Bilindiği gibi Türkiye Şeker Fabrikalarına ait en ucuz şekeri üreten güzide üç fabrikası, Bor, Ereğli ve Ilgın, AKP hükümetinin çabaları ile özelleştirme programına alınmıştır. Özelleştirme programına alınması demek bu üç fabrikasının kağıt üzerinde kurulu bulunan Sümer Holding’e devredilmesi anlamına gelmektedir. Yani bu üç fabrika Türk Şekersizleştirilmiştir. Her işin üstesinden gelmek için kurulan Sümer Holding, şimdi […]
Bilindiği gibi Türkiye Şeker Fabrikalarına ait en ucuz şekeri üreten güzide üç fabrikası, Bor, Ereğli ve Ilgın, AKP hükümetinin çabaları ile özelleştirme programına alınmıştır. Özelleştirme programına alınması demek bu üç fabrikasının kağıt üzerinde kurulu bulunan Sümer Holding’e devredilmesi anlamına gelmektedir. Yani bu üç fabrika Türk Şekersizleştirilmiştir.
Her işin üstesinden gelmek için kurulan Sümer Holding, şimdi özelleştirmede son istasyon olarak görev yapmakta, ve uzmanlık söz konusu olmadan şeker üretim işine de bu üç fabrikada yürütmektedir. Zira bu düşünülmemiş bir gelişmenin sonucudur. Şöyle ki, bu fabrikaların özelleştirilmesi kısa zamanda kotarılacak ve sessiz sedasız bu fabrikalar satılacaktı. Böylece yeni kampanya döneminde, bu fabrikalar yeni sahiplerinin yönetiminde olacaklardı. Fakat, böyle olmadı.
Örgütsel bir karşı duruşun yokluğuna rağmen, tabandan organize olan karşı duruşlar, tüm şeker fabrikalarına yayılmaya başlayınca, ve bu sürecin bir parçası olarak işçi ve çiftçiler hükümete karşı söylem geliştirmeye başlayınca, hükümet “özelleştirme programına almak özelleştirme demek değildir” fetvası ile alel acele özelleştirme sürecini ertelemeye başladı. Zira önlerinde bir seçim olduğu için, bu aşamada arkalarında böyle bir enkaz bırakamazlardı. Sonuçta bu üç fabrika, yerel gayretler yüzünden zora giren hükümet tarafından es geçilerek, Sümer Holding’in kucağında kaldı.
Bu aşamada sorunların kar topağı gibi büyüdüğüne şahit oluyoruz. Şeker üretme konusunda tecrübe ve bilgisi ve elemanı olmayan Sümer Holding, kasasında üç kuruş olmaksızın şeker patronluğu yapmaya başlamak zorunda kalmıştır. Henüz sürecin başında olunmasına rağmen, karşılaşılan zorluklar işçiler üzerinde olumsuz baskılar yaratmaya başlamıştır. Kampanya başlangıcından bu yana, işçiler düzenli olarak avanslarını ve ikramiyelerini alamamaktadırlar. Ödemelerde sürekli yaşanan gecikmelerden kimsenin sorumluluk üstlenmemesi ve topu bir yerlere atması da beklenebilir. Ama asıl sorumlu, yanlış politikalar uygulayan hükümettedir.
Bu fabrikaların işletilebilmesi için gerekli olan günlük kaynağın dahi, Sümer Holding’in kasasında olmadığı tahmin edilmesi zor bir durum değildir. Zira bu devasa kuruluşlar kolayına dönecek türden sanayiler değildir. Günlük trilyonlara varan bütçe gerekmektedir. En son Bayram öncesinde ikramiyelerin ödenmesi için “Bakanlar Kurulu Kararı alındı” diyen hükümete ilk olumsuzlama Sümer Holding’den gelmiş, ve ikramiye ödemeleri gecikmeli yapılmıştır. Karar
almanın çok kolay olduğu bir ülkede, kararın yerine getirilmesinde hukuki sorumluluğun olmayışı ve “para yok ne yapalım” diye bir cevapla hiçbir yaptırım ve cezai uygulama görmeksizin, mağdurun haklarının korunmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Beş gün geç ödenen avanslarda trilyonların hesabını yapan ve gecikmenin mağdurlarını savunan kimsenin olmayışı, bu düzensizliği masa başında rahatlatıyor olabilir. Ama pratik hayatta durum böyle değildir.
Hayatlarını gelecek avans ve ikramiyeler üzerinde kuran işçi ve çiftçilerin günlük hayatlarında bu gecikmelerin bedeli kolay yenilir yutulur bir şey değildir. “Şerefsizlik etme kardeşim, öderim dedin…bak bir hafta geçti…” diye bağıran alacaklı, kısa alanda paslaşarak hayatını kazanan işçiye “…başlatma devletinden… tanımam… seni bilirim” diye bağırdığında, işçi Türk Şekerli olmanın ne anlama geldiğini daha iyi kavramaktadır. Zira verilmiş sözler, günlük hayatta şeref meselesi haline çok kolay gelebilmektedir.
Bor, Ereğli ve Ilgın’daki işçiler artık Türk Şekersiz ve Türk İşsizdirler. Bunun ne anlama geldiğini yaşayan bilir. Fakat unutmamak gerekir: Beterin beteri vardır ve bu Türk Şeker işçisine ve çiftçisine kader tayin edilmiştir. Bugün yarın kader günü gelecektir. El yapımı kader, ya işçi ve çiftçiyi sona getirecek veya işçi ve çiftçiler kendi kaderlerini tayin için kımıldayacaklardır.