Bugün dünya öğretmenler günü ancak öğretmenler bugünü kutlayamıyor. Çünkü hem eğitim sistemi, hem de eğitim emekçilerinin ekonomik-sosyal durumları içler acısı durumda. Bu durumda eğitimciler bugünü eylemlerle geçiriyor. Ordu Eğitim-Sen Ordu Şubesi, Dünya Öğretmenler Günü’nü, tadilat ve onarımda olduğu için hala derslerin başlamadığı Turnasuyu Yatılı Bölge İlköğretim Okulu önünde bir eylem yaparak kutladı. Okul önünde bir […]
Bugün dünya öğretmenler günü ancak öğretmenler bugünü kutlayamıyor. Çünkü hem eğitim sistemi, hem de eğitim emekçilerinin ekonomik-sosyal durumları içler acısı durumda. Bu durumda eğitimciler bugünü eylemlerle geçiriyor.
Ordu
Eğitim-Sen Ordu Şubesi, Dünya Öğretmenler Günü’nü, tadilat ve onarımda olduğu için hala derslerin başlamadığı Turnasuyu Yatılı Bölge İlköğretim Okulu önünde bir eylem yaparak kutladı.
Okul önünde bir basın açıklaması gerçekleştiren öğretmenler, hala derslerin başlamaması, öğretmen ve öğrencilerin mağdur edilmesini protesto ettiler.
Eğitim Sen Ordu Şube Başkanı Kemal Sarı yaptığı açıklamada “Eğitim emekçisi olan bizlerin bu anlamlı günde kendimizi değil, eğitimi düşünmemiz bundandır. Ancak yöneticilerimizin, dar gelirli ve eğitime muhtaç olan öğrencilerimizi düşündüğünü sanmıyoruz. Düşünselerdi manzara böyle olmazdı” dedi.
Eğitimin özelleştirildiğini ve paralı hale getirildiğini belirten Sarı, “Türkiye’de eğitimin özelleştirilmesi, paralı hale getirilmesi girişimleri 1980’li yılların ikinci yarısında başlamış, AKP hükümeti döneminde ise büyük bir ivme kazanmıştır. Eğitim harcamaların önemli bir bölümünün velilerin sırtına yıkılması çabaları eğitimi, katkı payı, kayıt parası, bağış, harç ve benzeri kalemlerle tamamen paralı hale getirmiştir. Bu durumun en çok sıkıntısını çekenler, işsizliğin ve yoksulluğun kıskacında olan veliler, öğrenciler ve öğretmenlerdir. Bu nedenle 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü, 2006 yılında bir kez daha nitelikli, kamusal, bilimsel ve laik eğitim mücadelesinin simgesi olacaktır” diye konuştu.
Okulun, hala tadilatta ve öğrenciler çevre ilçelerde ‘misafir öğrenci’ konumunda bulunuyorlar. Kimi öğrenciler de Turnasuyu İlköğretim Okulu’na gönderildi.
Sinop
Sinop Eğitim Sen üyesi eğitim emekçileri 5 Ekim Dünya Öğretmenler gününde Sinop Uğur Mumcu Meydanı’nda basın açıklaması yaptılar.
Basın açıklamasında 5 Ekim’in önemi, müfredat sistemindeki olumsuzluklar, eğitimde uzun süredir devam eden gerici kadrolaşma protesto edildi.
Öğretmenlerimiz 5 Ekim’i Yoksulluk Kıskacında Karşılıyor
Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer’in “Öğretmenlerimiz 5 Ekimi Yoksulluk Kıskacında Karşılıyor!” başlıklı basın toplantısı metni:
Eğitim ve bilim emekçileri, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü kutlamaya hazırlanıyor. Öğretmenlik mesleği açısından uluslararası genel kabullerin simgesi sayılan 5 Ekim’i, Türkiye’deki öğretmenler her gün biraz daha zorlaşan ekonomik, demokratik ve mesleki sorunlarla karşılıyor. Bugün ulusal ve uluslararası alanda eğitim örgütleri ve sendikalar, “Nitelikli Eğitim İçin Nitelikli Öğretmen” anlayışını temel yaklaşım olarak benimsemişlerdir. Bu nedenle, eğitimin ve eğitim emekçilerinin niteliğini olumsuz yönde etkileyen bütün sorunların giderilmesi talebi, her yıl olduğu gibi bu yıl da 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nde yeniden öne çıkmaktadır.
