ÇGD Ankara Şube Başkanı Yüksel Işık, Hrant Dink’in dün(4 Temmuz) yapılan yargılanması sırasında hem duruşma salonunda hem de dışarıda birikenlerin yaptıkları saldırganlığın düşünce özgürlüğünün önündeki yasal engelleri tahkim etmek amacıyla planlı olarak gerçekleştirildiğini söyledi. Işık’ın konuyla ilgili açıklaması şöyle: “Gazetecilerin ve yazarların resmi görüşe aykırı düşüncelerini dile getirdikleri için haklarında dava açılmış olması, AB sürecindeki […]
ÇGD Ankara Şube Başkanı Yüksel Işık, Hrant Dink’in dün(4 Temmuz) yapılan yargılanması sırasında hem duruşma salonunda hem de dışarıda birikenlerin yaptıkları saldırganlığın düşünce özgürlüğünün önündeki yasal engelleri tahkim etmek amacıyla planlı olarak gerçekleştirildiğini söyledi.
Işık’ın konuyla ilgili açıklaması şöyle:
“Gazetecilerin ve yazarların resmi görüşe aykırı düşüncelerini dile getirdikleri için haklarında dava açılmış olması, AB sürecindeki Türkiye’nin farklı olanı sindirebilecek demokratik olgunluğa ulaşmadığını göstermektedir. Ülkemizin demokratik olgunluğa ulaşarak farklı olanın kendisini ifade edebilmesini güvence altına alması gerekirken, yargılanması yetmezmiş gibi, son günlerde, bir de, “protesto özgürlüğü” adı altında, resmi görüşleri tahkim eden fiili saldırganlıklar artmış bulunmaktadır. Gazeteci ve yazarların can güvenliğine kast edecek saldırganlıklar artmış olması, masum bir “protesto özgürlüğü” çerçevesinde ele alınamaz. Bu tipler saldırılarını öylesine geliştirdiler ki, duruşma salonunun içinde bile istedikleri gibi davranma serbestisi kazanmış görünüyorlar. Orhan Pamuk, Perihan Mağden, Aydın Engin gibi gazeteci ve yazarların yargılanmaları sırasında toplanan tuhaf kalabalığın “protesto özgürlüğü” adı altında, yargılananlara fiili saldırı yöneltme tavırları son olarak Hrant Dink davasında bir kez daha gerçekleşmiştir.
Gazeteci ve yazarların düşünce özgürlüğünü kullanmaları nedeniyle yargılanmaları sırasında, yasal engelleri tahkim etmek amacıyla planlı olarak gerçekleştirilen bu saldırgan tutumları, önlemek, kamu yönetiminin görevidir ve devletin güvenlik kuvvetleri, esas olarak bu görevini yerine getirmelidir. Öyle ki, bu saldırganlar, sokağı, Adliye çalışanlarını ve esas olarak yargılananlara fiili saldırı gerçekleştirecek gücü kendilerinden bulmuşlarsa, burada kamu yönetiminin bir zaafı olduğu açıktır. Kamu yönetimi, derhal, bu konuda ciddi ve sahici bir önlem almak zorundadır.