Türkiye’nin en ağır sorunlarının başında gelen işsizlikteki artış devam ederken, bu tablonun içine gizlenmiş dramatik bir sorun da sessiz sedasız kangrene dönüşüyor. Sokakta çalışan çocuklar… İşsizlik istatistiklerinde sadece birer rakam olarak geçen bu sorun, özellikle genç nüfusun içine yuvarlandığı büyük tehlikeyi de haber veriyor. Son olarak sosyal güvenlik yasasındaki değişiklikler de, tehlikenin büyüme işaretleri olarak […]
Türkiye’nin en ağır sorunlarının başında gelen işsizlikteki artış devam ederken, bu tablonun içine gizlenmiş dramatik bir sorun da sessiz sedasız kangrene dönüşüyor. Sokakta çalışan çocuklar… İşsizlik istatistiklerinde sadece birer rakam olarak geçen bu sorun, özellikle genç nüfusun içine yuvarlandığı büyük tehlikeyi de haber veriyor. Son olarak sosyal güvenlik yasasındaki değişiklikler de, tehlikenin büyüme işaretleri olarak gösteriliyor. Yeni yasa ile çalışma ilişkilerindeki sosyal koruma kurallarının esnekleştirilmesi, çalışan çocukların geleceğinin karartacak bir yasal zemin hazırlıyor.
ÇOCUK SÖMÜRÜSÜYLE İLGİLİ VERİLER TÜYLER ÜRPERTİYOR
Kamu kurumları tarafından hazırlanan verilere göre Türkiye’de “genç nüfus” kategorisine giren 15-19 yaş grubu içerisinde yüzde 44’ü aşan bir işsizlik bulunuyor. Bu gruptaki çocuklar ve gençler, herhangi bir iş bulamadıkları gibi eğitim alma olanaklarından da uzaklar. Ancak bu veri, sorunun sadece bir boyutunu ortaya koyuyor. Asıl büyük trajedi ise bu yaş grubunun da altındaki çocuklarda yaşanıyor. 6 ila 17 yaş grubuna giren ve Uluslar arası Çalışma Örgütü ILO standartlarına göre çocuk sayılan grup, Türkiye’nin en karanlık tablosunu oluşturuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’na göre bu yaş grubuna giren çocuklar içerisinde farklı iş kollarında çalışanların sayısı 1 milyon 635 bini buluyor. Bu gruptaki çocuklar, özellikle küçük sanayi sitelerinde oto tamir işleri başta olmak üzere döküm atölyeleri, metal işleme, plastik kalıp atölyeleri, emaye, demir tel fabrikaları, küçük esnafın işlettiği dükkânlarda çıraklık ve büyük tarım işletmelerindeki ağır işler benzeri işlerde çalıştırılıyorlar. Ancak bu çocukların herhangi bir sosyal güvenlik şemsiyeleri bulunmuyor. Bunun yanı sıra ücretleri de tamamen feodal ilişkiler çerçevesinde çalıştıranın inisiyatifiyle belirleniyor.
Bu yaş grubu içerisindeki çocukların ev işlerinde çalıştırılanları ise korkunç boyutlara ulaşıyor. Buna göre 6-17 yaş grubundaki çocukların 4 milyon 785 kişisi ev hizmetlerinde çalıştırılıyorlar. Bu istihdam biçimi, sadece ekonomik olarak çocuk emeğinin istismarını değil, aynı zamanda ruhsal ve bedensel istismarı da çığ gibi büyüten bir istihdam modeli işlevini görüyor. Bunun sonucunda hem duygusal gelişimini sağlayamayan hem de küçük yaşta sömürü mekanizmasını fark ettiği için dünya görüşünde büyük sarsıntılar yaşayan çocuklar, büyük çoğunlukla sokaklara yöneliyorlar.
SÖMÜRÜ VE İSTİSMAR, SUÇU VE SOSYAL TEHLİKEYİ BÜYÜTÜYOR
Halen sokakta yaşayan ve çalışan çocuk sayısı bakımından dünyanın en kötü sicilli ülkelerinden biri olan Türkiye’de, sağlıklı bir istatistik bulunmuyor. Ancak işçi sendikalarının yanı sıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu gibi kurumların yaptığı çalışmalar ile Emniyet kayıtları bu konuda fikir veren bazı göstergeleri ortaya koyuyor. Buna göre küçük yaştan itibaren çalışmak zorunda bırakılan ve bu nedenle sağlıklı bir gelişim göstermeyen çocukların büyük bir kısmı “kötü alışkanlık”lara yöneliyor.
