ABD Seçimleri – I: “Yükselen Dalga”, “Yaklaşan Hezimet” Amerika, 7 Kasım Senato ve Temsilciler Meclisi seçimlere giderken tüm veriler yükselmekte olan bir hoşnutsuzluk dalgasının, Cumhuriyetçi Parti’ye (GOP) çarpmak üzere olduğunu gösteriyor. Cumhuriyetçilerin her iki meclisteki çoğunluklarını Demokratlara kaptırma olasılığı yüksek. İşin ilginç yanı, hemen tüm medya (sağdan sola), GOP liderliğinde egemen olan havanın da bu […]
ABD Seçimleri – I: “Yükselen Dalga”, “Yaklaşan Hezimet”
Amerika, 7 Kasım Senato ve Temsilciler Meclisi seçimlere giderken tüm veriler yükselmekte olan bir hoşnutsuzluk dalgasının, Cumhuriyetçi Parti’ye (GOP) çarpmak üzere olduğunu gösteriyor. Cumhuriyetçilerin her iki meclisteki çoğunluklarını Demokratlara kaptırma olasılığı yüksek. İşin ilginç yanı, hemen tüm medya (sağdan sola), GOP liderliğinde egemen olan havanın da bu yönde olduğunu aktarıyor. Ufukta GOP ve Bush için bir hezimet var! Eğer gerçekleşirse Başkan Bush kendisine düşman hatta görevden almak için karar çıkartabilecek bir kongre ile çalışmak zorunda kalacak. Bu da yürütme ve yargının felç olması demek.
Bu hezimet gerçekleşmese bile, muhafazakar düşünce kuruluşlarından Brooking Institution’dan Sarah Binder’in deyişiyle “Bush’un ve politikalarının yelkenini şişiren rüzgar seçimlerden sonra artık esmiyor olacak” (Financial Times (12/10)
“Amerika GOP’a karşı ayaklanıyor”
ABD medyasından izleyebildiğimiz kadarıyla, Cumhuriyetçi Parti’nin liderleri ve seçkinleri arasında, 1997 İngiltere seçimleri öncesindeki Muhafazakar Parti’nin kaçınılmazlık, moral bozukluğu ve çaresizlikten oluşan ruh halini anımsatan bir hava yaygın. Bir farklı ki… İngiletere’de Muhafazakar Parti’nin karşısında bir yeniliği, yeni bir ruh halini temsil eden Tony Blair’in İşçi Partisi vardı. Demokratların bırakın bir yeniliği temsil etmeyi, tek bir sesle konuşmalarına olanak sağlayan bir liderliği bile yok. Yine de CNN’den Bill Schneider “Havada kesinlikle bir değişiklik arzusu var” diyor (CNN (21/10).
Eğer, ABD seçimlerinde son derece kritik “son 72 saat” içinde durumda bir değişiklik olmazsa, kamuoyu yoklamaları da tümden yanlış değilse, Cumhuriyetçi Parti’nin sandıkta erimesi, iki meclisi de demokratların ele geçirmesi olasılığı şimdilik güçlü görünüyor.
GOP, seçkinleri arasındaki moral bozukluğunun en önemli nedenlerinden biri, seçmenlerin Bush yönetimine karşı tutumunun uzun bir süre önce kesinleşmiş hatta kemikleşmiş olduğunu düşündüren kamuoyu yoklamaları. Örneğin son kamuoyu yoklamaları Bush’un politikalarını onaylamayanların oranını yüzde 60 olarak gösteriyor. Geçen yıl bu zamanlarda da bu oran yüzde 60 düzeyindeydi. Demokartlar, Cumhuriyetçiler karşısında geçen yıl bu zamanlarda yüzde 52’ye yüzde 37 öndeydi, geçen hafta kamuoyu yoklamaları şimdi de yüzde 54’e yüzde 41 önde olduklarını gösteriyor. Kamuoyu yoklamaları, geçen kasımdan bu yana, istikrarlı olarak, seçmenin yüzde 66-68’inin ülkenin gidişatını onaylamadığını gösteriyor. Özetle seçmen, Bush yönetimine karşı kararını vermiş ve konsolide etmiş izlenimi veriyor (David S Broder, New York Times, 12/10).
