Altı, dört, iki buçuk ve bir yaşında dört küçük çocuk… Yusuf, Deniz, Yılmaz ve Umutcan. Anne babaları Seda ve Bayram Oruçoğlu ile birlikte Ankara Hasköy’de kirada oturdukları gecekondu yıkılınca kendilerini sokakta bulmuşlar. Babaları işsiz. Başka bir eve kiraya çıkabilecek durumları olmadığı için de Ankara Numune Hastanesi bahçesinde yaşamaya başlamışlar. Bir süre bahçede yaşayan aileyi havalar […]
Altı, dört, iki buçuk ve bir yaşında dört küçük çocuk… Yusuf, Deniz, Yılmaz ve Umutcan. Anne babaları Seda ve Bayram Oruçoğlu ile birlikte Ankara Hasköy’de kirada oturdukları gecekondu yıkılınca kendilerini sokakta bulmuşlar. Babaları işsiz. Başka bir eve kiraya çıkabilecek durumları olmadığı için de Ankara Numune Hastanesi bahçesinde yaşamaya başlamışlar. Bir süre bahçede yaşayan aileyi havalar soğuyunca hastane yönetimi acil servis girişinin bir köşesine iki sedye koyarak içeri almış.
Seda Oruçoğlu kaç gündür hastane bahçesinde ve acil servis girişinde yaşadıklarını hatırlamıyor fakat hastane görevlileri üç ay olduğunu söylüyor. Burada hastane yönetiminin ve çalışanların yaptığı cüzi yardımlarla bir şekilde yaşamaya çalışıyorlar.
İşsiz baba Bayram Oruçoğlu üç ay boyunca kapıcılık gibi işler aramış. Hem barınacak bir yerleri olsun hem de ellerine biraz para geçsin diye fakat bulamamış.
Yardımlar göstermelik
“Yardım kuruluşlarına başvurdunuz mu?” diye sorduğumuz aile başlıyor anlatmaya. Valilik bir sefere mahsus olmak üzere 500 YTL vermiş. Bu para ile Ankara’da bir evin ancak bir aylık kirasını karşılayabilirsiniz, tabi ev sahibi güvence olarak bir bu kadar daha para istemezse. Sadece evleri değil eşyaları da olmayan aile bu parayla ne yapacağını şaşırmış. Valiliğe birkaç kez daha giden ailenin Valilikten içeri alınmaması için bir karar alınmış.
Aile daha sonra Deniz Feneri’ne başvurduğunu söylüyor. Ramazan ayı boyunca televizyonlarda yayınladığı yürek burkan reklamlarla yoksullara yadım için hesap numaraları veren, büyük şehirlerde her köşe başına para toplama standları açan Deniz Feneri aileden ikametgah belgesi istemiş. Seda Oruçoğlu “hastane bahçesinin ikametgahı mı olur?” diye soruyor bize. Sonuç olarak aile Deniz Feneri’nden yardım alamamış.
Daha sonra hastane yönetimi devreye girmiş ve aile en az dört ay kalmak üzere Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin (siz Melih Gökçek’in diye okuyun) Şevkat Evlerine gönderilmiş. Dört ay rahat edeceklerini düşünerek Şevkat Evine yerleşen aile üç gün sonra “burası hastane maksatlı kullanılıyor daha fazla kalamazsınız” denerek kapı dışarı edilmek istenmiş. Aile çıkmamakta direnince Şevkat Evinden polis zoruyla çıkarılmışlar.
Aile Sosyal Hizmetler’e başvurduğunu da söylüyor. Seda Oruçoğlu buradan da çocukları verin siz başınızın çaresine bakın anlamına gelen bir cevap aldıklarını söylüyor.
Yardım için elini uzatanların daha sonra yüz üstü bırakması nedeniyle aile yardım almaktan korkar olmuş.
Yoksulun halini yoksul anlar
Uzun süreden beri evlerini yıktırmamak için Gökçek’e karşı mücadele veren Dikmen Vadisi halkı ailenin bu durumunu öğrenince aileye yardım eli uzatmaya karar vermiş. Dün aileyi kaldıkları Numune Hastanesi’nde ziyaret eden mahalleliler Oruçoğlu ailesine kendi mahallelerinde bir gecekondu ve ev eşyası ayarlamayı teklif etti. “Verecek çok bişeyimiz yok size sadece yoksulluğumuzu paylaşmayı öneriyoruz” diyen mahallelilerin teklifini aile kabul etti. İki gün içerisinde ev ve eşyaları hazır etme sözü veren Dikmen Vadisi halkı ailenin aylardır süren çilesine son verecek.
Seda Oruçoğlu mahallelilerin önerisini duyunca “yani devletin düşünmediğini halk düşünmüş oluyor” dedi. Dikmen Vadisi’nde verilen barınma hakkı mücadelesinin hukuki işlerini üstlenen Avukat Ender Büyükçulha ise “bütün Gökçek madurlarını Dikmen Vadisi’nde toplayacağız” diyor gülümseyerek.
Sendika.Org-Ankara