Geçen haftaki ekonomik dalgalanmalar genelde, Macaristan, Tayland, Polonya, Brezilya gibi ”yükselen piyasalardaki” ekonomik siyasi gelişmelere atıfla tartışıldı. Ancak, bu ”dalga” da geçse bile, marttan bu yana çok tehlikeli bir döneme girdiğimiz kesin. ‘Kritik durum’ ve ‘istikrarlı dengesizlik’ Bu iki kavram işimize yarayabilir. ”Kritik durum” gittikçe biriken istikrarsızlıkların her an bir durum değişikliğine yol açacak düzeye […]
Geçen haftaki ekonomik dalgalanmalar genelde, Macaristan, Tayland, Polonya, Brezilya gibi ”yükselen piyasalardaki” ekonomik siyasi gelişmelere atıfla tartışıldı. Ancak, bu ”dalga” da geçse bile, marttan bu yana çok tehlikeli bir döneme girdiğimiz kesin.
‘Kritik durum’ ve ‘istikrarlı dengesizlik’
Bu iki kavram işimize yarayabilir. ”Kritik durum” gittikçe biriken istikrarsızlıkların her an bir durum değişikliğine yol açacak düzeye ulaşmasıyla ilgili. En çok kullanılan örneği anımsarsak: Düz bir zemin üzerine yavaş yavaş dökülmeye başlayan, kumlar önce bir tepecik oluşturuyor, sonra bir aşamada, tepeciğe eklenen bir kum tanesi tepenin yıkılmaya başlamasına yol açıyor. Kum tanelerinin birikmesi ”kaotik” , çizgisel olmayan (non-lineer) bir süreç olduğundan, yıkılmanın ne zaman ve nerede gerçekleşeceğini önceden saptamak olanaksız. Ancak araştırmalar kum taneleri biriktikçe kum tepeciği içine, giderek artan oranda, gelişigüzel dağılmış, istikrarsız alanların oluştuğunu gösteriyor. Bir aşamada tepeciğe düşen kum tanesi bu istikrarsız alanlardan birine rastlarsa yıkılma başlıyor
”İstikrarlı dengesizliğe” gelince: Bu, verili bir sistemde, değişikliğe yol açabilecek istikrarsızlıkların, bu kapasitelerini gerçekleştiremeden, adeta olağan bir durum izlenimi verecek biçimde birikmeye devam etmesi halini betimliyor. Bu alanda çalışan Nobel ödüllü Hyman Misnky ‘e göre bir ”durumu” ne kadar alışır ve benimsersek ‘istikrarlı dengesizlik’ o kadar uzun sürüyor. Ancak, ‘istikrarlı dengesizlik’ ne kadar uzun sürerse, değişikliği getiren sarsıntı da o kadar şiddetli oluyor. ”İstikrarlı dengesizlik” ne kadar uzun sürerse, ”kritik durum” içinde oluşan istikrarsızlık alanları o kadar çoğalıyor, aralarında yoğun, karmaşık ilişkiler oluşmaya başlıyor. Kum tanelerinin birikmesi örneğindeki gibi, yıkılma başlayınca da bu yıkılma o kadar şiddetli oluyor (John Mauldin, Thoughts From Frontline 25/08/09).
Geçen hafta bir olay
Geçen hafta yaşanan bir olay, ”istikrarlı dengesizliğin” (ABD ekonomisi yabancı krediye, ABD tüketicisi, bu krediyle şişen varlık değerlerine, dünya ekonomisi bu tüketicinin talebine bağımlı hale gelirken, ABD ve Çin arasında özel bir dinamiğin oluşması) sonunun gelmekte olduğunu düşündürüyor. Amaranth (hiç solmayan efsanevi bir çiçek demekmiş) Advisors adlı bir ”hedge fund” , enerji piyasalarında oynarken 1.4 milyar dolar kaybetti. Bu ”oyun” ağırlıklı olarak krediyle oynandığı için, fonun değeri yüzde 65 çökünce zarar 6 milyar doları geçti. Tartışmalar da hemen kredi piyasaları üzerinde yoğunlaştı.
Bu hafta, kredi piyasalarını tartışan The Economist bir borç krizinin kapıda olduğunu gösteriyor. Ancak, 1980’lerin başında yaşanandan farklı olarak bu kez, devletlerin değil, özel firmaların borçları söz konusu. Dahası, bu kredi işlemlerinin büyük kısmı denetimsiz bir ortamda (deregülasyon!) banka sisteminin dışında gerçekleşiyor, piyasa şeffaf değil, riskler çok karmaşıklaşmış (türevler!).
Bu kredi piyasalarının, türev piyasaların hacmine ilişkin veriler son derece korkutucu. The New York Times ‘ta ”Türevlerden konuşuyorsan birkaç trilyonun sözü mü olur?” başlıklı yazıda sergilendiği gibi, 1990’ların başında 3-4 trilyon dolar civarında seyreden faiz-döviz türevleri piyasasının hacmi bu yıl 250 trilyon doları geçmiş. 2000 yılında açılan ”kredi türevleri” piyasası, 2003’te 5 trilyona, sonra bir sıçramayla 2006’da 26 trilyon dolara ulaşmış; Financial Times, 2008 yılı sonunda 33 trilyon dolara ulaşacak (dünya GSH’si yaklaşık 100 trilyon dolar) diyor.
Bloomberg, Amaranth’la ilgili hikâyenin, sitenin tarihinde en çok okunan yazı olduğunu bildiriyor, heç fonların ortalama getirilerinin 2003 yılında yüzde 15’ten 2004’te yüzde 9.6’ya, geçen yıl da yüzde 7.5’e gerilediğine dikkat çekiyor. Wall Street Journal da geçen hafta, artık heç fonların yeni kârlı alanlar bulmakta zorlandığını yazıyordu. 1938 yılında ABD ev piyasasını desteklemek için kongre kararıyla kurulan Fannie Mae adlı kuruluşun, riskli ipotek borçlarını satın almaya başlamasına bağlı olarak ev piyasasındaki gerileme devam ederse, 22-29 milyar dolar zarar edebileceğine (MarketWatch, 18/09), muhasebe şirketi Ernes and Young ‘ın hesaplamalarına göre Çin’de batık borçların bir trilyon dolara ulaştığına ilişkin veriler de ”istikrarlı dengesizlik” durumunun bitmekte olduğuna ilişkin savları destekliyor. 2006’da, ABD’nin, dış borç ödemeleriyle, yabancı yatırımları arasında, 90 yıl sonra ilk kez, 2.5 milyar dolarlık bir açık oluşması da… (Wall Street Journal, 25/09)
http://erginyildizoglu.blogspot.com