Somut örnek vermek gerekirse, New York’ta olanlara bakabiliriz. Muhafazakar yorumculardan E. J. Dionne Jr, “New York’ta yaşanmakta olanlar GOP için tam anlamıyla bir kabus” diyor. Dionne’a göre New York’ta GOP’un gücünü oluşturan Rockefeller, Al D’Amato ve George Pataki’nin etrafında kurulu siyasi örgütlenmeler çökmüş. Üstelik, New York tek örnek değil, ülkenin büyük kentlerinde, sınai merkezlerinde de benzer gelişmeler söz konusu (Washington Post, 13/10). Dionne, New York’ta Bush yönetiminin, liberal orta sınıfta, işçi bölgelerindeki seçmende düş kırıklığı yarattığını, üstelik İrlandalı, İtalyan, Polonyalılardan ve kısmen de Yahudi oylarından oluşan ReaganDemokratları (Reagan’a oy veren demokratlar) blokunun da artık dağılmış olduğuna işaret ediyor. Diğer bir deyişle, toplumsal mutabakatın “merkezi” GOP’tan uzaklaşmaya başlamış. Bunun nedeniyse Cumhuriyetçi Parti’nin aşırı ölçüde sağa kaymış olması ve reel ücretlerdeki aşınma.
Buradaki ironiyi de geçerken saptayalım: Bush yönetiminin seçim zaferlerinin mimarı Karl Rove’un, en büyük katkısı, kampanyaların ortadaki kesimleri ve kararsızları kazanmaya değil, öncelikle muhafazakar tabanı bir araya getirerek sandığa götürme stratejisiydi. Rove’un önem vermediği “merkez”, şimdi Bush rejiminin sonunu getirebilir. Çünkü, en son kamuoyu yoklamaları, bu kesimin Ohio gibi Bush için kritik bir eyalette bile, yüzünü Demokratlara doğru döndüğünü gösteriyor (Financial Times, 18/10). GOP’un seçmeninin yüzde 30’a yakınını oluşturan Evanjelik blokun da desteğinde belirgin bir zayıflama olduğunu artık daha çok analisttespit ediyor. The Observer’in siyasi editörü Andrew Rawnsley de Washington’da geçtiği yorumda, bu “yükselen dalga” savını destekliyor. “Amerika” diyor, “nihayet Cumhuriyetçilere karşı ayaklanıyor” (15/10)
Hava değişmiş gibi
Gerçekten de, havada bir değişiklik olduğunu vurgulayan yorumlarda bir artış var. Örneğin Financial Times’dan Yeager ve Luce, “Cumhuriyetçi Parti liderleri televizyondaki sohbet programlarında çok sık boy gösteriyorlar, ama bu kez şakaların konusu olarak” diye yazıyorlar (12/10). Gerçekten de Stephen Colbert (Comedy Central) ve Jon Stewart (The Daily Show) gibi çok izlenen (Stewart’ın programının şimdi CNN’e geçmiş olması da bu hava değişikliğinin bir işareti olarak yorumlanabilir) siyasi hiciv programlarının eleştirilerinde de çok belirgin bir sertleşme var. Artık kadife eldivenlerin çıkarıldığını söyleyebiliriz. Bush yönetiminin ülke üzerinde yarattığı korku ve sindirme havası tümüyle dağılmış. The Economist’in etkili Lexington köşesi geçen hafta “Çocuklar yenilgiyi bekliyorsunuz” başlığı atmıştı (12/10).
Bu hava kamuoyu yoklamalarına da yansıyor, Demokratların Cumhuriyetçilerden, son haftalarda hep iki hanelik oranlarda, yüzde 11-14 puan arasında önde olduğunu gösteriyor. Bu y üzden The New York Times’dan Prof. Krugman, “Dalga yükseliyor, eğer GOP’un setlerini yıkarsa, o zaman demokratlar bu seçimleri salt kazanmakla kalmazlar, çok büyük bir farkla kazanırlar” diyor.
