Akad kralı Sargon’un Sümer topraklarına saldırıp, halkı katledip kentleri harap ettiği dönemde, Sümerli şair ve ozanların zulme yönelik seslenişleri halen bu topraklarda güncelliğini korurken, vahşet de devam etmekte. Sümerli şair ve ozanlar, “Yeter! Bu kadarı! Göz yaşları dinsin! Analarını yitirmiş çocukların, başlarını dinleyecek bir yer bulana değin dolaşıp durmuş olanları geri getir” (Aktaran, Samuel N.Kramer, […]
Akad kralı Sargon’un Sümer topraklarına saldırıp, halkı katledip kentleri harap ettiği dönemde, Sümerli şair ve ozanların zulme yönelik seslenişleri halen bu topraklarda güncelliğini korurken, vahşet de devam etmekte. Sümerli şair ve ozanlar,
“Yeter! Bu kadarı!
Göz yaşları dinsin!
Analarını yitirmiş çocukların,
başlarını dinleyecek bir yer bulana değin dolaşıp durmuş olanları geri getir” (Aktaran, Samuel N.Kramer, Tarih Sümer’de Başlar ) diyorlardı Sümerli şairler, zulmün tanrılarına.
Yazılı tarihin zulmü o topraklarda Sümerlerden Akad’lardan bu yana tarih yapraklarından düşmediği gibi, savaş tanrılarının terörü de halen sürüyor.
Ortadoğu coğrafyasında İsrail’in, ABD’nin ve müttefiklerinin yanı sıra bölge gerici rejimlerinin mazlum Kürt halkı ve top yekün emekçi halklar üzerinde zulümleri devam ediyor. Filistin topraklarında İsrail’in dur durak bilmeyen devlet terörü hergün birkaç emekçi hanenin neslini ortadan kaldırmaya devam ediyor. İsrail Filistin’de imha stratejisini sürdürüyor. Öte yandan Ortadoğu’nun bir diğer bölgesi olan şat-ül Arap toprakları üzerinde ABD ve müttefiklerinin uluslararası terörü, vahşeti, yıkımı ve katliamının barbarlığı esiyor. Ve bunlarla yetinmeyen bu vahşi güçler İsrail’in geleceğini garanti altına almak için, “yeni sınırlarını” ve bölge üzerinde hegemonyasını bölge halklarına dayatılıyor. Bu vesileyle Filistin toprakları dirhem dirhem işgal ediliyor. Yahudi Milli Fonu’nun liderlerinden birisi 28 Haziran 1930 tarihli konuşmasında şöyle demişti; “Filistin’deki Arapların topraklarını ele geçirsek de, diğer Arap ülkelerinde hala yığınla toprak duruyor. Birkaç bin fellah ailesinin derdine düşüp Yahudi meselesinin çözümünü ertelemeyiz” (Aktaran Tareq Y. İsmael Arap Dünyasında Komünist Hareket). Bu yayılmacı anlayış günümüzde de devam ediyor.
İngiliz emperyalizmi tarafından Filistin topraklarına yerleştirilen İsrail’in: Irgun, Haganah gibi çeşitli terör örgütleri ile Filistin topraklarında estirdiği terör, 1920’lerden bu yana halen durmuş değil. İsrail uluslararası emperyalizmden aldığı destekle, 1924 Afula olayı ve 1929’dan sonra Siyonist hareket öncülüğünde o topraklar üzerinde yayılmasını hızlandırdı ve Filistin’i ilhak etti. İsrail’in bu yayılmacılığına karşı ise, Hayfa ve Tel Aviv arasında, Hawaris vadisindeki çatışmalar ve 1930’lu yıllar boyunca art arda patlak veren ve 1936-39 Köylü ayaklanmaları (bu ayaklanmaların sınıfsal renge bürünmesi Hacının, Müftünün ve kralın ihanetine uğramasına neden oldu ve bunlar ayaklanmanın bastırılması için var güçleriyle çalıştılar) gibi örneklerde olduğu gibi Filistin’in Siyonizm’in yayılmacılığına set çekme mücadelesi bir asırdır aralıksız devam ediyor. Filistinlilerin var olmakla yok olmak arasında verdikleri bu ince mücadele, uluslararası emperyalizmin ve İsrail’in yanısıra bölge gericiliği ve rejimlerinin de boy hedefi haline geldi.
