TRT Emekçileri’nin TRT’de kadrolaşma ve sansür uygulamalarına karşı meslek onurları ve demokratik bir televizyon talebiyle yaptıkları eylemler gerici çevrelerin ve kalemlerin karalamalarına maruz kalıyor. En son Hürriyet yazarı Ahmet Hakan TRT emekçilerinin “çalışmadıklarını” ve “ayrıcalıklı konumlarını korumak için” eylem yaptıklarını iddia etti. Haber Sen bir basın açıklaması yaparak hem Ahmet Hakan’ı protesto etti hem de […]
TRT Emekçileri’nin TRT’de kadrolaşma ve sansür uygulamalarına karşı meslek onurları ve demokratik bir televizyon talebiyle yaptıkları eylemler gerici çevrelerin ve kalemlerin karalamalarına maruz kalıyor. En son Hürriyet yazarı Ahmet Hakan TRT emekçilerinin “çalışmadıklarını” ve “ayrıcalıklı konumlarını korumak için” eylem yaptıklarını iddia etti.
Haber Sen bir basın açıklaması yaparak hem Ahmet Hakan’ı protesto etti hem de asılsız iddialarını yanıtladı.
Haber Sen’in Basın Açıklaması
7 Haziran 2006 Çarşamba günü TRT İstanbul Bölge Müdürlüğü önünde “TRT’de Sansüre, Baskıya SON!” dedik.
“Özerk, demokratik TRT” taleplerimiz kimilerini rahatsız etti.
Hürriyet Gazetesi yazarlarından Ahmet Hakan, 8 Haziran 2006 günü “TRT çalışanlarının isyanı gayet normal” başlıklı bir yazı yazdı.
Hakan, yazısında bizi “boş oturduğumuz için isyan çıkarmakla ve kaybettiğimiz eski pozisyonlarımızı elde etmek için gürültü çıkarmakla” suçluyordu.
Bir yazı kaleme alarak, Ahmet Hakan’a, niçin eylem yaptığımızı anlattık ve yazısındaki yanlış bilgilerin doğrularını gönderdik.
Bu metni, Ahmet Hakan’ın düştüğü hatalara düşmemek için ortak akıl ile hazırladık. Her kelimeyi özele seçtik.
Telefonda bize, yazının uzun olduğunu kısaltırsak yayımlayacağını söyledi. Kısalttık. Kendi yazısının uzunluğuna kadar indirdik. Ancak Ahmet Hakan yazımızı yayınlamadı.
Oysa TRT’nin yolladığı açıklamayı, “Cevap hakkına duyduğu saygı gereği” hemen ertesi gün (9 Haziran 2006) yayımlamıştı. Üstelik açıklama çarpıtılmış bilgilerle doluydu.
Ahmet Hakan’ı yeniden aradığımızda “Sürekli arayarak bana baskı yapıyorsunuz” dedi.
Ahmet Hakan’ı protesto ediyor yayınlamadığı yazıyı bilginize sunuyoruz.
Eylemci TRT Çalışanları adına Haber-Sen’in Yanıtı
Sayın Ahmet HAKAN,
8 Haziran 2006 tarihindeki köşe yazınızda “TRT’de Sansüre ve Baskıya Son” eylemimize ilişkin görüşlerinizi belirtmişsiniz.
Eksik bilgilenme nedeniyle yazınızda gerçekle bağdaşmayan bilgiler yer almaktadır.
9 Haziran 2006 tarihinde “Cevap hakkına duyduğum saygı gereği bu açıklamayı ‘yorumsuz’ olarak yayınlıyorum” demiş ve TRT Genel Müdürlüğünün açıklamasını yayımlamıştınız.
Biz de aynı cevap hakkı gereği bu yazımızı yayınlamanızı bekliyoruz.
Saygılarımızla.
Esin YELEKÇİ
KESK Haber-Sen Genel Başkanı
1) TRT’de personel sayısı hiçbir zaman on bini aşmadı. Şu anda 7294 kadrolu personel çalışıyor.
2) TRT özel televizyonlarla karşılaştırılamaz. TRT’nin karşılaştırılacağı kurumlar başka ülkelerdeki kamu yayın kuruluşlarıdır.
– İngiltere: BBC’de yaklaşık 26 bin kişi çalışıyor.
– Almanya: ARD ve ZDF’de yaklaşık 34 bin kişi çalışıyor.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Daha fazla bilgi için Avrupa Yayın Birliği’nin (EBU) yayınlarına bakabilirsiniz.
TRT dünyanın dört bir yanına radyo ve televizyon yayını yapmaktadır.
26 dilde radyo yayını yapan kaç özel yayın kuruluşu biliyorsunuz?
Özel yayın kuruluşları kâr amaçlıdır ve yayın içerikleri kamunun talep ve ihtiyaçlarına göre değil, sermayenin çıkarları doğrultusunda, tüketici hakları gözetilmeden yayınlanan reklam gelirlerinin hesabı üzerine yapılır. TRT’nin görevi ise Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bulunduğu her yere yayınını ulaştırmaktır. Bu nedenle TRT’nin, Türkiye’nin ve dünyanın her yerine yayınını ulaştırmak için verici istasyonları vardır.