“Ancak bu dalga setleri yıkacak mı” sorusuna kesin bir cevap vermek henüz olanaklı d eğil. Çünkü GOP’un güçlü direniş hatları var. Birincisi GOP’un mali gücü, Cumhuriyetçi Ulusal Komite’den Ken Mehliman’a göre Cumhuriyetçilerin kampanya kasasında, Demokratlara göre 56 milyon dolar fazla para var. GOP kampanya makinesi bu parayla son 72 saatte acımasız bir atağa geçecek. İkincisi, GOP’un elinde, seçmeni mikro düzeyde hedef alan çeşitlendirilmiş, bölgelere yönelik özel kampanyalar yürütmesine olanak sağlayan efsanevi bir seçmen veri bankası ve yazılım paketleri var. Birçok gözlemci, Bush’un kampanya stratejisti Karl Rove’un ABD siyasetini en iyi bilen adam olduğunu ve yine bir yolunu bulacağını düşünüyor. Ancak yükselen dalganın arkasındaki nedenler yakından bakınca, GOP’un bu dalgayı salt reklamlara dayanarak, seçmene yönelik mikro hedeflemelerle, durdurmasının kolay olmayacağını savunmak da olanaklı. İlginç olan şu ki bunların önemli bir kısmı bizzat GOP seçkinleri arasında… (Çarşamba günü bu dalganın arkasnıdaki ana nedenleri irdelemeye çalışacağım.)
Cumhuriyet, 23 Ekim 06
ABD Seçimleri-II: ‘Yükselen Dalga’nın Arkasındaki Enerji
Pazartesi günü, ABD Kongre seçimlerinde, Cumhuriyetçilere büyük bir toplumsal hoşnutsuzluk dalgasının çarpacağına ilişkin yorumları irdelemiştim. Bugün bu dalgaya enerjisini veren süreçlere bakacağım.
Ekonomi, dış politika
Ekonomi: Clinton döneminden devralınan bütçe fazlasının yerini büyük bir bütçe açığı aldı. Ücretlerde gerilerken, zenginleri kayıran vergi indirimleri dikkat çekici bir servet transferi gerçekleşt
irdi. Sağlık, eğitim hizmetleri alanında Bush yönetimi, hiçbir iyileşme getiremedi. Bu arada petrol fiyatları yükseldi, ev piyasasındaki köpük sönüyor, ekonomi yavaşlıyor, dış ticaret açığı, cari açık artıyor. Seçmen bu açıklarla işsizlik arasında ilişki kuruyor. ABD ekonomisiyle Çin ve Uzak Doğu ekonomileri arasıda oluşan mali-ticari dengesizlik özellikle korkutuyor; ABD’de bir iktidarsızlık duygusu yaratıyor. Seçmen tüm bunların faturasını, nedenlerini bir türlü açıklayamadığı bir savaşa milyarlarca dolar harcamaya devam eden Bush yönetimine çıkartma eğiliminde.
Dış politika: Bu, artık bir batalığa dönüşmüş olan Irak ve Afganistan’la sınırlı değil. Bush yönetimi Irak’ta kitle imha silahları konusunda yalan söylemişti; şimdi işlerin kötüye gittiğini, bir yenilginin gündemde olduğunu generaller, Cumhuriyetçi Parti (GOP) seçkinleri dahi kabul ediyorlar. Dış politikada başıbozukluk o düzeye ulaştı ki, Dışişleri’nden bir görevli El Cezire’ye konuşurken “Tarih bizi küstah ve aptal olarak anımsayacak” diyebiliyor.