Bölgenin gerici Hanedanlıkları (Ürdün) ve rejimleri dönem dönem geleceklerini ve koltuklarını korumak minvalinde Filistin ilerici (El Fetih) hareketini (bugün kendilerini de tehdit eden siyasal İslamcılarla birlikte) ezmeye veya zayıflatmaya çalışmışlardır. Eğer Ürdün, seçim yasalarında gelecek yıla kadar her hangi bir değişikliğe gitmezse, 2007’de yapılacak olan parlamento seçimleri Ürdün Hanedanlığı’nı büyük bir sıkıntıya sokacak. Zira bu seçimlerde Filistin’deki Hamas hareketine yakınlığıyla bilinen ülkedeki Jama’at al-Ihvan al-Muslimin (Müslüman kardeşler Topluluğu) hareketinin seçimlere katılarak elde edeceği başarı Ürdün Hanedanlığı’nın geleceğini ciddi olarak tehdit ederken İsrail’i de fazlasıyla ürkütmekte. Çünkü Hamas’ın Filistin seçimlerinde elde ettiği başarının, Ürdün seçimlerinde İslamcıların lehine etki yapacağı söylenebilir. Bu vesileyle Ürdün Kralı Abdallah II. İsrail, Mısır gibi devletlerle İslamcıların önünün alınması stratejisini görüşüyor. Bu yıl Mısır’da yapılan seçimlerde Ihvan hareketinin başarısı, hakeza Filistin’de Hamas’ın iktidar koltuğuna oturması, Haşimi Hanedanlığını gelecek yıl Ürdün’de yapılacak olan seçimler için endişelendirmekte.
Bölgenin çalkantılı süreci ve bu süreci körüklemeye çalışan İsrail, var olan sınırlarıyla yetinmeyip “sınırlarımı yeniden” belirleyeceğim diyor. İsrail şu son birkaç hafta içerisinde Filistin topraklarına yönelik hava ve kara saldırısında 20’yi aşkın insanın yanı sıra savunmasız çocukları katletti, katletmeyi sürdürüyor. En kötüsü de, İsrail ve müttefikleri tarafından Filistin halkına dayatılan, yoksulluk ve açlıkla dize getirme politikaların devam etmesi. Filistin halkına yönelik emperyalist merkezlerin sürdürdüğü izolasyon ve resmi olmayan ambargo sürecinin yanı sıra, İsrail’in vahşeti Filistin halkını derinden etkilemekte. Son birkaç haftadır reaksiyonların yükseldiği bir sürece giren İsrail-Filistin çatışmaları pimi çekilmeye hazır bir bombaya dönüşüyor. Filistinliler tarafından “esir alındığı” söylenilen İsrail askeri Gilad Şalit gerekçe gösterilerek, İsrail, Gazze’deki Beyit-Han Köyünün sınırına tüm askeri gücünü yığmış durumda. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, tüm orduyu teyakkuza geçirerek Filistin liderlerine, “terör örgütleri ve liderlerinin dokunulmazlıkları yoktur, nerede olursa olsunlar onlara ulaşırız” diyerek M.Abbas’ın ve İ.Hanya’nın sorumlu olduğunu ileri sürüyordu. Filistin seçimlerinden sonra İsrail tarafı, adeta süreci tetikleyen taraf oldu ve bir yılı aşkındır Hamas tarafından sürdürülen ateşkes sürecini sabotaj etti. İsrail savaş aparatı, askerin kaçırılışını gerekçe göstererek, bölgeyi, Ortadoğu’nun fay hatlarını tetikleyecek bir sürece sokmaya çalışıyor. Umut ederiz Gilad Şalit İsrail’in yayılmacı stratejisinin başlangıç noktası olmasın. Ortadoğu’da ulusal sorunları çözümlenmemiş ve çözümünü bekleyen uluslardan biride Filistin sorunudur. Ortadoğu sorununun düğüm noktalarından biri olan Filistin sorunu adil ve makul şekilde çözülmediği sürece barışın tanrıları O kutsal topraklarda barıştan söz edemeyecekler.