İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi bugün yaptığı basın açıklamasıyla Adalet Bakanı’nı ölüm oruçları ve tecrit konusunda duyarlı davranmaya davet etti. 27 Ekim 2006- Saat 13.00’te Galatasaray Postanesi önünde bir araya gelen insan hakları savunucuları adına basın açıklmamasını okuyan Şube Başkanı Hürriyet Şener, Behiç Aşçı, Sevgi Saymaz ve Gülcan Görüroğlu’nun ölüm orucu eylemi nedeniyle ölüm sınırına […]
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi bugün yaptığı basın açıklamasıyla Adalet Bakanı’nı ölüm oruçları ve tecrit konusunda duyarlı davranmaya davet etti.
27 Ekim 2006- Saat 13.00’te Galatasaray Postanesi önünde bir araya gelen insan hakları savunucuları adına basın açıklmamasını okuyan Şube Başkanı Hürriyet Şener, Behiç Aşçı, Sevgi Saymaz ve Gülcan Görüroğlu’nun ölüm orucu eylemi nedeniyle ölüm sınırına yaklaştığını ifade ederek Adalet Bakanı’nı sivil toplum kuruluşları ile diyolag kurmaya davet etti.
İnsan Hakları Derneği istanbul Şubesi Başkanı Hürriyet Şener’in hazırlanan basın açıklamasını okumasının ardından Aadalet Bakanı Cemil Çiçek’e bir mektup yollandı.
Adalet Bakanı Cemil Çiçek’e yollanan mektup aşağıda :
F Tipi Tecrit Öldürmeye Devam Ediyor Hâlâ !
Sayın Cemil Çiçek
T.C Adalet Bakanı-Ankara
Sayın Cemil Çiçek; İnsan Hakları Savunucuları olarak, tecridin neden olduğu insan hakları ihlalleri ile ilgili, sizlere sayısız mektuplar gönderdik, çağrılarda bulunduk. Ama maalesef, çağrılarımıza bugüne dek, olumlu bir yanıt alamadık. F Tipi Ceza evleri’nde ve dolayısıyla tecrit yönteminde ısrar edilmesinin, insan hakları ihlallerinde yoğunlaşmasına neden olacağı doğrultusunda, sizleri defalarca uyardık.
Takdir edeceğiniz gibi, cezaevlerindeki baskı politikalarındaki ısrar, toplumsal barışla, ona zarar vermesiyle, doğrudan ilintilidir aslında.
Bizlerin en büyük düşünün “cezaevlerinin olmadığı bir dünya yaratmak ve onu yaşatmak” olduğu, tabii ki inkâr edilemez. Ancak sosyal adaletsizliğin hâkim olduğu dünyamız ve bu dünyanın bir parçası olan ülkemiz de, tabii olarak, kendi payına düşeni yaşıyor maalesef.
Hangi ülkede olursa olsun; mahpuslar açısından, baskı ve tecridin olmadığı cezaevleri yaratmak, o ülke adalet kurumlarının yegâne varlık nedenleridir. Yoksa o devlet yöneticilerinin: “Sosyal ve Hukuk Devletiyiz” diye bir şiar kullandıklarında, bunların ulusal ve uluslararası platformlarda, inandırıcı olma şansları tükenir.
Hukuk devletlerinde cezalandırma sadece mahkemeler aracılığıyla yapılmaktadır. Hâlbuki ülkemiz, cezaevleri koşullarının ağırlaştırılması, tecrit ve işkence gibi yöntemlerle, mahkûmlara ikinci bir ceza verilmektedir. İşte bu “ikinci ceza” insan haklarına aykırıdır ve bizim çabamız da, bu tür uygulamaların son bulması yönündedir.
F Tipi Cezaevleri, gündeme girdiği andan bu yana, ülkemizde 122 insanımız yaşamını yitirdi; 600’ü aşkın mahpus da ölüm oruçları ve cezaevlerine yönelik operasyonlarda, hayatlarını tek başına sürdüremeyecek kadar ağır bir şekilde sakatlandı.
Ve F Tipi cezaevi modelinde ısrar devam ediyor hâlâ!
Bu ısrarı protesto için bugün Uşak Kapalı Cezaevinde Sevgi Saymaz, Adana’daki evinde Gülcan Görüroğlu İstanbul’da ise avukat Behiç Aşçı ölüm orucundalar. Eylemleri ölüm sınırına yaklaşmış durumda.
Yapılan talepler oldukça net: F Tipi Kapalı cezaevlerindeki, her türlü tecridin ve son bulması! Üstelik bu talep, İşkenceyi Önleme Komitesi tarafından da dile getirilmiştir.
Sayın Bakan, Demokratik toplumlarda cezaevleri gibi önemli sorunlarda sivil toplumun görüşlerine de önem verilmektedir. Sizleri, bu toplumu TOPLUM yapan, aydın, sanatçı, sivil toplum örgütleri ve insan hakları savunucuları ile diyalog kurmaya ve ölümleri durdurmak için daha fazla çaba göstermeye davet ediyoruz.
Ölümleri durdurmak için diyalog önemli bir adımdır. Aksi takdirde her ölümden ve cezaevlerinde yaşanacak her tür insan hakları ihlalinin yegâna sorumlusu olacaksınız. 27/10/2006
Saygılarımızla
İnsan Hakları Derneği
İstanbul Şubesi