İsrailli İşgalcilere Karşı Koymak, Toprağımızı ve Halkımızı Korumak İçin ÇAĞRI Lübnanlılar, İsaril ordusu üç aydan beri vatanımıza saldırısını sürdürüyor. Bu saldırı ilk anlarından başlayarak ne sivil halkı, ne yerleşim bölgelerini, ne de hatta insani kuruluşları, basın kuruluşlarını ya da altyapı tesislerini ayırdetmeyen vahşi bir savaş biçimini aldı. Ölüm makinesi en son Finul’un (Lübnan’daki Birleşmiş Milletler […]
İsrailli İşgalcilere Karşı Koymak, Toprağımızı ve Halkımızı Korumak İçin ÇAĞRI
Lübnanlılar,
İsaril ordusu üç aydan beri vatanımıza saldırısını sürdürüyor. Bu saldırı ilk anlarından başlayarak ne sivil halkı, ne yerleşim bölgelerini, ne de hatta insani kuruluşları, basın kuruluşlarını ya da altyapı tesislerini ayırdetmeyen vahşi bir savaş biçimini aldı. Ölüm makinesi en son Finul’un (Lübnan’daki Birleşmiş Milletler geçici güçleri) uluslar arası gözlemcilerini hedef seçti.
Kaçırılan iki İsrailli askerin kurtarılması bahanesiyle yürütülen bu barbarlık ve delice katliamcılık gösterisi tüm sınırları aşmıştır. Açıkça intikam hedeflenmektedir ve Lübnan ve halkına karşı eşi görülmemiş bir nefretle, Hizbullah’ın askeri altyapısını yok etmek gerekliliği sloganı altında ülkemize mümkün olan en büyük zararı verme amacı güdülmektedir. Bu amaçla en korkak ve en barbar yöntemlere başvurulmaktadır.
Saldırının kudurmuş suç ortağı ABD ise, en üst düzey yöneticileri aracılığıyla Irak halkına karşı üç yıldır uygulanan proje temelinde Arap bölgesinin kaderini ve sahip olduğu zenginlikleri kontrol etmek üzere “Yeni bir Ortadoğu” yaratma umutlarını dile getiriyor.
Ancak ölüm makinesi dört koldan yıkım kampanyasını sürdürüyorsa da başarısızlığa uğramıştır. İsrailliler, 2000 yılında vatamızdan çekildiklerinden bu yana aslında başvurmak istemedikleri karasal saldırı yoluna başvurmak zorunda kalmışlardır.
Bir haftadan bu yana Maroun Al-Ras bölgesinde ve Bint-Jbeil’de bir ilerleme kaydetmek için boşuna çabalayıp duruyorlar.
Vatanımızın bir parçasını, halkımıza kendi koşullarını ve efendilerinin koşullarının dayatmak için bir kez daha işgal etmeye boşuna çabalıyorlar.
Bunun için insanlığa karşı suçları, sivillerin katli silahını kullanıyorlar. Yurttaşları ülkelerini terk etmeye zorlamak istiyor. Bütün bunlar her ne kadar bunun sonucunda tüm insanlığı karşısına dikileceğini bilse de saldırganlara hiçbir yardım fırsatını kaçırmayan Washington’un koruması altında gerçekleşiyor.
Saldırının vahşeti ve amaçlarının içerdiği tehlikeler Lübnanlılara büyük sorumluluklar yüklemektedir, Lübnanlılar saldırının amaçlarına ulaşmasını engellemek zorundadır. Bu saldırılar Lübnan hükümetini her türlü kaytarma siyasetine ve her türlü Amerikan ya da Uluslar arası koruma yanılsamalarına bir son vermeye zorlamaktadır.
ABD açıkça saldırganların suç ortağıdır, onu böyle değerlendirmek ve buna göre davranmak gerekmektedir.
Lübnan halkı ve hükümeti politik ve askeri önlemlerden güvenlik ve gündelik yaşamla ilgili önlemler ve politikalara kadar her konuda işgalcilere karşı mücadele içinde tek yumruk olmak durumundadır.
Bu aynı zamanda vatanın dostlarıyla düşmanlarının ayırt edilmesi temelinde eylemi, İsrail-Amerikan savaş makinesi karşısında bir kez daha hem ülkemizin onurunun ama hem de onun birliği ve varoluşunun korunması anlamına gelecek kahramanca Direnişe her türlü desteği sağlamaya odaklanacak gerçek bir ulusal birlik hükümetinin kurulmasını zorunlu kılmaktadır.
Lübnanlılar,
İsrail bir kez daha ülkemizi işgal etmeye ve bizi yok etmeye çalışıyor. Ve islami direniş kahramanca eylemlerini ve fedakarlıklarını sürdürüp zaferler kazanırken Lübnan ordusu askerlerinin onursuzca katledilmesine karşın mücadeleye girişmemekte ısrar ediyor.
Vatansever görevlerimiz bizi işgalcilere karşı Direnişe katılmaya ve ülkemize karşı girişilen suçlara karşı durmaya çağırmaktadır.
Biz, Solun ve Demokrasinin güçleri, vatanımızın 1982 Direnişi’ne de katılmış olma onurunu taşıyan kişiler ve örgütler olarak silahları yeniden ele aldığımızı ilan ediyoruz.
Ülkemizin gençlerini bu kahramanca deneyime sahip çıkmaya ve direnişlerinin temeline almaya çağırıyoruz. Onları kentlerinde ve köylerinde kalarak işgalciye silahla karşı koymaya, toprağımızı, egemenliğimizi ve halkımızı korumaya çağırıyoruz.
Bu bizim için tarihi bir andır. Ülkemiz ve halkımız muzaffer olacak ve ülkemiz ve Arap ulusumuz için işgalcilerin bozguna uğratılmasıyla birlikte bir özgürlük ve birlik dönemi hüküm sürmeye başlayacaktır.
Beyrut, 28 Temmuz 2006
kaynak: http://www.lcparty.org