Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu, çiftçiler adına Başbakan ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na “Çiftçilerin Ödenmemiş Doğrudan Gelir Desteğine” taleplerini iletti. Çiftçilerin taleplerini içeren metin şöyle: DOĞRUDAN GELİR DESTEKLERİMİZİ İSTİYORUZ Biz çiftçilere uygulanan fiyat, girdi ve kredi destekleri IMF ve Dünya Bankası istedi diye 57. Hükümet (DSP-MHP-ANAP) tarafından 2000 yılında kaldırıldı. Fiyat, kredi ve girdi desteklerinin yerine […]
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu, çiftçiler adına Başbakan ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na “Çiftçilerin Ödenmemiş Doğrudan Gelir Desteğine” taleplerini iletti. Çiftçilerin taleplerini içeren metin şöyle:
DOĞRUDAN GELİR DESTEKLERİMİZİ İSTİYORUZ
Biz çiftçilere uygulanan fiyat, girdi ve kredi destekleri IMF ve Dünya Bankası istedi diye 57. Hükümet (DSP-MHP-ANAP) tarafından 2000 yılında kaldırıldı. Fiyat, kredi ve girdi desteklerinin yerine tek başına Doğrudan Gelir Desteği’ne (DGD) geçildi. Doğrudan Gelir Desteğine halen tek başına devam edilmektedir.
Oysa Türkiye tarımının ve tarımcısının yararına olan; fiyat, kredi ve girdi desteğini kaldırmak değil, Doğrudan Gelir Desteğini bu desteklere ek olarak vermekti.
57. Hükümet, çiftçilere verilen fiyat, kredi ve girdi destekleri kaldırırken; “bu destekler, daha çok orta ve büyük çiftçilere yarıyor, tarım içindeki eşitsizliklerin büyümesine katkıda bulunuyor” onun için kaldırıyoruz, diye propaganda ettiler.
IMF ve Dünya Bankası tarım politikalarının merkezinde olan Doğrudan Gelir Desteği sistemi, mülkiyete dayalı, dönüme göre sabit oranlı uygulandığından yapılan propagandanın aksine en yoksul köylülere daha az ulaştı. Dolayısıyla en az ya da hiç yararlanamayanlar yine yoksul köylüler oldu.
Bilindiği gibi, Türkiye’de aile başına düşen arazi miktarı 59 dönümdür. Ama ilk yıl aile başına 200 dönüme kadar olan bölümüne Doğrudan Gelir Desteği verilmesi belirlenebildi! İkinci yılda bu oran 500 dönüme yükseltildi! 500 dönümden fazla toprağa sahip olan aileler, 500 dönümün üstündeki arazilerini parçalı göstererek veya sahte beyanlar düzenleyerek konulan bu sınırları bile fiilen tanımadılar. Doğrudan Gelir Desteği uygulamaları büyük toprak sahiplerinin gücüne güç kattı, yoksul köylüyü de iyice yoksullaştıran bir iş gördü.
Yani iddia edilenin tersine tek başına Doğrudan Gelir Desteği uygulaması, eşitsizlikleri daha da büyüttü.
