edilen açlık sınırı-yoksulluk sınırı karşılaştırmalarında da görürüz.Bu nedenle de DİSK’in 27.10.2006 tarihinde TÜRK-İŞ’ yaptığı Asgari Ücret Tespit Komisyonundan çekilmesi yönündeki çağrısı yerindedir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonunda devletin ve işverenlerin 10 oyu karşısında yıllardır görüşmelerin sonunda masadan ayrılmadan TÜRK-İŞ olarak işçi temsilcileri adına 5 oyunuzla aynı muhalefet şerhlerini koydunuz. Çağrımızın başından bu yanadır aslında yinelediğimiz durum tamda burada kendisini gösteriyor. Şu ana kadar karşı oy gerekçelerinizin içerdiği esaslarla ilgili değerlendirmelerimize yer verdik. Sizlerinde aslında neredeyse her yıl değişmeden Asgari Ücret Tespit Komisyonu Kararında yerini alan değerlendirmelerinize baktığımızda ;
• Çalışanlar, ya işsiz kalmak ya da düşük ücrete razı olmak ikilemi ile karşı karşıya bırakılmaktadır.
• İşçi kesimi temsilcileri olarak Komisyon çalışmalarında asgari ücretin;
• İşçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını mümkün kılacak, insanlık onuruyla bağdaşacak bir düzeyde;
• Belirlenen tutarın işçinin eline net geçecek biçimde;
• Ulusal düzeyde, sanayi/tarım ve yaş, cinsiyet ayırımı yapılmadan;
• İşçinin satın alma gücünün ileriye dönük olarak korunabilmesi için gerekli bir iyileştirmenin ayrıca ilave edilerek;
• Adil gelir dağılımını sağlamaya yönelik olarak refahtan pay içerecek;
Biçimde hesaplanması gereğini savunduk, savunmaya devam ediyoruz dediniz.
Ancak orada bulunma amacınızı yerine getirmenizin olanaklarının bulunmadığı, yazının bütünlüğü içinde bahsettiğimiz çalışma yaşamına
hakim tüm meselelerimizin ve komisyonun oluşum ve karar alış mekanizması, komisyonda beşer kişilik üçlü temsileyetin ikili birleşmesi ile yani sizin beş kişilik muhalefetinize karşın on kişi ile her türlü kararın alınabiliyor olduğu bir durumdayken komisyonun kararlarına meşruluk kazandırmak dışında orada maalesef başka gerçekliklerin karşılık bulamadığı ortadadır. Ve bu şartlardaki görüşmelerden sonra sizler görüşmelerin değerlendirmesini yapar ve kamuoyuna şöyle bir açıklamada;
“Savunduğumuz bu görüşlerin büyük bir bölümü Komisyon çalışmalarında dikkate alınmamıştır. Bunun sonucu, belirlenen asgari ücret düzeyi yetersiz ve ülkenin bugünkü koşullarında “insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi” sağlamaktan uzak kalmıştır.
Asgari ücretin belirlenmesi çalışmalarında Komisyon iradesi belirleyici olmamıştır. Bir başka ifadesiyle, Hükümet tarafından önceden belirlenmiş asgari ücret düzeyi ilan edilmiştir.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun işveren-hükümet kesimi temsilcilerinin oy çoğunluğuyla belirlenen asgari ücrete, gerek miktar ve gerek belirleme yöntemi açısından katılmadığımızdan, işçi kesimi olarak muhalif kalıyoruz.”
…demekten başka bir sonuca varamamış olursunuz.
Tüm samimiyetimizle elimizden geldiğince ,sözümüzün yettiğince düşüncelerimizi sizinle paylaşarak TÜRK-İŞ olarak Asgari Ücret Tespit Komisyonunun görüşmelerinden gerektiği yönündeki görüşümüzü size bildiririz. Çalışmalarınızda başarılar dileriz.
Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi