ABD hükümeti Irak konusunda kendinden emin görünmeye çalışıyor. Düzenli olarak amaçlarında ilerleme kaydettiğini iddia ediyor. Basında çıkan son haberlerde yer alan, ABD Büyükelçisi Zalmay Halilzad’ın Dışişleri Bakanı’na gönderdiği 6 Haziran tarihli nota, daha vahim bir iç tartışmanın habercisidir. Bu, ultra-korumalı Yeşil Bölge’de ABD hükümeti için çalışan Iraklı personelin çoklu ve büyüyen sorunları ile ilgilidir. Bu […]
ABD hükümeti Irak konusunda kendinden emin görünmeye çalışıyor. Düzenli olarak amaçlarında ilerleme kaydettiğini iddia ediyor. Basında çıkan son haberlerde yer alan, ABD Büyükelçisi Zalmay Halilzad’ın Dışişleri Bakanı’na gönderdiği 6 Haziran tarihli nota, daha vahim bir iç tartışmanın habercisidir. Bu, ultra-korumalı Yeşil Bölge’de ABD hükümeti için çalışan Iraklı personelin çoklu ve büyüyen sorunları ile ilgilidir. Bu mutlu bir hikaye değildir. Iraklı personel şikayet ediyor ve Halilzad’a “İslamcı ve/veya milis grupların, günlük işlerini aksattığını” söylüyor.
Bayan çalışanlar bazen İran’da istenenden daha uç olabilen sözde ılımlı kıyafetleri giymeye zorlanıyor. Bunlardan biri kendisini her gün işe götüren taksi sürücüsünün başını örtmezse onu artık götürmeyeceğini bildirdiğini söylüyor. Giyimle ilgili pek çok baskıya (erkekler için de geçerli, örneğin şort giymek yasak) ek olarak, çalışanlar, kendi bölümlerinde her gün yaşanan elektrik kesintilerinden ve gaz için hatlarda Cumartesileri 12 saat harcamak zorunda olmalarından şikayetçiler.
Durum, çalıştığını kendi aileleri de dahil, birilerinden gizleyen çalışanlar için riskli bir hal almaya başladı. Yeşil Bölge’nin dışında cep telefonu kullanmıyorlar veya taşımıyorlar çünkü bu özellikle bayanlar için tehlikeli bir gösterge. Evlerindeyken elçilik tarafından arandıklarında sadece Arapça cevap veriyorlar. Elçilik sonuç olarak onları aramaktan tümden vazgeçti çünkü gerçeğin ortaya çıkacağından korkmaktaydılar. Iraklı çalışanlar da basının ve kameraların önündeyken başka bir dilde konuşmaya alışkın değiller.
Yeşil Bölge’ye girmek için çalışanlar kontrol noktalarından geçmek zorundalar. Nisandan beri bu noktalardaki Iraklı nöbetçiler “milis-vari” ve “alaycı” oldular. Bir çalışan elçiliğe girerken personel kartı yerine basın kartını vermeyi önerdi böylece bu nöbetçiler geçişini açıkça engelleyemezler ve statüsünü çevredekilere açıkça ilan edemezlerdi. “Böyle bir bilgi yanlış kişilerce duyulursa bir idam hükmüne dönüşebilir”di.
Bu sorunlar sadece yoksul mahallelerde yaşayanlar için geçerli değildir. Bu, sokağa çıkmaktan ve Iraklı orta sınıfın göçünden doğan korkudan dolayı “tanınmaz hayalet şehir” haline gelen Bağdat’ın sözde “lüks” mahallelerini de etkilemiştir. Çalışanlar güvenliklerinin mahalli muhtarların bile milisler tarafından değiştirildiği veya atandığı fiili komşu hükümetlerle ilişkilerine bağlı olduğunu bildirmektedir. Bunun bir sonucu şudur ki; “insanlar artık komşularının çoğuna güven duymuyorlar.”
ABD hükümeti de endişeli Iraklı çalışanlarına güvendiğinden artık emin değildir: “Gelişmeleri abartabileceklerinden veya kendi dünya görüşleriyle uyan haberler doğrultusunda bizi yönetmelerinden korkuyoruz.”. Bu, kurumun işlevsizleşmesine yol açmaktadır. Büyükelçi, bir Arap gazetesinin editörünün “etnik temizlik… neredeyse Irak’ın her eyaletinde vuku buluyor” görüşünü bildirmek zorunda hissetmektedir.
Fakat baştanbaşa yeniden oluşturulması gereken hikâyenin en sıradışı kesimi: “geçenlerde yerel personelin soyadlarının bulunduğu basılı belgelerin imha edilmeye başlanması”dır. “Mart’ta birkaç personel üyesi Irak’tan çıktığımızda onlara ne gibi koşullar sağlayacağımızı sormak istediler.”
Belgeleri imha etmek? Birleşik Devletler Irak’tan çıkarsa? Açıktır ki, Iraklı çalışanlar 1975 Saigon’da ABD büyükelçiliği ve silahlı kuvvetlerinin Vietnamlı çalışanlarının kalkan helikopterlere binme çabalarını akıllarına getirmektedir. Bu noktaya çoktan geldik mi? ABD büyükelçiliğinin bazı Iraklı çalışanları geldiğimizi düşünüyor ve ABD Büyükelçisi de bunu Washington’a bildiriyor.
1 Temmuz
[Binghamton.edu adresinden Açalya Temel tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]