Uygulamanın yanlışlığına ve adaletsizliğine Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın milletvekillerine (AKP’li) dağıttığı kitapçıktaki rakamlar da tanıklık etmektedir. Kitapçıktaki rakamlara göre; “Doğrudan Gelir Desteği ödemelerinin %51’i, çiftçilerin %17’sini oluşturan 100 dekardan daha büyük arazi sahiplerine gitmektedir. 2004 yılı için ödenen 2 katrilyon 670 trilyon liralık Doğrudan Gelir Desteği’nin %51’i yani 1 katrilyon lirası 476 bin çiftçiye giderken, kalan % 49’luk miktar çiftçilerin %83’ünü oluşturan 2 milyon 324 bin çiftçiye dağıtılmıştır. Arazi varlığı 100 dekarın üzerindeki çiftçilere ortalama 2 milyar 750 milyon TL düşerken, küçük arazi sahiplerine ortalama 586 bin TL ödenmiştir. Aradaki fark tam 3,5 kattır. Bu adaletsizliği önlemek için, Doğrudan Gelir Desteği’nin desteklemeler içindeki 2002-2004 döneminde ortalama %78 olan payı, 2005 itibarıyla % 55’ler seviyesine çekilmiştir. 2006’da bu rakam %45’lere inecektir”
Kitapçıktaki rakam ve yorumlara bakıldığında Doğrudan Gelir Desteği’nin tek başına uygulanmasının 5 yıldan sonra yanlış bir iş uygulama olduğu hükümet tarafından kabul edilmektedir. Bunun sonucu olarak Doğrudan Gelir Desteği’nin destekleme sistemi içindeki payını %45’lere çekerek, tapu sahibi olan herkese değil, üretim yaptığını kanıtlayanlara verilmesini hükümet benimsemiş gözüküyor.
Peki, bu durumda küçük çiftçilerin geçen süre içerisinde uğradığı zararı karşılamak/gidermek için hükümet olarak bir planınız var mı?
Çiftçiler olarak hükümetlere olan güvenimiz her geçen gün daha fazla erozyona uğramaktadır. Bizlerin hükümetlere olan güvenimizi yitirmek istemiyoruz. Ama 2006 yılına geldiğimiz şu günlerde 2005 yılının Doğrudan Gelir Desteklerinin bırakın ödenmesini miktarını bile belirlenmemesi bizi hükümetlere karşı güvensiz kılmaktadır.
Biz çiftçiler hükümetlere olan güvenimizi tümden yitirmek istemiyoruz bunun için de, hemen 2005 yılının Doğrudan Gelir Desteği miktarının belirlemesini ve gecikme faiziyle birlikte ödenmesini Hükümetinizden bekliyoruz.
57 Hükümet, 2000 öncesinin destekleme sistemini adaletsiz bulduklarından kaldırdıklarını onun yerine Doğrudan Gelir Desteği sistemine geçtiklerini söylediler. Hükümetinizin bütün yanlışlığı ortaya çıkan bu destekleme sisteminden yine “adaletsizlik var” diyerek değiştirileceğini dillendiriyor. Destekleme sisteminde yapılmak istenen yeni düzenlemenin dillendirilişindeki öze baktığımızda ise, biz çiftçilere yararlı olmayacağı ve esasen desteklemelerin iyiden iyiye eritilmek istendiği kaygısını vermektedir. Çünkü bu yeni yönelimle; desteklerin toprağa yani tapuya değil, üretime yönlendirileceği gibi bir yaklaşım var. Bu doğrudur, bizler Doğrudan Gelir Desteği’ne geçildiği ilk günden bu yana desteğin tapuya değil üretime yönlendirilmesini istiyoruz. Bu yanlıştan dönmek iyidir ama destekleme sistemindeki yanlışlık veya eksiklik tek başına bu değildir. Adaletsizlik var diyerek değiştirilmek istenen destekleme sisteminde destekleme miktarı aynı kalıyor, arttırılmıyor. Mevcut destek miktarının (Milli Gelirin %1’i) arttırılmayarak kendi içinde başka ürünlere kaydırılmasını öngörüyor. Bu çiftçilerin sorununu çözmede yetersiz kalacaktır. Çiftçilerin sorunu esas olarak aldıkları destek miktarının az olmasıdır.
Evet, bizler de, desteklerin toprağa, tapuya göre verilmesini istemiyoruz ama milli gelirin de şimdiki gibi %07’sinin değil, en az %3,2-4’ünün tarıma ayrılmasını istiyoruz.
