Türkiye’nin dört bir tarafından orman yangınları haberleri geliyor. Bundan bir hafta önce Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yanmaya başladı ateş, sonra tüm Türkiye`yi sardı. Kızılçamlar, makiler zeytinler bir bir kül oluyor. Ormanların içindeki hayvanlar da öyle. Üzerinde yaşadığımız vatan, bize yaşamamız için her şeyini sunan toprak çıplak kalıyor, kaldıkça ölüyor. Orman yangınlarıyla ilgili haberleri sürekli takip ediyorum. […]
Türkiye’nin dört bir tarafından orman yangınları haberleri geliyor. Bundan bir hafta önce Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yanmaya başladı ateş, sonra tüm Türkiye`yi sardı. Kızılçamlar, makiler zeytinler bir bir kül oluyor. Ormanların içindeki hayvanlar da öyle. Üzerinde yaşadığımız vatan, bize yaşamamız için her şeyini sunan toprak çıplak kalıyor, kaldıkça ölüyor.
Orman yangınlarıyla ilgili haberleri sürekli takip ediyorum. Diyarbakır’daki, Tunceli’deki ve Güneydoğu Anadolu’nun birçok ilindeki, aynı anda başlayan orman yangınlarının her şeyi, herkesi yakan ‘güvenlik’ gerekçesi nedeniyle ‘söndürülmediğini’ yazılıyor gazetelerde. Batı illerindeki orman yangınlarının da Güneydoğu Anadolu`da çıkarılan yangılara misilleme olarak silahlı bir Kürt örgütü tarafından çıkarıldığı söyleniyor.(1)
Daha kötüsü…
Türkiye’nin dört bir tarafındaki güzel insanlar, yangınların yaşandığı yerlerde, Tunceli’de, Milas’ta, Kaş’ta vs… köylüler, orman işçileri ellerindeki küreklerle, kazmalarla, iki tane ‘kıytırık’ su hortumuyla, canlarını tehlikeye atarak orman yangınlarını söndürmeye çalışıyor. Orman yangınlarının sıkça yaşandığı bir coğrafyada sadece iki tane yangın söndürebilen uçağımız var(2). Bütçe denkleştirdim diye göbek atanlar, bütçede kıstığı kalemlerin nelere mal olduğunu görsün. Serbest piyasanın kulluğunu yapanlar, yıllık 2 milyar dolar kozmetik harcamasının olduğu bir ülkede, bize, söndürme uçağı alamamanın, almak bir tarafa kiralayamamanın ekonomi politiğini anlatsın,
Organizasyon sorunu da en göze çarpan sorunlardan. Bu toprakların insanları ‘gevşektir’, organize olamaz demeyin. Kızılay`da yapılmaya çalışılan bir öğrenci protestosunda bile polisi, roma lejyonerleri gibi dizen, Galyalılar’a saldırır gibi organize bir biçimde örgencileri sopadan geçiren sıkı organizasyonlarımız var. Ama yangını söndürecek…
Daha da kötüsü…
İnsan aklı atmışı aşkın yıl önce atomu parçaladı, korkunç bir silah haline getirdi. Lübnan’a yapılan son saldırıda, İsrail tarafından yeraltındaki sivil sığınakları bile vurabilen akıllı füzeler kullanıldı. Bu yıkıcı araçların yani sıra tüketilmek daha çok tüketilmek için teknoloji sürekli yenileniyor, her türlü konfor sağlanıyor. Mesela her gün, yeni bir teknolojiyle ‘modife edilmiş’ yeni bir cep telefonu ‘piyasaya’ sürülüyor. Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi bu kadar gelişen ‘akıl’ daha çok kar, daha çok iktidar isteyen bir avuç insanın esiri. Gelişen akıl toplumsal hedeflere hizmet etmiyor. Bu yüzden son moda silahların, onca teknolojik şatafatın içindeki Amerika kasırgalarda aciz kalırken, insan aklının toplumsal yarar için kullanıldığı ‘fakir’ Küba’da insanların burnu kanamıyor. İste gelişmeyen bu ‘toplumsal aklımızdan’ dolayı, en son teknoloji cep telefonlarımızı elimizde sallarken, bir anda kendimizi orman yangınlarına karşı kazma kürekle buluyoruz.
Bu mevcut sistemin içsel doğasıdır.
Bu, bizi asıl yakandır…
(1) 23 Ağustos 2006 tarihli Evrensel gazetesi
(2)23 Ağustos 2006 tarihli Milliyet Gazetesi
İsmail Doğa Karatepe
[email protected]