Metal işkolundaki en önemli toplu sözleşme süreci Ağustos ayı ortalarında başladı. Bu yazımızda bu sürecin ilk bölümünün bir özetini verecek ve bir öneri getireceğiz. Ana hatlarıyla metal grup sözleşmesi İşveren cephesinde tek sendika var; MESS. İşçi cephesinde ise üç sendika var: Türk-İş’e bağlı Türk Metal, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş ve Hak-İş’e bağlı Çelik-İş. Bir önceki […]
Metal işkolundaki en önemli toplu sözleşme süreci Ağustos ayı ortalarında başladı. Bu yazımızda bu sürecin ilk bölümünün bir özetini verecek ve bir öneri getireceğiz.
Ana hatlarıyla metal grup sözleşmesi
İşveren cephesinde tek sendika var; MESS. İşçi cephesinde ise üç sendika var: Türk-İş’e bağlı Türk Metal, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş ve Hak-İş’e bağlı Çelik-İş.
Bir önceki dönem (2004-2006) grup toplu sözleşmeleri 206 işyerinde çalışan yaklaşık 100 bin işçiyi kapsamıştı.
Bu dönem MESS üyesi 222 işyerinde çalışan toplam 165 bin işçinin toplu sözleşmeden yararlanacağı belirtiliyor.
Sözleşme kapsamındaki işyerlerinde en fazla üyeye sahip olan sendika Türk Metal. Türk Metal, 178 işyerindeki yaklaşık 106 bin üyesi adına sözleşmeye oturuyor. Dolayısıyla yine en çok üyeye sahip sendika olarak görüşmelerde ön sırada yer alacak.
Birleşik Metal-İş Sendikası ise 35 işyerindeki 11 bin üyesi adına görüşmelere katılıyor. Grup sözleşmelerinde son sırada ise Çelik-İş Sendikası geliyor, 9 işyerindeki 4 bin üyesi için sözleşme imzalamaya hazırlanıyor.
Sözleşme görüşmelerinin yasal süresi doluyor. İlk görüşme 11 Ağustos’ta başladı ve yasanın öngördüğü 60 günlük sürenin de sonuna gelindi.
Geçmiş yıllara oranla oldukça sessiz ve sakin bir dönemin ardından “dananın kuyruğu”nun kopacağı döneme girildi.
Gelinen durumun analizini yapmadan önce, bu aşamaya nasıl gelindiğini bir hatırlayalım. Taraflar neler demiş, nasıl bir tutum almış görelim:
İşverenlerin durumu:
İşçilerin bizim için çalıştıkları bedava süre arttı, rekabet için bu korunmalı!
MESS Başkanı Tuğrul Kudatgobilik, konuya ilişkin olarak yöneltilen sorulara net yanıt vermekten kaçınmakla birlikte ilgililerin alması için ipuçları da bırakmıyor değil.
Star gazetesinde yer alan demecinde aslında bilinen mantığın sürdüğünü gösteren önemli işaretler var.
Kudatgobilik, sanayicinin düşen döviz kuruna karşın ihracatını arttırdığını belirterek, bunda işçi verimliliğindeki artışın önemine değiniyor. Son derece yalın biçimde işçiler “aynı süre içinde daha fazla ürettiler, bizim için bedava çalıştıkları süre uzadı, böylece rekabet edebilir durumdayız” diyor.
Bu sözleri ayrıca yorumlamaya gerek kalmıyor. Ücret artışları konusundaki soruya verilen yanıt ise sözleşmeler açısından kilit önem taşıyor: “ekonominin kendine has kaideleri var. Bu rekabet koşullarını göz önüne almamız gerekir.”
MESS Başkanı, işçilerin sermaye için çalıştıkları süre arttığı için rekabet edebiliyoruz, bunu sürdürmeliyiz demeye getiriyor. Mevcut durumun herkes için memnuniyet verici olduğunu, yani değiştirilmesi için bir neden bulunmadığını ima etmekten kaçınmıyor.
MESS grup toplu sözleşmelerinin gelişimiyle ilgili olarak kendi içinde de değerlendirmeleri yaptı. İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa’da yapılan toplantılarda, MESS yönetiminin üyelerine verdiği mesajlar da yukarıdaki yaklaşımları destekleyen nitelikte.
Temel tezleri işgücü maliyetlerinin yüksekliği ve bunun rekabet gücü üzerinde olumsuz etkisi olduğuna dayandırılıyor. Kudatgobilik, her toplantıda işgücü maliyetinde OECD ortalamasının yüzde 22 olduğunu, Türkiye’de ise bunun yüzde 43-46 oranına yaklaştığını belirtiyor.
İleri sürdüğü bir diğer görüş ise geçen yıl reel ücretlerin yüzde 7,6 oranında artığı, buna karşılık verimliliğin yüzde 16 oranında düştüğü şeklinde.