Avrupa Birliği’nin Türkiye tarımı için 6 Ekim tarihli 2004 yılı İlerleme Raporu’ndaki görüşleri şöyle: “Bugünkü koşullarda Ortak Tarım Politikası’na (OTP) göre, AB’nin Türkiye tarımına ayırması gereken destekleme bütçesinin 9 milyar Avro olması gerekmektedir (kırsal/bölgesel kalkınma için gereken 2,3 milyar Avro hariç). Bu 9 milyar Avro’nun 8 milyarı doğrudan destekler, 1 milyarı ise Pazar önlemleri ödemeleri için söz konusudur” diyorlar. Bu belirleme doğru bir belirlemedir. Bunun da anlamı şudur; Türkiye Avrupa Birliği’nin uyguladığı Ortak Tarım Politikası’na yaklaşabilmesi için, tarım kesimine bugün vermiş olduğu desteğin 4,5 katını vermesi lazımdır. Bu da, milli gelirinin şimdiki gibi %0,7’sini değil, %3,2’sini destekleme ödemelerine ayırması anlamına gelmektedir. Bunu uygulaması halinde tarımsal katma değerinin dörtte birini tekrar tarıma destek olarak geri döndürmesi demektir ki, bu uygulama Avrupa Birliği’nde tarımsal katma değerinin 1’e 2 veya 2’ye 3 uygulamasının yine gerisinde kalacaktır. Ama olsun en azından bu bari verilsin istiyoruz.
Hükümetiniz Avrupa Birliği’nin Türkiye tarımı için 6 Ekim 2004 yılı İlerleme Raporu’nu biliyor ama IMF öyle istiyor diye Nisan 2006 yılında çıkardığınız Tarım Kanunu’nda tarıma yönelik destekler için GSMH’nın ancak %1’ini verilebileceğini öngörmüştür.
Türkiye tarımı ve tarımcısı zordadır. Türkiye, Avrupa Birliği ile olan müzakere sürecinde Ortak Tarım Politikası ile kıta Avrupa’sının, IMF yaptırımları ile de ABD baskılanmasının kıskacındadır. Çiftçiler olarak hükümetinizden biran önce ülkemiz tarımını ve tarımcısını bu kıskaçtan çıkarmanın yolunu ne edip bulmanızı ve çiftçilerimize rahat bir nefes aldırmanızı bekliyoruz.
Ayrıca Doğrudan Gelir Desteği dönüme göre belirlendiği için, ağıl hayvancılığı ile seracılık yapan çiftçi meslektaşlarımız bugüne kadar yararlandırılmamış adeta cezalandırılmıştır. Bu nedenle; Ağıl hayvancılığı ve serac
ılık yapan meslektaşlarımızın kayıplarını gidermeye yönelik bir düzeltme yapmanızı hükümetinizden ayrıca bekliyoruz.
Yine bilindiği gibi, Doğrudan Gelir Desteği’ne 2001 yılında başlandı. Daha ilk yıldan itibaren ödemeler hep bir sonraki yıla kaydırıldı. Yani başladığından bu yana Doğrudan Gelir Desteği çiftçilere bir yıl gecikmeli olarak ödendi. Ödemeler 2001 ve 2003 yılında birer yıl kaydırılarak yapılmış, 2004 yılı ödemesi ise iki yıl geciktirilmiş ve iki taksitte ödenmiştir. İlk taksiti 10 milyon olarak 2005’de 6 milyonluk bölümünün ödenmesi ise 2006 yılında ancak tamamlanabilmiştir.
Her ödeme çiftçiye bir/iki yıl gecikmeli olarak yapılırken çiftçinin devletten bu alacağına gecikme faizi uygulanmamış ama çiftçinin devlete olan borcuna ise faiz hep işletilmiştir.
Devlet çiftçinin kendisinden olan alacağı ile devlete olan borcunu mahsuplaştırmayarak aslında devlet çiftçiyi değil, çiftçi devleti desteklemiştir/desteklemektedir.
Bütün bunlar çiftçilere karşı yapılan çok ciddi haksızlıklardır. Açıkça ifade ediyoruz; çiftçilerin hakkının yenilmesidir!
