Filistin’deki deneyimlerimi gözden geçirdiğimde, bugünkü dehşetin, o günkü küçük olaylardan başlayarak nasıl serpilip geliştiğini görebiliyorum. Siyonizm, yani Yahudilerin ayrılığı ve Yahudilere vaat edilmiş topraklar inancı, devlet şiddetine dönüştü. Annem ve babam Siyonist öncülerdendi, sayıları ancak birkaç bini bulan Siyonistlere katılmak için 1902’de Rusya’dan Filistin’e göçmüşlerdi. Bir Siyonist olarak büyüdüm, ama o zamanlar Siyonizm’in şimdiki gibi […]
Filistin’deki deneyimlerimi gözden geçirdiğimde, bugünkü dehşetin, o günkü küçük olaylardan başlayarak nasıl serpilip geliştiğini görebiliyorum. Siyonizm, yani Yahudilerin ayrılığı ve Yahudilere vaat edilmiş topraklar inancı, devlet şiddetine dönüştü. Annem ve babam Siyonist öncülerdendi, sayıları ancak birkaç bini bulan Siyonistlere katılmak için 1902’de Rusya’dan Filistin’e göçmüşlerdi.
Bir Siyonist olarak büyüdüm, ama o zamanlar Siyonizm’in şimdiki gibi çirkin bir yüzü yoktu. Yine de Siyonistlerle Araplar arasında esaslı bir çatlak her zaman vardı. Bu aynı çatlak Siyonistleri geldikleri ülkelerdeki sıradan insanlardan da ayırıyordu. 19. yüzyıl Rusya’sına bakıldığında, her şey açıkça görülür. Çar Alexander II 1891’de öldürüldü. Ertesi yıl Rusya’daki aşırı sağcılar Yahudilere karşı planlı bir katliam düzenledi. “Bir Yahudi
öldür, Rusya’yı kurtar” dediler. Sosyalist Yahudiler buna, Çarlığa ve sağa karşı birlikte mücadele çağrısında bulunarak tepki verdiler. Ama ikinci bir tepki daha vardı: Siyonizm. Siyonistler, “Yahudiler kendilerinden başka hiç kimseye güvenemez” diyordu ve ilk olarak o dönemde Rusya’yı terk edip Filistin’e gitmeye başladılar. Bu iki tepki, daha sonra gerçekleşen her katliamda tekrar tekrar ortaya çıktı: Bazıları ülkedeki devrimci harekete katıldı, diğerleri göçü seçti. Siyonistler Filistin’e geldiklerinde Yahudilerin ayrı olduğunu vurgulamaya devam etti. Arap topraklarını, çoğunlukla buralarda yaşayanları kovarak, ele geçirmeye başladılar, binlerce işsiz Arap’a karşı sistematik bir ayrımcılık uyguladılar. Araplar nüfusun en az yüzde 8o’ini oluşturmasına karşın, okulumda tek bir Arap yoktu. Babam bana “Bir Arap’a ancak silahla nişan alarak bakılır” derdi.
EMEK VE ÜRÜN
Siyonistler kendi sendikaları olan Histadrut’u oluşturduğunda, sendika iki fon yaratmaya başladı: biri “Yahudi emeğini savunmak”, diğeri “Yahudi ürünlerini savunmak” için. Bu fonlar, Arapların Yahudi işyerlerinde çalışmasını ve Arap ürünlerinin Yahudi pazarına girmesini engelleyecek muhafızların örgütlenmesi için kullanıldı. Siyonist işyerlerine zarar
verecek hiçbir şey yapmadılar. 1944’te Tel Aviv pazarının yakınında yaşıyorduk. Bir sabah eşim genç bir adamın pazarda satıcı kadınlara yanaşıp bir şeyler söylediğini gördü. Bazılarına
dokunmadı, bazılarınınsa sebzelerinin üstüne gazyağı döktü, yumurtalarını kırdı. Güney
Afrika’dan henüz yeni gelmiş olan eşim “Ne oluyor?” diye sordu. Olanlar basitti. Adam ürünlerin Yahudi ürünü mü, Arap ürünü mü olduğunu kontrol ediyor ve Arap olanları yok ediyordu. O sıralarda bu tür davranışlar henüz nadirdi ve bazı Siyonistler hâlâ solcu bir dille konuşuyordu. Siyonist yayıncılar Lenin’in, Troçki’nin kitaplarını basıyordu örneğin.
