Dünyanın en büyük muhasebecilik şirketlerinden PricewaterhouseCoopers ‘in hazırladığı bir rapora göre gittikçe ağırlaşan küresel ısınmanın yaratacağı zararları önleyebilmek için alınması gerekecek tedbirlerin maliyeti yaklaşık 1 trilyon dolar. (The Independent, 30/09) Geçen hafta, G8 ülkeleriyle dünyayı en çok kirleten 20 ülkenin çevre bakanlarını bir araya getiren Meksika zirvesi de, BBC’nin aktardığına göre ilk kez, yüksek bir […]
Dünyanın en büyük muhasebecilik şirketlerinden PricewaterhouseCoopers ‘in hazırladığı bir rapora göre gittikçe ağırlaşan küresel ısınmanın yaratacağı zararları önleyebilmek için alınması gerekecek tedbirlerin maliyeti yaklaşık 1 trilyon dolar. (The Independent, 30/09)
Geçen hafta, G8 ülkeleriyle dünyayı en çok kirleten 20 ülkenin çevre bakanlarını bir araya getiren Meksika zirvesi de, BBC’nin aktardığına göre ilk kez, yüksek bir iyimserlikle ve uyum içine tamamlanmış. Bu ikisine bakarak, gereken para fazla bir şey değil, genel bir iyimserlikle uyum da var diyerek heveslenmeyin. Meksika’dan bildiren BBC muhabirinin de saptadığı gibi, tüm bu iyimserliğe karşın, iyimser olmak zor. Örneğin ABD temsilcisi, hükümetinin bu konuda bir politikasının olmadığını, dünya nüfusunun yüzde 5’ini oluşturmakla birlikte küresel ısınmaya neden olan sera gazlarının yüzde 25’ini üreten ülkesinin havayı kirletmeye devam edeceğini kabul etmiş.
Sorun sistem sorunu
Gerçekçi olmak gerekirse umut yok! Kyoto Protokolü, küresel ısınmaya karşı geliştirilmiş tek uluslararası anlaşma, 2012 yılında, hedeflerinin hiçbirini tutturamadan sona erecek.
Bu anlaşmanın getirdiği karbondioksit üretiminin ticaretini yapma uygulaması, en büyük karbon dioksit üreticilerini ödüllendirmekten öte bir işleve sahip olamadı: Bu uygulama gereğince, her karbondioksit üreticisine geçmişteki karbondioksit üretme kapasitesi ölçü alınarak bir kota veriliyor. O da kotasının altına indiğinde, kalan hakkını, kotasını aşmakta olan bir başkasına satabiliyor. Bir firma geçmişte ne kadar kirletmişse kotası da o kadar büyük oluyor. Böylece Kyoto Anlaşması’nı imzalamış devletler, bu uygulama sayesinde, geçmişte kirlenmeden en sorumlu firmalara bol keseden permi (kota) vererek milyonlarca Avro kaynak aktarmış oluyorlar. Çevre uzmanı Peter Barns, geçmişte kamu topraklarını çevirerek özel şirketlere peşkeş çeken devletler, şimdi de mükemmel bir kamu malı olan atmosferi parselleyerek, özel şirketlere peşkeş çekiyorlar, diyor. (C ommondreams, (05/10)
Aslında yapacak başka bir şey de yok. Bu ekonomik sistem, tek tek bireylerin iradelerinden, iyi niyetlerinden bağımsız olarak kâr maksimizasyonu hedefine bağlı olarak çalışıyor. Çalışmakla kalmıyor, içinde yaşayan insanların düşünce sistemlerini de bu yönde şekillendiriyor. Son 20 yıldır, kâr ve piyasa öne çıkmış, kamu alanı ve kamu çıkarı anlayışı devreden çıkarılmış olduğu için, ister istemez çözüm, firmaları teşvik etmeye, piyasa mekanizmasını kullanmaya kadar daralmış durumda.
Bu nedenle, küresel ısınmayı azaltacak bir önlemin firmaların kârlarını azaltmaması gerekiyor. Kimse bugüne kadar bu sihirli formülü bulamadı. Diğer taraftan, Pricewaterhouse’ın da saptadığı gibi, 1 trilyon harcayarak, sorunu yarın sonuçlarıyla karşılaşınca, düz duvara tırmanmaya çalışmadan, bugünden çözmek çok daha ekonomik. Üstelik dünya ekonomisi likit içinde yüzüyor… Ama bu parayı bir araya getirecek siyasi irade yok. Piyasanın ise bunu yapabilecek bir aklı, iradesi ve nihayet mekanizması yok. Ha bir de “Teknolojik gelişme nasıl olsa bir çaresini bulur” fantezimiz var. Yine bu sistemin, verimlilik artırmayı ilerleme olarak tanımlayan ideolojisinden kaynaklanan bir anlayış. Umut yok derken bunları düşünüyorum…
Bu sırada batmaya devam
İngiltere Meteoroloji Bürosu İklim Değişiklikleri Öngörüleri ve Araştırmaları Merkezi’nin geçen ay yayımladığı bir araştırmanın sonuçları, 2100 yılına kadar gezegenin üçte birinin çölleşeceğini gösteriyor. The Independent ‘ın aktardığına göre, Muhafazakâr Parti’nin yıllık kongresinde açıklanan rapor büyük moral bozukluğu, hatta panik yarattı. Nasıl yaratmasın? Christian Aid adlı yardım kuruluşundan Andrew Pendleton ‘un işaret ettiği gibi, raporun dikkat çektiği çölleşme, en yoksul ülkelerdeki milyonlarca insan için ölüm fermanı anlamına geliyor. İklim değişikliklerinin gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkileri konusunda önde gelen İngiliz uzmanlardan, New Economics Foundation ‘dan Andrew Simms de diyor ki: “Bu raporun öngörülerinin, gelişmiş ülkelerin yaşamında darbe vurmadığı hiçbir alan yok”… “gıda üretiminden sağlık sistemlerine, su stoklarına kadar tüm yaşam etkilenecek. Bu alanda zaten büyük sıkıtılar içinde olan insanlar, bu çölleşme yüzünden, uçurumdan aşağı itilecekler”. Tüm bunları engellemek için 1 trilyon dolar ve kolektif irade gerekiyor. Gerçek şu ki ikisi de yok…
[email protected]
http://erginyildizoglu.blogspot.com
Cumhuriyet 11.10.2006
GLOBALPOLİTİKÜLTÜR