Tarsus’da kurulu bulunan SCT Filtre Fabrikası işçileri grevlerinin 166. gününde aşırı sıcağa rağmen 22 Km’lik bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Seslerini duyurabilmek için fabrika önünden Mersin’e doğru yürüyüşe geçen Birleşik Metal üyesi 200 işçi, 40 derece sıcak altında yürüyüşlerini tamamladı. İşçilerle birlikte yürüyen Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, “Bu mücadele işçi sınıfına mal olmuş […]
Tarsus’da kurulu bulunan SCT Filtre Fabrikası işçileri grevlerinin 166. gününde aşırı sıcağa rağmen 22 Km’lik bir yürüyüş gerçekleştirdiler.
Seslerini duyurabilmek için fabrika önünden Mersin’e doğru yürüyüşe geçen Birleşik Metal üyesi 200 işçi, 40 derece sıcak altında yürüyüşlerini tamamladı.
İşçilerle birlikte yürüyen Birleşik Metal İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, “Bu mücadele işçi sınıfına mal olmuş bir mücadeledir. Olabildiğince kamuoyunu oluşturmaya çalışıyoruz. Eylemimizi yerellikten çıkartmaya çalışıyoruz. Yaklaşık 40 derecelik bir sıcakta asfaltta yürüyoruz. İşverene hangi şartlarda nereye kadar ilerleyebileceğimizi göstermek için bu yürüyüş düzenledik. Türkiye’deki sendikal harekete şaşı gözle bakan insanların da bunu görmesini istiyoruz” dedi.
SCT Filtre Fabrikası işvereninin sendikayı kabul etmeyen bir yol izlediğini belirten Serdaroğlu, “İşveren toplu sözleşme prosedürü içerisinde görüşmeye yönelik bir yaklaşım sergilemediği gibi zaten kendisini de bulamıyoruz. Alman bir işveren ve Türkiye’de kendisine uygun şartların ortadan kalktığını görünce sendikayı kabul etmeden böyle bir tavır sergilemeye başladı. Ama görülüyor ki işçi 166 günün sonunda daha diri bir şekilde mücadelesini gösteriyor. Grev süresince işverenle 1-2 kez görüşme şansı yakaladık ama sonuç alınamadı. İşçiyi ekmekle, açlıkla terbiye etme zamanı geçti. İşverenin de bunu görmesi lazım. İşçi, onuru ile mücadele etmesi gerektiğini öğrendi. Bu mücadeleye tüm sendikaların da destek vermesi gerektiğini düşünüyoruz” diye konuştu.
Birleşik Metal-İş Genel Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Adnan SERDAROĞLU’nun eylemde okuduğu konuşma metni…
Çukurova’nın emekçi insanları, Dostlar, Basının değerli temsilcileri, Kamu çalışanları, gençlerimiz, kadınlar!..Kardeş sendikalarımızın değerli üyeleri ve yöneticileri,
Hepinizi 6 aydır sürmekte olan OR TURBO FİLTRE GREVİNE gösterdiğiniz dayanışma için DİSK ve Birleşik Metal-İş Sendikası adına teşekkür ediyorum.
15 Mart’ta başladığımız grevimiz bugüne kadar defalarca saldırıya uğramasına rağmen, işverenin ve vekillerinin fırsatçı tutumlarına rağmen,onlarca kez grevimizi kırmaya yönelik girişimlere başvurulmasına rağmen, 300 yiğit SCT Grevcisi üyemiz onurlu taşıdıkları grev bayrağını yüksekte tutmaya devam ediyorlar!
Dostlar, Türkiye’de sendikalaşma hakkı Anayasa ve yasaların güvencesi altındadır. Ama ne acı ki, Almanya’da burada yaptıklarının 100’de birini bile yapamayan Rus kökenli Alman patron Juri Sudheimer, “ben sendika istemem” diyebiliyor. Grevin temel sebebi de işte bu yasa tanımaz ve saygısız tutumdur.
Ve ne yazık ki, bu tutum 166 gündür değişmedi, devam ediyor…
Acı olan ise, 166 gündür işçiler dışında hiç kimse, ama hiçbir yetkili; “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. SCT işçileri köle değildir. Sen de her aklına eseni yapamazsın…” demiş değildir.
Aksine, sendikanın yargıya yasal itiraz hakkını kullandığı konularda mahkeme sonuçlanmadan grev süren bir işyerinden mal çıkartılmasını kolaylaştıracak kararlar oluşturulmasını üzüntü ile karşılıyoruz. Çünkü, hukuk ne derse desin bir hukuk kararı grev kırıcı olamaz, olmamalıdır.
Hukuk grev kırıcı olursa, biz kime saygı duyacağız?
Hukukun tartışmalı kararını uygulamak için benim askerim ve jandarmam ekmek ve hak mücadelesi veren işçileri değil de, grev kırıcı patronunun hukukunu korumaya kalkarsa bize hukukun değil de, kimin üstünlüğüne inanacağız?
Kolluk güçlerimiz karar uygulayacağız diye, grevci kadın işçileri yerlerde süründürmeye kalkarsa biz nasıl güven içinde olduğumuza inanacağız?
Bütün bunlar yaşandı. Ve SCT işçileri teslim olmadılar, yılmadılar ve hak ve ekmek için yürüyüşlerini sürdürdüler. Teslim olmuyoruz, Teslim olma hakkımız yok.
Değerli dostlar, grev öncesi süreçte yasa ve hukuk tanımaz bir tutumla grev uygulamasına yol açan SCT işyeri patronları grev sürecinde de aynı tutumu sürdürüyorlar.