Eğitim emekçileri, özlük hakları ile sosyal haklarını kullanma konusunda da büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Son dönemde Milli Eğitim Bakanlığı’nda artan siyasi kadrolaşmalar, sürgünler, keyfi atamalar ve eğitimi daha da gericileştiren uygulamalar yaşanan sorunları daha da arttırmıştır. Sorunların çözüm üretileceği yerde her yıl katlanarak büyümesi tüm eğitim emekçilerini olumsuz etkilemektedir. Öğretmenler yoksulluk sınırının altında, memur ve hizmetliler açlık sınırında maaş almaktadırlar. Hükümetin önümüzdeki yıl için verdiği sefalet zammı, bu yoksulluğu mutlak olarak arttıracak, diğer ülkelerde çalışan eğitim emekçileri ile aramızdaki sosyo-ekonomik uçurumu daha da büyüyecektir.
Türkiye’deki eğitim emekçilerinin tamamına yakını yoksulluğun kıskacında bir 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü daha karşılamaktadır. Eğitim Sen, son dönemde yoğunlaşan eğitimin paralı hale getirilmesi, siyasi kadrolaşma ve eğitimde özelleştirme girişimlerine karşı, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü bir mücadele günü olarak görmekte ve savunmaktadır. Sadece Türkiye ile Avrupa ülkelerinde çalışan öğretmenlerimizin aldıkları maaşları karşılaştırdığımızda, neden 5 Ekim’i bir mücadele günü olarak gördüğümüz daha iyi anlaşılabilir.
Sendikamız tarafından, bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde öğretmenlerin yıllık toplam çalışma saatleri, yıllık ücretleri ve saat başına aldıkları ücret ile ilgili olarak bir araştırma yapılmıştır. Verileri karşılaştırmalı olarak hesaplanan ülkeler; İspanya, Danimarka, Almanya, Macaristan, İrlanda, Portekiz, İsveç, Hollanda, Yunanistan ve Türkiye’dir.
Bahsi geçen 9 ülke arasında en yüksek çalışma saatlerine sahip olan ülke Türkiye’dir. İrlanda’da ise öğretmenlerin bir yıllık toplam çalışma saatleri sadece 915 saattir. İrlanda’yı sırasıyla 1425 saatle İspanya, 1526 saatle Portekiz, 1659 saatle Hollanda, 1680 saatle Danimarka, 1708 saatle Almanya, 1762 saatle Yunanistan, 1800 saatle İsveç izlemektedir.
En yüksek öğretmen maaşlarının verildiği ülke Almanya iken, en düşük öğretmen maaşı veren ülke yine Türkiye’dir. Buna göre OECD’nin 2002 yılı rakamlarıyla İspanya’da göreve yeni başlamış bir ilkokul öğretmeni yılda toplam 26.875 dolar gelir elde etmekte, Yunanistan’da aynı şartlarda bir öğretmen yılda toplam 20.086 dolar kazanmakta iken, bu rakam 2006 yılı Türkiye’sinde 6699 Dolar’da kalmaktadır.
Yine İspanya’da 15 yıldır ilköğretimde görev yapan bir eğitim emekçisinin yıllık toplam geliri 31.357, Yunanistan’da 24.668 dolar iken, Türkiye’de bu rakam sadece 7470 dolardır. Devlet liselerinde göreve yeni başlamış bir eğitim emekçisi 2002 yılında İspanya’da yılda toplam 31.345, Yunanistan’da 20.083 dolar alırken, Türkiye’de göreve yeni başlayan bir lise öğretmeni 2006 yılı rakamlarıyla 6834 dolar kazanmaktadır. 15 yıllık deneyimi olan bir devlet lisesi öğretmeninin ise İspanya’da 36.500, Yunanistan’da 24.686, Türkiye’de ise sadece 7629 dolar yıllık gelir elde ettiği görülmektedir. Türkiye ile AB üyesi çeşitli ülkelerdeki öğretmenlerin aldıkları maaşlar karşılaştırıldığında aradaki büyük maaş uçurumu rahatlıkla görülebilir. Türkiye’de eğitim emekçilerine ödenen düşük maaş oranları, aynı zamanda ülkemizde eğitime ve eğitim emekçilerine ne kadar önem ve değer verildiğinin göstergesidir.