3) “Özel televizyonlarda bir kişinin yaptığı işi TRT’de kaç kişi yapıyor” diye sormuşsunuz. Soruyu şöyle de sorabiliriz: “Özel televizyonlarda 1 kişi kaç kişinin işini yapıyor?”
Cevabını da vermişsiniz aslında: Özel televizyonlarda 4 kişinin işini bir kişi yapıyor. Üstelik iş güvenceleri yok. En küçük bir itirazlarında, “dışarıdaki binlerce işsiz” gösteriliyor, aba altındaki sopa gibi.
Yaptıkları işe uygun sözleşmeyle çalışan çok az. Onu geçin, herhangi bir sözleşmeyle çalışıp sosyal güvenlik ve sağlık haklarına sahip olanlar bile kendini şanslı sayıyor. Böyle bir ortamda, kendi çalışma arkadaşlarınızın haklarını savunmanız, vahşice sömürülmelerine karşı onların yanında yer almanız gerekmez mi? Daha ötesi, bu vahşi kapitalist sömürü çarkı üzerinden TRT’ye vurmanın hangi basın emekçisine faydası var?
Özel sektörde yaşanan, sendikasızlaştırmanın sonucu olarak ortaya çıkan bir emek sömürüsüdür. Patronun daha fazla kâr etmesinden başka hiçbir amacı yoktur. Bunu savunmak patron ve patron temsilcilerinin işidir.
4) Bütün bu söylediklerimizden, TRT’nin personel politikalarını savunduğumuzu zannetmeyin. Sadece, ezberlenmiş ve yuvarlatılmış kavramlarla, hakaret içeren sıfatlarla tüm TRT emekçilerinin karalanmasına karşıyız. Bugün sesini yükselten TRT çalışanları, kurumu yıpratan her şey gibi, TRT’nin hükümetlerin arpalığına dönüştürülmesine de karşıdır.
5) 1980’lerin neo-liberal dalgasıyla birlikte tüm dünyada sosyal devlet iyice geriletildi, kamu kurumları birer birer özelleştirilmeye başladı. Elbette bu özelleştirmelere zemin hazırlamak için kurumlar önce çalışamaz hale getirildi, kötü yönetildi. Bu sürecin AKP hükümeti ile başlamadığının farkındayız. Ancak örgütlü olmadığımız dönemlerden kimse bizi sorumlu tutamaz. Örgütlendik, işimize sahip çıkıyoruz. Üstelik TRT’yi daha iyi bir noktaya taşımak için yan gelip yatmak değil çalışmak istiyoruz: Baskısız, sansürsüz, özgürce.
6) TRT emekçileri, çalıştıkları kurumun kamu hizmeti yayıncılığı yapması gerektiğinin ve aldıkları maaşın üçte birinin halk tarafından ödendiğinin bilinciyle, isyan etmeyip kamunun sesini duyurmaktadır.
7) “Yapacak işin yoksa… Ve bu çarpık yapı nedeniyle aylaksan… (…) ortalığı ayağa kaldırırsın.” Bugüne kadar dünya toplumsal mücadeleler tarihinde, yapacak işi olmadığı için, aylak olduğu için ortalığı ayağa kaldıran bir sosyal sınıfa rastladınız mı, önce size sormak gerekir.
8) Yukarıdaki açıklamalar ışığında şunu da belirtelim: TRT’de işini yapamayan kişiler vardır. Yasaklı prodüktörler, yasaklı spikerler… Önerileri alınıp özel şirketlere yaptırılanlar, ekrana çıkartılmayıp, üç kat, beş kat paralarla yerlerine dışardan sunucu getirtilenler…
Lütfen dikkatle bakın: TRT emekçilerine iş yaptırmayan TRT yönetimidir. TRT yapımcılarının önerileri ya sudan bahanelerle reddediliyor ya tozlu raflarda bekletiliyor ya da kurum dışında yaptırılıyor.
Programları kurum dışında yaptıran, TRT sunucularına ekran ambargosu uygularken astronomik paralarla eşe dosta program sunuculuğu ikram edenler TRT emekçileri değil, TRT yönetimidir.
9) TRT yapımcılarının önerileri yerine dış yapımcıların önerilerinin nasıl kabul edildiğini, Türkçe’yi düzgün konuşan ve bunun için eğitim alan TRT sunucuları yerine dışardan sunucuların hangi ilişkilerle alındığını ve bunlara verilen ücretlerin maliyetini, dini yayın kavramının nasıl yozlaştırılıp “din propagandasına” dönüştürüldüğünü (ki anayasal bir suçtur) daha önce TBMM’de verilen soru önergelerinden takip edebilirsiniz.
10) Üyelerimizin ve sendikamızın TRT’de yönetim kadrolarını ele geçirmek, makam mevki sahibi olmak gibi bir amacı asla olmadı. Ülkemizde makam mevki sahibi olmak isteyenlerin izlediği yol başkadır ve onu da herkes gayet iyi bilmektedir.