Emniyet Genel müdürlüğü kayıtlarına göre yıllık olarak karakollara getirilen yaklaşık 100 bin çocuğun yüzde 35’i uyuşturucu ve hap gibi alışkanlıklara sahipler ve bunların büyük kısmı da aldıkları maddelere bağımlı bulunuyorlar. Bunun yanı sıra geçtiğimiz yılın ilk altı ayında sokakta şüpheli olarak gözaltına alınan 204 bin kişinin 30 bin kişisi de bu yaş grubuna giren çocuklardan oluşuyor.
Dolayısıyla sadece sokakta yaşayan ve uyuşturucu gibi bağımlılıklar nedeniyle trajik bir yaşam sürdüren çocuklar içerisinde sadece Emniyet’in “suç” olarak tanımladığı faaliyetleri nedeniyle karakola düşen çocuk sayısı yıllık 60 bini aşıyor. Bu çocukların “karakoldan yırtan”ları da hesaba katıldığında çeşitli çalışmalarda sayıları 200 bin olarak tahmin ediliyor. Fakat bu rakam bile kimsesiz ve sokakta kalmış çocuklar hakkında fikir vermiyor, çünkü bu rakam, sadece büyük metropollerdeki sokakta kalan çocuklara ilişkin bilgi veriyor. Bunun yanı sıra küçük yerleşim birimlerinde sokağa itilmiş çocukların sayıları ise hiçbir istatistiğe yansımıyor.
Ancak büyük kentlerdeki sokak çocuklarının trajedisi sadece onların emeklerinin sömürülmesi ya da hırsızlık gibi suçlara itilmeleri değil. Bu çocukların fuhuş, tecavüz, cinsel taciz gibi çeşitli saldırılara maruz kalmaları da sorunun diğer bir boyutunu oluşturuyor. Özellikle küçük yaşta sokağa düşen kız çocukları üzerine çalışma yapan İstanbul’daki bazı kadın kurumlarına göre bu çocuklar 13-14 yaşına gelene kadar mutlaka çeşitli suçlara bulaşıyorlar ve mutlaka bir cinsel istismara maruz kalıyorlar. Eğer bu yaşa kadar sokaktan kurtulma şansı yakalamamışsa, çok büyük bir ihtimalle fuhuş sektörünün birer işçisi olarak hayatlarına devam ediyorlar.
TARIMDA ÇALIŞAN ÇOCUKLAR DEVLET POLİTİKASININ SONUCU
Kent merkezlerinde sokağa atılan çocuklardan farklı olarak aileleriyle birlikte olsalar dahi ciddi bir emek sömürüsüne maruz kalan çocukların sayısı da her geçen gün artıyor. Bu çerçevede, kent merkezlerindeki küçük sanayi işletmeleri ya da esnafların yanında çalıştırılan çocukların sayıları Türkiye İstatistik Kurumu tarafından 1 milyon 635 bin kişi olarak ortaya konsa da, özellikle Kürdistan’ın yoksul illerinden tarımsal üretimin yoğun yapıldığı Türkiye metropollerine getirilerek çalıştırılan çocuklar bu verilerin içerisine girmiyor.
Çukurova başta olmak üzere, Orta Anadolu’nun bazı illeri, İzmir, Manisa, Ordu ve İzmit gibi illerde tarım işletmelerinde çalıştırılan ve herhangi bir sosyal koruma altında bulunmayan işçi sayısı yıllık olarak 1 milyon 500 bin kişi olarak tahmin ediliyor. Özellikle Çukurova’daki pamuk toplama, Karadeniz’deki fındık toplama ve Ege bölgesindeki orman temizliği ile bostan ve zeytin toplama işlerinde kullanılan çocuk emeğinin yoğunluğu, buralarda kullanılan yetişkin emeğiyle eşdeğer olarak biliniyor. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun Türkiye tarafından da imzalanan standartlarına göre 7-14 yaş grubundaki çocukların bu işletmelerde çalıştırılması yasaktır.
