Türkiye Sınıf Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenecek “Türkiye İşçi Sınıfı ve Emek Hareketi Küreselleşiyor mu?” başlıklı sempozyumun çağrı metni yayınlandı. Çağrı 1990’lardan itibaren belirgin hale gelen kapitalizmin küresel dinamikleri her alanda olduğu gibi işçi sınıfının yapısı ve işçi hareketinin durumunda da köklü değişimler yaratmaktadır. Ancak bu sürecin genel ve dolaylı iktisadi-sosyal etkilerinin ötesinde son dönemlerde tanık […]
Türkiye Sınıf Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenecek “Türkiye İşçi Sınıfı ve Emek Hareketi Küreselleşiyor mu?” başlıklı sempozyumun çağrı metni yayınlandı.
Çağrı
1990’lardan itibaren belirgin hale gelen kapitalizmin küresel dinamikleri her alanda olduğu gibi işçi sınıfının yapısı ve işçi hareketinin durumunda da köklü değişimler yaratmaktadır. Ancak bu sürecin genel ve dolaylı iktisadi-sosyal etkilerinin ötesinde son dönemlerde tanık olunan şey emek piyasalarının, dolayısıyla işçi sınıflarının sosyal yapılarının ve emek hareketlerinin nitelik ve kapsamlarının doğrudan uluslar arası/çok uluslu/ulusötesi karakter kazanmalarıdır. Dünyada giderek olağanüstü bir hacme ulaşan emeğin yasal ve yasadışı göçü, gelişkin kapitalist toplumlarda oluşmuş ve oluşmakta olan göçmen toplulukları, ulusötesi şirketlerin çeşitli ülkelerdeki işyerleri arasında dolaşan işgücü vb. bu sürecin belirgin görüntüleridir. Bu bağlamda, “Küresel bir emek piyasası oluşuyor mu ? Uluslar arası emek göçü sınıf mücadelesinin yeni bir formu mu ? Kapitalist metropollerdeki göçmen hareketleri sınıf hareketinin öncü gücü olabilir mi ? Küresel düzeyde bir emek hareketinin imkânları oluşmuş mudur ve uluslar arası sendikal oluşumlar böyle bir hareketi yaratabilir mi ? Çeşitli uluslar arası kuruluşlara katılım ve sözleşmelerine maddeler eklenerek küresel çalışma standartları uygulanması sağlanabilir mi ?” gibi sorular ortaya atılmakta, tartışılmakta ve yanıtlar aranmaktadır.
İçinde yaşadığımız dönemde sermayenin küresel düzeyde neredeyse sınırsız bir hareketliğe ulaştığı, emeğinse büyük ölçüde ulusal sınırlar içinde hapsolduğu genel bir doğru olmakla birlikte bunun dünya emekçileri tarafından pasif şekilde kabullenilmiş bir durum olduğu da söylenemez. Göç ederek ya da çeşitli düzeylerde uluslar arası örgütlenmelere katılarak ya da onları kullanarak durumlarını değiştirme yönünde çaba göstermektedirler. Öncelikle de dünyada emekçiler yaşadıkları bu süreçle yeni bir bilinç oluşturmaktadırlar.
Özellikle son on yıldır çeşitli kanallardan bu dinamiklerin giderek daha çok etkisine giren Türkiye’de de sözü geçen alanlarda belirginleşen eğilimler olduğu gözlenmektedir. Bunlar başlıca :
– Türkiye’de işçi sınıfının sosyal bileşimi içinde giderek belirgin bir yer kazanan -yasal izinli ya da kaçak çalışan- yabancı kökenli emekçilerin sayısal artışı ve genel olarak Türkiye’nin uluslar arası emek göçü konusunda artan önemidir. Örneğin, emniyet kayıtlarına göre 2000-2003 yılları arasında Türkiye’de üçyüzbin yabancı kaçak işçi yakalanmıştır.