Türkiye cumhuriyeti yasalarını tanımayan SCT patronu İki önemli noktada da yasalara sığında, ilki grev başladıktan 2 hafta sonda lokavt uyguladığını açıklayarak, Fabrika önüne “bu işyerinde lokavt uygulanmaktadır” diye yazdı.
İkincisi ise, grev uygulanmakta olan işyerinden grevin etkisizleşmesi, grevcilerin moralinin bozulması için mal kaçırmaya kalktığında hukuka başvurmayı ihmal etmedi.
Bu hukuksuzluklarla sonuç alamayan SCT patronunun son oyunlarını da sizlerle paylaşmak istiyorum.
Önce lokavtı kaldırdığını açıkladı. Muhtemelen bazı iyilik melekleri bu kararın alınmasına yardımcı oldular. Ve belli ki, lokavtın kaldırılması ile grevi kırabileceklerini düşündüler. Ev ziyaretleri, grevci işçilerle görüşme çabaları, vaatlere rağmen grevci işçilerden tek bir taş sökemediler.
Buradan da sonuç alamayan SCT patronunun son hamlesi ise; grev uygulama noktasına kadar 54 üyemizi işten atmış olan SCT patronu bu kez tüm grevcileri işten attığını bildirmiştir.
Arkadaşlar, bu işlem de yasa dışıdır. Grev uygulanan bir işyerinde tüm grevcilerin iş akitleri askıya alınır. İş akdi üzerinde işlem yapılması söz konusu değildir. Dolaysıyla da yapılan işlemin hiçbir hukuksal geçerliliği yoktur. Grev sürmektedir.
Biz SCT patronuna hatırlatmak isteriz ki, SCT grevi yasal prosedüre uygun başladı ve devam ediyor. Bu grevin sonuçlandırılmasının yolları da yasada belirtilmiştir. Grevi kırmak gibi etik olmayan bir yolu da denediniz ve sonuç alamadığınıza göre, geriye tek bir yol kalıyor: sendika ile toplu iş sözleşmesi yaparak grevi birlikte ortadan kaldırmak…
Yasal ve hukuksal yol budur. Masada ise, ahlaki ölçüye sadık kalarak bu grevin sonuçlandırılması mümkündür. Aksi halde biz bu mücadeleyi 6 aydır sürdürüyoruz, Çukurova halkının da sahiplenmesi ise biz bu grevi siz “yeter artık” diyene kadar götürecek bilinç, örgütlülük ve kararlılığa sahip bulunuyoruz. Bunu iyi belleyiniz!
Dostlar, bugün grevimizin 166 günü. SCT patronunun keyfi ve hukuk tanımaz tutumu yüzünden 297 üyemiz, 310 çalışan, çoluk çocuğu ile 1000’i aşkın insanın mağduriyeti artıyor.
Türkiye’yi ucuz emek cenneti zanneden SCT patronuna gereken yanıtı SCT işçileri veriyor. Ancak, bu mücadelenin salt SCT işçileri ile SCT patronu arasında geçtiğini düşünmek yanlıştır.
Bu buzdağının görünen yüzüdür.
Bunun arkası, emek ile sermayenin tarihsel mücadelesidir.
Bunun arkası, emperyalist tekellerin Türkiye’yi sömürme planları ile emperyalist sömürüye karşı ülkenin ve halkının çıkarını korumaya çalışanların mücadelesi vardır.
Bunun arkası, küreselleşmecilerle, ülkesini sevenlerin mücadelesi vardır.
Bunun arkası, ülkesine sahip çıkanlarla, ülkesinin insanlarını, ülkesinin kaynaklarını, ülkesinin toprağını ve zenginliklerini bir avuç emperyalist tekellere peşkeş çekmeye cesaret edebilen; ülkesine ve emekçilerine yabancılaşmış olanların mücadelesi vardır.
Bu kavga; bugün Irak’ta yaşanan Lübnan’da yaşanandan, Filistin’de yaşanandan tek farkı oralarda sömürünün işgalle, topla, tüfekle ve katliamlarla yapılmaktadır.
SCT patronları ise, kölece çalışma ve yaşama koşullarının sürdürebilmek için;
sendikal örgütlenmeye karşı çıkıyor,
hukuka karşı çıkıyor,
işçilerin anayasal hakkı olan grev karşı çıkıyor,
grevimizi kırmaya çalışıyor,
İşçileri yoksulluğa ve sefalete
mahkum ederek kendi kazancını arttırmaya devam etmek istiyor.
Oyun aynı oyun, şimdilik araç ve yöntemleri farklıdır.
Savaş sınırlarımız ötesinde, bize uzak ve yapabileceklerimiz çok sınırlı. Ama SCT patronunun haksızlık ve hukuksuzluğu birkaç kilometre ötemizde cereyan ediyor.
Emperyalist ABD askerlerinin Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirmesine karşı yapacak bir şeyimiz olamadı. Ama Alman kökenli Rus patronun 300 SCT işçisinin başına çuval geçirmeye kalkışmasına seyirci kalma hakkımız var mı?
Bu nedenle bu mücadele sadece DİSK’in değil, hepimizin mücadelesidir. Filistin halkına, Lübnan halkına ve Irak halkına sahip çıkmanın ilk adımı, SCT işçilerine, mücadelesine ve haklılığına sahip çıkmaktır.
Bunu birlikte yapabileceğimize olan samimi inancımla hepinize buraya kadar geldiğiniz için teşekkür ediyorum.
DİSK Yönetim Kurulu adına, Birleşik Metal İşçileri Sendikası Yönetim Kurulu adına ve 300 grevci SCT işçileri adına teşekkür ediyorum.