ABD askerleri ölmeye devam ederken Bush yönetiminin bir değişiklik yapmaktaki acizliği seçmende düşkırıklığı yaratıyor. Ama daha genelde, seçmen, izlenen dış politikanın ABD’nin uluslararası konumu zayıflattığına giderek daha çok inanıyor. Bush’un orduyu kitle imha silahları olmayan Irak’a yolladıktan sonra, Kuzey Kore nükleer deneme yapınca, sorunun çözümünü, gelecekte kendine en büyük rakip olarak gördüğü Çin’e havale etmek durumunda kalması, kimsenin gözünden kaçmıyor. Nitekim, Brzezinski’nin yanı sıra Reagan dönemi Dışişleri Bakanı, Haig’in de Irak politikasını eleştiren koroya katılması (CNN, Late Edition, 22/10), James Baker’in, devreye girmesi, başkanlık ettiği komitenin hazırladığı raporun, seçimlerden sonra yayımlanacak olmasına karşı ana tezlerinin şimdiden basına sızması, GOP seçkinlerinin dış politika yönelimine el koymaya başladıklarını, Bush yönetiminin kulağının, babası tarafından, adeta başarısız bir öğrenci gibi çekilmekte olduğunu düşündüren bir görüntü oluşturuyor. Bu koşullarda, seçmenin, gittikçe artan bir kesiminin, karşılarındakinin “süngüsü düşmüş” bir yönetim olduğunu düşünmeye başlamaları da doğal.
Ve rezaletler
Bush yönetiminin seçimlerdeki ahlaki duruşuyla kazandığını ileri süren egemen anlayış, kürtaja, eşcinsellere düşman, kök hücre araştırmalarına karşı politikalarla, aile değerleri, dini değerler vb. üzerinde yapılan bir vurguyla destekleniyordu. Ancak Bush’un 2. döneminde patlak vermeye başlayan skandallar bu ahlaki üstünlük savının da, “Irak’taki kitle imha silahları” gibi bir mitoloji olduğunu gösterdi.
Önce GOP Meclis Başkanı Tom Delay hakkında yolsuzluk davası açıldı, adam istifa etmek zorunda kaldı. Lobici Abramot’un rüşvet skandalı; Abramof konuşmaya başlayınca çürümenin gerçek boyutlarını sergiledi. Bu arada Cumhuriyetçi politikacılar kendilerini seçmen önünde rezil etmeye başlamışlardı. Senato ve mecliste “10 Emir”in sergilenmesini isteyen Georgia adayı, Lynn Westmorlan, TV’de bu emirlerden üçünü bile sayamadı. Florida’da, yeniden sayımı engelleyen, “Başkanı son tahlilde Tanrı seçer” incisiyle meşhur Kahterin Harris aday. Texas’ın adayı Sam Johnson, Suriye’ye nükleer bomba atacak F-15’i bizzat kullanmak, Steve King, Meksika ile Amerika arasında 1000 kilometrelik bir duvar örmek istiyor. Pennsylvania adayı Dan Sherwood, kendisine taciz davası açan metreslerine miktarı açıklanmayan paralar ödüyor. Ama seçmeni en çok, GOP eşcinsellere karşı türlü kampanyalar yürütürken Kongre üyesi, eşcinsel Mark Foley’in, çocuk yaşta bir erkek stajyere gönderdiği mesajlar ve e-mailler sarstı. Daha da yaralayıcı olan partinin liderliğinin, örneğin Delay’ın yerine gelen Dennis Haster’in bu sorunun üzerini örtmeye çalışmış olmalarıydı (The New Republic, 30/10)
Bu süreçler dalganın geri çekilmek bir yana daha da güçlenebileceğini düşündürüyor. Örneğin Cumhuriyetçilerin tehlikede gördükleri iskemle sayısı başlangıçta 18’di. Pazartesi günü Los Angeles Times bu sayının 48’e yükseldiğini, Wall Street Journal’da müşterek bahislerde GOP’nin kazanma şansının düşmeye devam ettiğini bildiriyordu. Ama son 72 saatte tüm bu görüntünün değişebileceğine inananlar da var.
Cumhuriyet, 25 Ekim 06