Türkiye ile Avrupa ülkelerinde görev yapan öğretmenleri saat başı aldıkları ücret bazında karşılaştırdığımızda, aradaki fark daha da artmaktadır. OECD 2002 verilerine göre Türkiye ile benzer sosyo-ekonomik yapıya sahip olan ülkelerden İspanya’da ilköğretimde göreve yeni başlamış bir öğretmenin saat ücreti 18.9, Portekiz’de 12.8, Yunanistan’da 11.4 dolar iken, 2006 yılı Türkiye’sinde göreve yeni başlayan bir öğretmenin saat ücreti sadece 5,27 dolardır. İlköğretimde 15 yıllık hizmet vermiş bir öğretmense İspanya’da saat başına 22, Portekiz’de 19, Yunanistan’da 14, Türkiye’de ise sadece 5,50 dolar almaktadır. Benzeri bir dengesizliği devlet liselerinde çalışan öğretmenlerin durumları karşılaştırıldığında da görmek mümkündür. Buna göre; devlet liselerinde göreve yeni başlamış bir öğretmenin İspanya’da bir saatlik hizmetinin karşılığında eline geçen para 22, Portekiz’de 12.8, Yunanistan’da 11.4 dolar iken, bu rakam Türkiye’de sadece 5,40 dolardır. Aynı alanda 15 yıllık deneyimi bulunan bir öğretmen ise; İspanya’da hizmeti karşılığında saatte 25.5, Port
ekiz’de 19, Yunanistan’da 14, Türkiye’de ise saatte yalnızca 5,75 dolar kazanmaktadır. OECD’nin 2002 verileri ile Türkiye’nin 2006 verileri kıyaslandığında, arada dört yıl olmasına karşın, Türkiye ile diğer OECD ülkeleri arasındaki açık fark kapanacak gibi görünmemektedir.
Eğitim Emekçilerinin Yoksulluğu Sağlıklı Beslenmesini Engelliyor
Türkiye’de eğitim emekçileri yıllardır, ciddi ekonomik ve sosyal sorunlar ile yaşamaya çalışıyor. Sorunlara genel olarak bakıldığında, çözümler üretileceği yerde her yıl birikerek arttığı görülmektedir. Ekonomik açıdan çökertilen eğitim emekçileri geçinebilmek için ek iş yapmak zorunda bırakılmıştır. Eğitim emekçilerinin aldığı maaşla günlük besin ihtiyacını bile karşılamakta güçlük çekmektedir. Gün içinde alınması gereken besinler için yapılması gereken harcamayı kısa ve basit bir hesaplamayla ortaya çıkarmak mümkündür.
Türkiye’de dört kişilik bir ailenin temel gıda harcamalarının yanı sıra kira, ulaşım, yakacak, elektrik, su, haberleşme, giyim, eğitim, sağlık, iletişim, kültür gibi temel ihtiyaçlar için yapması gereken harcama dikkate alındığında yapılması gereken toplam harcama tutarı Eylül 2006 itibariyle 1.960 YTL’nin un üzerindedir. “Yoksulluk Sınırı” olarak tanımlanan bu tutar, insan onurunun gerektirdiği yaşama düzeyini karşılayacak asgari tutar olarak kabul edilmektedir. Yoksulluk sınırının 1.960 YTL’yi aştığı bir ülkede, ortalama 920 YTL alan bir öğretmen, sağlıklı beslenebilmek için maaşının 605 YTL’sini beslenme gideri olarak ayırmak durumundadır. Bu durumda kira, ulaşım, eğitim, sağlık, elektrik, su, haberleşme gibi diğer önemli giderler için geriye sadece 315 YTL kalmaktadır. Diğer zorunlu giderlerini karşılamak için beslenme harcamalarından kesen binlerce öğretmenin bugün içinde bulunduğu koşullarda sağlıklı beslenebilmesi ve görevini daha iyi yapması mümkün değildir.