Fakat buna rağmen söz konusu tarımsal üretim bölgelerinde İl Çalışma Müdürlükleri tarafından hazırlanan protokoller çerçevesinde çocuk işçiler de istihdam ediliyorlar ve bu protokoller ildeki Çalışma Müdürü, Valilik temsilcisi, Sendika Temsilcisi, İş Kurumu temsilcisi ve çiftçi temsilcisi tarafından paraf edilerek yürürlüğe giriyor. Öte yandan bu protokollerde yaş gruplarına göre sınıflandırma yapılıyor ve her yaş grubu için ödenecek yevmiyeler tespit ediliyor. Uzmanlara göre özellikle okul çağında tarlalarda çalıştırılan bu çocukların sayıları yıllık olarak 300 binin altına düşmüyor. Çoğunluğunu da kız çocuklarının oluşturduğu bu çocuklar, yaz aylarında Çukurova’dan Karadeniz’e, Eylül-Ekim aylarında da buradan Ege bölgesine geçerek sezonluk üretim yapısına göre çalıştırılıyorlar.
KAMUSAL TEDBİRLER SONUÇ ALMAKTAN UZAK
Sokakta ya da çeşitli işletmelerde kanunlara aykırı olarak çalıştırılan çocukların sayısındaki bu artış, kamu kurumlarını da tedirgin ediyor. AB ile uyum yasaları çerçevesinde çocuk hakları konusunda da belli düzenlemeler yapmak zorunda olan Türkiye, geçtiğimiz yıl TBMM’de “Çocukları Sokağa Düşüren Nedenlerle Sokak Çocuklarının Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi” amacıyl
a bir araştırma komisyonu kurmuştu. Ancak Komisyon çalışmalarını tamamlayıp raporunu TBMM Başkanlığı’na sunduktan sonra herhangi bir yaptırım getirilmedi.
Fakat yine bu dönemde Başbakanlık tarafından yayınlanan bir genelge ile sokakta çalışan ve yaşayan çocuklarla ilgili bazı tedbirlerin alınması istenmişti. Bu çerçevede Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu “Sokakta Yaşayan Çocuklara Yönelik Hizmet Modeli” başlığıyla başlattığı proje halen devam ediyor. Fakat devam eden bu proje, sokakta çalıştırılan, suça itilen, fuhuşa zorlanan ve kap-kaç ya da hırsızlık gibi toplumsal travmalara dönüşen sorundaki büyümeyi engellemiyor.
Büyüyen tehlike karşısında hükümetlerin bu soruna karşı tedbir almakta başarısız olmaları, Birleşmiş Milletler’e bağlı kurumların Türkiye temsilcilerini ve çalışma yaşamında taraf olan sendikaları da harekete geçirdi. Bu çerçevede Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Türk-İş, ILO ve UNICEF işbirliği ile Çocuk İşçiliği Koalisyonu kuruldu. Söz konusu Koalisyon, çalışan çocukların korunması, çalışma ve yaşama koşullarının iyileştirilmesi, gitgide çocuk işçiliğinin sona erdirilmesini amaçlıyor.
Bu kapsamda çeşitli illerde proje bazlı çalışmalar yapılıyor. Bunun yanı sıra Türk-İş, Türkiye İşveren sendikaları Konfederasyonu TİSK ile işbirliği içerisinde ILO’nun 182 sayılı Sözleşmesi yönünde, Adana’da sokakta, tarımda ve sanayide en kötü biçimlerde çalışan çocukları eğitime yönlendirmek, çalışma koşullarını iyileştirmek amacıyla “Çocuk İşçiliğine Karşı Toplumsal İşbirliği Projesi” başlattı. Bu proje halen devam ediyor. Benzer projeleri Bursa ve Balıkesir gibi beş ayrı sanayi ve tarım bölgesinde yürüten kurumlar, bu çalışmalarının sonuçlarını Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü olan 12 Haziran 2006’da açıklayacaklar. Bu toplantıya ilgili bakanların yanı sıra genel müdürler, ILO Türkiye Temsilciliği, sendika liderleri ve diğer kurum ve kuruluşların temsilcileri katılacak. Bu toplantıda açıklanan sonuçlarla ilgili bir de eylem planının çıkartılması bekleniyor.
Ancak bütün proje bazlı çalışmalara rağmen sokakta çalışan ve yaşayan, istismar edilen, suça ve fuhuşa zorlanan çocuk sayısındaki tırmanış devam ediyor. İstihdam ve sosyal güvenlik politikalarındaki IMF politikalarının yasalaştırılması nedeniyle de bu sorunun artarak devam etmesi bekleniyor.
Haber: İLHAMİ VURAL-ANF
ANF NEWS AGENCY