Ama Arap düşmanlığı önemini her zaman korudu. Sözde “sosyalist” kolektif çiftlikler olan
kibbutz’lara hiçbir zaman tek bir Arap katılmadı. Yahudilerin sahip olduğu toprakların çoğu Yahudi Ulusal Fonu’na aitti; fonun tüzüğü ise Arapların mülk sahibi olmasını yasaklıyordu. Koca koca bölgelerde yerli Arap nüfus topraklarından kovuldu. Filistin’i 1946’da terk ettiğimde, nüfusu 300.000 olan Tel Aviv’de bir tek Arap yoktu.
KİRALIK SİYONİSTLER
Araplarla Siyonistler arasında açık düşmanlık vardı. Desteğe ihtiyacı olan Siyonistler Filistin’e egemen olan emperyalistlerin yardımını bekliyorlardı. İngiltere 1917’de Filistin’i işgal ettiğinde, Siyonistler İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Balfour’a yazdıkları mektupta, Filistin’de Siyonistlerin güçlü olmasının İngiltere’nin çıkarına olacağını anlattılar. İkinci Dünya Savaşı sırasında, ABD’nin özellikle Ortadoğu’da ana emperyalist güç olduğu anlaşılınca, Siyonist liderler dikkatlerini Washington üzerinde yoğunlaştırdılar.
Siyonistler satılık değilse de, her zaman kiralık olmuşlardır. Siyonizmin mantığı, yani ister Rusya’da veya Polonya’da, ister Filistin’de Yahudi olmayan halktan ayrı durma, emperyalizme bağımlı olmasını getirmiştir. Nazizmin yükselişi de önemli bir unsur olmuştur. Alman büyük sermayesi Hitler’i, Yahudilerden korktuğu için değil, Alman işçi sınıfından korktuğu için
desteklemiştir. Hitler’in kurbanları hem Yahudiler, hem Alman işçiler olmuştur. Alman işçileri 1933’te kitlesel bir mücadele vermeden Hitler’e yenildiğinde, Siyonizm çok güçlendi. Almanlara duydukları güveni yitiren Yahudilerin bir Siyonist devleti tek çare olarak görmesi normaldi.
Filistin’de ise Siyonist vahşet yükseliyordu. 1948’de ilân edilen İsrail devleti, yüz binlerce
Filistinliyi yurtlarından süren bir terör kampanyasıyla gerçekleştirildi. Devlet, Der Yasin köyünde 240 sivilin katledildiği “sınırlı” bir katliamla doğdu. Erkekler, kadınlar ve çocuklar boğazlandı, bazıları canlı canlı köydeki kuyulara atıldı. Bu köyü çok iyi bilirim, evimden birkaç kilometre mesafedeydi.
BEDEL
Araplar o günden bu yana bedel ödemek zorunda kalan tek halk değil. İsrail’in sürekli müttefik arayışı, dünyadaki en gerici rejimlere askeri malzeme sağlayan bir ülke haline gelmesine yol açtı.
Kimileri baskının her zaman ilerlemeye yol açtığını iddia eder. Yahudiler korkunç baskı ve zulüm gördü, ama bu, onların ilerici veya devrimci olmalarını garantilemedi. Gerçekte, zulüm
güçsüzlükle birleşince gericiliğe yol açar. Siyonizmin özü, Rusya’daki devrimci güçlerden tutun Ortadoğu’daki anti-emperyalist güçlere kadar tüm ilerici güçlerden ayrı durmak anlamına gelince, hikâyenin gerisi de doğal olarak geldi. İsrail şimdi Lübnan’da açıkça faşist bir örgüt olan Falanjistlerle işbirliği yapıyor. Hiç şaşmıyorum.
İsrail’in eski başbakanı Begin’in 1930’lardaki örgütü İrgun’un üyelerinin Hitler selâmı verdiğini ve kahverengi gömlekler giydiklerini anımsıyorum. 1935’te, birgün Siyonistlerin sivilleri öldüreceğine asla inanamazdım, Araplara karşı ayrımcılık yapıyorlardı, hepsi o kadar. Ama günümüzün acımasız dünyasında çatlaklar büyüyor ve Yahudilerin ayrı duruş mantığı Lübnan’da gördüğümüz dehşet görüntülerine yol açıyor. Bu vahşet Siyonizm’in mantığında var. Arap işçi sınıfı, Ortadoğu’da Siyonizm’i durduracak ve emperyalizmi yenecek tek güç. Mevcut devletlerin hiçbiri bunu yapamaz.
www.socialistworker.co.uk