18 Temmuz günü New York’ta 1500 kişinin katılımıyla Manhattan’ta bulunan İsrail konsolosluğu önünde yapılan eylemde, Lübnan’a yönelik İsrail bombardımanının ve işgalin son bulması talep edildi. İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’daki savaşlarının sona ermesi çağrısında bulunan göstericiler, ABD’nin İsrail’e yönelik tek taraflı desteğini ve ABD medyasında Lübnanlı ve Filistinli sivil ölümleriyle ilgili haberlerin yer almamasını eleştirdiler. Filistin […]
18 Temmuz günü New York’ta 1500 kişinin katılımıyla Manhattan’ta bulunan İsrail konsolosluğu önünde yapılan eylemde, Lübnan’a yönelik İsrail bombardımanının ve işgalin son bulması talep edildi. İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’daki savaşlarının sona ermesi çağrısında bulunan göstericiler, ABD’nin İsrail’e yönelik tek taraflı desteğini ve ABD medyasında Lübnanlı ve Filistinli sivil ölümleriyle ilgili haberlerin yer almamasını eleştirdiler. Filistin ve Lübnan bayraklarının taşındığı eylemde göstericiler İsrail saldırganlığına karşı ortak bir eylem platformu oluşturduklarını açıkladılar.
Öte yandan İsrail’e karşı, Güney Afrikalı COSATU’nun da aralarında olduğu çeşitli sendikaların da katılımıyla uluslararası bir boykot örgütlemekte olan Filistin Sivil Toplum Kampanyası İsrail’e Karşı Boykot ve Yaptırım Eylem Komitesi de bir açıklama yaparak son saldırıları kınadı. Açıklama şöyle:
“İsrail, son altı gündür Lübnan’a karşı, görünüşte Hizbullah’ın iki askerini kaçırmasına misilleme olarak yürüttüğü yıkıcı askeri saldırganlığı başlatmasından bu yana, en azından Birleşmiş Milletler ve dünya güçleri tarafından yansız biçimde kınanması ve acil bir ateşkes çağrısında bulunulması için yeterli olan savaş suçları işlemektedir. BM Güvenlik Kurulu, bunun yerine, ABD çizgisine boyun eğerek, İsrail’e “işini bitirmesi”, Lübnan’ın altyapısını tahrip etmesi ve sivil halkını Lübnan kamuoyunun direniş hareketine sırt çevirmesini ve İsrail’in bu direniş hareketini güney Lübnan’dan dışarı atmasını sağlayacak derecede dize getirmek üzere katletmesini sağlayacak kadar zaman tanıma kararı aldı. İsrail’in uluslararası düzeyde yasaklanmış olan fosfor bombalarını kullanması ve en azından Pazar günü Marwaheen kentinden kaçmakta olan 23 sivili öldürmesi bile dünyanın vicdanına sızlatmaya ya da ölümcül sessizliği bozmaya yeterli olmadı.
Bu arada, İsrail’in Gazze’ye yönelttiği neredeyse unutulmuş olan saldırı büyük bir hızla sürmekte ve arkasında büyük bir ölüm tablosu, muazzam bir sağlık krizi ve devasa bir altyapı tahribatı bırakmaktadır. Yüzlerce masum Filistinlinin öldürülmesine ve yaralanmasına neden olan bu canice saldırganlığın gerekçesinin yine Filistin direnişi tarafından kaçırılan bir askerinin serbest bırakılması olması herhangi bir gerçeklik ya da mantıkla tutarlı değildir. Gerçek İsrail’in işgali altında bulunan Filistinlilere diz çöktürmek, onları “yanlış” bir hükümeti demokratik biçimde seçikleri için cezalandırmak, onları daha da mülksüzleştirecek İsrail planlarına boyun eğdirmek ve işgal edilmiş topraklarda ortaya çıkacak herhangi bir Filistin devletinin geleceğini karartmak üzere sistematik ve kararlı biçimde hareket etmekte olduğudur.
Uluslararası politik sistemin, İsrail’in her iki cephede uluslararası hukuka yönelik ölümcül ihlalleri konusunda hesap vermeye zorlanması konusundaki bu çifte başarısızlığı, uluslararası sosyal hareketlerin ve sivil toplum örgütlerinin İsrail’e karşı, tıpkı Güney Afrika’daki ırk ayrımcılığı sistemini sona erdirmiş olana benzer kapsamlı bir boykot, kınama ve yaptırım rejimi uygulanması konusunda önderliği ele alması gerektiğinin acil bir göstergesidir. Özellikle bütün ülkelerdeki vicdan sahibi insanları:
• Tüm İsrail ürünlerini ve hizmetlerini boykot etmeye
• İsrail’in akademik, kültürel, sportif ve ekonomik kurumlarını boykot etmeye
• Sendikaları, meslek örgütlerini ve sivil toplum örgütlerini İsrail’le ilişilerini koparmaya zorlamaya
• Hükümetlerini top yekün yaptırımların bir adımı olarak, İsrail ile olan tüm askeri ticari lişikilerini durdurmaya zorlamaya çağırıyoruz.
Bütün bu önlemler İsrail uluslararası hukuka tam olarak uyana ve Arapların temel insan haklarını ister Lübnan’da ister Filistin’de tanımaya kadar sürdürülmelidir.
İsrail’in Arap kurbanlarına yönelik canice aşağılamaları ister Lübnan’da ister Filistin’de işlenmiş olsunlar cezasız kalmamalıdır. İsrail’e karşı tüm cepheleri kapsayan bir boykot Ortadoğu’daki barış umutlarının yeşermesine şans tanıyacaktır.
Kaynak: http://electronicLebanon.net