Öğretmenler ev sahibi Olmak İçin 12.500 Saat; 1 Kilo Et için 1,5 Saat Çalışmak Zorunda
Eğitim sisteminin esas yükünü çeken, sistemin içinde bulunduğu sorunlar ve sıkıntılarla boğuşan öğretmenlerimiz, tam anlamıyla açlığın ve yoksulluğun kıskacınca yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Bir ülkenin öğretmenlerinin, eğitim emekçilerinin açlık ve yoksulluk çekmesi, o ülke için utanç verici bir durumdur. Eğitim emekçilerinin içinde bulundukları sıkıntılara rağmen görevlerini en iyi şekilde yerine getirme çabaları toplumun tüm kesimleri tarafından takdir edilmekte, ancak siyasi iktidarlar eğitimin sorunlarına olduğu gibi, eğitim emekçilerinin sorunlarına ve taleplerine kulaklarını kapamaktadır.
Eğitim Sen, öğretmenlerimizin bugünlere nasıl geldiğini göstermek üzere bir çalışma yapmıştır. Bu çalışma ve ortaya çıkan sonuçlar, gün geçtikçe açlık sınırına daha da yaklaşan öğretmenlerimizin içler acısı durumunu ortaya koymaktadır.
Bir öğretmen mevcut aylığı ile temel ihtiyaç maddelerini karşılayabilmesi neredeyse imkansızdır. Örneğin bir öğretmenin ev sahibi olması için başka hiç harcama yapmadan 12.500 saat, 2004 model ikinci el bir otomobil alabilmesi için, başka hiçbir harcama yapmadan 2.250 saat çalışması gerekmektedir. . Bir öğretmenin görevini daha iyi yerine getirebilmek amacıyla masaüstü bilgisayar alabilmesi için en az 161 saat çalışması gerekmektedir. Aynı öğretmenin no frost bir buzdolabı için 160 saat, çamaşır makinası için 108 saat çalışmak zorundadır. 1 kilo et için 1,5 saat, 1 kilo peynir ve 1 kilo yetin için yine en az 1’er saat çalışılması gerekmektedir. Bu durumda sofrasındaki bir dilim ekmeğin hesabını yaparak geçinen öğretmenimizin kendisini geliştirecek kitapları ve yayınları takip edebilmesi, sosyal ve kültürel aktivitelerde bulunabilmesi mümkün değildir
Bugün Türkiye’de öğretmenlere yoksulluk sınırının yarısından daha az ücret ödenmesi, diğer eğitim emekçilerinin açlık sınırında yaşamaya mahkum edilmesinin sorumluları, eğitimin ve eğitim emekçilerinin sorunlarına çözüm üretmek yerine, sürekli yeni sorunlar üretenlerdir. Yüz binlerce eğitim emekçisini açlığın ve yoksulluğun kıskacına alan, mesleğine karşı küstüren bu sisteme karşı, bilimsel, demokratik, nitelikli bir eğitim yaratmak için, tüm eğitim emekçilerini ekonomik ve sosyal açıdan doyuran bir alternatif yaratılmadığı sürece, yaşanan sorunların devam etmesi kaçınılmazdır. Öğretmenlerimize, hizmetli ve memurlara insanca yaşayabilecekleri, nitelikli hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşama koşulları yaratılmalı, bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük hakları insan onuruna yaraşır düzeye yükseltilmelidir.
Eğitim Sen, kamusal, nitelikli, parasız, bilimsel, demokratik ve laik eğitimin yaşam bulması için geçmişte nasıl mücadele etti ise, bugün ve gelecekte de bu haklı mücadelesini kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir.
Eğitim Sen olarak tüm öğretmenlerimizin, eğitim ve bilim emekçilerinin 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü kutluyor, onları daha iyi bir gelecek için onları sorunlarımız karşısında birlik olmaya ve örgütlü mücadeleye çağırıyoruz.