Bir başka haksızlık ise, ürün fiyatları belirlenirken maliyet hesaplamalarına Doğrudan Gelir Desteği veriliyor diye hesap yapılmasıdır. Yani çiftçilere Doğrudan Gelir Desteği veriyoruz denilerek -aslında bir/iki yıl sonra verilen destekler nedeniyle içinde bulunulan yılın- ürün fiyatları düşük belirleniyor. Çiftçilerden yana olmayan bu fiyat ve destek politikaları tüccar ve sanayiciye yaramaktadır. Bu politik tercih hükümetlerin ve hükümetinizin de sanayici ve tüccardan yana taraf tutuğu izlenimini vermektedir.
ABD ve Avrupa Birliği’nde hükümetler çiftçiler için 5-7 yıllık destekleme programları yaptığı bilinmektedir. AB ve ABD’nin yaptıkları 5-7 yıllık programlarda çiftçilerine ne kadar destek vereceklerini belirler ve çiftçiye açıklarlar. Sözü edilen ülkelerdeki çiftçiler de; hangi ürün için ne oranda destek alacaklarını bilerek üretimlerini planlarlar ve ona göre de üretim yaparlar. Söz konusu ülkeler açıkladıkları destekleri bırakın bir iki yıl gecikmeli ödemeyi ürün üretimi esnasında yani hasaddan önce ödemeleri tamamlarlar. Çünkü o ülkelerin çiftçileri bu destekleri üretim yaparken üretim girdilerinin temininde kullanırlar.
Biz 2006 yılının ürünlerini hasad etmeye başladık ama hala 2005 yılına yönelik ne oranda destek alacağımızı ve bu desteğin ne miktar olacağını bilemeden üretim yaptık. Ama sizler her fırsatta biz çiftçilerimizi çok destekliyoruz diye propaganda yapabiliyorsunuz. Bunu gece ve gündüz televizyon aracılığıyla evlerimize, bir arada olduğumuz kahvelerimize konuk olarak gelip gözümüzün içine bakarak söylüyorsunuz. Bu söylemlerinizle bizim zekâ ve algılama düzeyimizle oynadığınızı düşünüyoruz. Biliniz ki; doğru söylemediğiniz her şey bizi üzüyor, kendimizi kötü hissetmemize, sağlığımızın bozulmasına neden oluyor(sunuz)…
AB ve ABD’yi yönetenlerin çiftçilerine böylesine planlı ve önünü görmesi için ışıldak tuttuğunu, sizlerin ise, bir süreden beri her şeyi biz çiftçiler için bulanıklaştırdığınızı biliyor ve olup bitenlerin farkındayız.
Gerçekler böylesine orta bir yerde dururken bazı “aydın” ve “ekonomistin”; “bizim çiftçilerin maliyetleri yüksek ve sırtımızda yük” demelerinin aydın ve bilim insanın gerçekliği ve gerektirdiği sorumluluğuyla bağdaşmadığını düşünüyoruz.
Ve soruyoruz!
2006 yılının hasadı yapılıyor. 2005 yılının Doğrudan Gelir Desteği çiftçilere daha ödenmedi bu hakkaniyetli mi?
Adaletli değilse ne yapmayı düşünüyorsunuz? Örneğin; hükümet olarak Doğrudan Gelir Desteğini gecikme faiziyle birlikte vermeyi düşünüyor musunuz?
Çiftçi Sendikaları olarak diyoruz ki;
Fiyat, kredi ve girdi desteklerinin kaldırılarak yerine Doğrudan Gelir Desteklerinin uygulanmaya başladığı 2000 yılından bu yana çiftçilere zamanında ödenmeyen desteklerin hemen gecikme faizleriyle birlikte ödenmelidir.
Desteğin toprağa, tapuya değil, üretime yönlendirilmesini bizler de istiyoruz. Ama ülke olarak kendine yeterliliği yeniden yakalayabilmek ve çiftçi iflaslarının önüne geçebilmek için de, milli gelirin en az %3,2-4’ü oranında tarıma destek olarak ayrılmalıdır.
Abdullah AYSU
Çiftçi Sendikaları
Konfederasyonlaşma Platform Sözcüsü