MESS’in bu çelişkili görüşlerinin, bizzat İstanbul Sanayi Odası Başkanı tarafından yapılan açıklamalarla çürütüldüğünü ise Birleşik Metal-İş Sendikası ortaya koydu.
Ancak sözleşmeler açısından Kudatgobilik çok net biçimde temel politikasını altını çizerek ortaya koyuyor; “rekabet edebilirliğin önünü kapayacak hiçbir düzenlemeyi kabul edemeyiz.”
Bu sözler hem ücretler açısından hem de çalışma koşulları bakımından MESS’in katı bir tutum içinde olacağının yeterince işaretini vermektedir.
İşçilerin durumu;
Ücretler eriyor, sömürü artıyor, bu koşullar değişmeli
Patronların patronu için durum bu merkezde, peki işçilerin durumu nedir?
Konuya ilişkin olarak, Birleşik Metal-İş Sendikası’nın bazı saptamaları var. Yaptıkları hesaplamalara göre işçilerin ortalama ücretleri, reel ücretleri, giydirilmiş ücretleri ciddi biçimde gerilemiş, sömürü oranı ise artmış.
Sayılarla bu özeti somutlaştırdığımızda;
1- 1994 yılında 100 olan işyeri ortalama ücretleri, 2006 Mayıs ayına gelindiğinde 83’e gerilemiştir.
2- Reel ücretler enflasyonun yüzde 30 altında kalmıştır.
3- 1994 yılında 100 olan çıplak ücret 2006’da 91’e gerilemişken, hesaplamayı giydirilmiş ücret bazında yaptığımızda, 2006 giydirilmiş ücreti 89’a düşmektedir.
4- 2005 yılında imalat sanayinde kişi başına verimlilik artışı yüzde 6,1 iken, reel ücret artışı yüzde 1 düzeyinde kalmıştır. Bu işçilerin esas yoksullaşmasıdır.
İşçilerin bu durumları nasıl değişecek sorusuna sendikaların önerileri farklılık gösteriyor.
1 Eylül 2006 tarihinden itibaren uygulamaya konulacak sözleşmelerin birinci altı aylık dönemi için Türk Metal, ücretlere yüzde 19, ikinci altı aylık dönemi için enflasyon oranı kadar artış istiyor. Sözleşmenin üçüncü altı aylık döneminde enflasyon oranına iki puan eklenmesini, son altı aylık dönemdeyse yine enflasyon oranı kadar artış yapılmasını istiyor.
Sosyal yardımlarla ilgili önerisinde; birinci yıl için yüzde 35, ikinci yıldaysa enflasyon oranının üzerine beş puan ekleniyor.
Birleşik Metal-İş ile Çelik-İş sendikaları öncelikle taban ücretlerde değişiklik talep ediyorlar. Böylece ücret dengesizliğinin giderilmesini ve artışların bundan sonra yapılmasını öneriyorlar.
Birleşik Metal-İş yayınladığı özel bir sayıda önerisini “Saat ücretleri 2,80.-YTL’nin altında olanların ücretinin bu düzeye çıkarılması ve bundan sonra ortalama olarak yüzde 8 artı 0,40 YTL zam yapılması” biçiminde formule ediyor. İşverenler bunu ilk altı ay için yüzde 20 olarak tercüme ediyorlar.
Çelik-İş’in ücret artışıyla ilgili yaklaşımı ise “ücret adaletsizliği var öncelikle bunun kaldırılması, ardından da yüzde 18 artış” talebi olarak ifade ediliyor.
Son ana kadar suskun kalmayı tercih eden MESS’in ise bu tekliflere karşı teklifinin yüzde 4.27, sosyal yardımlar için ise yüzde 9 olduğu ileri sürülüyor.
Sözleşme sürecinde sendikaların tutumu
Toplu sözleşme sürecinde MESS kağıt üzerinde üç sendika ile görüşme götürüyor. Ancak sözleşme aslında sadece biri ile imzalanıyor. Diğer iki sendikaya ise aynı sözleşmeye imza atmak kalıyor.
Bundan özel bir alınganlık çıkarmaya gerek yok. Ya da birilerinin kendi hesaplarına övünecekleri bir durum da yok.
Türk Metal açısından bakıldığında durum, işçilerin her sözleşme sonrasında yansıyan öfkeleri bir tarafa, kendilerinin büyüklüğü kanıtlanmış oluyor. Öbürleri kopyalara imza atanlar.
Boş bir böbürlenme, eğer Türk Metal sözleşmede taleplerini alabilseydi bu sözlerin bir anlamı olurdu. Geçen dönem yüzde 25 ile masaya oturan ve geri adım atmayacağını söyleyen Türk Metal, yüzde 12’ye evet dedi.
Türk Metal’in sözleşmeyi önce imzalaması aslında işveren ile bu sendika arasındaki bir biçimsel uzlaşma. Hem MESS, hem de Türk Metal bakımından işçiler üzerinde psikolojik üst