11) Ayrıca 7
Haziran tarihinde İstanbul’da neden bu etkinliği yaptığımızı ifade etmek isterim.
Barışı savunmanın TRT’ye yasalarla verilmiş bir görev olduğundan hareket eden İstanbul Radyosu Program yapımcısı, 16 Mart tarihindeki “Öğle Üzeri” adlı radyo programında “Barış” konusunu işlemek üzere Küresel Barış ve Adalet Koalisyonundan bir kişiyi programına konuk etmek istedi.
Yanı başımızda bütün acımasızlığı, pervasızlığı, vahşetiyle süren ve 100 binin üzerinde insanın ölümüne neden olan savaşa ve işgale karşı düzenlenen bu etkinlik, Program Müdürü tarafından yayın akışından çıkartılmak istendi.
Yapımcının nedenini sorması üzerine aldığı yanıt “Ben uygun görmüyorum” oldu. Bu keyfî davranışa, barış gibi bir konunun sansürlenmek istenmesine boyun eğmeyen yapımcı, programını yayımladı. Ve Radyo Yönetimi tarafından cezaya çarptırıldı.
TRT Genel Müdüründen başlayarak, hiçbir yöneticinin, evrensel yayın ilkelerini, yasaları ve anayasayı bir yana bırakıp “Ben öyle uygun görüyorum” deme hakkı yoktur.
Çünkü, yönetici koltuğuna oturan herkes bilmelidir ki, o koltuğa kamu adına, kamusal yararları korumak üzere oturtulmuştur.
Özellikle kurum içinde personele yönelik baskılar, programlara yönelik sansür uygulamaları yalnızca İstanbul’da değil Ankara, İzmir başta olmak üzere TRT’nin pek çok biriminde artarak devam ediyor.
12) Son olarak, taleplerimiz ve şikayetlerimizle ilgili tek satır yazmamışsınız.
Siyasetin TRT’den elini çekmesini istiyoruz. Yanlış bir şey mi istiyoruz?
Dünya çapında, örneğin BBC gibi saygın, referans gösterilebilecek, düzeyli bir yayın kurumu istiyoruz. Yanlış bir şey mi istiyoruz?
TRT, bunu yapabilecek alt yapıya ve kadrolara sahiptir. TRT’nin eksiği değil, fazlası vardır: Sırtındaki siyasiler; çevresindeki kirli eller; hak etmedikleri halde kuruma sokulan ve kilit noktalara yerleştirilen liyakatsiz kadrolar.
Köşelerinde, her gün her konuda fikir beyan edenler var. Keşke bizlerle görüşmeden, bizi tanımadan hakkımızda bu kadar iddialı bir yazı yazıp “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi” olanlar kervanına siz de katılmasaydınız.
9 Haziran 2006 tarihinde “”Cevap hakkı”na duyduğum saygı gereği bu açıklamayı ‘yorumsuz’ olarak yayınlıyorum” demiş ve TRT Genel Müdürlüğünün açıklamasını yayımlamıştınız.
Biz de aynı “cevap hakkı” gereği bu yazımızı yayınlamanızı bekliyoruz.
ÖNEMLİ NOT
:
9 HAZİRAN 2006 TARİHLİ YAZINIZ İÇİN ÖNEMLİ BİLGİLENDİRME:
TRT Genel Müdürlüğü’nden gelen açıklamayı köşenize almışsınız.
Dini yayınların arttığını söyleyen, bunu basın açıklamaları ile kamuoyuna taşıyan sendikayız.
Bugüne kadar yaptığımız tüm basın açıklamalarını gerçek bilgilere ve belgelere dayandırdık. Söylediğimiz her sözün arkasındayız.
Ama TRT yönetimi hep aynı yöntemle gerçekleri gizlemeyi tercih etti. TBMM’ye bile eksik ve yanlış bilgi gönderdi tıpkı size gönderdiği gibi.
12 Ocak 2004 tarihinden önce TRT’de 4 değil iki dini program yayınlanıyordu.
İnanç Dünyası ve Diyanet Saati. İnanç Dünyası TRT-INT’de tekrar ediliyordu.
(İnanç ve Bilim İzmir TV Müdürlüğü tarafından hazırlanan ve kısa süre yayınlanan bir programdır. Bu programın sona ermesi 12 Ocak 2004 tarihinden çok öncedir.)
Programların süreleri, yayın günleri aşağıda görülmektedir.
(Bkz. www.trt.nt.tr Yayın Akışları)
Sayın Ali Güney ısrarla Diyanet Saati’nin adını anmamakta, Düşünce İklimi programını ise dini program olarak kabul etmemektedir. Belirleyici olan, programın hangi ünitede hazırlandığı değil, içeriğidir. Düşünce İklimi bir dini programdır.
Dolayısıyla şu anda TRT’de 4 değil 6 tane dini program yayınlanmaktadır. Ve 12 Ocak 2004 öncesi 2 tane dini program yayınlandığına göre sayının artıp artmadığına siz karar verin.
Geçen dönemle karşılaştırıldığında, din programlarının ekranlardaki süresi, haftada 120 dakikadan, 610 dakikaya yükselmiştir.