– Türkiye’de emekçilerin çalışma deneyimleri, koşulları ve içinde -emek süreçleri, yönetim modelleri, istihdam esnekliği vb.- küresel dinamiklerin doğrudan veya dolaylı sonuçlarının – özellikle de bazı sektörlerde – giderek daha belirleyici hale gelmesi. Bugün ülkedeki pek çok beyaz eşya, otomotiv vs fabrikasında işçiler bağlı bulundukları şirketin diğer ülkelerdeki fabrikalarıyla aralarındaki sipariş rekabetini yakından izliyorlar ve çalışma koşulları büyük ölçüde bunun üzerinden şekilleniyor.
– Türkiye’de sendikal örgütlenmelerin hem uluslar arası sendikal örgütlenmelerle hem de uluslar arası kampanyalar, çokuluslu şirket konseyleri, ILO, AB kurumları vb. ile ilişkilerinin ve bunlardan yararlanma kapasitelerinin artması, öte yandan küresel düzeyde özellikle taşeron zincirlerinde yer alan işyerlerindeki çalışma standartlarının denetlenmesi için oluşturulan oluşumların veya özel şirketlerin ülkede yoğunlaşan faaliyetleri artmaktadır. Yakın zamanda birçok işyerindeki örgütlenme çalışmaları başarısızlıkla sonuçlanan sendikanın yöneticileri kendilerini ILO ofisi önünde zincire vurma eylemi yaptılar. Kimi örgütlenmeler ise ilgili işkolundaki uluslar arası federasyonun devreye girmesiyle başarıldı. Çok sayıda uzman bugün küresel üretim zinciri içinde yer alan çeşitli fabrikaları, uluslararası denetim firmaları adına denetlemektedirler.
Sempozyumda aşağıdaki başlıklarda belirtilen konulara dair gerçekleştirilmiş alan araştırmalarının yanısıra sözkonusu eğilimleri genel planda değerlendiren, yorumlayan sunumlar, karşılaştırmalı çalışmalar da yer alabilecektir:
1- Türkiyeli emekçilerin uluslar arası çalışma deneyimleriyle ilgili araştırmalar
2- Yabancı kökenli emekçilerin Türkiye’deki çalışma deneyimleri ve yabancı kaçak işgücü üzerine araştırmalar,
3- Türkiye’de sendikal yapıların uluslar arası sendikal oluşumlarla ilişkileri, katılımları ve mücadelelerinde bu ilişkilerden yararlanma deneyimlerine dair çalışmalar,
4- Uluslar arası denetim organizasyonlarının Türkiye’deki faaliyetlerinin düzeyi, kapsamı ve niteliğine dair çalışmalar,
5- Çokuluslu şirketlerde çalışan emekçilerin çalışma ve sendikal etkinlik deneyimlerine ilişkin araştırmalar
Birinci ve İkinci Sempozyumumuzda emek çalışmaları alanında yapılmış saha çalışmaları sonuçları yer almıştı. Bu tür çalışmaların özel bir önemi olduğunu düşünerek her yıl sempozyum konusu ne olursa olsun, bir oturum, yeni yapılmış olan ve henüz sunulma olanağı bulamamış saha araştırmalarına ayrılmaktadır. Bu geleneğimiz 3.Sempozyumda da devam edecektir.
Sempozyum Nisan 2007 tarihinde İstanbul’da düzenlenecektir. Sempozyuma bildiri sunmak isteyenlerin 31 Aralık 2006 tarihine kadar en az 400 kelimelik bildiri özetlerini ve iletişim bilgilerini içeren kısa özgeçmişlerini [email protected], [email protected] e-posta adresine Word dosyası olarak göndermeleri gerekmektedir.
Sempozyum bildirileri, daha önceki her iki sempozyum gibi kitaplaştırılacaktır. Bildiri sunmayı taahhüt eden bildiri sahiplerinin sundukları bildiriyi, sempozyum kitabı yayına girinceye kadar herhangi bir yayın organında yayınlamamayı da taahhüt etmiş sayılmaktadırlar.
*Sempozyum Danışma Kurulu bildirilerin sempozyumda sunulup sunulamayacağı konusunda gerekirse bildiri sahiplerinden 31 Ocak 2007 tarihine kadar ek metinler isteyebilir.